yıllardır hiçbir yerde görmediğim çocukluk anılarımda kalmış bir çekirdek türü. yine o zamanlarda "meysu" diye meyva suları vardı, paketinin şekli bu çekirdeğe benzerdi.
bu sözcük oldukça karışık bir durum arzetmektedir. kendilerini fazla esmer bulan antepliler için ağlık "beyazlık veren" anlamında "fondöten" (fond de teint) demektir. bazıları içinse "allık" sözcüğünün bozulmuş halidir.
"que sera sera" olarak tüm dünyada bilinen deyimin antepcesidir; ingilizce "whatever will be will be". ingilizce şarkısını doris day, ispanyolcasını jose feliciano söylemiştir.
daha çok domatesi bol yemeklerin tuzu ayarlanamadığı durumlarda kullanılan bu sözcüğün yerini tutan başka bir sözcüğe rastlamadım; ayrıca anteplilerden başka anlamını bilene de. ayrıca taze fasülye ve bezelye yemeği için bu sözcük mutlak surette lazımdır.
kenarın morluğu herhalde o yıllarda üretilen kitaplarda modaydı. o yıllarda basılmış yabancı kitaplarda bol bol rastlıyorum. ancak şunu söylemeden edemeyeceğim okumadığım çizgi karakter kalmadı galiba; teks, oktar, mister no, heidi, kızılmaske yukarıda sayılanlara ek olarak okuduklarımdan. ilkokul öğretmenimiz çizgi romanlarımızı bulunca alıp yırtardı, neymiş efendim hayal gücümüzü öldürüyormuş. öylesine uyanık bir çocuktum ki bir tanesini bile hocaya kaptırmadım, üstüne üstlük hayal gücüm ölmedi, zenginleşti. okumayı daha çok sevdim. şimdiki çocuklara bunları bile okutmak imkansız.
tok olduğunu söyleyen birinin ikram edilen küfteden dokuz topak yediği söylenir. sonuç olarak insan tok olsa bile yediğini sığdıracak biryerleri olduğu, teklifi geri çevirmemesi gerektiği kendisine bu şekilde hatırlatılır. güzel bir gelenektir.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.