salça çıharırken işten-güçten vakit bulup yimek pişiremiyen,ağşamı bir
gafaltıyla savuşturmaya çalışan ve bu sebeple herifle dövüşüp,evini terkeden bütün
antep'li aplalara ithaf olunur...
acı bir salça mevsimiydi...
sen gediydin...
dur diyemiydim bahiyken ardından,
biliyding...
açlıktan da dizimin bağı çözülüydü,
yüreeminkiyle barabar...
nalet bir gasefet vardı havada...
son bahardı...
"
abav güneş de gediy mi ne?"
kaygılarılarını duyuydum,
salçası damda arvadların...
ve lakin aynı kaygıyı ben de taşiydim...
"
abav güneşim gediy"di...
gasefet çöküydü dünyama...
hayaller
damda galiydi,
yağmur vuruydu emeklerimi...
ah bir de üzerine binen açlık...
çaliniydim sahılam...
üstelik,
tene yimeliydim...
tene yimezsem doymeydim...
ve sen bunu çok eyi biliydin...
ev ekmeeni de seviydim yanında,
eşgili acir turşusuyla...
acı bir salça mevsimiydi...
sen gediydin...
ellerim yaniyken,
yüreem dayanameydi buna...
ovunuydum...
bayıniydim...
arvad dutup,biber ayıklatan kibarlar gibi,
bir lüksüm de yoktu üstelik...
gündeliği 25 kağıda,
kim yanardı benim yerime?
hangi çay tilfi?
hangi merhem geçirirdi bunu?...
asas getmeli deelding...
düş kimi
tene yağmalıydı üzerimize...
topak topak
küfte getirmeliydi yan gomşu...
öteenden turşu istemeliydik,
yüzsüzlük edip...
salçayı hazır almalıydık,
yanmalı deeldik köz kimi...
yakmalı deeldim seni...
utanmadan da yimeliydik amma ha,
sahı gendimiz yapmış kimi...
acı bir salça mevsimiydi ağam...
sen gediydin...
bahiydim ardından...
üstelik
tene yimezsem doymeydim...
sen bunu çok eyi biliydin...
ve çalıniydim açlığından...
sen gediydin...