hamam öpücügü !
hamamın gendine has kültürü ve bir dizi kurallar manzumesi vardır.
eyle "rap" deyni hamama gedilmez.
hamamın günner önceden başlayan bir hazırlığı olur.
tabi bu garibim, ekmee muhtaç insannar için deel, halı vahdı yerinde olannar içindir.
yosam, fıharenin heç bir yerde o vahıd da gıymatı yohdu, böön de yoh kimin.
zengin avradlarının hamamda özel gullandıkları hizmeatkarları, natır'ı olurdu.
natır hanım hamama getmeden eve gelir, kil leenini alır, hamam öteberilerini alır hamama daşırdı.
evin avradı da "hanım hatın" kimi hamama geder, yıhanır, arınır, mis gibi kohulu burcaklı evine dönerdi.
o yıllarda natır kiralamak için zengin olmak gerekti.
biz fıhareler değil natır dudmak, kil leenimizi, küfte hamadanımızı gendimiz dilimiz dışarıya çıha çıha daşırdıh.
çocukluğumdan hatırladığım en gözel hamam hatıram, gış aylarında anam rahmatlığın soyup soyup bağa curunun başında pertuhol yedirmesiydi ve gızdığı naan beni hammam tasıynan gurna başında "babıyın sinine.." deyni köşe bucak guvalamasıydı...
ben gaçardım, rahmatlık guvalamahdan yorulmazdı.
bu guvalamaçlar esnasında ya rahmatlığın ayağı gayardı, ya da benim.
güççük uşağız allah gorur biz düşersek heç bişey olmazdı.
amma ya beni govalayın anam sabına basıp düşerse?
hele hele allah etmiye bi yerinde hafif morarma, gararma ve gızarıklık olursa
o zaman vay halıma,
vay halımaa...
yandığımın resmiydi.
hamamdan eve gedinceye gader kötü söz eşidir, gulağımın tözüne tözüne kötek yerdim, hanek eşidirdim.
aşam eve gelince de rahmatlik babam "lan eşşolueşşek sen ananı hamamın içinde ele güne niye carıs ediyn, hayvanolunhayvan" deyni ayrı bir zılgıt çekerdi.
niye, anam hamamdan gelmiş (!) ve sözde orada irezil olmuş...
aslında mesele
hamam öpücügü ben biliym, bilmezden geliym ya...
eve gedinçi anam biter, su sefer aaşama gadek hamamdan gelen anama kur yapan rahmatlıg babam başlardı.
hamama çok sıh gedilmezdi.
en azından bizler gedemezdik.
niyen ?
fahırdık.
yohsulduk.
hamamda bizim bütçemize göre epey bi bahalıydı.
babam bakkaldı ama, ekmeğ yeen gıymatlıydı.
o günnerde ekmeğ aslanın azındaydı.
kimsede para pul yoktu.
zenginin bile parası var, piyasede alacak mal yogdu.
zaten ezik temetos, uluk balcan, hımsımış balcan, yarısı olmıyan meyva, bayad ekmek, satılmayan solmuş hıyar kimin bakgal düveninde galmış horaf malları yemekten ailecek anamız ağlamıştı.
ezik, uluk mal yiyen fahır fıharanın künde künde, ya da haftada haftada hamama getmeye ne hakkı vardı.
soğuk ev eşşiği neremize yetmiy di?
hamamlar biz fahır fuharaya göre yeen bahalıydı.
garşıyahadahı böönkü merkez camısının yanı başındaki yıldız hamamı da, eyice bahalıydı bizler için.
biz uşaklarda bööklerimizden örğendiğimiz şekilde gendimizi aldatmak, hamamı unudmak için anamız bizi eşşiklikte çimdirirkene
evde var esiklik, hamama getmek esseklik deyni gendimizi gandırıp dururduk...
sevincimizden türküler söylerdik.
çimerken ahıllı durmazsakta, hamam tasıynan gafamıza gafamıza tas yirdik.
eğer mövmüm gışsa anamız bizi sarıp sarmalar, şefkadnen barğına basar ve tandır yorğanının altına sohardı.
şimdi hamamların sadece adı var.
belkilem hamamlara geden, belki de hamamların ne olduğunu bilen bile yok.
belki de hamamları birer tarihi eser sananlar çok.
yanı;
şimdi ne hamam galdı, ne hamamcı, ne külhan.
ne anam, ne babam.
oysa "ey hamamcı, hamamığa gözellerden kim gelir" deyni o yıllarda söylenen hoyratlarımız bilem vardı...
şimdik, türküsü galdı...
birde hamamın adı...