sarigulluk mahallesi
"sarı gül" isimli tv dizisi yayınlandığı yıllarda ben herhalde 8-9 yaşındaydım ve sarı güllük denen yerde bir sigorta hastanesi bir de "ses" gece kulübü vardı. elvis presley "the yellow rose of texas"ın jenerik müziğini bangırdatıyordu o sıralar. aynen aleppocinganı'nın taarif etdee gibiydi.
garni getmek
ia bademli şeker, esgiden şaareküsdü caaddesinde "göral" yapardı, ben çocoodum o zamanlar, nası da vaniliya gohardı yoorum...
örgetmek
"kulağına üflemek"; ne yapacağını, yapması gerektiğini salıklamak.
yi dadlıyı içme suyu yanarsa yansın yi yağlıyı iç suyu donarsa donsun
barış manço'nun dediği gibi "ilaç neye yarar vade gelmişse eğer", yağdan damar tıkansaydı anamın yediği yağlardan antep-adana yolundaki tüneller tıkanırdı. kadında kolestrol normalin altında. aslında bize oyun oynayan tek şey genlerimize kıstırılmış saatli bomba. zamanı gelince yapacağını yapıyor. benim tahminim antepliler en fazla hayvansal yağ yiyen millet olarak türkiye ortalamasında damar tıkanıklığı konusunda nerede olduğu bu teorilerin ispatı açısından güzel bir veri olacağını düşünüyorum.
simit kebabi
yaw bu simit kebabıınn simidi azıcık "esmer" deel mi arhadaşlar, heç dememişingiz yaw?
helal hacten tez gelir
"yanlış hesap bağdat'tan döner" ata sözünün zıt anlamlısı.
gara yerin dibine
gökyüzü "cennet" yer ise yunan mitolojisinde de olduğu gibi "cehennem" ile özdeşleştirilmiştir. gara yering dibi; cahanneming dibi ile eş değer bir söz öbeğidir antepçede.
deermi
"yuvarlak gibi" olan şeylere denir. tam olarak yuvarlak demek olmadığı gibi "oval" demek de değildir.
dışlıksız
++ amaaann ne nalet çocukmuş ya rabbim anasına bi bi dakga dışlık vermedi.
antepli kebapcinin brosurunden
bugün aldığım bir mail olup harfi harfine aktarıyorum:
diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte türk delikanlılarının ve genelde de türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve türkleri çinliler, japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.
ıcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabi reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?
ıç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.
kolestrol, kebapları yedikten sonra
iki şise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.
sakın bu oyuna düşmeyin.
feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.
ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.
ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan çin mutfağı diye birşey yoktur. bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. sakın kanmayın, sakın yemeyin. helal değildir!
sız kebap, cığer kavurma,nohutlu dürüm, beyran ve mıs gıbı fistikli baklava yeyın.
unutmayın su uyur, düşman uyumaz!
yavirin ekmeeni yiyen yavirin gilicini calar
insan ekmek kapısına saygı göstermelidir. burada "çalmak" "bileylemek" anlamında olmalı.
70 lerde antep te popüler olan yabancı sarkılar
öncelikle antep tarihinden kısaca bahsedeyim. sözü geçen zaman diliminde türkiye'deki ithalat yasağından dolayı antep-kilis kaçakçılık konusunda tavan yapmış, antep beyrut'un beyrut olduğu zamanlarda beyrut'tan tek farkı avrupa sosyetesinin gitmediği ama ankara ve istanbulluların doldurduğu bir şehirdi. ben o zamanlar çocuktum. istanbul'da bile zor bulunan birçok şey anteplinin gündelik yaşamına girmişti bile. doğal olarak kaçak olarak her türlü şeyle birlikte sosyal yaşama renk katan birçok şey, binbir çeşit marka kot, teyp, müzik seti ve tabii ki onların çalacağı plak ve kasetler her yerde cirit atıyordu. bu dönemde ünlü olan aktör ve şarkıcılar antepliler tarafından bilinir ve bangır bangır çalınırdı. yaşı 45-50 arasında olanlar bu hikayeleri hayatlarının en güzel döneminde yaşamışlardır. ben ucundan azıcık koparabildim. bunlar arasında: entry 4'teki "iskoç kaplanı" aslında "galler kaplanı" tom jones olup şarkısı "delilah"tır. ("dilayla" diye okunur). en şöhretli gruplar abba, boney m, eruption idi. o yıllarda ferdi tayfur neredeydi bilmiyorum ama, orhan baba, gülden garaböcük, ajda ve semiramis pekkan, ayla dikmen, cem karaca, barış manço, tanju okan ve ismini hatırlayamadığım birçoklarının şarkıları dizboyu çalınırdı. antebin o kültürel yaşamı darbe yemeseydi, şimdilerde nasıl bir şehir olurdu çok merak ediyorum.
capit kilim
şindi adı moderenleşdirildi "penye kilim" oldu. löküs evlerin geniş salonlarını süslüy. geçmişini bilseler
bartışına basdırmazlar wallah.
akdarıp döndermek
"allem etmek kallem etmek" deyiminin antepçe ifade ediliş biçimi.
halha
aam çocuklara bi halha dahak da adı belli ossung deel mi?
it uyhusu
sabah erken vakitte uyanan köpekler saat 8-11 arası gibi satte dinlenmeyi tercih erderler. bu saatte uyuanlara atfen söylenir.
--- gaaak, it uyhusuna mı yatıysıız? saet 10 yaw, bu saetde yatılır mı heç?
essek erigi
ia mürdüm eriği'nin antepçesi; diğer adı "gara erik"
catpati
cücük süngeli
ia sapan; ingilizce "catapult"