misdavaacoolu

Durum: 294 - 0 - 0 - 0 - 01.04.2010 23:47

Puan: 1643 -

17 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 15

maammara

malzemeler
4 su bardağı çekilmiş ceviz ıçi
1 dilim bayat ekmek ıçi
1/2 demet maydanoz
2 diş sarımsak
2 dal taze soğan
2 çorba kaşığı tahin
1 kahve fincanı zeytinyağı
1/2 limon suyu
karabiber, kırmızı tozbiber, tuz

yemeğin tarifi
1 taze soğan ve maydanozu ince ince kıyın.
sarımsağı ezin. ceviz içi, ıslatılmış bayat ekmek, maydanoz, taze soğan ve sarımsağı karıştırın.
zeytinyağı, tahin, limon su u, tuz, karabiber ve kırmızı toz biber ilave edip çatalla iyice ezin.

cin mallarini boykot ediyorum kampanyasi

neyini boyhot ediciniz yorum 60 yıldır bizim aklımız başımızda deel miydi?!

2000 yılında biz bu heriflere madalya bile verdik el de mi? alın aha bu da habarı:

çin devlet başkanı jiang zemin devlet nişanı ile taltif edildi. doğu türkistan'da müslümanlara yapılan soykırım ve asimilasyon politikasına adeta "bravo iyi yaptın" denildi. günümüzde müslüman annelerin karınları deşilerek çocuklarının öldürüldüğü, aktif kişilerin kurşuna dizildiği, keyfi tutuklama ve yargısız infazların olduğu çin yönetiminin baskıcı yapısını anlamak için çin idaresinin serüveni konusunda bir gezinti yapmak daha anlamlı olacaktır.

çin halk cumhuriyetinin 1 ekim 1949'da kuruluşundan beri başbakan olan chou enlai ölünce yerine komünist partideki radikaller grubu içinde yer alan mao tse-tung geçti. onun 9 eylül 1976'da ölümünün ardından teng hsiao-ping (deng şaoping)de merkez komitesi, politbüro ve politbüro yürütme komitesi üyeliklerine tayin edildi,

deng yönetimindeki çin 1978'den itibaren ekonomik reformlara başladı. tarım alanında köylüye toprak kiralamayı ve tarımda aile işletmeciliğini ve tarımsal ürünlerin serbest satışını öngörürken, endüstride de yabancı bankalardan kredi almaya, yabancı sermaye ile ortak yatırım yapmaya ve ücretleri işletmenin kar ve zararına göre tespit etmeye imkan vermekteydi.1 çin günümüzde % 10.5 kalkınma hızına sahiptir. ancak bir milyar iki yüz milyon ınsanın bir milyarının aç olduğunu ve ekmek çalanların idam edildiğini hesaba katarsak bu gelişmenin suni olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

ekonomik tedbirlerden sonra çin halkının sosyal hayatı da değişmeye başladı. şehirlerde kadınlar artık, tek tip elbiseden çıkıp renkli ve çeşitli elbiseler giymeye, saçlarını yaptırmaya, erkekler de batı usulü giyinmeye başladılar ve hatta "rock" müziğine bile izin verildi. mağazalar gerek çin malı, gerek ıthal malı buzdolapları, fotoğraf makinaları, televizyonlarla doluyor ve duvarlarda tüketim mallarının reklamı yapılıyordu.

deng döneminde öğrenciler tiananmen meydanında toplanarak basına hürriyet, öğrenci burslarının artırılması ve rüşvetle mücadele edilmesi talebiyle yönetimi protesto ettiler. deng'in tepkisi sert oldu. 25 nisan 1989'daki bir konuşmasında şunları söyledi. "bu karışıklığı durdurmak ve buna engel olmak için güçlü tedbirler ve keskin tutum almalıyız. öğrencilerden korkmayınız, çünkü milyonlarca askerimiz var." devam eden gösterilen bastırmak için tiananmen meydanındaki öğrencilerin üzerine yürüyen ordu. pekin sokaklarını işgal etmeye başlayınca sivillerden birkaç yüz kişiyi öldürmüş, 10 bin civarında kişi tutuklanmış ve 27 kişiye idam cezası verilmiştir.

halkına karşı zorbalık yapan yönetim, zulmünü doğu türkistan(sincan)'daki müslümanlara da yöneltmektedir bölgeyi çin komünist partisi'nin doğu türkistan komitesi idare etmektedir. 0 kadar ki köy memurları, fabrika, maden ocağı ve işletmeler için istihdam edilecek bütün işçi, memur ve etnik personelin sayısı ve nitelikleri, bağlı organlar tarafından tayin edilir.2

rejim o kadar baskıcıdır ki cami idare heyeti bile komünist parti teşkilatına bağlı milli bileşik cephe bürosu tarafından oluşturulur. şehirlerdeki tuvaletler de çevre koruma ıdaresi tarafından yönetilir.

doğu türkistan'ı çin orduları 1949 yılında işgal ettiklerinde halkın %8'i azınlıktı. ancak uygulanan göçmen siyasetiyle çinlilerin nüfusu %90'ı aştı. bunun sonucunda da devlet dairelerinde, yerel yönetimlerde ve ticari-sanayi kuruluşlarda, atölye ve fabrikalarda çalışanların %95'i çinlilerden oluşmaktadır

çin yönetimi nüfus konusunda da baskı uygulamakta ve doğuma sınır getirmektedir. uymayanlar kollektif kürtaj operasyonuna tabi tutulmakta ve hatta hamile kadınların çocukları zorla katledilmektedir. şincang gazetesinin 12 eylül 1992 tarihli yayınına göre hükümet hoten vilayetine bağlı karakaş ilçesine doğum yasağı kanunu tam olarak uygulansın diye 432 çinli memur yollamıştır.

çin devleti göçmen ve doğum konularında uyguladığı siyasette şunları amaçlamaktadır;

a- müslüman halkı iktisadi açıdan zayıflatarak çinli vatandaşların tahakküm gücünü artırmak. bu amaçla hammadde kaynağı olarak görülen bölgelerin ekonomik kaynaklan talan edilmektedir.

b- sosyal yönden yerli müslüman nüfusun sayısal üstünlüğünü tersine çevirmek.

c- siyasi yönden doğu türkistan'ı tamamen ele geçirmek için uygun zemin oluşturmak.

peki çin niçin doğu türkistan üzerinde bu kadar durmaktadır?

bölgede 160 milyar ton petrol, 600 milyar ton kömür ve 12 trilyon uranyum rezervi olduğu biliniyor. bu zenginliklere sahip bölgenin ıpek yolu üzerinde bulunuyor oluşu da ayrı bir cazibe nedeni olmaktadır.3 ayrıca çin, bölgeyi nükleer denemeler için kullanıyor. bu uygulama nedeniyle şu ana kadar 250 bin kişi ölmüş ve denemeler on binlerce çocuğun sakat doğmasına neden olmuştur.

tc.'nin her dış olayda olduğu gibi "görmedim, duymadım, bilmiyorum" tavrı bu hadisede de devam etmiştir. son olaylar vuku bulmadan çok önceleri servet kabaklı, doğu türkistan'da devlet başkanlığı yapmış ısa yusuf alptekin'i meclis üyeleriyle tanıştırarak soruna dikkat çekmeye çalışıyor. o dönemde "aslan" bir milletvekili olayla yakından(!) ilgileniyor ve soruyor: "oradaki sosyal demokratlar ne yapıyorlar?" ısa y. alptekin de kabaklı'ya "babasını tanırdım, istemediğini duymazdı. bu duyduğunu da anlamıyor" diyerek üzüntülerini belirtmiş. günümüzde ise ilgisizlik de aşılmış devlet televizyonu trt int, zalim çin yönetimine karşı mücadele eden müslümanlara "terörist" diyerek çin televizyonlarını aratmamıştır.

hırmahış

ia: karmakarış veya darmaduman

her iki manaya da kullanılabilir diye düşünüyorum. yada bana öyle geliyor...

- bana sövdü
- sen neettin
- nedicim aazını burnunu hırmahış ettim...


- abooov heç iki dakka yalıız bırakmıya gelmeyseez anam ev hırmahış olmuş..!

anteplice arapçanın tecavüze uğramış hali midir

eğer gündeminizi kendiniz belirliyorsanız hürsünüzdür. yok eğer güdümlü bir gündem sahibiyseniz şu halde mandasınızdır. yani hayvani boyutta değil. amerikan mandası gibi demek istedim. türkün dilinde arabi ve farisi, arabın dilinde sair ikisinin ve farsçada da diğer ikisinin eserlerinden olması kötü bir hadise değildir. ama birileri ısrarla öztürkçe falan diyerek bu milleti dilsizleştirmeye çalışıyor desek hata etmiş olmayız. bu bir zenginliktir. ve yeryüzünde kültürel zenginliklerine türk milleti kadar haylaz tavır takınan başka bir kavim yoktur. bu da onun umumen 200 yıldır hassaten de 90-100 yıldır görüp geçirdiklerinden olsa gerek diye düşünüyorum. ne anlayalım bu söylenenlerden: dil insanidir. insan denen mahlukun en bariz özelliği eğitime talime müsait oluşu bu hususta müthiş bir istidadı oluşudur. şu halde etkileşim içerisinde olan her insan müsbet insandır zira insani bir melekeyi kullanmaktadır. burada yapılacak tek bir tahlil vardır acaba bu etkileşim müspet midir menfi midir?! eğer bizim son sekizden geri sayın kaç nesil dahil etmek isterseniz (her 25 yıl bir nesil faraziyesiyle bunu söylüyorum) dahil edin evet şayet batıyı adi bir şebek gibi kopya hastalığına tutulmuşsa bu menfidir. ancak bizim dilimizin diğer dillerle ki kasdım hassaten arabca ve farsçadır, etkileşimi menfi değildir. müspettir. tekamül neticesidir. az evel vurgu yaptığım körükörüne taklid ise yozluğun neticesidir. meseleyi global kültürel emperyalizmden geriye çekip antebin şahsında müşahhaslaştırırsak, antebin bin küsür yıl bunlarla diyalogta kalıp etkilenmemesi hanzoluk olurdu. zira ancak ayı diye tabir ettiğimiz tipler anasından doğduğu gibi ölürler. işte bunlar hanzodur. insanın hanzosu olduğu gibi toplumun da hanzosu olur. zira insan bir özel kişilik toplum ise bir çok özel kişilikten meydana gelmiş bir tüzel kişiliktir.

evet ne anlamamız gerektiğinin ikinci kısmı da odur ki, etkileşim müspetse makbüldür. arkadaş kendisi misallerini vermiş adamlar almış ve benimsemiş ancak benimserken de kendi değerleri çerçevesinde kendine mal etmiş. ses uyumu gibi kurallar, telaffuz da kolaylık gibi kaygılar sebebiyle...

ingilizceden dilimize girenler hiç bir platformda bu kadar yankı getirmez her ne hikmetse... veya diğer batılı dillerden. oysa azımsanmayacak bir katma var ve bu acziyet arzıyla yapılan bir şey. neymiş efendim dilimizde telefonun karşılığı yokmuş... olmayabilir. daha bundan yüz sene evvel telefonun kendisi yoktu. telefonu biri buldu da siz adını mı bulamıyorsunuz. bence bu görülmesi gerekenleri görememe hastalığından ve birilerinin de çaldığı minareye orjinal kılıf dikmesinden kaynaklanıyor. bir yandan sürekli arapça türkçe karışıyor diye zıplarken birileri diğer yandan birileri alabildiğine e karşılığı yok diye bir şeyler pompalıyor lügatimize... ışin ilginç yanı bizim bir de tdk'mız var. allah selamet versin. bu yönden ben arapları takdir ediyorum: telefon=hatif, bakın bulmuşlar. otobüs=hafile demek ki oluyormuş... arayan buluyormuş. bizimkiler de oturgaçlı götürgeç, yok belge geçer teraneleri sayıklıyorlar. sanki inadla çirkin tabiatın kabul etmeyeceği şeyleri seçiyorlar yekdiğeri kullanılsın diye...

dil önemli bir unsurdur. diline şimdiden namussuzluk kapısını açanlar, yarın da karaktersiz dillere dillerini gelin ederler. ingilizceden tek kelime bu lugatlere gireceğine ben onlardan on kelime girmesine razıyım zira biz bize benzeriz. onlar da kendilerine...

şövenizme, menfi ırk bilincine sövüp sonra nasyonal sosyalist çakma hitler endamıyla dil avcılığı yapmak yakışı kalmayan bir davranıştır.

baştaki eğitim mevzuuna dönersek insanın nevi şahsında dahi etkileşim istem dışı olarak çalışır sürekli... insan iradesi dışında dahi eğitir kendini. tüzel bir kişilik olan milletlerin de kendini bu şekilde eğittiğini idrak edememek toplumsal hadiselere yabancılık ve aklını beynini kaptırdığı aydınlık felsefesinin yan etkisi alinatik algıdan kaynaklanan ciddi bir hastalıktır. tüm bu hastalıklı bakış ve yaklaşımlarla doğruya varmak kabil değildir. kültürlerin meşru zeminde izdivacını hayvani şehvet dürtüsüyle karıştırmak ve kuru bir cinsel ilişkiyle izah etmek doğru bir tavır değildir. izdivac bir akidle maddi ve manevi bir bağlılıktır. geri kalanı ise bir zekerin tahakküm ettiği iki varlığı temsil eder. biri geçici haz duyar sonra mahzun olur. diğeri ise her dem mahzun olur. bu ancak bizim son dönemlerde yönüm kıbleye kıblem ab'ye abd'ye dememizle başlayan süreçtir.

neymiş? tecavüze uğramak ne kadar kötüyse kendisine tecavüz edeni bilmemek de o denli kötüymüş. ahmed alır tadını, mehmed de öder hesabını. tecavüz eden bi de bize babalık yapar bak senin ırzına geçiyor senin ırzında gözü var zaten bunun der... az diyeyim çoğu anlayın işte... kitap yazmayalım...

bir de bunu tecavüz gibi arapça bir kelimeyle takdim etmek dahi söz sahibinin nasıl bir garabete düçar olduğunu isbata kafidir.

başlık sahibini esefle kınıyorum, bu düşünceyi kendisiyle paylaşanlara da üzüntülerimi ifade ediyorum. ilgililerine de bu karmakarış ifadelerden dolayı özür beyan ediyorum, ama bu kadar oluyor.

usuldanak

kilis

çivi yazısı ile yazılmış bir asur betiğinde "ki-li-zi" yerleşiminden söz edilmekte, buranın da bugünkü "kilis" olduğu görüşü oldukça yaygındır.

martin hartman eski kilis yerleşiminin bugünkü kilis kent merkezinin güneydoğusunda "tarzimehan" yöresi olduğunu belirtir.

richard kıepert de esli kilis'i, bugünkü yerleşimin 3 kilometre güneybatısındaki "ılizi bahçesi (ıllizi baghtshesi) olarak gösterir.

roma ımparatorluğu kaynaklarında "ciliza sive urmagiganti" sözüyle geçen yöre, yakut'un mu'cemü'l-büldun ve halil bin şahin ez-zahırı'nin zübdetü keşfi'l-memalik adlı yapıtında azaz'a bağlı bir köy olarak belirtilmiştir.

1519 tarihli osmanlı devleti tahrir defteri'nde de kentin adı "killiz" biçiminde yazılmıştır.
prof.dr.bilge umar "türkiye'deki tarihsel adlar" adlı yapıtında "kilis" hakkında yaptığı araştırmayı " .ilk kez arap tarihçi kudama bin cafer'in 928 dolaylarında kaleme aldığı yapıtında, arap devlet'nin doğu roma ımparatorluğu sınırında bir kalesi olarak, 'el kilis' diye anılıyor (honigman, s.40).kentin 985 yılında ımparator bardas phokas eliyle alınmasının sözünü eden diğer bir arap tarihçi, yahya bin said el antak'i, kilis adını 'killia' diye vermiştir (honigman, s.103.3). bu adın kökenini, öz biçimini, anlamını saptayamadım." sözleriyle açıklar.

padişah kanuni sultan süleyman döneminde canbolat bey'e ocaklık verilen kilis, yaklaşık 1500 kişinin yaşadığı, altı mahalle (kana, kıbeliye ,çukurfasl, hacıgökçe / meşhedler, kızılca, sübbad) ve 314 haneden oluşan "nefs" statüsünde bir yerleşim birimiydi.

1519 tarihli tahrir defteri kayıtlarına göre halep eyaletinin merkez sancağı olan kilis'te altı mahalle (kana, kıbeliye ,meşata / çalcıyan ,kızılca, sübbad) 576 hane bulunmaktaydı. 49 hıristiyan olmak üzere 3500 kişinin yaşadığı bu kasabada (nefs) altı ayrı yerde "cuma (cuma namazı)" kılınırdı.

ayn alı efendı kavanin-i al-i osman adlı çalışmasında kilis'in, xvıı.yüzyılda halep eyaletine bağlı livalardan birinin merkezi olduğunu; katip çelebı de, cihannüma adlı yapıtında bu görüşe katıldığını ve yörenin "valide sultanlara has" olarak verildiği belirtir.

kilis'i uzun uzun anlatan evliya çelebı seyahatnamesi'nde kentin harap durumundaki kalesinden; sekiz kapılı (bu kapıların adları: büyük tedribe, küçük tedribe ,ayn tedribesi, akharan tedribesi, alçak tedribe, çulha tedribesi ,yusuf çelebi tedribesi) surlarından ve 30 camisinden söz ederek; burada beş mahalle bulunduğunu 4660 insan yaşadığını anlatır.

"kilis şehri, halep eyaletinde sancaktır. fakat valide sultan hassıdır. yetmiş yük akçe ile iltizam olunur. üç yüz payesi ile sadaka olunur şerif bir kazadır.sancak bey'ine adalet üzere seksen bin kuruş hasıl olur. kadısına yedi bin kuruş hasıl olur. kalesi virandır. ama celali ve cum kürtleri korkusundan şehrin dört tarafı kale gibi kerpiç duvarla çevrilmiştir. evliya çelebı, seyahatname"

vitali cuınet xıx.yüzyılın sonlarında kilis'in sanayi, ticaret ve kültür kenti olduğunu vurgulayarak; kentte 15.000 türk olmak üzere 20.000 kişi yaşadığını, 47 cami, 12 mescit, 24 medrese, 3 kilise, beş hamam, 740 dükkan, 7 han, 11 fırın, 120 kumaş işliği, 15 kıraathane (kahvehane), 1 eczane ve 4100 hane bulunduğunu anlatır.


* 1. nolu entry'e düzeltme:
- bizim dilimiz istanbul dilini okşoor da, antepliler içine sıçoor, diyor arhadaşlar..!

neyse bu arada bi hatirem geldi... bi gün kilislilernen oturuyk. düğüne gedikdik herhal. onlar bizi tanımaz biz onnarı tanımazık. yanı samimiyetlik yok. eh malum vecihnen laf döndü dolaşdı geldi antep şeyle kilis beyle... antepli eyle kilisli hayle muhabbetine. bizim bi irbaamımız var. başımızın belası. gereksiz lafı yeen sever duymuş bi yellerden ezberlemiş ney manası eyi mi kötü mü bilmey... duddu heriflere:

- kilisli deel misiiz yorum, hayir tallasında yimek yir; hıyar tallasına sıçarsıız...

az daha gavga çıhıydı dar attık gendimizi sohaa... ondan sona da iki saat güldük... gereksiz irbaam işde sağı solu belli olmaz beş daggada garışdırdı ortalıı..! bilmeden kelamı neen söyleyn millete?!
hayir tallasını neyneyn hıyar bosdanını neyneyn. saa ne gere var milletin yideenden yidirdeenden..! el de mi ya?!

kilis hacisi

kilislinin biri hace getmiş. eh alış veriş de yapıcı tabiyy... başire başire başire arab bakmış olacak kimi deel... defol get, manasında "ruh" demiş...
kilisli ne dese beğenirsiiz:

- ruhmoorum la..!

ehelloooo..! arab da annadı..!

kübban

- abinin balonunu getir..!
- sen o balonu babana söyle, çolçocug mu sandın bizi
- abi sen entebin neresindensin (entebin diyerek ben de oralardanım demek istiyor ama yemezler, plastik antepli seni)
- nerden bildin?!
- üç sandalye işgal ettin de abi..!
- hııı
- abinin mini-kübbanını getirin
- hah şincik oldu...

devlipci beygiri gibi donup durmak

la ne dönüp duruyn deelib beygiri kimi, başım fırlandı bak ha..!

