şunu da belirtelim, medeni olduğunu söyleyen birçok ülkede bu tür evsiz hayvanlar toplanır ve moderen ağıznan "itlaf" edilirler. antepli öldürmeyen, incitmeyen bir yöntem bulmuştur o da uzak bir yere hayvanı götürüp bırakmaktır. bir anlama "tebdil-i mekan"dır hayvan açısından.
beçara, biçare: farsça -sız, -siz anlamına gelen ön ek "bi"nin türkçe "çare" sözcüğüyle bileşiminden oluşmuş "çaresiz" anlamındaki sözcüğün antepli telaffuzu. ingilizce "helpless".
baktığın yüze sıçma, sıçtığın yüze bakma: arkadaşlık ve dostluktan anlayan antep insanının argo söylemi bol olsa da aslında saygıda kusur etmemek için çok dikkatlidir. bu ata sözümüz de yüz yüze bakmak durumunda olduğun insanlarla hemen kötü olmamak gerektiğini, eğer bir şekilde kötü olunduysa da artık barışma çabasına girilmemesi gerektiğini, dal her ne kadar rüzgarı affetmişse bile bir daafa kırılmıştır hesabından dikkatli olunmasını tembihler.
savaş müzesinin tam karşısındaki giyim dükkanı. tabelasının üzerindeki çiftin kıyafetleri ve "ikimiz" sözcüğü için düşünülmüş ilginç tasarım zihnimin derinliklerinde aynen mambonun yazı karakterleri, pıçakcı asım'ın arslanı gibi derin bir iz yapmış.
tabeladaki arslan, bir çocuk için çok etkileyiciydi gerçekten, şimdilerde ise zihnimin derinliklerine kazınmış bir antep imajı, bir "trade mark" (=ticari marka). mambonun yazı karakteri gibi orijinal ve etkileyici.
öncelikle bu başlık altında yazıma yansıtılması zor sesleri saptayarak, bu seslere özel semboller için buton oluşturma fikri için açmış bulunuyorum. beğenmezseez zomulatıñ getsiñ yeerif....
a = e karışımı ses için "saen" "yaen" gibi.... saæn yaæn
nazal "n" için ispanyolca "ny" sesi için kullanılan harfi biz "ng" için kullanalım derim. osmanlıca "kef" harfi karşılığı "ñ"
heç sevmezdim, yeen sert olurdu, doğrudan taşa oturmaktansa kullanılabilir. hele mindeli (=minderi) ikiye gatleyp yasdık yapıp uyursan ha daşda yatmışıng ha çapıt mindelde.
anteplander ingilizcesini yazmamıştır. sebebine gelince, ingilizce hem "black" hem de "red" mulberry diye birşey var. yani "kara dut" ve "kırmızı dut" diyebileceğimiz. ziraatçi bir arkadaş bitkinin "genus"unu yazarsa ona göre ingilizce "black" mı yoksa "red" mi karar verip ona göre yazarız. yanlış bilgi tehlikelidir. öğrendikten sonra onu söküp doğrusunu yerine koymak gerekir ki bu ilk defa öğrenmekten çok çok daha zordur.
vıkramak her ne kadar "ekşimek" antepçe "eşkimek" demek olsa da ekşimenin bir üst derecesidir. öncelikle çok büyük oranda (belki %95) yoğurdun ekşimesi için kullanılır ve ekşimiş yoğurdun yüzeyinde ekşimeden kaynaklanan kabarcıklar vardır. ses taklidi (onomatopoeic) bir sözcük olma olasılığı yüksektir, zira yoğurt gibi koyu kıvamlı maddelerden kabarcık çıktığında "vırk" gibi bir ses duymak olasıdır.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.