godummu otuturrum haaa

Durum: 6847 - 0 - 0 - 0 - 10.08.2012 15:12

Puan: 30556 -

17 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 343

savışda get

"çekde get nalet.." in kibarcası.
git başımdan...
beni urğaştırma...
beni avara etme...

-la mamed yeri sinemaya gedek.
-ağam benim işim var gedemem,
-ne var yanı, la yeri gedek
-yok yav çoğ işim var, valla gedemem
-yav getsek eyi olur taman
-la savışda get diym sağa...

(bkz: işee bak).

(bkz: goda get nalet)...

karacaoglan

antep avradı

http://img16.imageshack.us/i/32283132001420159153100.jpg/ baalantısındahı poturafdahı avrat ayni anam.

sahılam, hıg deyig rahmatlıgın burnundan düşüg.
la bu antep arvatlarının hepisi birbirinin gobiyesimi ne *?
soonadan deniz görüg arvad poturafı, eyle benziy, eyle benziy ki rahmatlıya...
vallaha, aynı gendi..!
yarabbim yosam benmi yannış göriym.
la bu benim anammı yosam, gendine mi benziy..?
bu antep avradlarını gurban olduğum allah sen beyle hep çifdmi yaradıyn..?
-la yoorum mamed, yosam bu avrad benim anam mı..?
eyer yoharıdahı bu poturaftahı antepliym deyni bar bar baaran avradın yüzü ayan beyan belli olmasa, nerediyse bu avrat valla billa anam diyciydim.
bu poturaf arhadan çekilmiş olsa, avradın yüzü belli bellisiz olsa "la yosa anam benden habarsız ikinci naan denizemi getti" deni, valla gendi gendime sorucuydum.
zere, denğizin kenarında yiiymi santimlik bu yere yüzügoyun tuman bu avrat, ayni anamın gendi kimin bi avrat.
belli, bi antep avradı...
sah söyliym, vallaha billa, ayni beni bööden, südünü emdiğim gıymatli anam.
ölçüsüynen, biçisiynen, gazaaynan, pantoluynan, (tası, darağı ve sabını poturafta yok amma mutlaha görinmiydir ve ille vardır) zubunuynan, başının örtüsüynen, altıynan, üsdüynen, saçıynan, başıynan görüntüsiynen ve her şeyiynen ayni anam...
eğer gözünde gözlük çerçevesi olmasa ayni anamın gendisi...
birez daaa etli butlu olsa, diycimkine bu benim anam...
gelelim hakiye kimin anamın ömrü hayatındahi ilk ve tek deniz macerasına...


duyun millet, yüzme bilmiyen anam denize giriyyy

1985 yılımıydı neydi.
hayatında deniz görmiyen, yüzme bilmiyen anamı zor bela ikna ederek gızgalesi'ne gettik, bi kaç gün galmıya.
anamada "deniz suyu duzludur ayaklarına, vücuduna eyi gelir, girmen gerek" dedik.
hayadında yıldız hamamı ve evin eşşikliğinden başka yerde çimmemiş, yıhanıp arılanmamış olan anamı ilka çok çok zor olduydı.
getmesi bi dert, denğize girdirmesi ayrı bir dert.
garpuz kestik olmadı, teze dülbent aldık ganmadı, sanğa para vericik dedik inanmadı...
ancak yüzmeyi, çimmeyi ve tummayı bilmeyen anam ilk günnerde denğize sadece biz gir dedikçe inadımıza ayahlarını sohuydi.
bi sabah baktıhhına erkenden otelde anam gayip.
uşak devşek anamı ararkene bir de ne görek.
eline bi galip yeşil ülfet sabunu ve bi naylon bi güçcük gova alan anam, denğizin kenarına asbaplarıynan oturmuş bi yandan başına vücuduna sabın çalarhana, bi yandan da başına gova gova denğiz suyu dökiydi.
üstü başı zubunlu, gazaklı, asbaplı olduğu için sorduk:
-ana burada nediyn:
-çimiym olum. ayip deel, asbablıyım. elim arhama yetmiy. acı biriiz gelsin de babıyn heyrine şu arhama bi sabın çalsın..

gancoloz olmak

bi sıhıntı, düşünce, atıb dutmah nedeniyle gece sabahe gader uyuyayayam.
yarı uyur, yarı uyanıh olmağ..

-gız halide, hani beni 9'de arıyıyıcıydın.. niye bu saatde aradın..?
-işim çıktı, anam öldü, babam geldi, yimek yapdım...
-adam dediğin bi habar verir bacım. taman bekliye bekliye gancoloz oldum gız ben.

havas goves

havas göves = çok heveslenmek

-la mamed, o baktığın gardolabına 60 kaat zam gelik.
-sah mi la, essah mı diysin..?
-he vallah. zam gelik.
-la bende havas göves para biriktirikdim, mıdfakda goyacak yerini bile ayerleyikdim.. şimdi nedecim la ben..?

