mamet alberto

Durum: 1647 - 0 - 0 - 0 - 18.04.2012 17:12

Puan: 17159 -

17 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Admin.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 83

antebistik aforizmalar

mamet'i bırak getsiñ.dönerse gelir yer.dönmezse saten dışarda yimiştir.

anteplice pembe dizi olsaydı

mamet alberto,ipekten geceliğini üzerine geçirmiş,bağını gurdela düğümüyle bağlamış bir vaziyette pencereden dışarıyı süzüyordu.bir eli cebinde,bir elinde meyan kadehi olduğu halde ayakta diñeliyordu...meyan kadehinden bir yudum aldıktan sonra ağzını "cıp cıp cıp" yapıp kendince oyun oynuyordu.hatta bir ara çocukluğundaki gibi tükürüğünden balon yapmaya da kalkışmıştı; ancak beceremeyince bundan vazgeçmişti...evde kimsenin olmamasını fırsat bilerek pencerenin görünmeyen yerlerine sümük çalmıştı...tam o anda kapı açıldı ve yuhalinda içeri girdi...yuhalinda salona girer girmez mamet alberto'yu görünce duraksadı.mamet alberto heç görmezden gelerek:

-esas sen eyce şarmıta olduñ... dedi..
+ney? dedi yuhalinda bu beklemediği soru karşısında.
mamet alberto yine kendinden emin tavrıyla devam etti.
-gene ona gettiñ dee mi?
+yog yav.nerden çıhariyñ...
mamet alberto elindeki meyan kadehini masanın üzerine koydu ve yuhalinda'ya doğru geldi.
-baaa dorguyu söyleee...gene ona gettiñ dee mi?nælet ossuñ...neyin eeğsik?
+dur mamet alberto.dur dinle.
-diyneyecek heç bişey yog...
+oh mamet alberto...
-ben çalışim,gazanim; sen sabahlare gader kağıtçı,büyücü,falcı gez...
+fahat tek derdim ailemiziñ huzuru.rakipleriyiñ de belini bağlatmadık mı zemanında berabar?garşıyaha'deydım,bereket musgası yazdırdım.bak,işte burda...
-yalan söyleyñ...
+inan bana mamet alberto,yalan deel.bunu boynuñda daşıycın,hoca dedi,işleriñ açılırmış...
-yalaaaan söyleyyññ...
+100 kaat para verdim bu musgıya.nolursuñ dak...
-şarmıtaa...(sille efekti)...100 kaat bi fuhareye vermezsiñ...
+fahat,mamet alberto...tek derdim sensiñ...
-dæa fazla bu evde duramam...taksi çæar,gediym...
+dur mamet alberto,gedemezsiñ...
-gedeceem ve bir dæha yüzümü göremeyeceksin...nælet ossun saa da,seniñ bu mistik hæyatına da...

şarkı sözlerinin antepliceleri

ağnadım ki heç kimse,heç kimse mamet deel....heç kimse mamet kimi,canımdan öte can deel...
(sam'lı leman)

antep sovenizmi

*bir antepli urfa'ya bedeldir.

*datlısız galmış antepli'nin hayat damarlarından birisi kesilmiş demektir.

*her şey antepli tarafından,antepli için,antepli'ye göre.

*
galaaltı yohuştur,
dürümleri sıhıştır.
bize geri diyenler,
hem dışarılı,hem puşttur.

imamı gazali

imam-ı gazali ve gaziantep

o gün halebin küçük bir kasabası olan ayintap imam-ı gazali’ye ev sahipliği yapmıştır. antep kalesinin içinde küçük bir odası ve hemen yanında da bir mescid bulunmaktadır. namaz vakitlerini küçük mescidinde cemaatle kılıp, daha sonra şu an (gaziantep’in şahinbey ilçesi yazıcık cabi mah. yazıcık cad. imamı gazali sokağın)da gazeli kasteline gidip uzlete çekilmiş. burası halen gaziantep halkı tarafında özellikle cuma günleri ziyaret edilmektedir. (11) 12-necmeddin şahiner, gaziantep kalesi, gaziantep 2007, s,117-118.)



300 sene önce ayrı ayrı zamanlarda iki defa gazianteplilerin konuğu olan büyük gezgin evliya çelebi şöyle der:

“kale kapısı mabeyninde (girişinde) imam-ı gazali makamı bulunmaktadır. nice eserleri vardır. kendisi imam-ı ekberdir. ama mezhep kurmasına hz. peygamber (a.s) müsaade vermemiştir. kendisi şafi mezhebini taklit etmiştir. cümle antep halkının dürüst ve büyüklerinden tevatürle meşhurdur ki, imam-ı gazali antep kalesinde makamı bulunmaktadır.”(12) (daha geniş bilgi için bkz: evliya çelebi seyatnamesi, c,9/ s,143; islam ansiklopedisi, m.e.b yayınları, ayintap maddesi.)



araştırmacı yazar n.şahiner; konumuzla ilgili şöyle der:

“yüzyıllar boyunca gaziantep kalesi’nin batısında sokaktan geçen bazı kimseler önce duraklar, saygı ile toplanır. sonra elleri göklere açılır. dudakları fatiha suresinin ayetleri mırıldanır. çünkü beş on metre ötedeki toprak ve taş yığını üzerinde yükselen heybetli burçlardan birinin dibinde halkın imamı gazali veya sadece gazali dedikleri bir erenin makamı bulunmaktadır.(13) (necmeddin şahiner, a,g,e, s,117-118.)



imam-ı gazali’nin kale burçlarının birinin içinde, kapıya inen yolun hemen başladığı yerdeki makamından başka yazıcık’da bir sokak da adını taşır. burada kırk basım merdivenle inilir, hamam gazel denilen bir havuz vardır. buna eskiler aynul gazali derlerdi. rivayete göre gazali, hamam gazel’e inerken abdestini alır kastelin solundaki küçük odasında çileye girermiş.”(14) (evliya çelebi a,g,e, c,9/ s,143.)



yazıcık mahallesi gazali sokak yaşlıların:

“eskiden gaziantepliler, baharın ilk günlerinde esnafça toplanıp kaleye çıkar imam-ı gazali makamını ziyaret ederlerdi, kurban keser, sanata yeni başlayıp peştamal kuşananların ilk işi gazali’yi ziyaret etmekti.”



“vaktiyle hac mevsiminde gaziantep’ten geçen iranlılar imam-ı gazali makamını ziyaret eder, birkaç gün kalırlardı.”



“imam gazali, hamam gazel içindeki kayadan oyma mescitle kalede (takriben on yıl) misafir kalmış. ayrıldıktan sonra oturduğu bu yerler mutlu birer ziyaret mahalli olmuştur.”(15) (cemil cahit güzelbey, gaziantep evliyaları, gazali maddesi.)



araştırmamızı son olarak n. şahiner’in şu sözleriyle noktalayalım:

“büyük islam alimi iplikçi oğlu muhammed gazali, bir ara kendini tasavvufa verir. profesör olduğu bağdat medresesi’ni bırakarak şam’a gelir. burada yıllarca oturur. bu tarihlerde gaziantep orta şarka (orta doğuda) küçük şam adıyla ün salmıştır. havası, suyu, bağları, bahçeleri dillere destandır. imam-ı gazali şam’daki oturuşu sırasında küçük şam’ı da ziyaret etmiş, hamam gazel ve kaledeki makamı, bu misafirliğin bir hatırası olarak kalmıştır.”(15) (necmeddin şahiner, a,g,e, s,117-118.)



bu makalede, islam aleminin yüz akı olan imam-ı gazali (rahmetullahi aleyh)’i, yeniden türkiye ve gaziantep için bir medarı iftihar olarak hatıralarını canlandırmak ve küllenmiş tarihin enkazı altında bize ait olan altından daha kıymetli hazinemizi keşfedip insanlık alemiyle paylaşmaktır.

dilerim, bu çağrımız yetkililerin kulaklarını çınlatır.





araştırmacı

salih özbey

mayıs 2007/ gaziantep

garemed

ağam "garabet" dey ermeni ismi varmış...antep'te de meşhur "garabet ağa" isimli bi ermeni varmış...hanı bu adam birine antep garası çaldı da,ismi ondan mı eyle oldu bu olayın bilmeym.

çimecek

bu,tærihi gastellerde (günümüzde olmayanlar dahil) günümüzdeeğ duş dehliziniñ ilkel hali bulunurmuş aam banyo yapma imkanı olmayanlar banyo yapabilsiñ dey...adı da çimecek dey geçiymiş...

maslow antepli olsaydı ihtiyaçlar hiyerarşisi nasıl olurdu

farzedinki maslow tabakhane'de yetişti.allaben'in boklu sularında oynayarak böyüdü.dülük'te,gavaklık'ta sahre ederek gendini yetiştirdi...biliysiiz bu adamın tespit ettiiği beştene ihtiyaç hiyerarşisi var.aha ilkini ben yazim.

1-nametolojik ihtiyaçlar * : burgul,simit,loolaz,mecimek,maş,salça,et.

dımışgı

antep'te bir üzüm çeşidi.aynı zemanda şam'ın da diğer adıymış...dımışk bölgesi türkmenlerinden antep'e göç edenler de yine "dımışk" dey añılırlarmış.bu üzüm çeşidi de belki de şam'dan antep'e geldiği için bu isimle anılıydır...

fedai mehmet


kurtuluş savaşında anadolu’nun güneyin işgal eden fransızlar,antep’i zorla alamayacaklarını anlayınca şehri kuşatma altına aldılar…

artık ne dışarıdaki kentler içeri girebiliyor,ne de içeridekiler dışarı çıkabiliyorlardı…

benim adım mehmet.o zaman bizim ev hıdır çavuş mahallesinde idi.babam fransız norman kıtalarının çıksorut dağını işgali sırasında şehit olan kebapçı sait idi.annem daha evvel ölmüş.dayım,amcam,kardeşim seferberlikten dönmemişlerdi.sonra büsbütün kimsesiz kalmıştım…

uzun mücadelelerden sonra direnişin ileri gelen isimlerinden aslan bey’in himayesinde çalışmaya başladım.

o zaman on iki yaşlarında idim.on üç yaşlarında ismail adında bir de arkadaşım vardı…


şehrin büyük kuşatması o sırada başlamıştı.günlerden beri dışarıdan yiyecek gelmediği gibi,bir haber de alamıyorduk.haberleşme ancak güvercinle yapılıyordu…

tabi bir düşman kurşununa hedef olmazsa…

bir gün şehreküstü cephesindeydik.yanımıza bir haberci geldi…
”hey çocuklar!..ikinizi de aslan bey çağırıyor.”


ismail’le hemen kalktık gittik.aslan bey bizi görünce:
”çocuklar,heyet-i merkeziye’den posta istediler,gidebilir misiniz?..”
”gideriz elbette.”
aslan bey bizi beraberinde alarak heyet-i merkeziye’nin bulunduğu kürkçü hanı’na götürdü..onlara bizden bahsetti.”peki” dediler.haberler hazırlandı,mektup yazıldı,sonra bizi karşılarına alıp tembihte bulundular…

”bak oğlum!...sam köyünde selahaddin adil paşa var.düşman hatlarını arasından görünmeden geçip bu mektubu ona vermelisin…yalnız şunu unutmayın ki,bu mektup düşman eline geçerse şehir çok kötü bir duruma düşer…onun için,yakalanırsanız ne yapın edin mektubu düşmana vermeyin…biz antep’te aç kaldık köye ekmek dilenmeye gidiyoruz dersiniz…”


daha sonra hana geldik.o gece gözümüze uyku girmedi..sabah ezanı okunmadan kumandanlarla siner denilen yere geldik.
”haydi çocuklar!...göreyim sizi,beni mahcup etmeyin..sizi buradan dürbünler gözetleyeceğiz…inşallah muvaffak olursunuz…”
“merak etme sen aslan beyim…”
elini öptük…
önümüzdeki bahçe duvarından aşarak tarlanın içine yattık…oradan sürünerek bağların içine doğru ilerlemeye başladık…on beş dakika sonra bağa girdik…asmaların boyu alçak olduğu için ayağa kalkıp yürüyemiyorduk…


ellerimize,dizlerimize dikenler batıyor,keskin taşlar dizkapaklarımızı yaralıyordu…toz toprak içinde kalmıştık…bir hayli yorulmuş,hem de susamıştık.
ara sıra durup yeri dinliyor,etrafı gözetliyor,sonra yolumuza devam ediyorduk…
nihayet hacı tahir kuyusuna geldik.ben evvelden buraya gelmiştim biliyordum.marş yol şosesi buradan geçerdi…


biz de şoseye çıktık.bir buçuk saat kadar yürüdük.artık izim kuvvetlerin oralarda olması gerekirdi.halbuki kimseler görünmüyordu.kulağımı yere koydum.bu defa karma karışık birtakım sesler duydum demeye kalmadan:
”mehmet bak atlılar!...düşman askerleri üzerimize geliyorlar!...”
başımı kaldırdım ki hakikaten on-on iki düşman süvarisi bize doğru dörtnala geliyordu.bizi görmüşlerdi,kurtuluş ümidi yoktu.hemen aklıma mektup geldi.aceleyle bir asmanın dibine sakladım.yerini belli etmemeliydik.onun için koşmaya başladık.
”çabuk kaçalım ismail!...”
”teslim türko!...”


biz durmadık ama onlar çabuk yetiştiler…birisi atının üzerinden eğilerek tüfeğinin dipçiği ile sırtıma yapıştırdı.ismail’i de durdurmuşlardı…


atlarından inip üzerimize iyice aradılar.bir çok şey sordular.dillerinden anlamadığımız için sadece yok işareti yapıyorduk…
aralarında konuştuktan sonra bizi bir tepeye doğru yürüttüler.gittiğimiz yerde bizim kuvvetlerin olması lazımdı…
oraya yaklaşınca yanıldığımızı anladık.her tarafta düşman askeri vardı.meğerse bizimkiler daha evvel çekilmişler…haberleşme olmadığı için de bunu öğrenememişiz…
bizi kumandanlarının karşısına çıkardılar…
”kimsiniz?..nereye gidiyorsunuz?...”
“bizim anamız babamız yoktur.antep’te aç kaldık; köye çalışmaya,iş bulamazsak da dilenmeye gidiyoruz.bu askerler gelip bizi tuttular…”
”adın ne senin?...”
”mehmet…”


”üzerinizde mektup falan var mıydı?...doğru söylerseniz kurtulursunuz,yoksa kurşuna dizileceksiniz…”
”askerleriniz aradılar: siz de arayın.ne mektup var ne de başka bir şeyden haberimiz…”
ismail de başını sallayarak beni tasdik etti.
”peki öyleyse niçin saklanarak gidiyordunuz?niçin askerlerden kaçtınız?...”
”onlar bizim üzerimize geldiler.hem silahlıydılar; korktuk…”
kumandan birini çağırıp bir şeyler anlattı.o da bir manga askerle bizi alıp siperlerin daha ilerisine götürdü…
bir kayanın altına varınca durduk.askerler,yirmi adım kadar geri gidip tüfeklerini doldurdular.ismail’e baktım sapsarı olmuştu,sesi çıkmıyordu.galiba ben de sararmıştım.




”ismail bizi vuracaklar!salavat getir.”
“neden korkacağım?nasıl olsa er geç bir gün öleceğim.hiç olmazsa vatan için ölürüm” diye geçirdim içimden.
fakat gene de elimde değildi.bütün vücudum titriyordu…
tam sonumuzun geldiğini düşünürken…
askerlerin başındaki subay,adamlarına çok sert emirler verdi…
o da ne!..tüfeklerin indirdiler.galiba vazgeçmişlerdi.o zaman anladım ki bunlar bizi korkutmak istemişler…


dönüp,tekrar esik yere geldik.orada bizi akşama kadar beklettiler…
namaz vakti on iki süvari geldi.ikisi biz arkasına aldı,yola çıktık..
kavaklığa geldiğimiz zaman komutan,ağaçların altında yemek yedi.biz de bir köşede oturduk.bize de yemek verdiler,fakat biz kabul etmedik…
tekrar yola çıkınca bizi atların önünde yaya yürüttüler…


nihayet kolejtepe’ye geldik.orası düşmanların karargahıydı…
bizi dışarıda nöbetçilerin yanında bıraktılar.epey bekledikten sonra birisi gelip çağırdı.bizi komutanın yanına çıkardılar…
yanlarında ermeni bir tercüman vardı.başladılar gene sual sormaya.onlar sordukça ben de bir pot kırmasın diye ismail’e fırsat vermeden cevabını yapıştırıyordum…
”nerelisini?”
”antepli...”
”hangi mahallede oturuyorsunuz?”
”hıdır çavuş mahallesi…”
”nereye gidiyordunuz?”
“antep’te aç kaldık.köye dilenmeye gidiyoruz…”
”peki şehirde aslan bey diye biri varmış.o nerede oturuyor?”
“bilmiyoruz…biz aslan bey’i ne bilelim.”
“peki heyet-i merkeziye nerede toplanıyor?”
“onu da bilmiyoruz…biz,bombardımandan sonra mağaraya taşındık.orada oturuyorduk…”


kumanları ermeni tercümana bir şeyler anlattı ve odadan çıktı gitti.tercüman bize döndü:
”haydi artık serbestsiniz.kumandan,bunlar çocuk,bir şey bilmiyorlar dedi…
”iyi ama biz yolu bilmiyoruz ki.her tarafta sizin askerleriniz var.nereden geçip gidelim?.”
”peki gelin benimle…”
dışarı çıkıp peşine takıldık…
şimdiki lise binasının yanına varınca… (gaziantep lisesi)
”haydi artık buradan doğru aşağı inersiniz.köprüye varınca sağa döner,oradan dere boyunca gidersiniz.”
biraz durakladım.çünkü hava çoktan kararmıştı.fakat düşman içinde de kalamazdık.ismail’e döndüm:
”ismail neydek?”
”sen bilirsin ağam…”
”allah’a sığınıp gitmekten başka çare yok.haydi gidelim.”
kavaklığa doğru inmeye başladık...


mağanoğlu köprüsüne varınca sağa dönüp yola çıktık…
meğer düşmanlar köprünün altında mevzilenmişler…bizim ayak sesimiz duyunca baskına uğradıklarını zannetmişler…
henüz birkaç adım atmıştık ki birden bir bağırtı işittik.hemen arkasından tüfekler patladı.hemen yere kapandık…
ateş yarım saat kadar sürdü.kurşunların sağımdan solumdan geçtiklerini duyuyordum.allah’tan görmeyerek ateş ediyorlardı…
bir ara sol ayağımda bir sıcaklık hissettim..


yokladığım zaman avucumun içi kan doldu.o zaman vurulduğumu anladım…
ismail benden beş altı adım öteye yatmıştı.hiç sesi çıkmıyordu.yoksa vurulmuş muydu?...
yavaşça sürünerek ona bakayım dedim.fakat sürünemedim.çünkü sol ayağımın kemikleri tamamen parçalanmıştı..
yaram da sızlamaya başlamıştı.gerisi hatırlamıyorum,bayılmışım…
gözümü açtığım zaman kendimi yatakta buldum.etrafıma bakınca düşman hastanesinde olduğumu anladım..

o sırada birisi geldi.bozuk bir türkçeyle:
”ayağından vurulmuştun.seni ameliyat ettiler.şimdi bir şeyin kalmadı.iyi olunca sizinkilere göndeririz..”
vücudumda bir sızı vardı.sol ayağımla örtüyü havaya kaldırınca birden çığlık attım.sol ayağımın diz kapağından aşağısı yoktu,kesmişlerdi…
”ayağın kangren olacaktı.kestiler…”
”ahh…”


birden aklıma ismail geldi.acaba ne olmuştu; yalvarır gibi sordum adama.
”ismail vardı…benim arkadaşım…ne oldu ona?”
”o dokuz yerinden vurulmuştu.kurtaramadık…”
hıçkırarak ağlamaya başladım…
hastanede altı gün daha yattım.düşmanlar bizimkilere “ismail ile mehmet’i esir ettik.bizim de sizde esirimiz var,değişelim” demişler.fakat o zamana kadar zavallı ismail şehit olmuştu.ayağım iyileşince kozanlı cehpesi’ne getirdiler.bizimkiler de bana karşılık mağarabaşı cephesinde esir aldıkları bir düşman çavuşu ile askerini geri verdiler…

metin sozen kultur evi

bize tahsis etsinler,oreyi antep'in en faal yeri yapak.

felsefi antebistik hanekler

hanı bu feysbukta herkeşin paylaştığı laflar var ya.işte onların antebistiği.buyroñ:

bilge mamed'e sormuşlar rafık nasıl olmalı diye: küfte yoğurmadığın zamanlarda bile seni sevmeli,dürüm edecek ekmek olmadığı zamanlarda aşgınla dürüm etmeli,ehvenlik ettiğin zamanlarda bile saa öykelenmemeli..

antep ermenileri

ermeniler'le antepliler arasında görünüş,yaşayış,örf ve adet olarak tek bir fark bile yokmuş.onlar da aynen bizim konuştuğumuz gibi anteplice konuşurlarmış.bize ek olarak kilisede türkçe dua ederlermiş ve ibadetlerini de türkçe yaparlarmış.bir ermeni'yi bir antepli'den ayıran tek şey konuşurken "ağam" yerine "gülüm" demesiymiş...bir yanlışa kapılıp gittiklerinden,misyonerlerin gazına geldiklerinden taşkınlık yapmaya başlamışlar daha sonra.aramızda hiç bir problem yokken birden düşman olmuşuz.bu yanlışlarının bedelini de çok sevdikleri antep'ten ayrılmakla ödemişler.bugün,antep'ten ayrılan bir çok ermeni hala antep özlemiyle yaşamakta.hatta ermenistan'da ayıntap diye bir kent bile kurmuşlardır.osmanlı devleti ermenileri toptan ortadan kaldırmakla onları göndermek arasında bir seçim yapmak zorunda kalınca,yine humanist duruşunu bozmamış,onları öldürmek yerine sürgün etmeyi tercih etmiştir.bugün ermeniler hayattaysalar bu,osmanlı'nın humanist duruşu sebebiyledir sebebiyledir.çünkü sadece antep'te yaşanan ermeni isyanları ve katliamları bile onlara karşı çok sert tutum almak için yeterli bir sebeptir.sahip oldukları güzellikleri ve zenginlikleri misyonerlerin yetiştirdiği milliyetçi ermeni çocuklarının ideallerine değişmelerinin faturasını müslüman antepliler ödemiştir malesef.antep o yıllarda misyonerliğin merkezi haline gelmiş bir kente dönüşmüş.misyonerler açtıkları hastane,kolej ve yetim yurtlarıyla bütün ermeniler'i çevresinde toplamayı başarmıştır.ilk başlarda mezheplere göre muamele eden misyonerler,1895 yılında antep'teki büyük ermeni isyanından sonra mezhep ayrımı yapmadan faaliyetlerini daha da genişletmişlerdir.protestan,gregoryan,katolik ve daha bir çok mezhepten ermeniler'i bir araya toplamayı başarmışlardır.hınçak ve taşnak gibi ermeni terör örgütlerinin de iyice güçlenmesiyle antep ermeni isyanlarının merkezi haline gelmiş...halbuki bunları yapmak için hiç bir sebepleri bulunmuyordu.yaptırmak istedikleri kiliselere devlet her şartta izin veriyordu.hiç kimsenin ibadet hakkı elinden alınamaz düsturunu asla bozmuyordu.zarar gören ibadethanelerinin,okullarının tamir masraflarını bütçeden karşılmaktaydı hatta.buna binaen açılan ermeni okullarına ve yetimhanelerine bir çok müslüman da bağışta bulunmaktaydı...1895 yılında isyan çıkarmak için toplanan ermeniler,isyan çıkaracak hiç bir sebep bulamadılar."küçükelli" lakaplı bir antepli müslümanın 15 yaşındaki ahmet isimli oğlu bir ermeni ustanın yanında çalışmaktaydı.ahmet,ustasının evine iplik almak üzere eblehan'a gitmişti.ustasının terzi ya da tekstil işi yapan bir ermeni olduğu tahmin edilmekte...bebekyan isimli bir ermeni önde geleni karşısına çıkan bu müslüman çocuğunu hiç bir sebep yokken silahla öldürmüştür.bunun üzerine isyan başlamış.bir çok ermeni evi cephane haline getirilmiş.yol kenarındaki ermeni evlerinden,yoldan geçen müslümanlar üzerine sülfürik asit,kezzap ve dinamit atılıyordu.bir çok günahsız müslüman bu sebeple telef oldu.antep'te az sayıda asker bulunması sebebiyle isyan bastırılamadı ve ermeniler bir müddet daha taşkınlık yapmaya devam ettiler.ermeniler'in isyan ettiğini duyan civar köydeki bir çok müslüman karşılık vermek üzere şehre geldiler.köylerden gelen 4-5 bin civarındaki müslümanla birlikte ermeniler'e karşılık verilmeye başlandı...günler sonra gelen askeri destekle isyan bastırıldı...bilanço çok ağırdı...bir çok müslüman ve ermeni ölmüştü,bir çoğu da telef olmuştu...bunun üzerinde antep'te bulunan amerikan misyonerleri ve avrupa temsilcileri müslümanların,hristiyanları katlettiğini bildiren onlarca telgraf çekerek osmanlı devleti üzerinde baskı kurmaya çalıştılar...yakalanan ermeni isyancıları bir kaç gün sonra bu batılı temsilcilerin ve misyonerlerin baskısıyla serbest bırakıldı...isyana katılan ermeniler'in bir çoğu dışardan gelmişti.bu sırada antep'e yakın olan zeytun'da da isyan devam ediyordu...

şamil tayyar

bu adamı hökümet gonaana bıraksan yolunu bulamaz,gaybolur.islahiyeli,sözde antepli.bu adamın milletvekili olmak istemesindeki amaç belli zaten.bunun yerine daha antebistik adamların o listeye girmesini isterdim.neticede antep milletvekili olucular deel mi?

maşrabaynan yoğurt

eve geliyken o yoğurdun bi gısmı gafaya dikilir.yoğurdun bıraktığı izden içildiği belli olur ve kötek ya da laf yenilir.

kürkçü hanı

vakti zamanında antep'in en zengin kişisi olan kürkçüyan dr.nazar tarafından yaptırılmış aam bu mekan.o zamanda 296.800 kuruş serveti varmış bu adamın.sırf,şeerden topladığı kira parası bile uzun yıllar bir çok türkün servetinin % 90'ından daha fazla bir miktar olmaya devam etmiş.

anteplice şiirler

ellaam bi gün garşılaşıcık.
barmaandağ alyansı sakleycın sen,
ben de gözlerimi gaçırıcım senden.
varsa yanımızda birisi sorucu "kim gı bu?"
istemeden kötekleycik birbirimizi cövaplarımızla; "heeç,mamet'e benzettim ellaam"...

şarkı sözlerinin antepliceleri

çekici mamet gelse,yaram azdırır.
yaramı sarmaya rafık'ım gelsin.

*****

son kelle ütücü

kellenin derisini yüzmek suretiyle gıllarından arındıran gasap mamet,kelleye adeta yeni bir yorum getirmişti.antep'teki bütün kelle işini yapmak için kelle ütücüleri tek tek ortadan kaldırmaya karar vermişti.bütün kelle ütücüleri bir şekilde etkisiz hale getirip et halinin mahzenine hapis ettirdi.kelle ütücüler bu esir hayatı dahilinde yeteneklerini kaybettiler ve artık antep'te kelle ütülmez oldu...kelle ütücülerin tek ümidi ise kehanetin bir gün gerçekleşmesi idi.hallik dövmeli bir uşak doğacak ve bütün kelle ütücüleri kurtaracaktı.hallik rahipleri yüzyıllardır bu büyük günü beklemekteydiler.hallik dövmeli uşak doğacak,bütün gasapları alt edip et halini gapatacaktı...kehanet bir gün gerçekleşecekti...

mamedhalfe

doğum günü halfesi.sözlüğün abisi.
  • /
  • 83
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1647

şarkı sözlerinin antepliceleri

hayatının yarısı malhıtaysa
zeyidi tavada yahıyorsan,
ekmek yimeden doyamıyorsan;
sen eşittir ben demektir.

şo bi tene kel adam söyley ya,gonuşur gibi söyley hanı.

nasılsın sorusuna verilebilecek antebistik cevaplar

-nasılsın mamet?
+ balcan aşına dökülmüş yoğurt kimiyim; ayrıksı,amma nezzetli...

----
-nasılsın mamet?
+dürümcüden yeni çıkan gaygılı bir antepli kimiyim; dokum amma ağşama ne yiyeceemi düşünüym...

-------
-nasılsın mamet?
+dürümcü masasında duran limon suyu kimiyim; renksiz,amma etkili...
--------
-nasılsın mamet?
+halıya damlayan gavurma yağı kimiyim; güccük,amma galıcı...

antebin unlu falcilari

medyum keto

anteplidir... karşıyakalıdır...gendini yeen yakından tanırım...çocukluğundan beri fal bakar... türkan şoray antebe geldiğinde bunun namını duyar ve yanına fal baktırmaya gelir...kendisi felçli olduğundan dolayı kekeleyerek konuşur... türkan şoray o zaman buna keto ismini takar kekelediğinden dolayı...daha sonra bunun sosyetede tanınmasına sebep olacağından keto ismiyle tanınır ve meşhur olur...küçük yaşlarda felç geçirir...cinlerin de musallat olmasıyla bazı yetenekler belirir kendisinde...çok kez bundan kurtulmak ister,kezin çözümü bulur ve rahatlar...fakat ailesinin durumunun kötüye gitmesiyle karar verir ve parasıyla fal bakmaya başlar...kazandığı parayla yakınındaki bir çok insana yardım eder...halen de etmekte...


kör fatma

hacıbabalıdır...gözlerinin az görmesinden dolayı bu isimle anılır...bunu yakından tanımam ama baya meşhurdur kendisi...yine bunun da manevi varlıklarla yakın ilişkide olduğu söylenir...

miyanman

derin bir oh çekti halil usta.rahatlamıştı.bütün tırlar boşaltılıp,mallar depoya yüklendiğinde vakit gece yarısını bulmuştu.planladığından dört gün sonra ulaşmıştı mallar eline ama ? buna da şükür? diyerek memnuniyetini dile getirdi.? ya alamasaydım?? diye düşününce memnuniyetinde ne kadar haklı olduğuna inandırdı kendi kendini.mallar depoya indirilmeye başlandığında bir yandan da paketleme işlemi başlamıştı.halil usta,köklerin bir kısmını kendisi yapıp satacak,diğer bir kısmını da hammadde olarak şehir içi ve şehir dışına satacaktı.halil usta sadece meyan satan bir esnaf değildi.aynı zamanda bu işin tekelini elinde bulunduran başarılı bir iş adamıydı.


ışçiler arı gibi çalışıyorlardı.yarın için en azından bir tır meyan kökünü paketleyip dağıtıma hazır hale getirmeyi planlıyorlardı.yarın ramazanın ilk günüydü.en azından vakit öğleni bulmadan şehirdeki esnafın bir kısmına gerekli dağıtımı yapabilirlerdi bu şekilde.işçiler göz kararı poşetlere doldurdukları meyan kökünü bir rayın üzerine koyuyor,ray vasıtasıyla poşetler önce tartıma gidiyor,eksik ya da fazlaları tamamlanıyor,oradan da paketlemeye gidiyordu.

sahur vakti gelmek üzereydi.işçiler çalışırken bir yandan da sahur sofrası hazırlanıyordu.halil usta cömert bir insandı.işçisinin hakkını gözetir,aynı zamanda hürmet etmekten sakınmazdı.akşamdan aldırdığı peynir,zeytin,domates,karpuz vb kahvaltılıkları hazırlamaları için iki işçi görevlendirmişti.çay suyu fokurtu sesleri çıkararak kaynadığını haber veriyordu?

yorulan işçi eliyle alnının terini sıyırdı.biraz nefeslendikten sonra tekrar işine devam etmek için elini yerde bulunan meyan köküne daldırdı.eline garip bir cismin temas ettiğini fark etti.meyan kökünün içinde kalmış bir fare ölüsü olabileceği düşüncesiyle elindeki torbayı fırlatarak geriye sıçradı.meyan kökleri yapısı itibariyle böcek ve farele gibi canlıların barınmasına müsaade eden bir bitkiydi.bu kökler inşaatlarda kullanılan kepçelerle toplandığı için içerisinde fare,böcek gibi canlıların kalması olasıydı.

ışçi korkusunu üzerinden attığında o cismin fare olup olmadığını anlamak için ayağıyla hafif hareketler yaparak kökleri sağa sola doğru itmeye başladı.birden durup,dikkatle yere eğildi.eline değen şey fare değildi.garip bir cisimdi,parlıyordu.? allah,allah? diyerek şaşkınlığını dile getirdi.eğilip cismi yerden aldı ve incelemeye koyuldu.bu metalimsi şeyi daha önce hiç görmemişti.elips şeklindeki,ortası cam,üst muhafazaları parlak metalden yapılmış bu şey,meyan kökleri içine gizlenmiş ? şerbetyum?du.işçi elinde tuttuğu şeyin ne olduğundan haberdar olsa kim bilir ne yapardı.yükleme sırasında içine düşmüş bir makine ya da alet diye düşünerek fazla üstelemeden kenara attı ve işine devam etti.eğilip yerden bir avuç meyan kökü aldığında elinde bir ıslaklık fark etti.? ilginç? diyerek dönüp,az evel attığı parçaya baktı ve bu ıslaklığın ondan kaynaklanmış olabileceğini düşündü.

? paydoooooosss?,? herkes yemeğeeeeeee?,? paydossssss? sesiyle kendine gelen işçi ? aman yaa herneyse? diyerek elinde tuttuğu hafif nemlenmiş meyan kökünü torbaya koydu ve raya bıraktı.paydos sesiyle ray da durmak üzereydi.işçi elini yıkamak için lavaboya doğru yol aldı?


----------------------------------------------------



öğle ezanı okunuyordu.nazif yattığı yerde bir sağa bir sola dönmekten omuzlarında oluşan ağrıyı hissetti.? püfffff?,? yatılmıyor bu sıcakta? diyerek ellerini birbirine bağlayıp havaya doğru kaldırdı ve uykunun vermiş olduğu yorgunluğu biraz hafifletmek üzere derin bir esnemeyle gerildi.?saat 1 olmuş,daha 6 saat var.?susadığını hissetmişti nazif.bir an oruçlu olduğunu unutup buzdolabına yeltendiğinde,buzdolabının üzerine astığı ? eşkiliufaksözlük? imsakiyesini gördü.? he ya,oruç? diyerek hafif bir tebessümle açmak üzere olduğu kapaktan elini çekti.gözü ? ayollu gara heyri? ve ? nephesh? tarafından ? eşkiliufaksözlük? imsakiyesi için yazılmış şiirlere takıldı.onlarca defa okuduğu halde bir kez daha okuyup yüzünde beliren tebessümle lavaboya doğru yöneldi.

------------------------------------------

? namazı da kıldık?,? internette de hayat yok?,? msn?de kimse yok,herkes yatıyor olmalı? diye kendi kendine söylendi nazif.belki işe yarar bişeyler bulabilirim ümidiyle televizyonu açtı.?yok?,?burada da yok?,?cennet mahallesi?,?salaklar usanmadılar oynatmaktan yav?,?dest-i izdivaç?,?haber???..?bizim antep ganallarında ne var ola?? diye uydudan çıkıp normal antene döndü nazif bir ümitle.antep kanalları işe yarar kanallar değildi ama ara sıra güzel film oynattıkları oluyordu.bazen vizyon filmleri gösteriyolar,bazen ulusal kanallarda henüz oynamamış filmleri gösteriyolardı.? gral denizle gral şova hoş geldiiiiz?,?yaramaz,değiştir??.? efendim hahan elektroneee getiiiz mi??,?mal? bunu da geç??,? ben yeeeeetiiiiiim,ben yeeeetiiiiiim??,? allah belanızı versin,ramazanlık günde milletin içi geçmiş zaten,bi de küçük emrah oynatiylar? diyerek televizyonu kapattığı gibi kumandayı fırlattı.şu güzel şehre böylesi boktan kanalları layık görenlere rahmet gönderdikten sonra yerinden kalktı.çıkıp biraz hava almak niyetindeydi.biraz vakit geçirip,eş-dostla sohbet edip orucun ağırlığından sıyrılmak istedi?

? bismillah? deyip sağ ayağıyla evden çıkan nazif evvela bir göz gezdirdi çevreye.sonra kapıyı çekip rastgele bir yöne doğru yürümeye başladı.nazif,evden her çıktığında ? bismillah? deyip çıkardı.rahmatlık dedesinden öğrendiğine göre ? bismillah? diyip evden çıkanın işi gücü rast gider,kötülükler ona uğramaz,keyifli ve bereketli bir gün geçirirdi.nazif bunu dedesinden ilk duyduğu günden itibaren uygulamaya başladı.tedbiri alıp tevekkülü allah?a bırakmanın bir nevi pratiğiydi bu.başa gelecek varsa zaten gelirdi.hayır da şer de o?ndan.

karşıyaka her zamanki potansiyelinden bir şey kaybetmemişti.ramazan olmasına rağmen işyerleri açık,insanlar alışverişte,şerbetçiler ve seyyar satıcılar çoktan yerini kapmış kısmetini beklemekteydi.biraz kendine geldiğini hisseti nazif.üç beş tanıdığa selam verirken eli götünün üzerinde yoluna devam ediyordu.arı gibi çalışan işçilerin olduğu fırın gözüne ilişti birden.? cık,cık,cıkkk?,? şu hala bak sen yav!?,? evelden fırınlar iftara yakın açılırdı,şimdi erceden açiylar?,? la yorum,nere gediy bu insanlar??,? nere gediy bu memleket?,? bet bereket yok deyler sonrada.?,? sen söyle baa,bet bereket olur mu?? diye söylenerek yoluna devam etti.şoför ali caddesinden epeyce yukarı çıkmış tekrar dönmüş aşağı doğru gelmekteydi.?acı bi de korutürk?e çıkim baba? diyerek devam etti,mahallesine girmekten vazgeçen nazif cebinden telefonunu çıkararak telefonun saatine baktı.saat iki buçuk olmak üzereydi.bir saate yakın bir zaman olmuştu.? eyi,eyi? diyerek tekrar ellerini götünün üzerine bağladı ve ağır ağır yürümeye devam etti.


---------------------------------------------


? selaaaamı aleykim? diyerek dükkandan içeri girdi nazif.? neydiyng usda yav?? diye ekledi üzerine yıllardır tanıdığı,yakın arkadaşı olan ? bakkal müslüm?ün? dükkanına girerken.? ve aleyküm selaaaaam nazif? diye karşıladı onu bakkal müslüm.?neydek aha,vakit geçiriyk? diye de ekledi üzerine.? sen neydiyng??,? vala aha acı biraz dolanim dedim yav? diye olası sohbete başlamak için tesbihi koluna geçirip,kendisine verilen sandalyeye oturdu.pantolonun dizlerini çekip sandalyeye iyice yerleşti ve koluna geçirdiği tesbihi tekrar eline alıp tanelerini ağır ağır baş ve işaret parmağının arasından geçirmeye başladı.? sıcak dee mi?? diye sordu bakkal müslüm?e.?he yav,heç halımız galmadı? dedi bakkal müslüm,avucuyla alnını sıvazlayarak.? sen gene yatiyng olum,biz erceden geliyk? dedi nazif?e munzur bir gülümsemeyle.? sen de yat yorum? diye çıkıştı nazif.? evelden bæggallar açık olmazdı,gapat yat?,? hanı ne satiyng ki,iş bile olmaz!?

?yav işten deel ha,toptancılar gelik gediy,ödemeler oluy,ne bilim mal getirmek gerekiy.?,?zati bi iftarda iş oluy,onda da müşteriyi geri mi çevirek?? diye sakince konuşmaya devam etti bakkal müslüm.?heee,haklısın tabiy? diye doğruladı nazif pişmanlık duyarmış gibi bir tavırla.
?aha bak böön meyan geldi? diyerek devam etti bakkal müslüm.?ramazanda çok gediy?
?vaaa? diyerek bakkal müslüm?ün sözünü böldü nazif.?hanı la nerde? diyerek çevresine bakındı ama meyan falan yoktu ortada.bakkal müslüm,?aha şoorda? diye eliyle işaret ettiyse de nazif bakınmaya devam etti.?la hanı miyan??,?lan aha ooolum aha şoo gutularda tama?...?sarı.?

?o ney la? diye şaşırarak gutuların yanına doğru gitti nazif.?la bu ney?? diye şaşırarak ekledi,?bu mu miyan?? nazif,bakkal müslüm?ün hazır meyan getirdiğini zannetmişti,hatta şerbet satacağını düşünerek bakkalla alay etmeye bile hazırlamıştı kendini.

?la oğlum bunlar meyan kökü? diye söze girdi bakkal müslüm.?millet bunu alıp evde gendi meyanını yapiy?,?cahil? diyerek güldü bakkal müslüm.?allah,allah? diyerek eline aldığı kutuyla beraber sandalyeye doğru geldi nazif.merakla kutuyu inceliyordu.meyanın nasıl yapılacağıyla birlikte faydaları da yazıyordu kutunun üzerinde.?hele alim da yapim? diye düşünerek fiyatını sordu bakkala.?ne ğader aam bu??,?5 kaaat?,?yallaaaa,baa da mı la??,?ne saa mı olum?,elli kuruş karı var zaten?,?hmm? diyerek kutuyu incelemeye devam etti nazif.
?güzel oluy mu?sen yaptın mı heç?hı?eyi mi?? diye ardı ardına sorular yöneltti bakkal müslüm?e.?he yav,geçen sene de getiriktim,bi kutudan bissürü çıkiy la,ekonomikde hem? diye pazarlama yeteneğini belli edercesine nazif?e cevap verdi bakkal müslüm?

?heeee.yaz aaam o zaman,aha aldım bitene?,?hele torba ver ordan?

?ağzına sıçim oğlan? diye çiviye astığı poşetlerden bitane almak üzere ayağa kalktı.?satılır diye getirdik,borca gediy?,?la nağaden uğursuz bi oğlansın la sen?,kakda get.bok?

?hös la? diye gülerek cevap verdi nazif.?ney oğlum,sahı arsa mı satiyng baa??,?hele poşete go şunu? diye umursamaz bir tavırla tesbih tanelerini elinde döndürmeye devam etti nazif.

saat 5 olmuştu.iftara iki saat kalmıştı.?aha ben gediym,aaam? diye yerinden kalktı nazif.?böön anam gil de evde yok?,?daha gedip yemek yapıcım?,?arvad ilk günden gezmiye getti?,?la yorum evde de oğlan var dey düşünmey heç?,?bok mu yiycik biz??,?tövbe oruç ağız beni singirlendiriyler? diyerek poşeti aldı ve "hadi heyilli işler" diyerek dükkandan çıktı nazif.




?bismillah? diyerek kapıyı açtı nazif.her eve girip çıktığında ?bismillah? demeyi unutmuyordu.dedesi aklına geldi.onunla ettiği sohbetler,ondan aldığı öğütler?..üzüldüğünü anladı.bir an kapıda öylece dikilip dedesini düşündü.sonra içeri girdi ve kapıyı kapattı.

?abdesim varken şu ikindiyi de aradan çıkarim? diyerek elindeki kutuyu mutfağa bırakıp,namaz kılmak için arka odaya geçti.namaz kılarken akşama ne yapacağını düşündü.?namazda aklımıza neler geliy yav?? diye düşündü .huşu içinde bir namaz kılamayacağının farkındaydı.daha pişmek gerekti,bazı şeylere erişmek gerekti.?işte ramazan da bunlardan birisi? diye aklından geçirdi nazif,rüku?ya eğilirken.?semiallaaah?,?allahuekber?
son rekatın da selamını verip tesbih çekip,dua etmeden seccadeyi topladı.

?dolapta ikitene balcan vardı la,noldu onlar ola??,?yinmeyikse söğürümde bi söörme yapim gendini?,?he yavaş ta eyle edim?,?eyi olur haa? diyerek dolabın kapağını açtı.gözüne ilişen ?ekşiliufaksözlük? imsakiyesine bakıp hafif bir tebessüm ettikten sonra dolabın alt gözünden balcanları çıkardı.eskimiş teflon tavayı alarak balcanları yerleştirdi ve ocağın altını yaktı.?tohumlu mu la acaba?? diye düşünürken şerbet geldi aklına.?şerbeti yapak hele? diyerek poşetinden çıkardı ve üzerindeki yapım tarifini tekrardan okumaya koyuldu.

?içeceğiniz kadar kökü bir tülbent ya da ince bir beze sarıp bir kab içerisine yerleştiriniz.yerleştirdiğiniz kökün üzerine küçük bir kalıp buz koyarak erimesini bekleyiniz.eridikten sonra gereği kadar su ilave ederek demlenmek üzere bekleyiniz.şerbetiniz 1 saate hazır.afiyet olsun.şerbetçi halil usta?

?heeee?,?goleymiş?,?burada bi yerde yoğurt tülbenti olucuydu la,hele bahim? takırt tukur sesler çıkararak tülbenti ararken kendi kendine söylendi nazif.?la bu anam da yorum??,?hazine sakley sahı baaa?,?ille yering dibine sokmalı bir şeyi??.?hah?,?buldum? diye özgüveni yüksek bir şekilde eğildiği yerden doğruldu nazif.?hele hele ta nere saklamış?,?şeytan bulamaz la bunu.?,?neyse? dedi nazif,?işime bahim,iftara bi saat galık?

balcanlar söğrülmüş kıvama gelmişti.şerbeti tarif edilen şekilde hazırlamış ve üzerine erimesi için ufak bir buz parçası koymuştu.bu arada balcanları soyup doğramaya başlamıştı.soğan,temetos,yeşil biber,tuz,karabiber,pulbiber,salça?her şey hazırdı?bu arada şerbetin üzerine koyduğu buz tamamen erimişti.üzerine yeteri kadar suyu ekleyip,demlenmesi için bir kenara koyarken soğusun diye bir parça daha buz attı.söğürmeyi de hazır edip ayranı hazırladıktan sonra ekmek ıslamak üzere bez sofrayı yere serdi.?ramazanda yinir? diyerek 50 kilo un alarak ekmek yapmıştı annesi.hem lezzetli,hem ekonomik,hem de çok keyifli oluyordu ev ekmeği, ki bu da bir gelenekti antep?te.nazif ev ekmeğini çok seviyordu.?ikitene yir miyim ola?? diye sordu kendi kendine.?yinmezse de sonra yirik baba? diye buzdolabının üzerindeki üst üste yığılmış ekmeklerden ikitane alıp ıslamak için yere serdiği sofranın üzerine koydu.annesi gibi yapamasa da ıslamaya başladı.
?pıtırt pıtırt pıtırt pıtırt? (ev ekmeği ıslama efekti)

ezanın okunmasına 10 dakka kalmıştı.sofra,ekmek,ayran,şerbet her şey hazırdı??haa? diyerek yerinden kalktı nazif.çayı unutmuştu.hemen mutfağa gitti ve kaynaması için biraz su koydu ocağa?

son 7 dakka?.
?la de hoca yav?,?de çık ta oku? diye iç geçirdi nazif.son dakikalar geçmek bilmiyordu.açlık neyse de?susuzluktan kurumuştu..elleri ateş gibi yanıyor,parmak uçları kupkuru kuruyor ve bu da acayip bir bitkinlik veriyordu.çölde yaşayan insanları düşündü bir an.sonra az evel ettiği sitemden utanırmış gibi başını yere eğdi.düşünmeye devam etti.?ya su bulamasaydık??diye sordu kendi kendine??ya çölde doğsaydık?,?nasibimiz orada olsaydı??,?ki onlar da oruç tutuy yanı!?bunları düşünüp te şükretmemek mümkün mü?nazif başını yukarı kaldırarak,çoğu zaman şanssız olduğunu düşünse de ne kadar şanslı olduğunu anladı.sahip olduğu bu imkanlara sahip olmayı hayal eden o kadar insan vardı ki dünyada.bu düşüncelere dalıp gitmişken ezan sesiyle kendine geldi nazif.top atılmıştı.ezanın insanı rahatlatan o makamı ve ulu camii müezzininin o mükemmel sesi nazif?i oldukça rahatlatmıştı.?aziz allaaaaah?.?

duasını ettikten sonra orucunu açtı nazif.içtiği bir bardak suyun kendisini ne kadar rahatlattığını ve günün bütün yorgunluğunu üzerinden aldığını fark ederek ?yarabbişükür? deyip,ardından çektiği besmele ile yemeye başladı.gün içindeki sabırsızlığın,yorgunluğun,telaşın,kaygının,bekleyişin bir bardak su ve bir iki lokma yemekle son bulmasını gördüğünde kendi kendine güldü.?insanoğlu nasıl bir varlık?? diye sordu.?10 saat dayanameyk yimeden içmeden?,?daha bi de yarısını yatiyk?,?iş bulsam nası çalışıcım ola ben??,?çalışiym diye orucu da kekerim haral?,?yeriiiii,bizi de neynemeli adam dey?? diye kendini eleştirerek yemeği sonlandırdı nazif.beklenen an gelmişti.uyandığından bu yana şakaklarında meydana gelen yoğunluğu gidermedeydi sıra.sigaranın beynini uyuşturup,başını döndüreceğini düşünerek mutlu oldu.o anda yaşadığı baş dönmesi çok güzel ve çok keyif vericiydi.her ramazan bu keyifli anı yaşamak daha bir anlam katıyordu sanki ramazana.manevi havasına bir etkisi olamazdı şüphesiz ama nefsin arzusunu yerine getirmek te manevi olmasa da güzel bir haz veriyordu insana.

?gene öküz kimi şiştik? diyerek sigarasından son bir nefes çekerek kültablasına basıp söndürdü nazif.zaten yeteri kadar göbekliydi.ramazanda biraz daha büyüyeceğini düşünüyordu göbeğinin.?la antepli dee miyik??,?antepli olup ta göbeksiz olmak olur mu?? diye acemice hazırladığı şerbet dolu sürahiyi aldı yerinden.ayran bulaşığı olan bardağına doldurup içicekken bunu yapmaktan vazgeçti.temiz bir bardak alıp içmeden evel aktar-boşalt yaparak iyice karışmasını sağlıcaktı.tabiri caizse ?berkiticekti?.bardağı almak için mutfağa gittiğinde kaynayan suyu fark etti.?heeee,çay demliciydik tama!? diyerek çayı da demleyip,bardağı alarak tekrar odaya geldi.

?şarıııııııııllll,şuruuuuuuuuuuuullll?şarııııııııııllll,şuruullllllllll?.?(şerbet karıştırma efekti)

?ooohhh?gopgoyu oluk ha?abaaaavvv? diyerek iç geçirdi nazif.bir an önce buz gibi,demli şerbeti kafasına dikmek için sabırsızlanıyordu.yatana kadar bütün sürahiyi içmeyi planlıyordu.şerbeti çocukluğundan beri çok seviyordu nazif?..

-------------------
şerbet dolu koca bardağı ?bismillah? diyerek ağzına götürdü nazif.alacağı lezzeti hayal ederek yudumlamaya başladı.fakat o da ne?bu şerbet,şerbet değil.?aman allah,öldüm? dedi nazif ağzındaki şerbeti püskürürerek.hayatında bu kadar boktan bişey içmemişti.çok acı,çok ekşi,metalimsi bir tadı vardı.acısı bildiği acılara benzemiyor.sanki zehirdi bu.çocukken kulağını kurcalayıp ağzına götürdüğünde tattığı acıyı hatırladı bir an.kulak kirinin acısına ne kadar da benziyordu.?la bakkal içine sıçtıng mı bunun?? diye düşünüyordu boğazının yanmasından dolayı öksürürken.?abaaaaaavvvv? diye söylenerek bakkala küfür yağdırmaya başladı.?bakkal paranı vermem? diye düşünürken öksürüğün kesilmesini bekliyordu.fakat öksürük bir türlü kesilmiyordu.aksine artarak devam ediyordu.nazif?in boğazında hissettiği yanma giderek acıya dönüşüyordu.dayanılmaz bir hal almıştı.nazif öksürüyor,tıksırıyor,böğürüyor fakat bir türlü kurtulamıyordu bu acıdan. yerde debelenmeye başlamıştı.basit bir öksürüğün nasıl bu hale dönüştüğünü merak ederken yerde debelenmesi de gitgide şiddetlenmişti.nazif,iki eli boğazında bir o yana bir bu yana dönüyor,aynı zamanda öksürmeye ve engelleyemediği garip hareketler yapmaya devam ediyordu. gittikçe çok şiddetli ağrılar duymaya başladı.bir an yerden kalkıp kafasını duvara vurmayı aklından geçirdi.bu sayede bu acıdan kurtulabileceğini düşündü fakat bunu yapacak halde değildi....nazif yerde debelenmeye ve bu acıyla mücadele etmeye devam ediyordu??????????




anteplice öss soruları

döne üç 20 bir otuz,iki 50 bir 9 yaşındadır.döne gelin oldoonda böönkü nökeri aşşe daha tarlada ottu.aşşe döniye nöker geldiinde döne iki 20 bir dokuz yaşındaysa buna göre bu iki nökerin dert tutasıca azgın herifi mamet'in böönkü yıhılasıca yaşı gaçtır?

a)mamet ağzının dadını biliy.
b)mamet bi arvad daha alır.
c)mamet dibine dutuk.
d)mamet malından malamat olmuş.
e)mamet'e garışman.

romantik antepli

yine acı bir gengirik...yokluğun kadar keskin...
ve sen yoksun...
uzaklardasın...

balcan...
söğürme...
söğrülmüşüm gözlerinde...
sensizlik zor...
yerli temetos kimi şekilsiz...amma...
bir o ğadek te lezzetli...


yine hayvan kimi yidim,sen yoktun...
sensizliğe vurdum gendiimi...
bir de yemeğe...
yine hayvan kimi yidim...


sodalardan aldım hıncımı...
ağzımda bir kürdan...
yarısı gırılmış...
yüreem kimi...

yine hayvan kimi yidim...
sen yoktun...
yoksun...
uzaklardasın...

kebap gibi gelir kohun...
kohuya geden pisiğim...
gözlerim arar seni...
kulaklarım dik...


bazlama kimi...
köz köz olmuşum...
yokluğunun ataşında...
acı birez hamur düşük...
zeralı yog...
bes sen gel...
iki avuç talaşla alavlanırım...

yine hayvan kimi yidim...
sen yoktun...
yoksun...
dürümümün boşluğu kimi,
eyle kötü bir boşluktayım...
acı düşen bir piybaz...
keveke havıç...
uluk domates...
manasızım...
lezzetsizim...
dadım duzum yok...

yine hayvan kimi yidim...
bulood heç bişey yok...
yine hayvan kimi yidim...
senden eser yok...

sessizce bir geğirik,
yahar gavurur beni...

antepli ve aşk olarak ta değerlendirilebilir...

hallikliler

hallikliler * * *

hallikliler,m.ö 5000?li yılların sonlarından başlayarak m.s 8.ci yüzyılın sonlarına kadar anadolu?da hayat süren, ayıntap merkezli bir uygarlıktır? mezopotamya bölgesi başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini hallikliler atmışlardır?bir çok medeni oluşuma katkıları olan hallikliler özellikle yemek kültürüyle ön plana çıkmışlardır?tarihte ilk köfte bu uygarlık zamanında yoğrulmuştur? halliklilerle komşu ve çağdaş olan çakmaktaşlar uygarlığının ateşi keşfetmesi hallikliler medeniyetini yeni bir yola sürüklemiş ve yemek kültürü konusunda yeni keşifler yapılmasına sebep olmuştur?çakmaktaşlar kralı fred çakmaktaş?ın * ummalı çalışmaları şüphesiz en çok hallikliler?i etkilemiştir?ateşin bulunmasıyla yeni bir çağ açan hallikliler bu dönemlerde (m.ö 4783) tarihin ilk kebabını yellemişlerdir?kebap?ın keşfi lahmacun?un keşfini de beraberinde getirmiştir?bugün hallikliler uygarlığının başkenti olan hallikbaba (ayıntap) bölgesinde yapılan kazılarda taş fırınlara rastlanmıştır?taşlardan yapılan küreklerle insanlığın ilk gevrek lahmacunu pişirilmiştir? * * *

hallikliler?den kalan,bugün hallikbaba * * şehrinde bulunan anıtlarda yemek tariflerine rastlanmaktadır? hallikliler yemek kavramını insanlığa hediye etmişlerdir?araştırmalar bugün bütün dünyanın severek yediği yuvalama,eskiliufakköfte,mercimekli pilav, lovlazlı aş vb yemeklerin de yine ilk olarak bu çağlarda keşfedildiği ve yapılıp yenildiğini göstermektedir?

yemeğin yanında gerek yazı,dil,tıp,astronomi,matematik gerekse din,fal,büyü ve mitoloji gibi alanlarda da ilk öne çıkan toplum yine hallikliler?dir?çekicilik, herif bağlatma,baş ağrıdığında tülbent bağlama,arap?ın devenin karnından çıkıp-girmesi ile mevsimlerin tespiti,sıcakların suriye?den esen rüzgardan kaynaklanması,ağrıyan yere englik çalınması vb gibi çalışmalarla bilimin bir çok dalında ilerlemiş olduklarını görmekteyiz?

hallikliler döneminde sayısı 40?a ulaşan büyük şehirler vardı...örnek vermek gerekirse hallikbaba (bugünki ayıntap),nurgana,nurubazarbaşı,acirli,mazmahor,dülükbaba ve ağyol sayılabilir?

bayrak için: http://img233.imageshack.us/i/hallikliler1.jpg/ *



1-tarihçe
-hallikbaba şehri
-hallikliler?in devletleşmesi

2-din
-evrenin yaratılışı
-ınsanın yaratılışı
-bilim
-dil ve yazı
-toplum yapısı

-----------------------------------------------------------

tarihçe
hallikbaba şehri


hallikbaba şehri anadolu?nun güneydoğu bölgesinde olup,ortadoğu?ya açılan bir kapı konumundadir?sonradan ayıntap olmuş ve günümüze kadar bu şekilde anılagelmiştir?

hallikbaba şehri,halliklilerden önce bölgede yaşayan halk tarafından kurulmuştur? hallikliler bu halkın devamı olup,devletleşmişler ve bölgede bir uygarlık kurmuşlardır?

------------------------------------------------------------------------------

hallikliler?in devletleşmesi

yeni uygarlıkların kurulmasıyla birlikte diğer halklar da kendilerini tehlikede hissedip,bulunduğu bölgeyi korumak,kültürlerini devam ettirmek adına devlet kurma yoluna gitmiştir? hallikliler?in ilk olarak m.ö 5000?li yıllarda devletleştiği görülmektedir?ılk devlet fikrini ortaya atan ve ilk kral olan ayollu gara heyri?dir? ayollu gara heyri ?nin ölümüyle * tahta sicanhasaninpompasi geçmiştir ve devlet tarihteki yolculuğuna gelişerek devam etmiştir? hallikliler?in efsanevi 7 kralı vardır?bunlar;
(bkz: mitokondri)
(bkz: ellaam)
(bkz: salahiyetli)
(bkz: guccukkececi)
(bkz: sicanhasaninpompasi)
(bkz: saatler olsun)
(bkz: ayollu gara heyri)

hallikliler?de iktidara gelen mitokondri,yaptığı bilimsel çalışmalarla ön plana çıkmıştır? guccukkececi ,yaptırdığı inşaatlarla ön plana çıkmıştır? saatler olsun ekonomi alanında önemli çalışmalar yaparken, salahiyetli ilk bayan kral olarak tarihte yerini almıştır?

----------------------------------------------------------------------------------

din
çok tanrılı inanca sahip hallikliler?in tapınaklarına mahmil denilirdi?mahmiller 3 katlı olup ilk kat erzak deposu,ikinci kat hallik rahiplerinin yetiştirildiği okul,üçüncü kat çay ocağı ve teras katı da kebap yelleme amacıyla kullanılırdı?yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır?her tanrı için ayrı bir tapınak yapılırdı?her tanrının farklı bir gücü ve amacı vardı?bunlardan bazıları şu şekildedir:

(bkz: hallik tanrisi) : hallik tanrisi,baş tanriydi ve bütün tanrilarin üzerinde bir gücü vardı?

(bkz: balcan tanrisi) : balcan tanrisi,hallikliler?e göre bütün yemekleri yapan ve onları hallikliler?e gönderen tanrıydı?hallikliler köfte yoğurma ritüeli ile bu tapınaklarda ibadetlerini gerçekleştirirlerdi?

(bkz: kebap tanrisi): bu tanrı,mutluluk ve keyif tanrısıydı?hallikliler haftanın belirli bir günü (pazar) kebap tanrısının tapınağının bulunduğu burç ormanına gidip kebap yelleyerek ibadetlerini gerçekleştirirlerdi?

(bkz: gurbanım gendine bes) : bu tanrı hallikliler?e göre,bütün duaları kabul eden ve dilekleri yerine getiren tanrıydı?duaların kabul olunması sonucunda tavuk,horoz,gurban kesilerek bu tanrıya hediye edilirdi?

(bkz: argidip incidmiye bes) : bu tanrı ise sağlık tanrısıydı?hallikler?e göre onların sağlıklı olması,çalışması bu tanrının elindeydi?çekiciler,aynı zamanda argidip incidmiye bes tapınağında yetişen din adamlarıydı?

(bkz: cekici zulfo)

(bkz: ele ayaa dusurmiye) : hallikliler?de,yaşlıların tanrısı olarak kabul edilmekteydi?belirli bir yaşın üzerine gelmiş her hallikli bu tanrının tapınağında inzivaya çekilir ve dünya işlerinden elini ayağını çekerdi?

(bkz: yiraag ola) : kötülük ve ceza tanrısıydı?hallik tanrısından sonra en güçlü ve etkili olan tanrı buydu?hallikliler,işlenen bir suç,yapılan bir kötülük karşılığında ağır bir şekilde cezalandırılacaklarına inanırlardı ve bu sebeple hemen hemen hiçbir suç meydana gelmezdi?

-------------------------------------------------------------------

- evrenin yaratılışı
bu konuyu sonraki yazılarımızda inceleyeceğiz?*

- ınsanın yaratılışı
bu konuyu da sonraki yazılarımızda inceleyeceğiz?*

-----------------------------------------------------------------------------

-bilim
ateşin keşfinden evel köfte,omaç, tene gatmasi yapmayı biliyorlardı?ateşin icadıyla birlikte kebap,lahmacun,baklava, eskiliufakköfte gibi muazzam gıdaları yapmayı öğrendiler?bu yemeklerle birlikte çanak çömlekten daha ileri bir icat olan tencere ve don gazanını icat ettiler?bulundukları yerlerde oldukça gelişmiş sulama sistemleri kurdular?gelişmiş bir yapı teknikleri vardı?yer altı iletişim yolları konusunda oldukça ilerideydiler?bugün dahi ayıntap şehri?nin altındaki mağaraların nasıl ve hangi teknikle yapıldığı bilinmemektedir?

-----------------------------------------------------------------

dil ve yazı
ana madde hallikce
hallikce bugünki antepce?nin babasıdır?
ılk yazıyı m.ö 3500 yılında hallikliler buldular?ilk yazıları varlık ve şekiller üzerine kuruluydu?yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar?

örn: alaa, taaa sorda, ala saa, bu gaç biliyng mi, bes gardas geliy ha, savis vs?

hallikce,bugün ki antepce ile sıkı bir benzerlik gösterse de temelde çok farklıdır?antepce, türkçe?nin etkisiyle oldukça fazla değişime uğramıştır? hallikce?nin hint-avrupa ve sami kökenli dillerle akraba olmadığı bilinmektedir?bazı özellikleri ural-altay grubu dilleriyle benzerlik gösterir?
tarihte ilk yazılı hukuk kuralları hallikliler tarafından oluşturulmuştur?bu özellikleri ile hallikliler dünyadaki ilk hukuk devletidir?otoritenin korunmak istenmesi ilk hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur?ilk hukuk kuralları kral olmiyneenola zamanında ortaya çıktı...kral olmiyneenola'nın,veziri elemi'ye yazdırdığı bu ilk kanunlar bedel ve fidye sistemine dayanıyordu?

-------------------------------------------------------------------

-toplum yapısı

kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı.

(bkz: antep kalesi)
sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. hissedilen her nesnenin bir tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı.

ılk defa urfalılar * tarafından içten çökertildi ve bundan sonra bir daha eski haline gelemedi; m.s 8. yüzyıldan sonra uygarlıkları bağımsız kimlikleriyle yaşayamadı.çoğu kez roma, arap, pers, mısır uygarlıklarının saldırılarına da maruz kaldı?ardından gelen adiyaman ve pazarcik uygarlıkları çoğunlukla hallikliler'in izlerini taşıdılar. kendilerine özgü dilleri uzun süre yaşadı ve bugün kısmen de olsa eskiliufaksozluk sayesinde yaşatılmaktadır...

(bkz: eskiliufaksozluk)


sankoparkta dürüm yemek

geçen gün sankopark'ı geziyoruz dört arkadaş.
bu modern merkezin en üst katına bir dürümcü açılmış.
"modern yapılar ne kadar çoğalsa da antep ve antep'liler dürümden ödün vermiyolar."
diyordum kendi kendime...
böyle bir mekanda dürümcü olması hoş bir şey gibi geldi.
"bi yiyelim" dedik...
bir yerimiz artar belki,
belli mi olur?
"esnaftan aldığımız sinerjiyi buradan alabilecek miyiz?"
hahov!
yahu bir dürüm üç lira!
bahsi geçen sinerjinin % 50'si fiyat listesinde kül oldu zaten.
ama dedik,önyargılı olmayalım, mcdonalds'dan hamburger yiyeceğimize,dürüm yiyelim.
nohut, kavurma,kızartma,köfte gibi çeşitler var.
neyse,
kendimizi kibar hissedermişçesine,bütün kibarların içinde dürümü aldık.
her dürüm için bi de tepsi verdiler.
bizim bildiğimiz dürüm,ekmek ebatında bi kağıda sarılır verilir.
tepsi de neymiş?
neyse...
turşu alıcam,
baktım insanlar turşuyu maşamsı bir cisimle alıyolar,
bir de sıra bekliyolar bunun için.
elimi turşu kabına daldırıp aldım küçük esnaftan kalma bir alışkanlık olarak.
dürümü satan bayan tuhaf tuhaf baktı yüzüme.
" ne bahiyn oğlum,heç mi antep'li görmedin?" diyesim gelmedi desem yalan olur.

her neyse,
geçtik oturduk ağam,
bekliyorum ki burnu sümüklü çırak gelicek ve " ayran içermisiniz abi?" diye sorucak.
biz de, " yogaam,acı sen bi maşraba su getir bize" diye karşılık vericez güya.
ahov!
kafamı kaldırıp yukarı baktığımda gördüm ki küçük su elli kuruş.
" allah'ın bi suyunu goyar adam şurıya." dedim kendi kendime

küçük esnaf her şeyden para kazanır ama...
allah'ın suyundan asla!
hatta yaz aylarında dükkanının önüne büyük bi termus koyar ki,
gelen geçen hayrına bir bardak su içsin,serinlesin diye...
tamam,bir termus dolusu su beklemiyodum ama,
en azından allah'ın suyu ikram edilmeli insana.
" nası etmişiiz yorum bilmeym ki..."
" eyi de esnafmışıız yorum siz!"

şöyle tuhaf,şekilsiz koltuklara geçtik oturduk.
duvarda ne antepspor'un posteri var,
ne " dürüm 1 kaat" yazısı,
ne de " başka yerde şubemiz yoktur" yazısı.

sağa sola bakıyorum,
o dürümcülerdeki sakalı bıyığı birbirine girmiş adamların hiç birisi yok.
millet dürüm yedim diye kendi kendini kandırıyormuş meğer,
biz de beraber tabi...
dürümün altından nohutlar dökülüyor...
dedim " pempe kaat varsa elimizi silek"
hani her dürümcüde olur ya onlardan...
heyhat!
ne gezer?
gayet şık ve modern bir peçetelik.
alışkın değiliz biz böyle şeylere.
bu tür şeyler modernlik ölçüsü olmaz ki hem...
ınsan neyse o'dur...
ya yelpaze şeklinde kıvrılıp su bardağına konulmuş pembe kağıtlar olmalı,
ya da en ucuzundan,
elini sildiğin zaman parçalanması muhtemel bir peçete paketi...
kasanın üzerinde durmalı.

sineği bol,yerleri simsiyah dürümcülerde büyümüş;
ve bu vesileyle erişilmesi güç lezzetlere ulaşmış dört arkadaş...
birbirimizin suratına bakıyoruz.
" dürümden dökülen nohut tanelerini ağzımıza atalım mı?" diye.
" millet bize mi bahar ola?"
ağzımız kapalı,gözlerimizle konuşuyoruz...
çocukluğumuzdan ergenliğimize kadar böyle gördük,böyle yapmalıyız.
dürümden düşen taneleri de dürümden sonra yemezse,
o dürümün yarısını orada bırakmış gibi hissediyor insan.
bu şekilde on tane dürüm yese de doymuyor.
antep'li için,sigaranın sonunun güzel olması gibi bir şey bu.
sonunu içemediği sigarayı sigaradan saymaz ve bitane daha yakar ya hani.
ışte öyle bir şey.
bir de " burası modern bir yer,burada modern olmalısınız" gibi ortama sinmiş bir düşünce var...
en kötüsü de bu işte...
" ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol" düsturunu unutturuyor insana o bol ışıklı ortam...
ınsanlar (biz de) her an kötü bir şey yapacakmış gibi hareket ediyor,
hiç birisi rahat değil sanki...


dürüm bittiğinde gözüm yine o sümüklü çırağı aradı.
gelip kağıtları almalı,
kirli beziyle masayı silmeli,
" çay içermisiniz abi?" diye sormalı...
lakin,
ne gelen var ne giden...

oysa,
plastik bardakta çayımızı içmeliyiz müessesenin ikramı olarak.
sigaramız da yanmalı tabi,
hem de sigara yasak olduğu halde...
esnaf abinin gözükaralığı da bizimle beraber olmalı...
" kimse bişey diyemez usda,için siz" diye,
teşvik etmeli bizi,
müşterisi rahat etsin diye yasağı bile çiğneyebilmeli...


garip şekilli duvarlara bakıyoruz,
farklı bir boyut gibi geliyor bize burası...

velhasılkelam,
dürümü yedik ve gitmek için kalktık...
şöyle bir tepeden baktım mekana...
" cık...bize göre deelmiş ağam buralık"
" olmadı bu iş"
gönlümüzün yarısı küçük esnaftaymış meğer...
yağ kokan o dükkanların,
gazete serili tezgahlarında aramalıymışız kendimizi...

ılk başta,
fastfood'un yanında dürümcü olması hoşumuza gitmiş olsa da...
bu cimrilik,
ınsana allah'ın bir yudum suyunu çok gören bu gözüdarlık,
ınsanı para harcamaya,
dolayısıyla tüketmeye teşvik eden bu düşünce,
oturmadı üzerimize...
dürüm dediğin dürümcü abilerin işi,
bunu çok iyi anladım...
yedimi orda yemeli insan,
hem de yarı fiyatına...
oradan da en yakın tatlıcıya geçmeli,
cepte kalan diğer bozuklukları da tatlıcıda tüketmeli...
ışte o zaman göğsünü gere gere gezmeli ağzında kürdanla,
" ben dürüm yedim" diye,
ve mutlu olmalı...


yağlı küfte yenirken hissedilenler

küfte yoğrulmaya başlandıktan itibaren leençenin etrafına üşüşülür...hele bi sıkım ver,bi sıkım da baa ver,ben de ben de diyerek küçük sıkımlar alınır,suyu,tuzu,acısı hakkında yorumlar yapılır...

küfte kıvama geldikçe ahali adeta madde bağımlısıymış gibi kendinden geçer...yoğuran bu durumu gördükçe daha da coşar...coştukça küfte ezilir...coştukça yoğrulur...su katıldıkça kendini bulur...ahalinin gözleri berelmeye başlamıştır...

sakızlanmaya başladığında hareketler de serileşir...serileştikçe ahalinin ağzı sulanmaya başlar...adeta kungfu ustalarını andıran seri hareketlerle küfte leençenin kenarında toplanmaya başlanır... leençenin küftesiz kalan yerleri ayna kimi olmuştur...büyük küfte kütlesi avuç sıkımlarıyla tabağa döküldüğünde birer elmas parçası olur ahalinin gözünde her bir sıkım...bir tabak dolusu kırmızı küfte...değerli taşlarla dolu bir tabağa tercih edilir bir hal almıştır ahalinin gözünde...

adrenalin en üst seviyededir...yenmek için küftenin yoğrulmasını bekleyen acir turşuları manidar şekilde ahalinin gözlerine bakar...ahali turşuya...

avını yüzlerce metre kovaladıktan sonra dişleriyle boğazlayan bir aslanın edası vardır ilk topağın alınışında...kimseler görmesin diye avını ağacın tepesine çıkaran leopar durumundadır artık antepli... vahşi...tedirgin...terli...asil...çekici...fantastik...gizemli...seksi ve şuh...

eline geçen ilk topak ısırıldığında kızgın çöllerde suya hasret kalmış bir bedevinin buz gibi nehire kavuşmasını hisseder antepli...binlerce derecelik sıcaktan buz kütlelerine düşüşü hisseder...suya kavuşmuş çiçek gibi canlanır...ağızda daşşak kebabı gibi eridii kimi özgürlüğe kavuşmuş idam mahkumunun sevincini yaşar antepli... ipek kimi olur...sevdiğine gavuşan aşık kimi gendinden geçer...büyük bir okyanusta,dalgalar arasında özgürce seyir eden baloncuk kimi rahattır,sevinçlidir...doğduktan sonra anası tarafından yalanan çaresiz,sevimli,şirin bir pisik maniği kimi zeralsızdır...topakları ard arda götüren antepli,zor şartlarda ülkesini kurtaran,galip orduların komutanı gibi onurlu ve ümitlidir...başı dik...fantastik masallardan çıkan kahramanlar gibidir...başedemeyeceği,karşı duramayacağı kötülük yoktur...

yağlı küfte candır,hayattır,ümittir,sevgiliye duyulan özlemdir...kimi zaman dağları deler,kimi zaman efsane haline gelir...masal olur,çocuklara anlatılır...üç gün yenmedikten sonra ağıtlar,gazeller,türküler dökülür anteplinin yüreğinden...evlat acısı kimi zordur onsuz olmak...malvarlığını bir gecede kaybetmiş kumarbaz gibi ümitsizlikle doludur küftesiz antepli...küftesiz antepli olmayacağı gibi,küftesiz bir antepte olamaz...ha düşmana teslim edilmiştir antep,ha küftesiz olmuştur...bir fark yoktur...küftedir antepliyi yaşatan,küftedir onu hayata bağlayan,hayaller kurduran...küftedir onu yaşam sevgisiyle dolduran...küfte candır,hayattır...anteplinin şah damarıdır...yaşam kavgasıdır...emektir...eze eze,terleye terleye,yorula yorula ulaşılır...kıymeti bilinesidir...allah antepliyi küftesiz,küfteyi de antepsiz bırakmasın...*

antep avradlarının çok bilmişliği

antep avradı dediğimiz bir çok özellikleri bünyesinde barındırır...sadece yemek yapan, uşak büyüten, küfte yiyen bir birey değildir o...bütün bunların yanı sıra siyasetten anlayan,teknik konulara hakim,ekonomiden çakan,kaybedilen maçlarda kendince (%100) doğru yorumları olan,efendime söylüyeyim altın piyasasını iyi bilen,aynı zamanda bir kalite güvence uzmanı olan,tıp alanında ihtisas yaptığını zanneden,ilaçlar hakkında derin birikimleri olan,zaman zaman mistik konulara da el atan ve daha bir çok özelliklere vakıf olan bir bireydir...örneklendirmek gerekirse:

siyaset:
-ana oyunu kime vericin?
+boş gullanacaaam biloot.
-eyle deme yav,boş atacaaana götür haydar baş'a ver.
+yog ooolum yog.bunlar ülkeyi satiy.hele bak şu döyüsün suratına.nur yok.
-deeeeh yoorum,ne deym saa?

----------------------------

teknik:
-ne urgaşiyn sen onla?
+heç sorma yav ana,şarj olmiy mal.
-geç ordan bahim.
+noluy?
-geç geç o tam oturmayık yerine ben yaparım.
+yav hele hös.
-ulan geç,beninki de eyle ediy geç sen. *

---------------------

ekonomi:
-sizin gredi gartı gaç kaat oldu firdövs?
+anaaaam.herif çalışıy çalışıy bitiremiy.irezil olduk.
-anam ne deycin? ehonomik griz var.herkesin halı beyle.
+hee.eyle diyler.
-daha uzun süre beyle geder bu.piyasalar durgun.
+hmm...
-kele ameriha bile etkilendi bundan.yardım paketi açıkladı taman!
+beee... *

---------------------------

çek cumhuriyeti-türkiye maçı:

ve çek cumhuriyeti 2-0 öne geçiyor.malesef sevgili seyirciler...

-ben bilim bak.yengilirler dedim.beyle oyun mu oynanır?
+hırrrrrrr *
-hele baksana adamlara hecin gibiler.bizimkiler bi adım gaçana gadek onlar 3 adım gaçıylar...

veeee nihaaaaatttt...nihaaaattt...kaleci çeh yıkılıyor...3-2...3-2...

+vuuaaaamaaahaaaaaa.... *
-yog aman biz eyi oyniyk.hep beyle sonradan alıyk maçları...yog yog biz alırık gupayı...

--------------------------------------

altın:

-vala deeeze birez birikim yaptım...netsem diye düşünüym.
+hee gurbanım altın al.zamlanıcı diyler.guyumcular altın satmıymış.
-vaaa?
+he he sen altın al bak dedi dersing...beni diyne... * *

----------------------------

kalite güvence ve standart:

-ana ayakkabı aldım bak nasıl?
+hele bahim! (sağ elnin baş ve işaret parmağıyla öfelemek suretiyle herhangi bir malın kalitesini ölçme ve değerlendirme kabiliyetine sahiptir bunlar)
-................
+allah bilir 100 kaat vermişingdir buna.yuha yuha malları size iteliyler işte.
-yav go da get ana.adidastan aldık daha ne edek?2 yıl garantili mal.
+he he...bi yaamır yise kaat kimi açılır o...
-he ana sensin...temam...

zira dünya markası olmuş ürünlerin bünyesinde çalıştırdıkları mühendisler,bilim adamları,uzmanlar bu konulara antep avradları kadar vakıf değildirler.

---------------------------------

tıp:
-ana benim hep başım argiy yav.
+ sünüzüt oluksun,boyundan da kaynaklanabilir.disklerin zedelenmesi suretiyle meydana getirdiği tahribatlar sonucu omur iliğinde aşınmalar meydana gelmiştir ve o da boynuna vurmak suretiyle başını ağrıtmaktadır...yanı kesin eyledir...ya sünüzütsün,ya fıtık...
-yallaaaaa...öldürdüng daha bizi!
+yok kele.fıtıktan adam mı ölür?bizim bi gomşu vardı o da beyle oluktu,ordan biliym.

yaşanmış örnekler bilgi birikiminde önemli bir etkendir.bilim aksini iddia etse de yaşanmış örnekler onların tek doğru kaynaklarıdır aslında.sallamalarına rağmen genelde tuttururlar

bir de sigara içiyorsanız bütün hastalıklarınız muhtemelen sigaradan kaynaklanıyordur.başka ihtimal yoktur ve olmamalı da onlar için.başınız,dişiiniz,ayağınız ve muhtelif yerleriniz ağrıyorsa muhakkak sebebi sigaradır.

-ana dişim argiy duramiym.
+iç o zıkkımı.
-ana başım argiy çok yav.
+acı bitene cuvara iç.derdine derman ya sahı.
-anaaaa....ayaamın argısından duramiym.
+beee niye ola?cuvara iç gurbanım,bişeyin galmaz (espiri kabiliyeti de var ha)
-ana yav böbreklerimde bir argı hissediym.burdan beyle giriy şeyle dolaniy ta galbime vuruy.
+saa o zıkkımı içme deym.içersen beyle olur işte.
-ana saçlarım dökülüy yav.daha yaşımız gaç arhadaş?
+o cuvarayı içerseng daha ciğerin de dökülür yavaş sen...

(bkz: antep avradlarina gore sigaranin sebep oldugu hastelikler)

------------------------------------

ilaç ve doğal ilaçlar:

-kele emmun südüümü tutamiym gız.deşilik kimi boşaliy tuvalete gaçana gadar.
+beee.
-he kele.abdest almadan öldüm.gayme şeyi kimi sudan çıkmiym aaşamaça.
+hee dur anam dur bende bi aleç var saa veriym de.o eyi eder.

muhtemelen ağrı kesici ya da antibiyotiktir...ilaç verilen şahıs ilacın iyi edeceği söylemlerinin etkisiyle psikolojik olarak düzelir.yaşanmış ve denenmiştir

(bkz: antepli nenelerin psikolojik olarak iyilesmesi)

----------------------------

-güssüm deeze bu oğlan hep beyle yaralar döküy
+neen ola?
-bilmeym valla.
+acık englik çal gendine,intaab varsa söker atar. *

--------------------------------

mistik konular:

okumuş olsun,okumamış olsun,cahil olsun,bilgili olsun her antep avradı bu konuda kesin mi kesin uzmandır.uzman olmayanını görim bidaha paklava yimeycim.

-kele saliha bizim herife bi haller oldu kele.heç o yandan olmiy.
+beeee....niye ola?
-ne bilim bacım?geliy eve,anası edilmiş ermeni kimi salliy suratını sonra da sırtını dönüy yatiy.
+çengeleşiyniz mi heç?
-he o da oluy amma bu herif beyle deeldi.hafte sekiz gendi dokuzdu *
+beee...gız bunu bæğlatıklar anam.
-sah mi kele?
+he anam he.bizim gelinin gardaşı da aynı beyle oluktu.hösüün hocıya gettik te bağlatıklar dedi.
-başıma daş!
+yog yog sen heç şey etme.sabeh geder açtırırık. (zaten onu bilgisayara bağlıyolar değil mi?virüs yemiş :) program atınca düzeliyor.tövbe tövbe)
-işalla yarebbim işalla.
+herifiyin bi tumanını al gel.iki galip te sabun al.ondan sonra da o tumanı geydir bişeyi galmaz,düzelir.

-----------------------------

-kele siz beyle deeldiniz dükkanınız gürgür gürlüydü anam.
+valla bilmeym ayşe deyze.gün günden kötü geliy.
-kele size büyü yapıklar haa.
+he kele ben de eyle düşünüym asas.
(zira ekonominin,piyasanın bunda hiç katkısı yoktur,mistik güçler,kötü ruhlar,negatif enerjiler kesin devrededir)
-kele beyle olacak iş deel bu.
+he he hasıt bi görümüm var.o yapık kesin.
-acı anam gapınıng önüne işeying.
+beeeiiggg.
-he he.büyü varsa bozar.ümmet ağaya söyle bi depmiye işesin acı iki üç gün.gece yarısı gapının önüne döksün gendini. (getirsin de elimizi yüzümüzü de yıhıyak heerif)

çiçek te sulayabilir mi teyze?depmeyi nası doldursun?

ve devamını sizin getireceğiniz çeşitli özellikler...

gaziantep cumhuriyeti

badisabah yufgacisi

ilk gidişimde duvarındaki "che" tablosuyla dikkatimi çekmiştir...o günden sonra bidaha uğramışlığım yoktur...

sisedomaligalasica

götüne depik yemiye doyamıyan artığın tekidir.içindeki yarasını beyle sahte niklerle bastırmaya çalışan,yediği depiğin acısını hala içerisinde hissettiğini düşündüğüm,soytarının önde gedeni,insanın yüzüne bir şey demeye cesareti olmayan,gorhak,tırsık,fosayak,soysuz abdalın tekidir.ismi gibi şişedomalıgalmıştır an itibariyle.

gaziantep te hafif raylı sistem

hiçbişey yapamamış olan eski chp belediye başkanının rövanş almak niyetiyle çıkıp yerel tvlerde standup yapmasına sebep olan proje... az seyircili standup...

tarihi dokunun ön plana çıkarılması

son 4 yılda inanılmaz bir hızla yapılan ve halen devam eden çalışmalar neticesinde alınan sonuç...berbat durumda olan,insanların gezmeye korktuğu mekanlar onarılarak,temizlenerek halkın beğenisine sunuldu... et hali'nin pis kokusu giderilerek boş bir mahzen olmaktan çıkarılıp çarşı haline dönüştürülmesi, kalealtı civarının o pis görüntüsünün yok edilerek mükemmel hale getirilmesi,boş yere yapılmış hissi veren tarihi bayaz han'ın restore edilerek potansiyel bir merkez haline getirilmesi,gezmeye doyulmuyacak hale getirilen bakırcılar çarşısı, şirehanı'nın restore edilerek otel haline getirilmesi ve etrafına alışveriş merkezi yapılması,kısacası bütün tarihi yapıların koruma altına alınarak restore edilmesi ve bunun gibi birçok hizmet biz antep'lilerin beğenisine sunuldu...üstelik belediye imkanlarıyla değil,fonlardan alınan yardımlarla,ab projesi kapsamında alınan bağışlarla,toki yardımlarıyla yapılmış çalışmalardır...taktire şayan bir çalışmadır...10 üzerinden 10'dur...
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort