beyaz antepli
aam bu mediya bizi yeen kibarlaşdırmış. "kültür" ile "eğitimli olmayı" birbirinden ayırdetmesini beceremiyen herkes fargında olmadan kendi özüne yabancılaşır. bazileri iki damla mirekep yaladıı kimi, kibarlık budalalıı içine düşüy. herşeyin her yerde gonuşulmiyceeni, ancak konuşulmasa da yok sayılamayacağının farkında değil. mesela, hayat hep güzelliklerle mi dolu? hep şirin köpekler, sevimli kedi manniği mi var dünyada? mesela torpak gurtları var, mesela hamam böcöö var, mesela sümüklü böcük var, tuvalatda cardın var, arhap var, var oolu var. yanı yaşlı nene haneklerini sevicik, çünkü argo yok, çaresiz antep arvadını sevmeycik çünkü argo var. şindi birinde argo çok deye antebin acı biraz cahal arvatlarının gonuşmasını ses, vurgu ve ağız olarak süper taklit eden arhadaşıng yeteneeni yok sayıcık, eyle mi? tabii ki bu tür şeyleri ulu orta gonuşmeycik, gonuşmeyy maarifet saymeycik ammaaa bilicik, yeri gelince hanee gedeene goyucuk, ammaaa terbiyesizlik etmeycik. hakkının hakkını hakkıya vericik. kültürümüze iki dene argo yüzüne yabancılaşmama dileğimle....saygılar.
salça dürümü
yaw biraz da "gazayaa", "yeşil samsak", "ekmek otu" filan goyup bi de limon sıharsak amaıınng deyme keyfime yoorum...
eşkiliufaksözlük ile ilgili istekler
antep in anlasamadigi memleketler
konu hakkında hiç bir fikrim yok, ancak herkesin anlaştığı ve anlaşmadığı komşuları olabilir ama bu bir şehrin tüm ahalisi olamaz heralda? bir tekerleme: "getme maraş'a şerefingle yaşa" bu tür hakiyeler hep yakın komuşu iller için her yerde vardır. alamanya'ya gettiğimde ammiming oturduğu köyün ahalisi "mötzingen"lilerle alay ediyorlardı. bana mötzingenden kız alırsan yanında bir eşek bedava demişlerdi. ben de neden ki? dediğimde: memnun kalmazsan kızı bindirip babasının evine geri göndermek için demişlerdi. buna benzer hakiyeler her yerde var. mesela izmir, afyonun kaymağı, manisa'nın manyağı der. buna benzer sürüyle komşu il hikayesi biliyorum ve böyle birşey olduğunu düşünmüyorum.
bekim
"belkim" veya "beki" şeklinde dumuşluğum vardır ancak him "bekim" şeklinde hatırlamıyorum.
gizilotesi
telaffuz farklılığı haricinde antepçeye özel birşey yok. kızılötesi; ingilizce "infrared", fransızca "infrarouge", alamanca "infrarot" olup, türkçe "kızılötesi" sözcüğünden evvel fransızca telaffuzunu duyup bi bok var zannetiğimiz sözcük. bu gızılötesi lombalardan evvel gatalitik sobalar vardı nası oluysa onnar da "enferuj" idi. acı teknik olarak bilen varsa (soba için, lombayı biliyk) bi yazıp bizi aydınnatsıng. ne de olsa antepliyik bilime meraklıyık. (bkz:
anteplinin bilime yaklasimi)
gaynara cikmak
kaynamaya başlamak (=kaynara çıkmak)
kercivani
alay ederek, alay edercesine.
--- yaw düşdöömüz hallara gargalar güldü biliyk de en çok ali'ning kercivanı kercivanı gülmesi zoruma getti yaw.
kercetmek
şiribom
ben yetmişli yılların sonundan doksanlı yılların başına kadar olan dönemini hatırlıyorum. sabahları mercimek ve tavık çorbası olurdu; ama o kekik kokulu süper döneri asla unutamam. ya çocukluğum güzeldi ya da şiribomun döneri, öyle birşey bir daha nasip olmadı. böyük pasaçın garagöz camisi tarafındaki, kolonyağcı ismet'in düvenining oldoo gapının köşesindeydi. minicik iki katlı bir mekandı. üst kata çıkıldığında sağ taraftaki duvarda sahte bir şömüne, sol tarafta arap gliması vardı, suynan serinleten cinsinden. karşınızdaki bölümden baktığınızda golonyağcı ismet'in düvenini ve pasacın giriş goridorunu görürdünüz. şimdi işin ucu kaçmış binlerle fade edilen salonlardan bahsediliy. allah sonunu heyreyliye yoorum ne diiym ben?
elden gel
--- hehee bu işi de tamamladık ortak, elden gel yoorum...
++ yeriii oolum, evlen de gel...
--- yaw hep beyle eding sevincimi gursaamda goyuung yaw, elii uzatsang ölüng haa...
taplama yüzlü
bi ekmeenen acik bi ekmeenen dohuk
fazla birşeye ihtiyacımız yok, elimizdeki bize yeter
--- boba ben alamanyıya gedicim?
++ niye oolum?
--- boba iş yok güç yok neediym ben burda?
++ yavrım bi ekmeenen açık, bi ekmeenen dohuk, idare ediyk taman,
gönül gurbet ele varma, ya gelinir ya gelinmez, daş yerinde ağır... kahkening üçü oolum, gafaa yorma.
roket taksi
eskiden taksilerin kapısında roket amblemi vardı. yetmişli yılların sonu gibi. tabii roket sözcüğü o sıralar pek ünlü. ali avaz "gozmonot hassodan gozmonot mamoya" diye avaz avaz birşeylerle alay ediyordu ama ben küçük olduğum için anlamıyordum. doğal olarak anlamadığınız bir şey de aklınızda kalmıyor. o zamanlar "skylab" efsanesi dolaşıyordu etrafta. sonra skylab dünya'ya düştü parçalandı. ama roket taksi dökük de olsa hala zamana meydan okuyup, köşesinde bizleri eve götürmek için bekliyor. yaw gene hatıralarım canlandı, o köşede bir zamanlar "türk ticaret bangası" vardı deel mi? hala metruk olarak mı duruyor?
dehliz
küçük geçit demektir, çok büyük oranda bu küçük geçit bir "çıkmaz"dır.
gubur
boyuya
antep arvadı sözcüğüdür, genelde herifine veya ooluna yönlendirilmiştir
"zehir zuhum olur işallahhhh"
"aazıngdan bunnungdan fitil fitil gelir işallah"
"boyanasıca"
"içingden gelir işallah"
beddularının eş anlamlısıdır, kısalığı sebebiyle genelde toplum içinde kadınların tercihidir.
sahan restaurant
diyelim ki orası doldu; kaç garson kaç aşçı siparişleri yetiştirecek, ayrı ustaların elinden çıkarsa lezzet standartı olmayacak, aynı usta yetişemeyeceğine göre müşteri kendi köşesini seçecek. farklı birkaç lokantanın yalnızca tek yazarkasada birleşmiş hali olacak. kredi kartı ödemesi herhalde bir çileye dönüşür. saat sekizde istenen hesap herhalde saat onda ödenebilir. bence içeri girerken fiş versinler. herkes ne yiyecekse ona göre fiş alsın garsona yarısını versin hem "ne istersiniz efendim? diyalogu da ortadan kalkmış olur. mekanın büyüklüğüne bakılırsa yimek bir uçtan diğerine gelinceye kadar "ayaz vurur" wallah. gışın getmek mantıksız görünüyor. hem biz amarikalılarnan akraba mıyık kine bişeyin böyönü yapmak gibi bir tutum içine girmişik annamadım?
bas ol da ne basi olursan ol
atasözü açık; ne iş yaparsan yap, yönetici pozisyonunda olmak daha evladır.
bizim ekmeemizi yiyen gudurur döner götünü bize yudurur
gelin için versiyonu "bize gelen gudurur götünü bize yudurur".