siyah örümcekler

siyan örümcekler orkestrası 1970'lerde guruldu.
gurulduğu yıllarda çay bahçelerindeki müzikli gösterilerin yıldızı idi.
o zamannar tek gulüp ve kızılay düğün salonu başta olmak üzere alleben çay bahçesi, turizm park gibi halğa açık yellerdeeyi program yapallardı.
orkestranın şefi allah sağlıklar versin arhadaşım zeki dinçerler idi. şimdi uşak'ta ticari faaliyet gösterdiğini duyduğum zeki dincerin yanında baterist sivas'tan gaziantep'e gelip sonadan süzer ailesinin damadı ve nakliyatçı olan cumhur'du. elbehan'da çok gördüğümüz uzun saçlı müzisyen cihangir'in be bu orkestrada görevi vardı.
1974 yılındaki günaydın gazetesinin altın mikrofon ses yarışmasına gader grubun solisti edip akbayram idi.
siyah örümcekler orkestrası, nerediyse beyaz kelebekler orkestrasından daha ünlüydü ve antep çevresinde tanınırdı.

samsak

samsak eyle şifalı, eyle şifalı ve lezzet gaynağı bi yiyecek olmasının yanı sıra aynı zamanda alaçtır.
rahmatlık dedem, nenem, anam, babamdan bilirim.
her saban baş, göz, diş argısı için aç garnına bi dene yutarlardi ve böyük hasdelikler hariç dohtur yüzü de görmiyklerdi.
yanı; sabahları bi bardak suynan içilecek samsak, birçok hasteliğe garşı önleyicidir.

(bkz: iki dis samsak)

antepliceye benzeyen agizlar

antep ağzı'na birçok lehçe birçok yöremizde, güzel anadolumuzda benziyor, benzerlikler gösteriyor.
bu kullandığımız kelimelerin köklerine bağlı.
mesela bizim dilimizdeki bazı kelimeler arapça'dan, bazı kelimeler farsça'dan, bazı kelimeler türki cumhiriyetlerden gelmiş.
bazıları ise temiz ve arı osmanlı lehçesinden kalma.
yıllar boyu kelimeler cümleler götürmüşüz kültürümüzle beraber antepliler olarak gittiğimiz yere.
kelimeler, sözler, hanekler getirmişiz gidip geldiğimiz yerlerden ve farkında olmadan dilimize monte etmeye çalışmışız.
kültürler hep birbirini etkilemiş.
geçtiğimiz kasım ayında bir grup arkadaş ile otobüs yolculuğu yaptık.
grubumuzdakilerin çoğu gaziantep'li değildi. çok önemli bir bürokrat vardı ve benim eşime birşey alıp verirken, birşey isterken avrat dememe hayret ediyordu.
3 günlük gezi devam ederken bana birkaç kez
-avrat değil hanımefendi
de diye önerilerde bulunan o bürokrat, eşine farkında olmadan:
-avrat şu kazağımı ver
diye ricada bulunmuştu farkında olmadan.
yani dilimizi taşıyan, lehçemizi taşıyan, ağzımızı taşıyan bizleriz.
eğer antepçe'ye yabancı sözcükler, cümlecikler, söz öbekleri karışıyorsa bunu da getirip bu dilin içine "sohan" gene bizleriz.
kültürler birbirini etkiliyor ve etkilemeleri de çok normal.
son yıllarda bi de televizyon denilen evimizin içine biz farkında olmadan girip bizi etkiliyen, dilimizi etkileyen, hayatımızı etkileyen, gelenek ve göreneğimizi etkileyen bir sihirli kutu var.
dilimiz, lehçemiz ve antepçemiz ister istemez etkileniyor.
baksanıza kimimiz kıble, kimimiz gılbe, kimimiz gılba diyebiliyoruz.
biz tv dizilerinde konuşulan antep lehçesini beğenmiyor isyan çıkartıyoruz ama bu diziyi antep dışındaki başka illerde izlleyenler etkilenebiliyor ve oradaki kendilerine ilginç gelen konuşmaların etkisi altında kalıp günlük hayatlarında beğendikleri o cümleleri antepçe sanarak kullanabiliyorlar.
denizli'nin birçok yerinde benzer kelimeler kullandığımızı bir şair ve yazar arkadaşımla yemekte otururken farkettik.
bursa'daki cumalıkızık köyünde gördüm ki, çoğu kelimelerimiz aynı.
azerbeycan'lı bir arkadaşıma dert yanarken bana
-sen bu cümleleri nereden örğendin yaa..
dediği oldu.
antep'lilerin bir bölümünün zaten yozgat, tokat gibi illerle de göçerlik ve türkmen kültürü nedeniyle ilgileri ve ortak cümleleri var.
komşu illerimiz maraş, hatay, urfa, osmaniye, adıyaman'da bizim ağzımız kullanılabilirken, zaman zaman onların ağzına kaçan cümleleri bizim antepçede görmemiz de mümkün.
en son bodrum ile gaziantep arasındaki farklar da sıtkı severıoğlu'nun başkanı olduğu gaziantep turizm derneği tarafından bastırılan takvimde ortaya çıkmıştı.
mesela bizdeki kavaklık'ta hiçbir kavak ağacı olmamasına rağmen yeşillik olduğu için kavaklık diyoruz.
o takvimde yer alan bilgilere göre bodrum'dakiler de yeşillik alana kavaklık diyorlar ve ağzımızla benzeşen cümleler, kelimeler kullanıyorlar.
bu da gösteriyor ki aslında ağızlar, lehçeler birbirlerinden çok etkileniyorlar.
istanbul ankara gibi illere yaptığımız iş ziyaretlerinde o tv dizilerinden kalan aslında bize garip gelen cümlelerin antepçe diye kullanıldığına ve bize yutturulmak istenmesine tanık olabiliyoruz.
buradan vardığımız yargı şu ki;
insanlar, diller, geziler, gelenler, gidenler, tv dizileri, şarkı-türkü,gazel-hoyrat uzun havalar dili yayıyor.
bugün türkçe'yi en saf en arı kullanan karacaoğlun'un gaziantep'li olduğunu veya uzun bir müddet antep dolaylarında yaşadığı için gaziantep'e methiyeler dizdiğinui dil ile ilgisi olanlar hariç çoğu kimse malesef bilmiyor. bkz : (#51300)
sonuç : bizi yaşatan dilimizi, biz de konuşarak yaşatıyoruz.
anteplice kendinden başka hiçbir ağıza benzemez.
ancak başka ağızlar antepliceye benzeyebilirler ve kültürlerarası değişim nedeniyle bu çok normaldir.
antepçeyi ve ağzımızı geleceğe taşımaya da tüm antepliler hepimiz ve özellikle biz eşkili ufak sözlük yazı ailesi olarak mecburuz.
şunu da unutmayalım:
antep'çe sadece antep'te değil, nerede bir antep'li yaşıyorda oradadır ve orada yaşamakta ve yaşatılmaya çalışılmaktadır.

antep ulemasi

hacı hafız tevfik karslıgil
tabahanalı hacı şükrü hoca
hacı hafız mustafa tancan
hacı hayri karaoğlu

ve adlarını hatırlayamadığım diğer merhumlar gaziantep'e uzun yıllar dini konularda hizmet etmişlerdir.
mekanları cennet olsun...

tabahanali haci sukru hoca

tabakhana'da uzun yıllar ikamet edip son nefesini veren ve öldüğü 1970'li yıllara kadar dini hizmetlerde bulunup birçok talebe yetiştirden ve o yıllarda cenaze yıkama hizmeti konusunda akla ilk gelen isim olan hacı şükrü hoca, önemli bir din adamı idi.
kuran kurslarında görev yaptı ve camiilerde imamlık görevinde bulundu.
cenab-ı hak rahmetini üzerinden esirgemesin.

haci hayri karaoglu

uzun yıllar gaziantep'teki değişik camiilerde imamlık ve müezzinlik yapan ve daha sonraları il müftülüğüne geçerek değişik görevlerde bulunan ve kısa adı dako diyanet işleri mensupları kooperatifinin kuruculuğu ve başkanlığını yapan hacı hayri karaoğlu emekli olduktan sonra 1992 yılında bir grup arkadaşı (değerli dostlarım ve yol arkadaşlarım mehmet gebel, baki karaoğlu ve ismail talay ile birlikte şehrimizin ilk özel dini turizm acentası olan ikbal yeşil kubbe'yi kurarak bugün hacı olan binlerce gaziantep'liye dini turizm konusunda hizmet verdi ve onları hac ve umre ziyaretleri için kutsal topraklara götürdü.
2007 yılı başlarında hac'dan döndükten kısa bir süre sonra hakkın rahmetine kavuşan çok sevdiğim dostum, arkadaşım olan hacı hayri karaoğlu, renkli bir sima ve önemli bir kişilikti.
benim için en önemli yanı 25 yıllık dostum, arkadaşım ve hacca gitmeme vesile olan bir büyük adam idi.
en son diyanet vakfı gaziantep şubesinde önemli görevlerde bulunuyordu.
sağlığında kurduğu ikbal yeşil kubbe turizm ve seyahat acentasını bugün oğlu ali ulvi karaoğlu devam ettirmektedir.
cenab-ı hak inşallah rahmetini gaziantep'e hizmet eden herkesin üzerinden ve hacı hayri karaoğlu'nun üzerinden de esirgemesin...

haci hafiz tevfik karsligil

gaziantep'in önemli din bilgilerinden birisi olan hacı hafız tevfik karslıgil'e ne yazıkkı yetişemedim. hakkında derlediğim bilgileri göre türkmen olup kars ilinden gaziantep'e gelerek din eğitimi vermiştim. medreselerde kendisini yetiştiren ve birkaç dil bilen hafız tevfik karslıgil'in torunları hala hayatta olup gaziantep'te ikamet etmektedirler. birçok talebe ve din adamı yetiştiren hafız tevfik karslıgil'e saygı olarak torunu hacı cavit karslıgil tarafından yaptırılan ve şahsımında naçizane mütevelli heyetinde bulunduğu özel fırat lisesi civarındaki hacı hafız tevfik karslıgil cami-i şerifi, 2008 yılında hizmete açılmış olup, merhumun adına ve şanına layık bir cami olmuştur.
gaziantep'e önemli dini hizmetleri bulunan ve adı önemli bir bulvara da verilen hafız tevfik karslıgil'e cenab-ı hak rahmet eylesin...

hacı hafız mustafa tancan

hafız hacı mustafa tancan gaziantep'in yetiştirdiği çok önemli din adamları ve hafızlardan birisi idi ve ender kişiliklerdendi.
oğuzeli'nde 1938 yılında büyük din bilginlerinden birisi olan durdu hoca 'nın oğlu olarak doğdu, 1999 yılında 61 yaşında iken hakkın rahmetine kavuştu.
babası durdu hoca oğuzeli'nde sözü dinlenen, hatırı sayılan bir alim idi. oğuzeli halkına yaşadığı yıllar boyunca dini eğitim verdi, küsleri barıştırdı, imamlık yaptı, hutbeler icra etti. (bkz: (#34640)
durdu hoca'nın oğlu hacı hafız mustafa tancan ise gaziantep'te değişik camilerde ve en çok alaybey camiinde imam hatiplik yaptı ve talebe okuttu.
1'i kız 3 çocuk babasıdır. oğullarından abdullah tancan uzun yıllar telekom ve tedaş'ta çalıştıktan sonra tedaş gaziantep bölge müdürlüğü ve ankara başkent elektrik dağıtım kurumu müdür yardımcılığı ve tedaş genel müdür yardımcılığı yaptıktan sonra gaziantep için bir gurur vesilesi olarak bugün kentimizi kısa adı epdk olan enerji piyasası düzenleme kurulu'nde üst kurul üyesi olarak temsil etmekte, diğer oğlu abdülkadir tancan şehrimizdeki bir özel firmada çalışmakta, en küçük oğlu yusuf tancan ise kısa adı btk olan bilgi teknolojileri kurumu'nda önemli bir görevde çalışmaktadır. damadı imam faruk koçak ise eşkili ufak sözlük admini mitokondri laablı abdurrahman koçak'ın babası olup halen yeşil cami imam hatibidir.
uzun yıllar önce alaybey camiinde imam iken dost, ahbep ve arkadaş olduğum rahmetli hafız mustafa tancan ile 1995 yılında 35 gün kısa sayılmayacak bir beraberliğim kutsal topraklarda oldu. burada dostluğumuz, ahbaplığımız ve sevgi saygımız daha ilerledi ve rahmet-i rahmana kavuşuncaya kadar sürdü.
hafız mustafa tancan benim hac hocamdı ve kıymetli beyefendi hatırlı gönüllü saygıdeğer ve beyefendi bir insandı.
kendisinden çok şeyler öğrendim, merhumla değişik ortamlarda çok sohbetlerimiz oldu.
engin gönüllü, sakin, kolay sinirlenmeyen, insanlara yardımı ön planda tutan beyefendi bir kişiliği vardı.
insanlara ve çevresine hep faydalı oldu.
1999 yılında 61 yaşında hakkın rahmetine kavuştu.
gaziantep için çok önemli dini hizmetlerde bulunan merhuma cenab-ı hak rahmet eylesin...

antepde kıyamet alametleri

birecik balcanının mayıs haziran'da deel de aralıg ayında piyaseye çıkması...

içli küfdenin mendile sarılarak elle deel, çatal bıçaknan yinmesi.

her bazar günü kebap yelleme yerine işde çalışmak

davar ve guyruğlu goyun neslinin guruması

antepli neler çalar

iki üç gişi bir araya gelince dereden depeden, gelmişten geçmişden eyi hanek çalar...

iki üç menteci bir araya gelince ve içlerinden biri aşiredden olunca eyi bilen birisi zurnayla ceren çalar...

iki üç gişi hamama gedinci, birbirinen yağnına sabın çalar...

bağ

-bi bağ nohud getirde ataşta firik edek...

-bi bağ bahdeniz alda küfde yoğurak...

oyun mevsimi

bir düzeltme : deerme
dolayısıyla deerme mevsimi / deerme zamanı

uruyan kebabi

büryan bitlis ve siirt yöresine mahsus, antepe o yörelerden gelenlerin kültürleriyle beraber getirdikleri tandır türü bir kuyu kebabıdır.
koyundan değil, iri kuzulardan yapılır.
denizli ve yöresinde adı kuyu kebabıdır. siirt ve bitlis illeri bu büryan yüzünden kanlı bıçaklıdırlar ve her iki ilde tescil için birbirleriyle kavgalıdırlar.
büryanı antebe eşref nergiz getirmiştir.
aslında büryan kebabı denmez adı sadece büryandır.
antepliler ve antep birkaç yıldır gatemdeki yer nedeniyle büryanla tanışmıştır.
özel kuyuda dikine piştiği için genelde yagsız olur ve baş soğanla yenilir.
lezzetli bir yiyecektir.

cadılar bayramı antepte de kutlansaydı neler olurdu

cadılar bayramı antepde yapılsa deli köyneği geysem, valla billa ben burnuma havıç deel birecik balcanı daharım...
antepin simgesi balcansız bayram olurmu heç...

heç halım yok

"heç halım yok" antepde özel olarak bi avrad hasteliğidir.

la bu avradlar var ya avradlar.
bunnarın bazileri gafayı hasdeliğe tahığdır.
hasdelik üretme hasdesidirler valla.
heç bi şey olmasa da iki sıhım küfde yoorduhdan sona "of... of... belim mıhınım argıy herif.." deyni vızılamaya ve yediğin küfdeyi burnundan getirmeye birebirdirler.
heçbir zaman heç halleri olmaz...
hep hasdeddirler...
n'edicik yoorum..?
tabi çare arıycık.
çünkü onnar analarımız, bacılarımız, avradlarımız ve gızlarımız...
allah yırağ eyliye, aman hasde olmıyalar da burnumuzdan getirmeyeler.
  • /
  • 343
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 6847

eşkili ufak sözlükte halfe olmak

eşkili ufak sözlük aylesiynen eşgi dadlı dertleşmemdir...


böön 09 tomus 2010 cumaa.
9 mayıs 2010 günü başvurup bu yaşımdan soona şeert ve ahabinde hemen halfe olalı aradan tam iki gocaman ay geçti.
pc'de çok acemiyim, yaşım ve işim gereği bilgisayara tam hakim olamadığımdan guralları, gonsepti ve bu sayfanın huylarını bellemiye çalışarak vahıd geçiriym.
örğenmenin helbet yaşı ve sınırı yok.
en başda buraakda olduğum için yeen mutluym.
yazdıkça da keyif alıymmm...
gendim yazıym gendim güliym, gendim yazıym bazii bazi ağlıym.
amma yazarhane hep düşünüym.
vicdanlı olmıya, kimseyi gırmamıya, recide edmemiye, hep obcektif galmıya çalışıym.
hep gendimnen hasaplaşıym.
duruşması olan abukat efendinin mahgemiye girmeden salihli'deki adliyede bilgisayara girip sözlüğk sayfasını açıp bişeyler yazıp ohuduğu kimin, bende şu acer damat kimi yeni şeert halimde, her fırsatta belki sabah geç olur. ölüm var, galım var deyni sahı acelem varmışcasına bildiklerimi yaşadıklarımı bi an evvel akdarma telaş ve gayreti içine giriym.
bu benim gelecek guşaklara garşı en böyük vazifem ve sorumluluğum...
şu anki ve atide gelecek antep nesline işallah ve heyirlisiynen üç beş satır dahi olsa bişeyler bırakıp, ileride heyir dilekleri ve duaynan yad edilebilmek en böyük sebab ve mutluluk olacak benim için..
bi kelle, burada bulunup birikimlerimi, yıllar içinde yaşadıklarımı, gözlemlerimi ve tecrübelerimi, anamdan atamdan babamdan ecdadımdan bellediklerimi millete ve gelecek guşahlara aktardığım, antep tarihine yazılı bi belge bırakdığım için yeeen seviniym...
amma bunları akdarıym deyni gaza basarhane zaman zaman bilip bilmeden çeşidli örnekli yangışlıklar yaptımıın da elbette fargındeym.
antepçe gonuşması goley amma yazması o gaderde goley olmayan bir ağız...
bir noktayı, bir ı'yı i yazsanız bazan değişik sonuçlar verebilecek bir yerel şive !
yazarhan ve yazdıktan soona sevindiğim kimin, üzüldüğüm günler olmuy mi, olmadı mı?
beni heç gırıp üzmediler mi? (bkz: (#37882))
gendi yazdığımı yannış bulup heç silmedim mi..?
bunnarın hepsi de oldu ve de ilerleyen günnerde de harhalda daha da olucu...
ben bunu eyi biliym...
amma yazarhana vicdanlı olmaya ve tarafsız olmıya çalışıym olabildiğince.
eyle galmıya gayret ediym.
kimseynen herhangi bi hasabım yok.
bennen hasabı olduğunu sananlarnan bilem bi hasabım yok.
bütün davaları mahkeme-i kübra'ya havale edmiş durumdayım.
sadece bi hasabım var nefsime garşı, bi hasabım var allaha garşı.
amma beni bu hallara ve bulunduğum mevkiiye getiren bu topluma ve antep milleti'ne garşıda sorumluluklarımın fargındayım.
bi ara gendi gendime pekey aam, siz sag galın, ben de selamet diymmi deyni bile düşündüğüm oldu.
amma soona sabır ya hacı dedim.
bakdım beyle olmıycı, olmamalı.
gaçmak goley ve gorhak işi...
gaçmıycın, millet ne yapıysa belliycin ve sende aynısını yapmaya çalışıcın.
eyle de oldu netekim.
hala gaçma yerine guralları bellemiye ayni zamanda uygulamıya çalışıym ve çalışıcım.
artık heç sesimi çıharmıym ve bi entrymi niyeme silikler olama deeyni araştırınca, bilmediğim yeni yeni şeyleri ve guralları örğeniym.
hepimizin her yazdığı her zaman dorğu deel'dir.
dorğu deyni bildiklerimizde çoğu zaman dorğu deeeller.
insan hangi yaşda olursa olsun örğenmiye, yeniliklere açık olmalı.
penceresi geniş, vizyonu, misyonu böök olmalı.
eskiliufaksozlukte halfe olmak, gurallara riayet edersen, yeen goley ve zevkli bi vazife...
allah rızası için bi iş...
hemide beleş amma gazancı çok, duvası çok olan bi vazife.
belkide bazı günner gendi işimden daha fazla buraya, bu sözlüğe zaman ayırdığımın fargındayım.
ama halal olsun.
neticede galan düşmana deel, antebe ve gelecek guşak antepliye galıy...
gaçmak, getmek mesele deel.
saniyelik bi iş...
lakin, ya galıcın, ya galıcın.
üstelik gaçınca yazmak istesem bunu yazıp yayınlayacağım bazi yerler var allaha şükürler olsun.
ama burası benim olmayan ve bizim olan bir antep platformu.
antebi yaşadan bi yer.
antebi gelecek guşaklara bırahabilek bi mekan.
az önce de dedim :
eskiliufaksozlukte halfe olmak, gurallara riayet edersen, yeen goley ve zevkli bi vazife...
amma yanğış yapdıın naal nalıncı keseri kimin bazi halfe ve kiyalar başınğa vurmak ve seni carıs, rencide - rüsvah edmeğ, üzmek için siperde bekliyler.
bunu bilip buna göre davranıcın.
sözün özü burası eyi bir yer,
yeniler dikkatli olucu, esgiler de müşfik ve annayışlı.
ne var yani eski halfeler, kiyalar, ustalar, ustaşabılar sildikleri ve silmekde haklı oldukları entryin yanına zerafet dolu iki satırlık bi mettup kimi not yazıpda :
-bak aam mamed efendi.
şu yazdığın eyi gözel amma forum tarzında, şu yazdığında eyi amma bi tekrar, şu yazdıoğında hoş oluk amma gurallara şu sebepnen ayhırı deseler nolur yanı..?
ellerimi arğır.
önden gelen zomladıy, ardından gelen gomladıy...
sebab ; o da yok.
şunu kimse unutmasın:
bu sözlüğün esas saabı anteplidir, anteplilerdir.
sözlükde eski olanlar zerafet ve sayğı guralları içerisinde beylesil davranışlarda bulunurlarsa bu daha da teşvik edici olur.
hiçbur gural, guralsızlıktan kötü olamaz haneene yeen inanırım.
burada kimse kimseyi hor görmemeli, hakaret etmemeli, buna yeltenmeye, mahmile agır mesac atmıya cüreet dahi etmemelidir.
sözlüğe yazan şeertler, burada eski olanların mettep şeerdi deeller.
silicilerin maalle arhadaşı, hısımı, tanıdığı yerennik ettiği adamlar heç deeller.
kimse kimsenin babasının uşaada deel...
unudulmasınki bu sözlüğe antep sevgisiynen entry yazan yaşını başını almış, makam ve mevkii saabı olmuş, mesleklerinde bi yere gelmiş, çevrelerinde bilinen ve sevilen bu adamlar, bu halfeler, bu yeni şeertler bu işe şu zor günnerde antepte tomus sıcakları nda gafa patladiylar.
lark deyni, zonk deyni bi şeyi silmek bi tuşa basmak, bi galbi gırmak yeen golay, ama zarif olan silerken aydınlatmak ki; entrysi silinen şeert ya da halfe o hataya bi daha düşmesin.
benimki sözlüğü seven bi adamın, antebi seven bi adamın, bu sözlükle ve eşkili ufak sözlükde yeni şeert ve halfe olanlarla dertleşmesidir, o gader...
böön 9 tomus 2010 cuma.
2 aylık halfeyim, 1919 entrymle buradayım ve işallah daha da yazıcım.
inad edip gendi vicdan ve sorumluluğlarım gereği yazıcım, vahıd buldukça hep yazıcım.
yazıp yazıp keyf alıcım.
yazıp yazıp hatamı gendim arıycım ve silmelerine, zomuladmalarına, gomuladmalarına fırsat vermiycim.
silinen entrylerde hatanın bende olduunu gabil edicim.
inadına inadına melmeket sevgim nedeniynen ağnamıyanlara, diğnemiyenlere, bilmiyenlere, örğenmiyenlere inad yazıcım.
melmeket, antep sevgim nedeniynen yazıcımmmm...
artık heçbi şeyi gafama dakmıym, dakmıycım.
ama bi yere, bi nokdaya gader !
beni durduracak tek eylem şahsıma yazılmıya cüret edilecek hakaretvari mail, mesac veya yorum olacaktır.
buraya yazdığımın garşılığında bi para almadığım, bi gazancım olmadığı için hayasızca bi saldırı olunca da bu işi bırahıcım ve "hadi banga eyvallah aammm..." diycim.
o da saygının bittiği yer, toplumda ve antepde genel kabul görmüş nezaket kurallarının aşıldığı noktadır.
sözün özü;
guralları bellersek, kimseynen ne söz galır, ne de hanek.
acer halfelere tavsiyem beyledir ve bu corlar benim sözlüğnen dertleşmemdir.
usdalara, kiyalara ve bööklere da gabil edellerse naçizane önerim, herkeşe ve özellğnen acer halfelere lütfen (hemde allah rızası için) biraz daha sevgi ile yaklaşmaları ve buraya yeni yeni yazmaya başlayan şeert ve halfelere, aslında herkese ve birbirlerine, yani tüm yazanlara ve eşkili ufak sözlük ailesine yüreklerinden kopan, ailelerinden öğrendikleri saygıyı saygı göstermeleri ve yansıtmalarıdır...
malum; gişi ne ederse, gendine eder.
temam gurallar baştacı, ama sevgi dayım her meseleyi çözer vallaha.
herşeyin başı dayım dayım sevgi ve antep sevgisidir...
bizi burda bi arıtya getirende zaten bunnardır aam...
bu haneklerimi kimse üzerine alınmıya ve yannış anamıya sahın.
entrylerime ve gaziantep'in geçmişine ilgi gösteren tüm eşkili ufak sözlük dostlarına da şahsıma gösterdikleri teveccüh için teşekkürler ederim.
allah hepsinden hep razı olsun.
sözlüge göngül veren herkeşden bu aziz ve daşına torpaana gurban oldoom melmeket için heyirli hızmatlar bekliyk aam.
allah hepimizi mahçup edmiye işallah...
saygılarımla.

ali ağaoğlu antepli olsaydı

el aşıynan öön olmaz diylerdi, yaptım olucu...

gendi kendirinğe pıçak atılmaz diylerdi, yaptım olucu...

gurban etinden meze olmaz diylerdi, yaptım olucu...

el dümbeleynen düyün çalınmaz diylerdi yaptım olucu...

sade guyruknan eyi kebap olmaz diylerdi, yaptım olucu...

birecik balcanıynan gızartma olmaz diylerdi, yaptım olucu...

osurmıya göt gerek diylerdi, osurmıyan göt yapıcım olucu...

marıl tarlasına buda ekilmez diylerdi, yaptım olucu...

tohumlu hıyarnan cacık olmaz diylerdi, yaptım olucu...

bindeeen dal kesilmez diylerdi, yaptım olucu...

berhiz dudanlar tuzlu yimesin diylerdi, yaptım olucu...

it bohu bi işe yaramaz diylerdi, en dehşetini yapdım olucu...

şıhın dağı bi işe yaramaz diylerdi, yaptım olucu...

minare kölgesi ve davıl tozuynan alaç olmaz diylerdi, ben yaptım olucu...

antebe deniz gelmez diylerdi, yaptım yahında olucu...

la bu antepsipor niye şampiyon olamıy diylerdi, ben yaptım görücüüz sezon sonunda bu dahım şampiyon olucu...

beleşe ancak hayal gurulur diylerdi, yaptım artık hayallerde parıynan olucu...

ala sanğa ev diylerdi, evin en gıralını yaptım dehşet bişey olucu...

yalllaaaa bu nasıl iş babam beylesili görmedik bilem diylerdi, görülmiyen bi iş yaptım olucu...

aha bu var yu bu, bundan bi boh olmaz diylerdi, ben yaptım bi ayere getirdim olucu...

allah seni bi dert dutada çalınasın işallah diylerdi, ben yaptım artık kimseyi dert dutmıycı...

antepte hamam kültürü

hamam öpücügü !

hamamın gendine has kültürü ve bir dizi kurallar manzumesi vardır.
eyle "rap" deyni hamama gedilmez.
hamamın günner önceden başlayan bir hazırlığı olur.
tabi bu garibim, ekmee muhtaç insannar için deel, halı vahdı yerinde olannar içindir.
yosam, fıharenin heç bir yerde o vahıd da gıymatı yohdu, böön de yoh kimin.
zengin avradlarının hamamda özel gullandıkları hizmeatkarları, natır'ı olurdu.
natır hanım hamama getmeden eve gelir, kil leenini alır, hamam öteberilerini alır hamama daşırdı.
evin avradı da "hanım hatın" kimi hamama geder, yıhanır, arınır, mis gibi kohulu burcaklı evine dönerdi.
o yıllarda natır kiralamak için zengin olmak gerekti.
biz fıhareler değil natır dudmak, kil leenimizi, küfte hamadanımızı gendimiz dilimiz dışarıya çıha çıha daşırdıh.
çocukluğumdan hatırladığım en gözel hamam hatıram, gış aylarında anam rahmatlığın soyup soyup bağa curunun başında pertuhol yedirmesiydi ve gızdığı naan beni hammam tasıynan gurna başında "babıyın sinine.." deyni köşe bucak guvalamasıydı...
ben gaçardım, rahmatlık guvalamahdan yorulmazdı.
bu guvalamaçlar esnasında ya rahmatlığın ayağı gayardı, ya da benim.
güççük uşağız allah gorur biz düşersek heç bişey olmazdı.
amma ya beni govalayın anam sabına basıp düşerse?
hele hele allah etmiye bi yerinde hafif morarma, gararma ve gızarıklık olursa
o zaman vay halıma,
vay halımaa...
yandığımın resmiydi.
hamamdan eve gedinceye gader kötü söz eşidir, gulağımın tözüne tözüne kötek yerdim, hanek eşidirdim.
aşam eve gelince de rahmatlik babam "lan eşşolueşşek sen ananı hamamın içinde ele güne niye carıs ediyn, hayvanolunhayvan" deyni ayrı bir zılgıt çekerdi.
niye, anam hamamdan gelmiş (!) ve sözde orada irezil olmuş...
aslında mesele hamam öpücügü ben biliym, bilmezden geliym ya...
eve gedinçi anam biter, su sefer aaşama gadek hamamdan gelen anama kur yapan rahmatlıg babam başlardı.
hamama çok sıh gedilmezdi.
en azından bizler gedemezdik.
niyen ?
fahırdık.
yohsulduk.
hamamda bizim bütçemize göre epey bi bahalıydı.
babam bakkaldı ama, ekmeğ yeen gıymatlıydı.
o günnerde ekmeğ aslanın azındaydı.
kimsede para pul yoktu.
zenginin bile parası var, piyasede alacak mal yogdu.
zaten ezik temetos, uluk balcan, hımsımış balcan, yarısı olmıyan meyva, bayad ekmek, satılmayan solmuş hıyar kimin bakgal düveninde galmış horaf malları yemekten ailecek anamız ağlamıştı.
ezik, uluk mal yiyen fahır fıharanın künde künde, ya da haftada haftada hamama getmeye ne hakkı vardı.
soğuk ev eşşiği neremize yetmiy di?
hamamlar biz fahır fuharaya göre yeen bahalıydı.
garşıyahadahı böönkü merkez camısının yanı başındaki yıldız hamamı da, eyice bahalıydı bizler için.
biz uşaklarda bööklerimizden örğendiğimiz şekilde gendimizi aldatmak, hamamı unudmak için anamız bizi eşşiklikte çimdirirkene evde var esiklik, hamama getmek esseklik deyni gendimizi gandırıp dururduk...
sevincimizden türküler söylerdik.
çimerken ahıllı durmazsakta, hamam tasıynan gafamıza gafamıza tas yirdik.
eğer mövmüm gışsa anamız bizi sarıp sarmalar, şefkadnen barğına basar ve tandır yorğanının altına sohardı.
şimdi hamamların sadece adı var.
belkilem hamamlara geden, belki de hamamların ne olduğunu bilen bile yok.
belki de hamamları birer tarihi eser sananlar çok.
yanı;
şimdi ne hamam galdı, ne hamamcı, ne külhan.
ne anam, ne babam.
oysa "ey hamamcı, hamamığa gözellerden kim gelir" deyni o yıllarda söylenen hoyratlarımız bilem vardı...
şimdik, türküsü galdı...
birde hamamın adı...

enteynir

gonteynır kimin bişey oluk.
gonteynırın içine öteberi, enteynırın içine söz hanek goyuyk...

siypancaktan siypan sipa

allah rahmet eylesin.
keşke sözlük yönetimi fatihalarımız için bir resmini ve biygografisini adı ile birlikte paylaşsa bu merhum kardeşimizin.

genç bir kardeşimizin ölüm hadisesi gerçekleştiğine göre gelin iskender'in son üç arzusunu birlikte okuyalım :

büyük iskender'in son üç arzusu

ölümün eşiğinde, büyük iskender komutanlarını çağırıp son üç arzusunu iletmiş.
1] tabutu dönemin en iyi doktorlarınca taşınmalı.
2] elde ettiği tüm zenginliğini [altın, gümüş ve değerli taşlar] yol boyunca tabutu mezara gelene kadar serpiştirilmeli.
3] elleri, herkesin görebileceği şekilde tabutun dışına sarkmalı.
komutanlardan biri şaşkınlıkla bunun nedenini sormuş.
büyük iskender, açıklamış:
1] en ünlü doktorların taşımasını şu nedenle istiyorum: herkes bilsin ki, doktorlar ne kadar iyi olursa olsun, onlar bile ölümün karşısında çaresizdir.
2] yerlere sepeceğiniz değerlerim de gösterecektir ki: bu dünyada elde ettiğimiz zenginlik, bu dünyada kalır.
3] ellerim tabutun dışında kalsın ki, herkes bilsin: bizim için en değerli şey olan zamanımız tükenince, boş ellerle doğduğumuz gibi, boş ellerle de gideriz.

işte ölüm böyle birşey. allah tüm geçmişlerimize rahmet eylesin inşallah.

saip konukoglu

seç otobüslerinin kurucusu ve sahibi olup gaziantepspor ve gaziantep büyükşehir belediyespor kulübünün baskanlıklarını yaptı.
sanko holding yönetim kurlul başkanı abdülkadir konukoğlu nun da amcasıdır.
geçmişte restoran, akaryakıt istasyonu ve tekstil kollarında da firmalar yönetmiştir.
kendisiyle gaziantep büyükşehir belediye spor kulübü başkanlığında halef-selef olduğumuz ve yıllardır sevgi ve saygıya dayalı mükemmel bir ilişki ve arkadaşlığımız bulunan saip konukoğlu dost ve arkadaş canlısı olup özellikle hakem ve spor camiası tarafından çok sevilir ve yaşı nedeniyle saygı görür.

şoora

Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort