yok aam "diş" dehlizi olmalıydı bence, antepliler "dişinde" görür "rüyayı". ben de çocukken bu dişin hangi diş olduğunu merak eder dururdum. dillerle kafa bozacağım taaa o zamandan belliymiş de haberim yokmuş.
"tabiat" sözcüğünün antepçe telaffuzu olduğunu düşünüyorum. huy, karakter, davranış anlamına geldiğini düşünürsek moderen dullanımıyla "doğa" ile aynı anlama gelir ve "tabiat anlamını tamamlar.
(bkz: tintebaat)
azdan az ölür çokdan çok: atasözü açıktır. bir tehdit söz konusu olduğunda devreye sokulur. herhangi bir çatışmada sayısal çokluğu olan da, az olan da orana uygun olarak kayıp verecektir. ingilizce "from plenty die plenty, from few die few".
ben çocukken yeen çokdu, ıslak zeminde gayme usdası bir papıç türü olup o zamanlarda "tokya" derlerdi. "tokyo" ile bağlantısını hep merak etmişimdir. belki başparmağın arasından bağlantılı olması japon papıçlarını çağrışdırdığı için beyle bi isim veriklerdi.
gıyma makinası eti helezonik parçası ile süzeğe doğru sıkıştırırken, dönmekte olan bıçak süzeğe doğru sıkışmış olan eti keser. bu bir şekilde eti mılç eder, tadını kaçırır. lezzet ustası antepliler bu farkı bildiklerinden dolayı "zırh kıymasını" tercih ederler. biz zırh gıymasına hasret getdik yoorum, yiyelere afiyet ossuñ.
ben çocukken marul manavda değil sokakta marul satıcıları satarlardı. hele bi çeşidi vardı boyu 70-80 santim rahat vardı. şindi heç o marullardan yok. bir de uzun kavunlar vardı abıd içine benzer beyle 7-8 kilov gelirdi. şindi onnardan da heç galmadı yoorum. bal kimi şirin olurdu.
lüzümsuz yere fazladan sorumluluk alarak asli görevini bile aksatmak
--- bizim oolan üniversite ohuydu bi de getmiş açık ööretime gaydolmuş.
++ eee ne varmışkine?
--- gıçına çalı dolamış heç haberi yok, möhendislikdeki puvanı da düşmüş iki dene de zayifi varmış aha...
++ hee yorum götüne sahden çalı dolamış yoorum, allah ahıldan imandan etmiye...
--- aaminnnn....
emaye kaplı olanları vardı bunların, "emaye" sözcüğü bozularak "amaye" ve daha sonra "emaden" ve "hamadan" olup bu tepsi benzeri leençenin adına dönüşmesi olası görünüyor.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.