çibikli

antepdeki tarihi yapi ve mekanlar

genel olarak

(bkz: gaziantep arkeoloji müzesi)
(bkz: gaziantep etnoğrafya müzesi)
(bkz: şarklı mağara) dülük
(bkz: dülük köyü)
(bkz: hisar anıt mezarı)
(bkz: elif anıt mezarı)
(bkz: hasanoğlu anıt mezarı)
(bkz: tilmen höyük)
(bkz: sakçagözü)
(bkz: zincirli höyük)
(bkz: yesemek açıkhava müzesi)
(bkz: belkıs harabeleri) zeugma
(bkz: rum kale)
(bkz: tilbaşar kalesi)
(bkz: karkamış harabeleri)

türbeler

(bkz: yuşa peygamber pir sefa türbesi)
(bkz: dülükbaba türbesi)
(bkz: hacıbaba türbesi)
(bkz: nesimi hazretleri türbesi)
(bkz: ökkeşiye hazretleri türbesi)
(bkz: şeyh fethullah türbesi)

camiler

antep savunması zamanında yaklaşık 50 kadar cami varmış... o zamanda 20 si harabe haline gelmiş 30 kadarı günümüze ulaşabilmiş.
en önemlileri

(bkz: ömeriye cami)
(bkz: ali nacar cami)
(bkz: boyacı cami)
(bkz: şeyh fethullah cami ve külliyesi)
(bkz: hacı nasır cami)
(bkz: handan bey cami) handaniye
(bkz: kurtuluş cami)
(bkz: eyübuoğlu cami)
(bkz: ahmed çelebi cami)
(bkz: alaybey cami) gani bey
(bkz: şirvani cami) şirvani mehmed efendi
(bkz: tahtani cami) tahtalı
(bkz: alaüddevle cami)
(bkz: tekke cami) mevlevihane
(bkz: karatarla cami)

kasteller

(bkz: şeyh fethullah kasteli)
(bkz: ihsanbey kasteli)
(bkz: pişirici mescidi kasteli)
(bkz: imam gazali kasteli)
(bkz: ahmet çelebi kasteli)
(bkz: kozluca kasteli)

kiliseler

(bkz: kendirli kilisesi)
(bkz: fevkani kilisesi) nizip

hamamlar

(bkz: şeyh fethullah hamamı) osmanlı öncesi
(bkz: hüseyin paşa hamamı) tuğlu
(bkz: paşa hamamı)
(bkz: nakıp hamamı)
(bkz: keyvanbey hamamı) osmanlı öncesi
(bkz: iki kapılı hamam)
(bkz: naib hamamı) osmanlı öncesi
(bkz: tabak hamamı) osmanlı öncesi
(bkz: eski hamam)
(bkz: pazar hamamı)
(bkz: sultan hamamı) harabe
(bkz: hengame hamamı) harabe

hanlar

(bkz: menzil hanı)
(bkz: şire hanı)
(bkz: tütün hanı)
(bkz: tuz hanı)
(bkz: hışva hanı) lala mustafa paşa hanı
(bkz: mecidiye hanı)
(bkz: emir ali hanı)
(bkz: anadolu hanı)
(bkz: kürkçü hanı)
(bkz: belediye hanı)
(bkz: elbeyli hanı)
(bkz: yeni yüzükçü hanı)
(bkz: hacı ömer hanı)
(bkz: millet hanı)

bedestenler

(bkz: hüseyin paşa bedesteni)
(bkz: kemikli bedesten)
(bkz: zincirli bedesten)

sanki gaçıcı göçücü var

erkee kesmek

erkee kesmek, herkes için kullanılır. kadın veya erkek farketmez. diklenen horozlanan herkese denilir.

- bak oolum ahıllı ol gırmeym gafanı
- noldu la hökkeş erkee kesdin hemene?
- la hös
- hösmezsem nolur la?
- aha beyle olur! dıkşşşşşşşş..!

zımnen erkee kesme ve lüzumsuz horuzlanmanın neticesine de bilvesile işaret etmiş olduk.

ayintap

bu isim aynitab diye yazılır halk arasında da anteb veya entab dey ohunurmuş ağam. menşur anteb ulemasından bedruddin ayni demiş ki; antebin en eski adı gala-yı füsus'dur. bu yüzük galesi demekmiş.
bi rivayata göre de bu anteb ahalisine zulmeden bi dene zalım hakimi varmış adı da ayni imiş. bu epey bi halt ettigden sona töbe etmiş allaha... ahali de "ayni tabe" yanı ayni töbe etti demişler. sona bu melmekede isim olmuş.
başga bi rivayata göre de ayintab adını yoharda geçtiği üzere suyunun gözelliğinden dadlılığından almışmış.
bir rivayata göre de buranın eski adı "hantab"mış. tab güç tahat torpak demek... hantab da han torpak manasına gelir demişler. hantab zamannan antab olmuş.

internet çağında antep bedduaları

entryin başını bargını yisin
elin monitöre varmıya eylece baha galasın sırf yazılanı ohuyasın
iki sayfa yazasın da gaydet diyemeden alatirik kesile
ölüm entryin gele


9 temmuz taksim zirvesi

ben gelemedim yeen üzüldüm ağam başga sefere işallah...

inne giyyik birbirine uyuk

musga

hayırların celbi ve belaların defi için bir çok maksadla yapılan içine yazanın insafına kalacak şeyler yazılan onun vesilesiyle fayda ve zararın allah'dan olduğu unutulan. ıslami sanılan ama islamla alakası olmayan büyücülkten az geride bazen onu da geçen özverilerle hazırlanan üçgen şeklinde katlanan ve yedi kat muşambaya sarılan o şey..! nası bi şeyse..?!?

sabah

yaramazlık yaptığınız zaman "sabah sabah ya fettah ya rezak ya alim ya kerim euzubillahimineşşeytanirracim, bismillahirrahmanirrahim" şeklinde her an dayağa daha da yaklaştığınızı ifade eden duayı duyacağınız zaman dilimi..!

kahramanmaras

"getme maraşa gal burda şerefinnen yaşa" diyerek tahıldığımız vatandaşların melmeketi...
  • /
  • 15
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 294

abdal gızı hanım olmaz

bana demen eyle beyle
abdal gızı hanım olmaz
gız gısmısı ağır olur
abdal gızı hanım olmaz

cingan bunnar edeb bilmez
yerli yersiz töleb bilmez
çalab bilmez kitab bilmez
abdal gızı hanım olmaz

abdal işte eyi belle
gırk gün gaynat şeker neyle
cinse çeker deme hayle
abdal gızı hanım olmaz

gel den gelmez get den getmez
lafı sözü guruş etmez
işi olur aklın yetmez
abdal gızı hanım olmaz

abdal abdallıknan şanı
istisnası vardır hanı
amma abdal ahar ganı
abdal gızı hanım olmaz

mustafa'ya sordun dinne
garşısına durdun dinne
madem gafa yordun dinne
abdal gızı hanım olmaz

burcelle

- burcelley sen biliyn mi?
- o ney la?
- olum herif yere gonmey havada dööşüy
- la yeriii
- dinime imanıma hem düşmanı varmış bi ton öldüremeylermiş
- eey
- eyisi allah! anca daramalı tüfeknen vurabilmişler.
- diyahaa

güççöökene bu veya emsalı bi maabbetnen tanıdığım capon...

antep lugatinde harflerin telaffuzu

a: ağız e diyecek şekilde açılır a denir. genelde bu şekilde aazı yaya yaya söylenir "ammi" misalında oldoo kimi. amma bazı bazı o diyecek kimi açılıp a denildee de olur. "alıymın" derken olduğu kimi...

b: bildeeniz b lakin bazi durumlarda p şeklinde söylenir "pakla" numunesinde görüldöö kimi

c: genelde malum c'dir "ceer"de oldoo kimi amma velakin kimi zaman "cj" şeklinde de ohunur. farz mahal "ganciloz" hatta ç şeklinde ohunduu da vakidir.

ç: bildiiniz ç ancak aşırı vurgu yoktur cye benzetilir. kimi hallerde ş'ye çalar okunuşu da vardır.

d: aynı malum d okunuşu bazen arabi harflerden "tı" harfi gibi dilin ucu alt dişlerle etin birleştiği yere vurularak çıkarılır ve ortaya dt şeklinde bi ses çıkar.

e: bildiimiz e bazı bazı ağız ı diyecek kimi açılıp söylenir. ıe şeklinde bir ses çıkar.

f: bildiimiz f

g: bildiimiz g

ğ: bu harf nadir okunur. genelde gendinden soora gelen sesli harfin mahrecinde yanı ağızdan çıktıı yerde hazfolunup gaybedilir. "boğuşuyk)bouşuyk", "boğazley)boazley", "yoğurt)yourd" misallerinde oldoo kimi. bazen gendinden sona gelen sesliy de götürür bunun hekmeti dile ağr gelmesindendir "bağırıy)baırıy)baarıy" bu kimi durumlarda genelde gendinden sonaki gelen harf evvelinde gelen sesli harfe galbolunur yanı çevrilir.

h: ince h harfleri genelde okunmaz. "gel hele)gelele", "allahına mı?)allaına mı?" kalın h harfleri ise genelde dil köküne doğru olan yerden boğazdan söylenir. bunlar muhtemelen hep kelimenin başında gelen h'lerdir. bir de hırlayarak çıkarılan arapçadaki "hı" harfine tekabül eden vardır. bu da ekseriyetnen k harfinin okunuşudur.

i: malim i bazen başına y zammolunarak yanı eklenerek ohunur. "irak)yırak" gibi. bazen de e'ye galbolunur. bu garışmasın dey olur. mesela iyi kelimesi eyi dey ohunur. eer beyle ohunmasa "iii" şeklinde ohunurdu o da olmazdı. amma bu şekilde de söylendee olmuştur.
- ammi gara mamedi dövmüşler...
- iii ammada gözel olmuş yerif..!

ı: ı ile y antepçede müşterek harfler gibidirler. kelime başı hariç ortalarda hep birbirlerini çağırırlar...

j: genelde c diye ohunur. candarma, ceneratör gibi...

k: kelime başında normal okunur ortada ise genelde h'yi hırlatarak telaffuz edilir.

l: bildiğimiz l'dir

m: bildiğimiz m

n: bildiğimiz n ama özellikle son eklerde ng şeklinde okunur. "nediyn)nediyng" gibi. bir de bu harfin ihfa durumu vardır. kuran ilimleriyle iştigal edenler bilirler. bu durumda da n harfi gendinden sora gelen harfin mahracında yanı aazdan çıktıı yerde dutulur gendinden sonaki o harfe accık benzedilir. "panga" kelimesindeki gibi ve "dingildeyn", "zangırdey" misallerindeki kimi.

o: ile u müşterek gibidirler. umumiyetle bildiimiz o'dur.

ö: bildiimiz ö'dür. bu harf de ü'ynen müşterek kimidir.

p: bildiimiz p'dir.

r: bildiimiz r'dir.

s: bildiimiz s'dir.

ş: bildiimiz ş

t: umumiyetle d olarak okunur. taraklık)daraklık. asıl sesiyle okunduğu da vakidir.

u: o harfine galb olundoo çokdur. olunduğu)olunduu misalında oldoo kimi.

ü: ü de ö'ye galbolunur. gendi mahracından da ohunur.

v: bildiimiz v

y: ı ile karışık ilginç bir telaffuzu vardır adını sen koy kabilinden... bildimiz y gibidir.

z: bildiimiz z

bir de yabancı harflerin telaffuzu vardır:
q kü (guyruklu o diyeni de duymadık deel)
w dübülve
x ikis

beygirin arpa yidigi kimi

birşeyi kütürdeterek katır kutur yiyenleri tedib yani edeblendirmek ve uyarmak için söylenir

ahmet elma yer: haaaaaarrrrrrrrtttttt huurrrrtt hırrrttttt
baba dayanamaz:
- la noluy oğlum noluy beygirin arpa yediği kimi... sabah sabah ya fettah ya razak... acı ne var beş dakka insan olun..!

sicdigim yerde gorsem kakmam

yani ben bu adamı hiç bir şekilde hasaba almam'ın en aşağılacıyı şekilde ifadesi

beyaz antepli

adamın eşşeği var, eşşekler para etmez
tokmak kimi er ol gel, çakşaklar para etmez
şivesi düzgün gaba, yavşaklar para etmez
ah bunu bileydin adam olurdun kibar
yağız at oluver de gamçiy yime ne var

kibarlık gonuşmeynan olur mu gel eşşek
benden sana bu ahıl dut bunu al eşşek
kibarlık yiğitlik mertliknen bil eşşek
ah bunu bileydin adam olurdun kibar
yağız at oluver de gamçiy yime ne var

ibrahimlide oturan gazianteplilerin kahir ekseriyeti

sevici sevsin seni

sevici sapık manasına geliyor diye biliyorum. yani cinsi münasebet olsunda kiminle nasıl farketmez diyen kişi sevicidir.

anteplice benzetmeler

götünün gılından iki tepsi gadeyif çıhar daa avrad peşinde goşuy meram...
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort