küfte yoğrulmaya başlandıktan itibaren
leençenin etrafına üşüşülür...hele bi sıkım ver,bi sıkım da baa ver,ben de ben de diyerek küçük sıkımlar alınır,suyu,tuzu,acısı hakkında yorumlar yapılır...
küfte kıvama geldikçe ahali adeta madde bağımlısıymış gibi kendinden geçer...yoğuran bu durumu gördükçe daha da coşar...coştukça küfte ezilir...coştukça yoğrulur...su katıldıkça kendini bulur...ahalinin gözleri berelmeye başlamıştır...
sakızlanmaya başladığında hareketler de serileşir...serileştikçe ahalinin ağzı sulanmaya başlar...adeta kungfu ustalarını andıran seri hareketlerle küfte
leençenin kenarında toplanmaya başlanır...
leençenin küftesiz kalan yerleri ayna kimi olmuştur...büyük küfte kütlesi avuç sıkımlarıyla tabağa döküldüğünde birer elmas parçası olur ahalinin gözünde her bir sıkım...bir tabak dolusu kırmızı küfte...değerli taşlarla dolu bir tabağa tercih edilir bir hal almıştır ahalinin gözünde...
adrenalin en üst seviyededir...yenmek için küftenin yoğrulmasını bekleyen
acir turşuları manidar şekilde ahalinin gözlerine bakar...ahali turşuya...
avını yüzlerce metre kovaladıktan sonra dişleriyle boğazlayan bir aslanın edası vardır ilk topağın alınışında...kimseler görmesin diye avını ağacın tepesine çıkaran leopar durumundadır artık antepli...
vahşi...tedirgin...terli...asil...çekici...fantastik...gizemli...seksi ve şuh...
eline geçen ilk topak ısırıldığında kızgın çöllerde suya hasret kalmış bir bedevinin buz gibi nehire kavuşmasını hisseder
antepli...binlerce derecelik sıcaktan buz kütlelerine düşüşü hisseder...suya kavuşmuş çiçek gibi canlanır...ağızda
daşşak kebabı gibi eridii kimi özgürlüğe kavuşmuş idam mahkumunun sevincini yaşar antepli...
ipek kimi olur...sevdiğine gavuşan aşık kimi gendinden geçer...büyük bir okyanusta,dalgalar arasında özgürce seyir eden baloncuk kimi rahattır,sevinçlidir...doğduktan sonra anası tarafından yalanan çaresiz,sevimli,şirin bir
pisik maniği kimi zeralsızdır...topakları ard arda götüren antepli,zor şartlarda ülkesini kurtaran,galip orduların komutanı gibi onurlu ve ümitlidir...başı dik...fantastik masallardan çıkan kahramanlar gibidir...başedemeyeceği,karşı duramayacağı kötülük yoktur...
yağlı küfte candır,hayattır,ümittir,sevgiliye duyulan özlemdir...kimi zaman dağları deler,kimi zaman efsane haline gelir...masal olur,çocuklara anlatılır...üç gün yenmedikten sonra ağıtlar,gazeller,türküler dökülür
anteplinin yüreğinden...evlat acısı kimi zordur onsuz olmak...malvarlığını bir gecede kaybetmiş kumarbaz gibi ümitsizlikle doludur küftesiz
antepli...küftesiz antepli olmayacağı gibi,küftesiz bir antepte olamaz...ha düşmana teslim edilmiştir
antep,ha küftesiz olmuştur...bir fark yoktur...küftedir
antepliyi yaşatan,küftedir onu hayata bağlayan,hayaller kurduran...küftedir onu yaşam sevgisiyle dolduran...küfte candır,hayattır...anteplinin şah damarıdır...yaşam kavgasıdır...emektir...eze eze,terleye terleye,yorula yorula ulaşılır...kıymeti bilinesidir...allah antepliyi küftesiz,küfteyi de antepsiz bırakmasın...
*