yağlı küfde
içine bi galıp yağ gonulurdu.
eşkili ufak sözlük denildiğinde aklınıza gelen ilk söz
amerikan hasdanesinden eski hapise inen dar yollar.
antepli neler çalar
aaşamdan dırnaklı ekmeeğen üzerne sütün kaymanı çalar, azcık şeker döker, serinde bekletir sabahda yir.
antepcenin en cok konusuldugu yerler
istanbulda en büyük tıp fakültelerinden birisinde prof.luk yapan hemserimiz, öğrencilerine insan vücudu ile ilgili konu anlatırken halen 'made, baarsak' diye vurgulayarak anlatıyor. kendi tahtanın önünde tahtada organların bir resmi, soruyor hoca sınıfa;
- neymiş bu
-ince baarsak
-bu neymiş
-galın baarsak
(biz bunu videodan izledik öldük gülmekten)
al saa it dişi ver baa guzu dişi
gendi gendine düşen dişi, duvarın bi deliiğine goyarken söylediimiz söz dizisi.
coğrafi özellikler
bu % 14 ormanlarlan gaplı olan yerlerin tahminen % 5'inde falan, bu gözel insanlar, özellikle hafda sonlarında heç hayatlarında kebap yimemişler kimin, mangalın başında, duman fırtınası yaratarak bu coğrafyaya bir güzellik daha ekliler.
savunma sonrası antep için söylenenler
ateşi ve ihaneti gördük
ve yanan gözlerimizle durduk
bu dünyanın üzerinde.
istanbul 918 teşrinlerinde,
izmir 919 mayısında
ve manisa, menemen, aydın, akhisar :
mayıs ortalarından
haziran ortalarına kadar
yani tütün kırma mevsimi,
yani, arpalar biçilip
buğdaya başlanırken
yuvarlandılar...
adana,
antep,
urfa,
maraş :
düşmüş
dövüşüyordu...
ateşi ve ihaneti gördük.
ve kanlı bankerler pazarında
memleketi alaman'a satanlar,
yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
düştüler can kaygusuna
ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
karanlığa karışarak basıp gittiler.
yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
iki kat soyulmamak için.
ateşi ve ihaneti gördük.
murat nehri, canik dağları ve fırat,
yeşilırmak, kızılırmak,
gültepe, tilbeşar ovası,
gördü uzun dişli ingiliz'i.
ve aksu'yla köpsu,
karagöl'le söğüt gölü
ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
büyük, âşık ölü,
şapkası horoz tüylü italyan'ı gördü.
ve çukurova,
kıyasıya düzlük,
uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
ve seyhan ve ceyhan
ve kara gözlü yürük kızı,
gördü mavi üniformalı fransız'ı.
ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
ve ağalar :
bağdasar ağa'dan
kellesi büyük mehmet ağa'ya kadar,
düşmanla birlik oldular.
ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
gelinlerin ırzına geçip,
çocukları öldürüp
ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
ve çığ gibi çoğaldı çeteler
ve köylülerden paşalar görüldü,
kara donlu köylülerden.
ve bizim tarafa geçenler oldu
tunuslu ve hindli kölelerden.
ve türkistanlı hacı ahmet,
kısık gözleri,
seyrek sakalı,
hafif makinalı tüfeğiyle
dağlarda bir başına dolaştı.
ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
ne zaman sıkışsa bizimkiler,
peyda oluverdi, yerden biter gibi o
ve ateş etti
ve düşmanı dağıttı
ve kayboldu dağlarda yine.
ateşi ve ihaneti gördük.
dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık izmir'de, aydın'da,
adana'da dayandık,
dayandık, urfa'da, maraş'ta, antep'te.
antepliler silâhşor olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
antep sıcak,
antep çetin yerdir.
antepliler silâhşor olur.
antepliler yiğit kişilerdir.
karayılan
karayılan olmazdan önce
antep köylüklerinde ırgattı.
belki rahatsızdı, belki rahattı,
bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
boynu yine böyle çöp gibi ince
ve böyle kocaman kafalıydı
karayılan
karayılan olmazdan önce.
düşman antep'e girince
antepliler onu
korkusunu saklayan
bir fıstık ağacından
alıp indirdiler.
altına bir at çekip
eline bir mavzer
verdiler.
antep çetin yerdir.
kırmızı kayalarda
yeşil kertenkeleler.
sıcak bulutlar dolaşır havada
ileri geri...
düşman tutmuştu tepeleri,
düşmanın topu vardı.
antepliler düz ovada
sıkışmışlardı.
düşman şarapnel döküyordu,
toprağı kökünden söküyordu.
düşman tutmuştu tepeleri.
akan : antep'in kanıydı.
düz ovada bir gül fidanıydı
karayılan'ın
karayılan olmazdan önceki siperi.
bu fidan öyle küçük,
korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
namlıya tek fişek sürmeden
yatıyordu yüzükoyun.
antep sıcak,
antep çetin yerdir.
antepliler silâhşor olur.
antepliler yiğit kişilerdir.
fakat düşmanın topu vardı.
ve ne çare, kader,
düz ovayı antepliler
düşmana bırakacaklardı.
«karayılan» olmazdan önce
umurunda değildi karayılan'ın
kıyamete dek düşmana verseler antep'i.
çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
siperi bir gül fidanıydı onun,
gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
ak bir taşın ardından
kara bir yılan
çıkardı kafasını.
derisi ışıl ışıl,
gözleri ateşten al,
dili çataldı.
birden bir kurşun gelip
kafasını aldı.
hayvan devrildi kaldı.
karayılan
karayılan olmazdan önce
kara yılanın encâmını görünce
haykırdı avaz avaz
ömrünün ilk düşüncesini .
«ibret al, deli gönlüm,
demir sandıkta saklansan bulur seni,
ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.»
ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olan,
fırlayıp atlayınca ileri
bir dehşet aldı anteplileri,
seğirttiler peşince.
düşmanı tepelerde yediler.
ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
bir tarla sıçanı kadar korkak olana :
karayilan dediler.
«karayılan der ki : harbe oturak,
kilis yollarından kelle getirek,
nerde düşman varsa orda bitirek,
vurun ha yiğitler namus günüdür...»
ve biz de bunu böylece duyduk
ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen
karayılan'ı
ve anteplileri
ve antep'i
aynen duyup işittiğimiz gibi
destânımızın birinci bâbına koyduk.
nazım hikmet ran
büyük usta nazım, kurtuluş savaşı destanı adlı kitabının ilk sayfasına özellikle koyduğu bu şiirle, hem bütün şehirler içerisinde antebi, hemde anteplileri en öne çıkarmıştır. ve bizi onurlandırmıştır.
esra1990
tahminen bi kaşşıa 18-20 dene yuvarlama sığdıran yeen becerikli yeni bacımız.
piskiled
7-8 yaşındayken piskilet kiralıyanlarda; ya 3 tekerli zencirli psikilet vardı yada 2 tekerli bedenli böyük piskilet vardı. 3 tekerli piskilet artık kesmemeye başlamıştı.2 tekerliye binmeye başlamışdık. kaltağa otursak boyumuz yetmezdi. bu yüzden ayaamız pedala yetmeedenden, piskiletin bedeninin arasından geçirerek yanfiri yanfiri gederdik. frenmi ? hak getire, artık tekere sürtüne sürtüne durucun.
eskiden mahallemize gelen saticilar
bi de şam datlıcı memik ammi vardı. kuru sıska bi adamdı. yaşıysa allah uzun ömür versin, öldüysede torpağı bol olsun. ufak bi sinisi ve o siniyi koyacak ayaklı bide tablası vardı. nader paran varsa o kader alırsın. heç paranın yetmeme durumu yok. hatta o bilir parası olmayanı, umsuruk olmasın diye hıssadanak onada verir. sinide 4 renk datlı olur. sade, limonlu, vişneli, çukulatalı.
-memik ammi 5 guruşum var.
-hasından istin
-limonlu olsun
-yeri bakim.
aslında hepsi aynıydı, sadece boya farkı vardı.
el openlerin cok olsun
çocukluğumda aha diye ürperdiğim en belli başlı 2 cümle vardı. çok bayramlar göresin, el öpenlerin çok olsun.çünkü bu 2 cümleden birini eden herkimse golay golay para vermezdi.
eskiden mahallemize gelen saticilar
çerçilik yapan bi ammi vardı. ön tarafdaki motora bağlı (motoru sankim bmv diye hatırlim ama) 4 tekerli böyük bi gasası vardı. da çok tabak kaşşık çömçe vb (züccaciye) satardı. hafdada bir veya iki gün gelirdi maallemize. bütün ev hanımları çıkar alacağa varsa alır yoosam borcunu öderdi. bizde çocuuk ya, ille motora binicik. amminin işi bittiği zaman, bizi sokakdan caddenin azına gadar getirirdi.
eskili ufak sozluk ohuyhan umsuruk olmak
ne umsuruu, umsurun umsuru olim ben. temetos tavasını yaparsın, üç aşşa beş yukarı lamacunda yirsin,tepside balcan kebabınıda yaparsın vb, yeri nohut dürümünüde yap. kavırmayı nası edicin, gatmeri nası edicin. bide bu yidiklerimizin 10 gat da lezzedlisini yir antepde yaşayan. ne diyek aam, afiyet bal şeker olsun.
yah çekilir mi basılır mı çağırılır mı sorunsalı
basılırı heç duymadım. çekilmede olur çağırmada olur. ben tercihen yeenlerimlen bi araya geldimde 'hele gelin bi ya çekek yerif' derim.
ekmeğe nutella yerine salça sürüp yemek
1 dalda teze sovan koycun içine.
lahmacun ile etli ekmek arasindaki fark
kimin nerden aklına gelikse, beyle mıkayase olmaz.duvar kimin olur etli ekmek dedikleri. hiç bir zorluğu yoktur. hamır galın olmuş ince olmuş önemli deel.3-5 dene malzemeylen olur. bizim lahmacuna 13-14 çeşit malzeme goyarsın. kağıt kimin ince olmalı, dabanı göz göz olmalı, kenarsız olmalı, azına gürp diye et dadı gelmemeli, mümkünse azcık gevrek yinmeli, yidikden sona dadı azından bir süre getmemeli.
hımsımak
yiyeceklerin bozulmaya yakın olma durumları. ama hiç bir zaman tam bozulma durumu deel. biraz ekşimiştir, hafif dadı bozulmuştur.vb.
-la noldu bu sarmaya
-ney noldu
-hımsımış taman!
-deelsi gün yapıktım valla
-hımsımış hanım işte
-yime sende o zaman
-açıkdamı bıraktın neettin. neyse dökmüyek yazıktır.
(golay golay'da dökülmez zatilem, hep yinir)
keme kebabı
benim için en güzel antep kebabıbıdır. kemeyi (yenidünyaya benzer bir çeşit mantar) şişe saplıyamazsın.çok zordur. her an gırılabilir.gendini delmek için sobacılardan yardım alırsın. sobacı kemeye delik açar sen ondan sonra aynı balcan kebabı gibi saplarsın. evvelden evlerde yapılırdı şimdi kalmyık herhal. yimeyenler mutlaka özellikle mart-nisan aylarında yisinler.
antep in efsane eczacıları
gaddim
yemeğe konulacak malzeme ölçüsü.
-mıstafa usda, lamacunun dadında bi deeşiklikmi var ne, yoosam kaddimiylenmi oynadın.
-yook aam valla billa, gel bak ha duvarda yazi (doğru aynen yazarlar,vede uyarlar ama sende bazen usdayı birez söyletmek için yaparsın)
-ne biliim yoorum ba eyle gelik zaar.
-senin azının dadı yok herhal böön. (zatilem bu cümleyi etmezse ölür)