kurtuluş savaşında anadolunun güneyin işgal eden fransızlar,antepi zorla alamayacaklarını anlayınca şehri kuşatma altına aldılar
artık ne dışarıdaki kentler içeri girebiliyor,ne de içeridekiler dışarı çıkabiliyorlardı
benim adım mehmet.o zaman bizim ev hıdır çavuş mahallesinde idi.babam fransız norman kıtalarının çıksorut dağını işgali sırasında şehit olan kebapçı sait idi.annem daha evvel ölmüş.dayım,amcam,kardeşim seferberlikten dönmemişlerdi.sonra büsbütün kimsesiz kalmıştım
uzun mücadelelerden sonra direnişin ileri gelen isimlerinden aslan beyin himayesinde çalışmaya başladım.
o zaman on iki yaşlarında idim.on üç yaşlarında ismail adında bir de arkadaşım vardı
şehrin büyük kuşatması o sırada başlamıştı.günlerden beri dışarıdan yiyecek gelmediği gibi,bir haber de alamıyorduk.haberleşme ancak güvercinle yapılıyordu
tabi bir düşman kurşununa hedef olmazsa
bir gün şehreküstü cephesindeydik.yanımıza bir haberci geldi
hey çocuklar!..ikinizi de aslan bey çağırıyor.
ismaille hemen kalktık gittik.aslan bey bizi görünce:
çocuklar,heyet-i merkeziyeden posta istediler,gidebilir misiniz?..
gideriz elbette.
aslan bey bizi beraberinde alarak heyet-i merkeziyenin bulunduğu kürkçü hanına götürdü..onlara bizden bahsetti.peki dediler.haberler hazırlandı,mektup yazıldı,sonra bizi karşılarına alıp tembihte bulundular
bak oğlum!...sam köyünde selahaddin adil paşa var.düşman hatlarını arasından görünmeden geçip bu mektubu ona vermelisin
yalnız şunu unutmayın ki,bu mektup düşman eline geçerse şehir çok kötü bir duruma düşer
onun için,yakalanırsanız ne yapın edin mektubu düşmana vermeyin
biz antepte aç kaldık köye ekmek dilenmeye gidiyoruz dersiniz
daha sonra hana geldik.o gece gözümüze uyku girmedi..sabah ezanı okunmadan kumandanlarla siner denilen yere geldik.
haydi çocuklar!...göreyim sizi,beni mahcup etmeyin..sizi buradan dürbünler gözetleyeceğiz
inşallah muvaffak olursunuz
merak etme sen aslan beyim
elini öptük
önümüzdeki bahçe duvarından aşarak tarlanın içine yattık
oradan sürünerek bağların içine doğru ilerlemeye başladık
on beş dakika sonra bağa girdik
asmaların boyu alçak olduğu için ayağa kalkıp yürüyemiyorduk
ellerimize,dizlerimize dikenler batıyor,keskin taşlar dizkapaklarımızı yaralıyordu
toz toprak içinde kalmıştık
bir hayli yorulmuş,hem de susamıştık.
ara sıra durup yeri dinliyor,etrafı gözetliyor,sonra yolumuza devam ediyorduk
nihayet hacı tahir kuyusuna geldik.ben evvelden buraya gelmiştim biliyordum.marş yol şosesi buradan geçerdi
biz de şoseye çıktık.bir buçuk saat kadar yürüdük.artık izim kuvvetlerin oralarda olması gerekirdi.halbuki kimseler görünmüyordu.kulağımı yere koydum.bu defa karma karışık birtakım sesler duydum demeye kalmadan:
mehmet bak atlılar!...düşman askerleri üzerimize geliyorlar!...
başımı kaldırdım ki hakikaten on-on iki düşman süvarisi bize doğru dörtnala geliyordu.bizi görmüşlerdi,kurtuluş ümidi yoktu.hemen aklıma mektup geldi.aceleyle bir asmanın dibine sakladım.yerini belli etmemeliydik.onun için koşmaya başladık.
çabuk kaçalım ismail!...
teslim türko!...
biz durmadık ama onlar çabuk yetiştiler
birisi atının üzerinden eğilerek tüfeğinin dipçiği ile sırtıma yapıştırdı.ismaili de durdurmuşlardı
atlarından inip üzerimize iyice aradılar.bir çok şey sordular.dillerinden anlamadığımız için sadece yok işareti yapıyorduk
aralarında konuştuktan sonra bizi bir tepeye doğru yürüttüler.gittiğimiz yerde bizim kuvvetlerin olması lazımdı
oraya yaklaşınca yanıldığımızı anladık.her tarafta düşman askeri vardı.meğerse bizimkiler daha evvel çekilmişler
haberleşme olmadığı için de bunu öğrenememişiz
bizi kumandanlarının karşısına çıkardılar
kimsiniz?..nereye gidiyorsunuz?...
bizim anamız babamız yoktur.antepte aç kaldık; köye çalışmaya,iş bulamazsak da dilenmeye gidiyoruz.bu askerler gelip bizi tuttular
adın ne senin?...
mehmet
üzerinizde mektup falan var mıydı?...doğru söylerseniz kurtulursunuz,yoksa kurşuna dizileceksiniz
askerleriniz aradılar: siz de arayın.ne mektup var ne de başka bir şeyden haberimiz
ismail de başını sallayarak beni tasdik etti.
peki öyleyse niçin saklanarak gidiyordunuz?niçin askerlerden kaçtınız?...
onlar bizim üzerimize geldiler.hem silahlıydılar; korktuk
kumandan birini çağırıp bir şeyler anlattı.o da bir manga askerle bizi alıp siperlerin daha ilerisine götürdü
bir kayanın altına varınca durduk.askerler,yirmi adım kadar geri gidip tüfeklerini doldurdular.ismaile baktım sapsarı olmuştu,sesi çıkmıyordu.galiba ben de sararmıştım.
ismail bizi vuracaklar!salavat getir.
neden korkacağım?nasıl olsa er geç bir gün öleceğim.hiç olmazsa vatan için ölürüm diye geçirdim içimden.
fakat gene de elimde değildi.bütün vücudum titriyordu
tam sonumuzun geldiğini düşünürken
askerlerin başındaki subay,adamlarına çok sert emirler verdi
o da ne!..tüfeklerin indirdiler.galiba vazgeçmişlerdi.o zaman anladım ki bunlar bizi korkutmak istemişler
dönüp,tekrar esik yere geldik.orada bizi akşama kadar beklettiler
namaz vakti on iki süvari geldi.ikisi biz arkasına aldı,yola çıktık..
kavaklığa geldiğimiz zaman komutan,ağaçların altında yemek yedi.biz de bir köşede oturduk.bize de yemek verdiler,fakat biz kabul etmedik
tekrar yola çıkınca bizi atların önünde yaya yürüttüler
nihayet kolejtepeye geldik.orası düşmanların karargahıydı
bizi dışarıda nöbetçilerin yanında bıraktılar.epey bekledikten sonra birisi gelip çağırdı.bizi komutanın yanına çıkardılar
yanlarında ermeni bir tercüman vardı.başladılar gene sual sormaya.onlar sordukça ben de bir pot kırmasın diye ismaile fırsat vermeden cevabını yapıştırıyordum
nerelisini?
antepli...
hangi mahallede oturuyorsunuz?
hıdır çavuş mahallesi
nereye gidiyordunuz?
antepte aç kaldık.köye dilenmeye gidiyoruz
peki şehirde aslan bey diye biri varmış.o nerede oturuyor?
bilmiyoruz
biz aslan beyi ne bilelim.
peki heyet-i merkeziye nerede toplanıyor?
onu da bilmiyoruz
biz,bombardımandan sonra mağaraya taşındık.orada oturuyorduk
kumanları ermeni tercümana bir şeyler anlattı ve odadan çıktı gitti.tercüman bize döndü:
haydi artık serbestsiniz.kumandan,bunlar çocuk,bir şey bilmiyorlar dedi
iyi ama biz yolu bilmiyoruz ki.her tarafta sizin askerleriniz var.nereden geçip gidelim?.
peki gelin benimle
dışarı çıkıp peşine takıldık
şimdiki lise binasının yanına varınca
(gaziantep lisesi)
haydi artık buradan doğru aşağı inersiniz.köprüye varınca sağa döner,oradan dere boyunca gidersiniz.
biraz durakladım.çünkü hava çoktan kararmıştı.fakat düşman içinde de kalamazdık.ismaile döndüm:
ismail neydek?
sen bilirsin ağam
allaha sığınıp gitmekten başka çare yok.haydi gidelim.
kavaklığa doğru inmeye başladık...
mağanoğlu köprüsüne varınca sağa dönüp yola çıktık
meğer düşmanlar köprünün altında mevzilenmişler
bizim ayak sesimiz duyunca baskına uğradıklarını zannetmişler
henüz birkaç adım atmıştık ki birden bir bağırtı işittik.hemen arkasından tüfekler patladı.hemen yere kapandık
ateş yarım saat kadar sürdü.kurşunların sağımdan solumdan geçtiklerini duyuyordum.allahtan görmeyerek ateş ediyorlardı
bir ara sol ayağımda bir sıcaklık hissettim..
yokladığım zaman avucumun içi kan doldu.o zaman vurulduğumu anladım
ismail benden beş altı adım öteye yatmıştı.hiç sesi çıkmıyordu.yoksa vurulmuş muydu?...
yavaşça sürünerek ona bakayım dedim.fakat sürünemedim.çünkü sol ayağımın kemikleri tamamen parçalanmıştı..
yaram da sızlamaya başlamıştı.gerisi hatırlamıyorum,bayılmışım
gözümü açtığım zaman kendimi yatakta buldum.etrafıma bakınca düşman hastanesinde olduğumu anladım..
o sırada birisi geldi.bozuk bir türkçeyle:
ayağından vurulmuştun.seni ameliyat ettiler.şimdi bir şeyin kalmadı.iyi olunca sizinkilere göndeririz..
vücudumda bir sızı vardı.sol ayağımla örtüyü havaya kaldırınca birden çığlık attım.sol ayağımın diz kapağından aşağısı yoktu,kesmişlerdi
ayağın kangren olacaktı.kestiler
ahh
birden aklıma ismail geldi.acaba ne olmuştu; yalvarır gibi sordum adama.
ismail vardı
benim arkadaşım
ne oldu ona?
o dokuz yerinden vurulmuştu.kurtaramadık
hıçkırarak ağlamaya başladım
hastanede altı gün daha yattım.düşmanlar bizimkilere ismail ile mehmeti esir ettik.bizim de sizde esirimiz var,değişelim demişler.fakat o zamana kadar zavallı ismail şehit olmuştu.ayağım iyileşince kozanlı cehpesine getirdiler.bizimkiler de bana karşılık mağarabaşı cephesinde esir aldıkları bir düşman çavuşu ile askerini geri verdiler