elti

Durum: 317 - 0 - 0 - 0 - 03.10.2011 19:35

Puan: 2127 -

18 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 16

şükür varlık

"şükür varlık" diyalog içinde ciddi ciddi kullanılırsa görgüsüzlüktür ama ironi yapılıyorsa güldürür. ironi yapıldığı ses tonundan, mimikten anlaşılır, bunu da sadece antepli anlar, zaten sadece bunu da antepli söyler.

- nediyn, nişleyn?
- dükkanı bööttüm, evin üstüne gaçak gat çıktım, şükür varlık :)
- eyiymişin :)

merem

tam karşılığı olmayan bir kelime. "galiba" yı andırsa da tam değil. "görünen o ki" olabilir belki. ilginç bir kelime.

- sular kesilici deyler, nedsek ola?
- ahıy meram şimdilik

edit: gaziantepliler tarafından kullanılan meram kastedilmiştir.

yenlicek

hiç antepliye benzemiyorsun

simid aşı

simit (köftelik bulgur), yağ, salça, soğanla yapılan, pilavla sulu yemek arası, hazırlama süresi 30 dk süren pratik yemek. sohumlanarak yenir.

emin kilic kale

1897-1984, gaziantep.
robert kolej, yale, istanbul üniversitesi tıp fakültesinde öğrenim gördü. tıp doktoru, sufi ve neyzendir. "musikide hayat dersleri" adını verdiği felsefi ekolun sahibidir ve ders kayıtları 50.000 sayfanın üzerindedir. bilim ve tasavvufun kendine özgü sentezini yaparak çağdaş ya da modern derviş diyebileceğimiz bir kimlik edinmiştir. öğrencileri gaziantep'te halen daha derslere ve ezbere devam etmektedirler.

-alıntı-
dr. emin kılıç kale 1897 yılında gaziantep?te doğdu. yedi yaşında annesini kaybetti. ninesi tarafından büyütüldü. iki erkek kardeşi vardır. her ikisi de genç yaşlarda ölmüşler.
ana okulunu , orta okulu ve liseyi gaziantep?te okudu. lise son sınıfta iken i. dünya savaşı?nın çıkması üzerine askere alındı. orta doğu ve arabistan?da yedek subay olarak bir çok cephede savaştı. 25 muharebeye katıldı.
bu muharebelerden birinde ingilizler?e esir düştü. bu esarette baba efendi ve hacı ömer dede ile tanıştı. daha okul yıllarında iken ilgi duyduğu musikiyi bu zatlarla çalışarak ilerletti. yine savaş sırasında haksız yere hapsedildi ve medine hapishanesi?nde tanıştığı edip nazım bey?le musiki meşk etme imkanını buldu.

i.dünya savaşı?nın sona ermesiyle memleketi olan gaziantep?e döndü. kurtuluş savaşı?nın başlamasıyla tekrar askere alındı .gerek gaziantep savunması?nda gerekse kurtuluş savaşı?nın bir çok cephesinde muharebelere katıldı. i.dünya savaşı?nda ve kurtuluş savaşı?nda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı harp madalyası ve istiklal madalyası ile ödüllendirildi. savaş bitince yedek yüzbaşı rütbesi ile terhis oldu.

savaştan sonra yaşının geçmiş olmasına rağmen bir istisna olarak robert koleji?ne kabul edildi. istanbul?da mısır?da esarette iken tanışıp musiki meşk ettiği baba efendi ve hacı ömer dede?yi buldu. bilhassa baba efendi?nin delaletiyle bir çok seçkin musikişinas ve tasavvuf ehli ile tanışarak onlardan musiki , tasavvuf ve felsefe konularında derin ve kapsamlı bilgiler edindi.

robert kolej?i bitirerek amerika birleşik devletleri?ne gitti . orada yale üniversitesi?nde üç yıl tıp tahsil etti. daha sonra türkiye?ye dönerek istanbul üniversitesi tıpfakültesi?nde tıp eğitimini tamamlayarak doktor oldu. öğrencilik yıllarında ve ihtisası sırasında musiki, tasavvuf ve felsefe konularında yoğun çalışmalarına devam etti.

1940 yılında tıp ihtisasını bitirip memleketi olan gaziantep?e dönerek doktorluğa başladı. 2. dünya savaşı sırasında yedek yüzbaşı tabip olarak tekrar askere alındığı bir buçuk yıl sayılmazsa bir daha memleketinden ayrılmadı. 1945 yılında delili olan baba efendi?nin teşviki ile halkevinde musiki,tasavvuf ve felsefe konularında dersler vererek yoğun birikimini sonsuz bir cömertlikle ve sevgiyle öğrencilerine vermeye başladı. bu dersler musikide hayat dersleri adlı öğretisinin temelini oluşturdu.

dr. emin kılıç kale , öğrencilerinin ona verdiği isimle hoca 29 mayıs 1984 salı günü ,saat 19.55?e öğrencilerinin kolları arasında seksen yedi yaşında hakk?a yürüdü. şüphesiz onun bedenli hayatı son buldu. ama o?nun irşat eden sonsuz ışığı, kainat var oldukça; huzursuz , arayıcı , biçare gönüllere su serpmeye ve güya ismi cismi belli olmayan öğrencileri aydınlatmaya devam edecektir.

dr. emin kiliç kale'nin musiki meşk ettiği hocalari:

1-ahmet dede(irsoy) zekai dede'nin oğlu ve çırağı. mevlanakapı mevlevihanesinin son kudümzenbaşısı. bestekar.

2-rauf yekta bey: zekai dedenin çıraklarından. mevlanakapı mevlevihanesinin son neyzenbaşısı. müzikolog, bestekar.

3-ahmet avni konuk: zekai dedenin çıraklarından. füsus ve mesnevi şarihi. şair ve bestekar.

4-muallim kazım bey : zekai dede'nin çıraklarından. darulşafaka öğretmenlerinden. bestekar.

5-hacı emin dede(yazıcı):neyzen aziz dede'nin çıraklarından. beyoğlu mevlevihanesi'nin son neyzenbaşısı.

6-kemani abdülkadir töre: keman öğretmeni ,bestekar.

7-leon hancıyan: bestekar,piyanist.

dr. emin kılıç kale bu yedi musikişinasın derslerine yedi yıl süreyle muntazaman devam etmiş ve onlardan musikinin yanında tasavvuf konusunda derin ve kapsamlı bilgiler edinmiştir.

dr. emin kiliç kale'nin besteleri:

1-arap çarigahı(sabasız çarigah) -şarkı-saçlarıma ak düştü-senginsemai usulünde

2-hicaz şarkı -suphi mesa ah ederim-aksak usulünde

3 -hicaz şarkı - ben ona baktıkça-ağır aksak usulünde

4-hicaz şarkı-hayalin gözümde- curcuna usulünde

5-humayun şarkı-niçin a sevgili niçin-curcuna usulünde

6-humayun kanto-oldu mehçuri visalin-yürük semai usulünde

7-hüseyniaşiran şarkı-ah gönül gittin gönül -düyek usulünde

8-hüzzam şarkı-akşam yine hicrinle-ağır aksak usulünde

9-hüzzam kanto-canımsın aman- curcuna usulünde

10- karciğar şarkı - bu mısradır dema dem-ağır düyek usulünde

11-neva beste -cemaline dil teşnedir-hafif usulünde

12-nihavend şarkı - seviyor sansa gönül-curcuna usulünde

13-rast kanto - sevsem mi sevmesem mi-düyek usulünde

15-rast beste - secdedir her kande-fahte usulünde

16-rast nakış - canımsın cananımsın-semai usulünde

17-rast semai-aşiyan-ı mürg-i dil-aksak semai usulünde

18-rehavi beste -gülzare gel gülzare-hafif

19-saba şarkı-yine zevrak-i derunum-ağıraksak

20-sultaniyegah şarkı-dere geliyor dere- düyek usulünde

21-suzinak kanto-senden özge kimse yok- katakofti usulünde

22-tebriz beste-aşkın iledir hep-devr-i kebir usulünde

http://musikiyolu.blogspot.com/

-alıntı-

yuyucunun hakkı eline değsinde ölü ister cennete gitsin ister cehenneme

sözcük anlamı: ölüyü yıkayan parasını aldıktan sonra, ölü cennetlik mi, cehennemlik mi önemli değil.

kullanıldığı yer: birisi şaşırtan bir iyilik yapar, normalde bu iyiliği yapmayacak bir insandır, buna şaşıran ama nedeniyle de çok ilgilenmeyen bir insan bu deyimi söyler. (iç ses: niye yaptığının ve asıl amacının ne olduğunun önemi yok, faydası dokundu ya o yeter.)

yumak: yıkamak

anteplice hastalik isimleri

gabakların şişmesi - göz kapaklarının şişmesi

sakızını gözünün önüne yapıştırmak

kıymetli ve özel bir şeyi gözünün önünden ayırmamak, iyi muhafaza etmek, kimseye emanet etmemek. proaktif eğilimi simgeleyen deyim. sakızın başkası tarafından çiğnenmesinin sağlıksızlığının bilinmediği ama kıymetli olduğu zamanlardan kalma... ya da biliniyordu ama sakıza tükürebilir birisi veya çöpe atabilir, bunu engellemek için de üretilmiş olabilir.

- sahızını gözünün önüne yapıştırıcın, nolur nolmaz.

(bkz: gülün siyeci gülden uzun olmalı)

elin yumağını büyütmek

potansiyel girişimci ama mavi yakalı antepliyi gaza getirme amaçlı deyim. başkasının işinde çalışarak sen zengin olamazsın, sermaye sahibini zengin edersin.

gülün siyeci gülden uzun olmalı

kıymetli, az bulunan, herkesin gözdesi olan, birilerinin kolaylıkla zarar verebileceği bir şeyin iyi korunması gerektiğini ve onu korumak için yeterli önlemin alınması gerektiğini anlatır. proaktif davranma eğilimini simgeleyen bir deyim.

- ben ohuycum, ama dışarıda.
- gızım gülün siyeci gülden uzun olmalı, gıymatlı mal göz önünde olmalı, tek başına seni nası gönderek? antebi yaz, ohu gözümüzün önünde. baban sahızını gözünün urguna yapıştırır *, yollamaz seni.
- antepte istediğim bölüm yok.
- ohuyup da elin yumağını mı böödücün *, yar baaa bi eğlence niyetine gızım.

antep yemeklerinin ozellikleri

gaziantep mutfagı

üretildiği şehrin adıyla anılan, zengin mutfaklardan. paris, tokyo, milano mutfağı yoktur örneğin. bu haklı ününde emek-yoğun oluşunun, çok çeşitli malzeme kullanılıyor olmasından dolayı içeriğinin zengin olmasının, her öğün, her mevsim ve hatta her yaş için geniş seçenek sunabilmesinin, ekonomikten-külfetliye her bütçeye uygun olmasının, tencere yemeklerinin ağırlıkta olmasının, her yemeğin hazırlanışından-sunuluşuna kadar genellikle bir ritüel içermesinin, yerel malzemelerin kullanılmasının, özel işlemlerin fazlalığından dolayı ustalık gerektirmesinin, bakliyat-sebze-yoğurt-et ağırlıklı olmasından dolayı dengeli, besleyici ama şişmanlatmayan bir mutfak oluşunun, alışkanlık yaptığı ve vazgeçilemediği için nesilden nesile kayıba uğramadan aktarılmasının etkisi var. italyan mutfağı nasıl pizza ve makarnadan ibaret değilse, gaziantep mutfağı da kebap, lahmacun ve baklavadan ibaret değildir. öyle olsaydı mutfak denilmezdi.

nil kahvesi

stratejik konumu ve kalbur üstü müşterisi ile bir zamanların popüler mekanı.

antepte batil inanislar

-köftenin yüzü düzgün olmazsa nişanlın çirkin olur derler. köfteyi sıkmadan önce bir tarafa toplayıp tepe haline getirmek ve düzgün bir satıh yaratmak için motive edici bir söz.

- kedi kapıya karşı patisiyle yüzünü temizlemeye başlarsa misafir gelecek denilir ve toplanılır.

adini goymak

değeri/rayici belirlemek, tespit etmek.

- adını goyak, ne vericin şimdi sen bu eve?
- müşterinin ahmağı satıcıdan önce söylermiş fiyatı, adını sen goyucun yorum.

aşa dökülen yağdan zerallık olmaz

fazladan harcanan para ya da emeğin boşuna olmayacağı durumlarda kullanılan deyim.

- okulun yenilenmesi için para toplayalım, adını goyak...
- bulgura dökülen yağ araya getmez, herkeş elini cöbüne atsın

edit: bu entrynin yeri bulgura dökülen yağ araya getmez olacak aslında.

gavir parasiynan bes kurus etmez

değersiz, makbul omayan.
eskiden türk parası değerliyken gerçekmiş, deyim olarak yerleşmiş.

halil ibrahim yasar

hiç emek vermedi öğrencilerine, hiç ders anlatmadı, sadece ders boyunca sessiz ve hareketsiz kalmamızı sağladı. evet, en iyi yaptığı şey terör yaratarak sessizliği sağlaması ve korkutmasıydı. onun dersinde bırakın kopyayı, kıpırdamak bile cesaret isterdi. dersi kim mi anlatırdı? o günkü dersi ezbere anlatacak kadar iyi çalışmış öğrenci izin ister, hoca onaylar, öğrenci anlatır, ilk sıradaki öğrenci kitabı sessizce öne getirir, takıldığı yerde gösterir, anlatan öğrencinin sözlü notu yükselirdi. hiç bir şey öğrenmedik, ezberledik ve unuttuk, o kadar.

dööşgel

kavgaya hazır, sinirli, agresif insan.
  • /
  • 16
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 317

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.

eşkiliufaksözlük ile ilgili istekler

yazılanı tekrar yazmayı önlemek amacıyla ve sayısız derde deva olması sebebiyle "başlık içinde ara" butonu olsun.
okuması kolay, gözü yormayan temalar olsun ki daha çok okuyup, daha çok yazabilelim (sıkılmadan).

anlamayanlar için örnek:

(bkz: adres tariflerinde vazgecilmez yerler )

"daha önce yazılmış olanı yazmamak gerekir" ilkesinden hareketle önerilen bir fonksiyondur. yukarıdaki başlık içinde "emek sağlık ocağı" daha önce yazılmış mı diye bir soru akla gelirse ki her sözlük yazarının aklına gelmelidir ve bütün entryleri okumakla da uğraşılmak istenilmiyorsa "emek" kelimesi aratılır. daha önce yazılmışsa ilgili entriler gelir, yazılmamışsa hiç bir şey gelmez ve ilk yazan siz olursunuz.

nakıp ali sineması

adına yakışan bir açılışla kapılarını yeniden açtı. açılışta derviş zaim'in son filmi nokta'nın galasının yanısıra, serseri aşıklar ve düğün filmlerinin özel gösterimi vardı. en güzeli de nakıp ali'nin sinema serüveninin anlatıldığı belgeseldi. atilla dorsay geceyi "istanbul dışında yaşadığım en sinemasal gece" olarak tanımladı ama ülkü tamer'in eksikliğine de dikkat çekmeyi unutmadı. evet nakip ali'yi yeniden gündeme taşıyan ve hikayesini kaleme alan ülkü tamer idi ama unutulmuştu. hüsnü özyeğin'in "ben 6 yaşımdan beri sinemaya gidiyorum" sözleri en azından beni gülümsetti. bu esnada duyduğum bir yorum:

- la yorum garadenizli mi ney burna baksana
(bkz: anteplinin espri anlayışı)

şevval şam fonda eski türk filmleri eşlik ederken yeşilçam şarkıları söyledi ve geceye çok yakıştı. projede emeği geçen fiba yk üyesi ve bir gaziantepli olan murat kazaz'ın mikrofonu çalışmayınca salondan "nakip ali'yi geçti", nakip aliiiiii sesleri yükseldi ve bir küçük aksaklık spontane bir espriye dönüştü. bergüzar korel sunucu olarak bu işlerin insanıymış, çok iyiydi.

belgeselde en çok güldüren hac filminin hikayesi oldu. derme çatma bir hac filmi eline geçmiş ve filmi tanıtmak için önce müftüyü ve şehrin imamlarını bağevinde toplayıp mükemmel bir şekilde ağırlamış. muhtemelen imamlar vaazlarında bu filmden bahsedince halk film gelmeden filmi sormaya başlamış. bu filme 3 kere giden yarı hacı, 7 kere giden tam hacı olacak diye de bir söylenti yayılmış. film gösterime girdikten sonra insanlar akın akın, ibriklerle, seccadelerle filme gelmeye başlamış, 100 gün izlenmiş ve en uzun süre gösterilen film olmuş. okur yazarlık oranını artırmak için kurs belgesini getirene sinema beleş kampanyası var bir de. muhtemelen atilla dorsay'ın katkısı ile bu belgesel televizyonlarda gösterilecek. sinemaseverlere izlemelerini tavsiye ederim. oğlu doğan nakipoğlu, onat kutlar'ın bir sözünü hatırlattı ve "sinema bir şenliktir" dedi. nakip ali bu şenliği taşraya getiren cesur insan olarak artık ölümsüz.

http://arsiv.sabah.com.tr/2006/12/25/yaz1602-10-134.html

abdulkadir konukoğlu

yıl 2004 çin'den korkmayın, arge'ye önem verin diyor:
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/04/25/eko105.html

2008 şubat'ta "türkiye'nin çin'i güneydoğu olsun" derken, bölgesel asgari ücret tarifesini öneriyor:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8241781.asp?gid=196&sz=92220

ağustos 2008'de rekabete dayanamayarak fabrikasını kapattığını açıklıyor:
http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=48678

haftada 50 ytl'ye çalışmaya hazır aç insanların olması tabiki onun sorunu değil, işsizlik sorununu maliyetleri düşürmek için bir fırsat olarak görebilir. holding patronu kadrosu, seçimle iş başına gelen ve ülkenin makro sorunlarına çözüm yaratması beklenen bir kadro değildir. holding patronu karını maksimize etmek, maliyetleri minimize etmek, rekabet etmek, var olmak ister. bunun için bölgesel asgari ücret tarifesi de ister, enerji maliyetinin yarısını devlet versin yarısını ben vereyim de der, mümkünse vergi ödemeyeyim ya da geç ödeyeyim de diyebilir. sorun, makro sorunlara mikro gözlüklerle bakan siyasi kadrolarda...

fakat patron şunu önerse daha bir hoşumuza giderdi: işçinin cebine giren azalmasın, devlet güneydoğuda asgari ücretliden daha az vergi alsın, benim personel giderlerim azalsın, daha fazla yatırım yapayım, daha çok işçi çalıştırayım.

ama "yaşam maliyeti güneydoğuda daha düşük, asgari ücret de düşük olsun" derse patron, biz buna kölelik düzeni diyoruz kendi aramızda.

teşviği işverene devletin vermesi lazım, işçinin değil.

antep avradlarinin gumus tutkusu

önce sevgisi diyecekken tutkunun daha doğru olduğuna karar verdim. gümüş; yıllara meydan okuyan, modası hiç geçmeyen, önceliğini hiç yitirmeyen, baş köşeleri, yemek masasını, sehpaları, duvarları, büfeyi, konsolu, nakışları, her yeri işgal eden, ne kadar çok da olsa antep avradının asla doyamadığı büyülü bir madendir.

evi gümüş dolu bir kadının, sanat galerisinde çalışan kızından öğrendiği resim fiyatları üstüne eşsiz yorumu:

- kele o resimler nağder bahalıymış. ben resim alacağma gümüş alırım, ortaya goyarım, geder gelir baharım...
(yaşanmıştır)

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort