heral "gızılcık" deye ölümcül bir hasdelik var ki, "gızılcıktan ölsün" gibi bir bağlamda kızlara genelde anne ve yaşlı neneler tarafından pek sıklıkla söylenir, oolanlar bu arada gabarırlar amma gene de damarına dokunurlarsa söylem oolanları da oğul arısı soksuna hemen dönüşüverir.
"oolan uşaa olma hali" diye telaffuz edilir. şimdi oolanlar antepde gıymatlıdır, önemlidir, dikkatle korunması gereken "tohum" muamelesi görürler, bu sebepten paklavanın, lahmaacının ve yimeen ortası ve etlisi onlara verilir. bu sebepten olsa gerek gızları gızılcık çalsın diye bir söylem bile türemiştir. soona oolan uşaa bi yiyecek filan gödüyse mutlaka verilmesi gerekir mümmülü filan şişer ki tehlikeli bir durumdur antepliler için. (walla ben heç bi öneeni görmedim amm uşaaken bööle bir olasılığın avantajlarını çok yaşadım).
"feragat etmek" devretmek, kayıtları başka birinin üzerine geçirmek. ingilizce "abdicate" ama genellikle yüksek bir pozisyondan kendi isteğiyle ayrılmak bağlamında kullanılır.
büyük miktarda para harcamak, gelellikle söz, nişan, evlilik, ev araba, hasta bakımı ve çocukların eğtimine harcanan yüklü paralar söz konusu olduğunda kullanılır.
++ yoorum çok para döktük amma gurtaramadık rahmetlee.
fransızca "haut (=yüksek)", "parleur (=konuşan)" sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş sözcük olup, metamorfoz geçirerek bu hale gelmiştir. metamorfoz hala devam etmektedir. bir de "belediye aparloosu" vardı bi zamanlar taman, unutmuşooz heralda?
arapça "yallah" sözcüğünden türemiş olmalı; fransızca "allez" (=gidiniz) sözcüğü arapçanın etkisiyle antepcedeki anlamıyla da kullanılır. fransa kupasında bilmem kimin şarkısı da o anlamdaydı.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.