daha ilkokula gitmiyorum, rahmetli anamla alaybey çarşi gezmesinden dönük. otobosun kapisi açilir ve anam; 'olum bu otobos nuru bazarbaşindan geçermi' şoför cevap verir 'geçer deze'
ramazanda eskiden ara sokaklarda tepsi tepsi paklava satılırdı. normal fiyatı neyse birez aşşada olurdu. hemen hemen herkesde yirdi. en kötü ihtimal paklava kırığı yenirdi.(kenarı vs) azcık durumu başgasına göre eyi olan komşu, (hafdada bir gün lamacun yiyen bi aile) normalde 20 uvak lamacun yaptıracana 40 uvak yaptırıp, gerisini gomşunun galbini gırmadan, hatta çaktırmadan paylaştırırdı. bu bütün yimekler için geçerliydi. rahmetli babam ramazan sofrası çok zengin olmamalı, o zenginleğin yerine paylaşımlı olmalı derdi. keşke şindik gurban olduum antep'de olsaydımda 40 uvak lamacunda ben yabtırsaydım. neyse bizde telefonla sipariş veririk. ramazanıgız heyirli olsun, paylaşımlı olsun.
gaç gişiysen artık, 6-7... döşşekler serilir yere, (yazlık-dam) gökyüzü yıldız dolu, duvarda yeşil bir kertenkele, abin ordan sokar seni, ağlarsın, anan baarır, hösde zıbarda yat diye. baba uykum gelmi dersin olum yıldızları say der. sayarsın garıştırırsın. serin serin uyursun, ne nem, ne sinek, ne böcek. elemi geçer şimdi trilyon versen....
ne önemi var usdanın nereli olduu, lakin gaziantepe bu kader sahip çıkmasıda ayrı onur verici bir duygu. çoğu ezgileri yosulluğu, çaresizliği anlatır, her anlatığında'da içimizi cazırdatır. bir örnek'de benden, çocukluğumuzda yaşadığımız sıkıntıyı dökmüş sazının tellerine: ayran içmek gıymatlı bir olaydı. herzaman içilmezdi. büyük usta mahzuni bakın nedemiş bunla ilgili:
-bugün bizde bayram var
-var var efendim
-çünkü evde ayran var
-var var efendim
..........