1889-1970 yılları arasında yaşamış antep'i gaziantep yapan kahramanlardan aynı zamanda çanakkale gazisi, hayatı boyunca bir çok işler başarmış, müstesna bir gaziantepli. tüfek konusundaki tamir becerisinden dolayı tüfekçi lakabını almıştır, aynı zamanda antep savunması'nda ımalat-ı harbiye ustaları'ndan biridir. kendisine ait "yapamam deme, yapan senden üstün değildir." sözü, antep savunması sırasında güherçileden bomba yapmak olsun, ıngiliz makineli tüfeklerini osmanlı fişeklerine uygun hale getirmek olsun, nice zorlukları aşma gücünü kendinde nasıl bulduğunu anlatmaktadır.
tam hayat hikayesi için torunu şule sayın'ın yazdığı şu yazı okunmalıdır:
--------------------
" tüfekçi yusuf hayatı boyunca kelimenin tam anlamıyla müstesna işler başarmış gaziantepli saygıdeğer ?usta?larımızdan birisidir.
1889 yılında alaybey mahallesi sadıkoğlu sokakta doğmuştur. babası hacı abdullah annesi fatma hanımdır.
yörede, ?balta harbi? diye adlandırılan 1895 olayları onun hayatının belki de dönüm noktası olur. şöyle ki ;
o yıllarda gayri müslim çocukları sarıklarını soldan , müslüman çocukları ise sağdan sararlarmış. o gün küçük yusuf?u annesi dışarı çıkmak üzere hazırlamaktadır. tam sarığını sarmış bitirmiştir ki ,alaybey camisinin yakınında olan evlerine dışarıdan ?allahuekber? sesleri gelir. yusuf sesleri duyar duymaz çocukluğun verdiği merakla dışarı fırlar. bir de bakar ki cumhuriyet mektebinin oradan bir kalabalık allahuekber diyerek geliyor. vakit sabah vakti herkesin dükkanlarını açtığı bir saat. alaybey cami'nin tuvaleti o yıllar cadde üzerinde ,tuvaletin hemen öte yanında da bir ermeni evi var( daha sonra dr. kamil afat?ın muayehanesi olan ev ).ışte bu evin mahalleyi boydan boya gören balkonundan evin ermeni sakini elinde tüfek oturmuş gelen gidene ateş etmekte? ermeni yukardan ateş ediyor aşağıda adam ölüyor. halk cadde de birikmiş çaresizlik içinde vurulanları seyrediyor. karşılık verecek bir silah yok ki ateş edesin. derken kalabalıktan biri ?yazı ? köyünde adı namal olan biri var onda tüfek var diyor.?hele o tüfeği getirelim de bizde buna cevap verelim? diyorlar içlerinden birini görevlendiriyorlar. ağızdan dolmalı tüfeği olan bu adamı köyden alıp gelmek üç gün sürüyor. üç gün boyunca da bu ermeni balkonundan ateş edip adam vurmaya devam ediyor. bu arada da balkondan ateş eden ermenin ailesi de arkadan sürekli bir kol çevirmekte ,meğer onlarda mermi doldururlarmış. her neyse köyden getirilen tüfekli adam ,nişan alacağı yere mevzilendikten sonra kalabalığa geçin oradan diye bağırır . herkes geri çekilir. adam tüfeği sıkar tüfek patlamaz,sıkar patlamaz. o zamanlarda tüfeğin ateş alması için ,tüfeğin ?horoz ?una çakmak taşı konulurmuş. meğer adamın abasının altında koruyarak getirdiği o tek tüfeğinde çakmak taşı yolda gelirken düşmüş. yapacak bir şey yok adam geri köyüne döner.
tüfekçi yusuf ?un çocukluğunda yaşadığı bu olay onun tüm ilgisini teknik konulara vermesini sağlar. yaşıtları oyun oynarken ,o teknik iş kolunun sadece gayri müslimlerin tekelinde olduğu çarşıda ustaların ellerini izleyerek vaktini geçirir. sarışın, renkli gözlü, sevimli, zeki, bir gördüğünü asla bir daha unutmayan alımlı bir çocuktur. belki de bu yüzden maharetlerini müslüman çocuklara öğretmekten sakınan gayri müslim ustaların güvenini kazanır. onlardan çok şey öğrenir. türklerin taş yontmaktan, cülhalıktan ,bostancılıktan, yemenicilikten başka bir şey yapmadığı bir zamanda tüfekçi yusuf ilerde harp yıllarında son derece üstün maharetlerini göstereceği teknik konularda yeteneğini de kullanarak deyim yerindeyse neredeyse ?dehalaşır?.
-)çanakkale
yıl 1914? 1. dünya savaşı yılları ? tüfekçi yusuf genç bir delikanlıdır artık. çanakkale için seferberlik davulu çalındığında tüm yaşıtları gibi o da katılır bu çağrıya. anası torbasını hazırlar .gitmek için hazırdır. bir sabah o torbayı sırtına vurur .anasının elini öper ,ailesi ile helalleşir. bahçe kapısından çıkarken son bir kez daha ailesine bakar, anasıyla göz göze gelir . fatma hanım oğluyla bu son bakışma anında yavaş yavaş üzerinde durduğu merdiven basamağına oturur. bir eli merdivenin korkuluğunda başını korkuluğu tutmuş koluna yaslayarak sessiz bakışlarıyla oğluna tekrar güle güle der. tüfekçi yusuf?un çanakkalede gözlerini bir an kapadığında eviyle sevdikleriyle ilgili hatırladığı en son hatıradır bu an.
bir süre cephede savaşır. ayağından yaralanır. yıllar sonra ?bu kadar kanlı bir savaşta bir sürü genç öldü. sen hiç ölmekten korkmadın mı? ? diye soranlara ?korkmaya korkarsın da bir kere yanındaki arkadaşının vurulup öldüğünü görünceye kadar. ışte o ondan itibaren gözün hiçbir şeyi görmez olur.? der.
tüfekçi yusuf ?un çanakkale de keşfedilmesi uzun sürmez. cephe gerisinde çalışacak ustalar aranmaktadır. birçok genç başvurur ama çoğu maharetli bulunmayarak cepheye geri yollanır. tüfekçi yusuf'a arkadaşları çok ısrar eder sende başvur diye ama önemsemez çünkü o, gençliğin verdiği heyecanla cephe gerisinde pasif bir işte değil, cephede savaşmak istemektedir . sonunda kendi deyimi ile bir arkadaşı onu ?gammazlar ?.hemen zeytinburnu silah fabrikasına denenmek üzere gönderilir. burada fabrika müdürü bir şey bilip bilmediğini sınamak için imtihan eder. kristal bir sürahiye kapak yapmasını ister. netice de cam bir sürahiye metalden kapak yapıp,bunu da o cam sürahiye kırmadan çatlatmadan monte edebilmek her yiğidin harcı değildir. tüfekçi yusuf oradaki boş top mermi kovanlarından sürahiye zarif bir pirinç kapak yapar yapıştırıcı olmadığı içinde ufak bir vidayla metal kapağı cam sürahiye tutturmak için vidalar..sürahinin sapını tutan elin , başparmağıyla aşağı yukarı hareket eden yani açılıp kapanabilen bir kapaktır bu. ahmet bey isimli fabrika müdürü sürahi için kavanoz kapağı gibi sıradan bir kapak yapıp geleceğini sandığı bu gencin karşısına son derece zarif,hüner ve maharet isteyen bir ustalıkla çıkardığı işi görünce hiddetlenir. hızla ayağa kalkar ve tüfekçi yusuf?a okkalı bir tokat atar. tokat o kadar ağırdır ki tüfekçi yusuf?un gözlerinden ateş çıkar neredeyse. fabrika müdürü ahmet beyin hiddeti sonradan anlaşılır. fabrika ağzına kadar iş göremez silahlarla doludur. tamir edebilecek yeterli teknik eleman bulunamamaktadır. tüfekçi yusuf?un bu büyük yeteneğini daha önceden bildirmediğine sinirlenmiştir.
neticede tüfekçi yusuf alman uzmanların eli altında yetiştirilmek üzere atölyelere verilir. sıcak savaşı yaşamış biri olarak tüfekçi yusuf burada ;bütün teçhizat ,silah ve mühimmat ile bunların imalinden bakımından tamirine kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenir. boyu haddinden fazla uzun olan osmanlı süngülerini kısaltmak için izin ister. cephede uzun ve kalın olan bu süngüler yüzünden çok zayiat verildiğini söyler .sonunda verilen izinle bir miktar tüfeğin süngülerini kısaltır ve inceltir. bu tüfeklerin dağıltıldığı alayda o gün asker zayiatı neredeyse yarı yarıya azalır. bunun üzerine hemen tüm tüfeklerin süngüleri ?tüfekçi yusuf modeli? kısaltılıp inceltilir. birçok asker bu kullanılması son derece pratik ve hafif süngüler sayesinde ölümden kurtulur orada mustafa kemal ile birkaç kez görüşür. ışte çanakkale ?antep savunması ?için üstün bir deha ve yeteneği böylece yetiştirir. tüfekçi yusuf orada savaşın cepheyle bitmediğini, aslında insanların değil teknolojinin savaştığını öğrenir. derken bir gün fabrikaya bir alman general gelir askerler etrafına toplanır, herkes ayaktadır alman general harp bitti der ,kayıplarınız için üzülmeyiniz onlar altın harflerle yazıldı tarihe der. bu sözler üzerine alayda bir tek asker ayakta kalmaz ,herkes ; daha biz vardık ölecek, bize bir şey olmadan nasıl savaş biter diye hayatta kalmanın şehit olmamanın üzüntüsüyle yere çöker. çekilen ?vah!?lar fabrikayı inletir.
tüfekçi yusuf çanakkale?den terhis olur. selimiye kışlasında sevk için tren bekler. anadolu ya 2 ? 3 günde bir tren seferi yapılmaktadır. sevkıyat için tren beklerken birçok arkadaşı da gıdasızlıktan, bakımsızlıktan ,hastalıktan burada ölür. akşam birlikte memlekete dönüşte neler yapacağını, çoluğu çocuğunu, hangi cephede savaştığını sohbet ederek; yan yana uyuduğun arkadaşına sabah uyandırmak için dokunursun ki kaskatı kesilmiş ölmüş , sana sadece arabaya yüklenip tren garından memleketi yerine cenaze arabasıyla defin için gitmesini çaresiz seyretmek kalır. der tüfekçi yusuf hatıralarında?
tüfekçi yusuf ?un selimiye?den bindiği trenin son durağı pozantı?dır. oradan ötesine gitmek için yürümek zorunda dır. yol arkadaşlarıyla beraber yürümeye başlar. mevsim sonbahardır. biraz yürümeye kalmaz dururlar .önlerindeki yolu sel basmıştır. ıçlerinde yüzme bilen tek asker birecikli bir gençtir. herkesin üstündekilerini çıkarıp başlarının üstüne koymasını ve elele tutuşmasını söyler. öyle yaparlar. en başa birecikli genç geçer kendinden sonrakinin elini tutarak suyun içinde başlarını kaldırabildikleri kadar yukarıda tutarak karşıya geçerler. dönüş yolunda karşılaştıkları tek güçlük bu değildir. üzerlerinde askeri formaları ,düşman tarafından işgal edilmiş bir bölgede gündüz köylerde saklanarak , sadece gece yürümek zorunda kalırlar. 48. günün sonunda tüfekçi yusuf nihayet antep?e varır.
ayakları yürümekten yara içinde , anasını cepheye giderken kendisini uğurladığı gibi merdivenin basamağında oturmuş bir eli merdivenin korkuluğunda başını korkuluğu tutmuş koluna yaslanmış bir şekilde tıpkı bırakıp gittiğindeki haliyle göreceğinin hayali ile baba evinin bahçe kapısını araladığında donar kalır. baba ocağı tarumar olmuş,uğruna savaşmaya gittiği her şey yok olmuştur. çaresiz kız kardeşinin evine sığınır. zaten üzerinde asker formasıyla kız kardeşinin karşısına çıkacağını cephede eda ettiği bir namaz vaktinde görmüştür. meğer anasının yüreği baba vekili en büyük oğlunun çanakkale cephesine gitmesine dayanamamış tüfekçi yusuf?u cepheye uğurlarken çöktüğü o merdivenden bir daha kalkamamış. birkaç gün felçli yattıktan sonra hayata gözlerini yummuş. kaderin acı cilvesi ,birçok ana çanakkale? den bir daha dönmeyecek oğullarının şehitlik haberini alırken, çanakkale gazisi tüfekçi yusuf sağ salim memleketine döner ama , elini öpeceği ,sarılacağı anası artık yoktur. fatma hanım çoktan vefat etmiştir.
-)ayintap savunmasi
tüfekçi yusuf ayıntap?a geldiğinde şehir ıngilizlerin işgali altındadır. çanakkale gibi burada da ıngilizlerle karşılaşır. dün çanakkale?de savaşıp denize döktüğü ıngiliz?i gelip de ayıntap?ı işgal etmiş görünce tüfekçi yusuf dayanamaz yanındakilere :
* ?yahu ne çabuk da gelmişler. biz bunları daha dün çanakkale?de denize dökmedik mi ? bizden evvel yetişmişler.? der.
her şeye rağmen hayat devam etmektedir .tüfekçi yusuf çanakkale ?den dönmüş, evlilik çağında genç bir delikanlıdır. makbule hanım ile evlenir.
çok geçmez kuşatma şartları ağırlaşır. ıngilizler ayıntap'ı terk ederler. beraberlerinde ermeniler de gider. teknik iş kollarına gayri müslimler egemen olduğu için şehirde hani neredeyse bir tek tornavida bile kalmaz. gidenler her şeyi beraberlerinde götürürler. ıngilizler arkalarında sadece 4 tane mermisi olmayan su soğutmalı makineli tüfek bırakırlar. tüfekler depoya kaldırılır. gerçek silah anlamında koca şehir bir tek bu tüfeklere sahiptir ancak mermi yuvaları osmanlı fişeğinden küçük olan bu tüfeklerin orijinal fişekleri olmadığından çalışması imkansızdır.
özdemir bey?in gayretleriyle şimdiki büyük pasajın mütercim asım ?a bakan tarafında o zamanlar kara nazır?ın hanı olarak bilinen yerde ( kara nazır o zamanki ıran konsolosu ) silah ve mühimmat imalathanesi kurulur. o zamanlar adana?dan almanların bırakıp gittiği tezgah antep'e bu imalathaneye getirilerek kurulur. tüfekçi yusuf ?un zekası özdemir bey?in tecrübesi ile bu tezgah kısa sürede osmanlı fişeklerini üretebilecek hale getirilir. burası artık içinde kadın ve çocukların çalıştığı bir yandan sığınak diğer yandan da günde yaklaşık 7 sandık mermi üreten ,silah tamiri yapan gece gündüz aralıksız çalışıp çeteleri ikmal eden bir silah ve mühimmat merkezi olur.
peş peşe iki işgal geçirmiş bir yandan ekonomik bir yandan askeri ablukaya alınmış aç susuz antep?te tüfekçi yusuf ?un imkansızlıklar içinde başardığı dahiyane işleri burada satırlara dökmek ,uzun süreceğinden bu eşsiz kahramanı anılarından yola çıkarak tanımaya çalışalım:
-)tüfekçı yusuf ısmı nereden gelıyor ?
yukarıda daha önce bahsettiğimiz ıngiliz makineli tüfekleri heyet-i merkeziye'nin depolarında kilitli tutulmaktadır. bu tüfekler mahmut hocaya zimmetlidir. her çarpışmanın ardından mahmut hoca tüfekçi yusuf ?un yanına gelir bu tüfekleri osmanlı mermisine ?alıştırmasını ?( osmanlı mermisiyle çalışabilecek hale getirmesini ) ister. fakat tüfekler depoda zimmetlidir ,heyet-i merkeziye' den de bu iş için onay verilmez. sürekli reddedilir. sonunda bir gün bu tüfeklerden birini yusuf ustanın yanına getirirler. yusuf usta bu tüfeği ince bir işçilikle uğraşarak osmanlı fişeğiyle çalışacak hale getirir. ayrıca dört tanede bu makineli tüfek için mermi şeridi hazırlar. makineli tüfeğin hazır olduğu gün çınarlı baskını haber alınır. su soğutmalı ancak bir katırın taşıyabileceği kadar ağır bu makineli tüfeği yedek fişek ( 1000 mermi kadar ) şeritleriyle birlikte tek başına mahmut hoca omuzlar çınarlıya koşar. hani çanakkale?de seyit onbaşının tek başına kaldırdığı mermi hep söylenir ya o gün kısa boylu ,çelimsiz mahmut hocanın omuzladığı bu yükünde ağırlıkta ondan pek bir farkı yoktur.
mahmut hoca çınarlıya vardığında ki ,o zamanlar bostanlık bir arazi etraf gübre yığınları ile dolu ,bir gübre yığının arkasına gizlenir. vakit ikindidir. fransızlar çınarlı camisi'ni basıp orada sıkışmış 30 civarında çetemizi öldürecekler. mahmut hoca mevzilendiği gübre yığının arkasında makineli tüfeğin sehpasını kurup ağzına mermiyi verir uygun anı beklemeye koyulur. çatışmanın en yoğun olduğu anda tüfeği ateşler. düşman şaşırır, panikler o ana kadar hep modası geçmiş silahlarla yakın cephe savaşı yapan anteplilerde uzun menzilli bir silahın aniden ortaya çıkması onları korkutur. çınarlı baskınından sonra bir daha fransızlar yakın çatışmaya girmez.
makineli tüfek ıngilizlerden kalmıştı ancak yusuf usta tüfeği osmanlı fişeklerini atabilecek şekilde yeniledi. tüfek ?yıldırım?gibi çalıştı. yusuf ustanın ismi tüfeğe, tüfeğin sıfatı da yusuf ustaya verildi. ışte ?yıldırım yusuf ? yada nam-ı diğer ? tüfekçi yusuf ?ismi buradan gelir.
çınarlı başarısından sonra depodaki diğer tüfeklerde yusuf usta' ya aynı şekilde yenilemesi için heyet-i merkeziye? nin özel izniyle verilir. yenilenen bu tüfeklerin ilk atış talimleri kılıç ali' nin gözetiminde yapılır. tıkır tıkır hatasız işleyen yepyeni güçlü silahlara kavuşmanın heyecanıyla kılıç ali tüfekçi yusuf?a dönerek ??adam çok ama senin gibi bir ustayı bulamam;senin gibi bir usta bin adamda bir kere çıkar!? der.
o günden itibaren tüfekçi yusuf?un tüm ailesi, rahat çalışması için lohan köyünde kalması sağlanır.( can güvenliği için ).çevresindeki muhafızlar artırılır.
yusuf ustanın antep milis kuvvetlerine kazandırdığı bu tüfekler (özellikle de yıldırım taburu bu tüfekleri çok kullanmıştır.) en umulmadık anda mucizeler yaratmıştır. fransızların da dikkatini çeken bu tüfeklerden sona kalan iki tanesi nasıl bir teknoloji kullanıldığının araştırılması için fransızlar tarafından götürülmüştür. bu tüfeklerin muhtemelen louvre müzesi'nde olduğu düşünülmektedir.
o gün imkansızlıklar içinde yusuf ustanın gerçekleştirdiği teknik mucize ile, her türlü imkanın olduğu,icatların peş peşe yapıldığı, teknoloji beşiği avrupa?ya bile bu iki tüfekle örnek olmuşuz.
-)kinali kiz
ışgal zamanı tüfekçi yusuf ?un yanına bir gün azap osman isminde fakir bir adam gelir :
?bak tüfekçi yusuf ben bu ermeni ile, fransız ile olan mücadeleye katılmak istiyorum. ıyi bir avcıyım ama silahım yok, barutum yok, kurşunum yok! neyle savaşacağım? bana bir akıl ver." der .sessizlik olur azap osman tüfekçi yusuf?un gözlerindeki çaresiz bakışları görünce başka bir şey demeden çıkıp gider. o zaman da değil azap osman' da kimsede para, tüfek yok ki yardım edilebilsin..tüfekçi yusuf o günler için ?ıçim gitti ama elimden bir şey gelmedi.? der.
aradan biraz zaman geçer bir gün azap osman elinde bir tüfekle çıka gelir. tüfekçi yusuf şaşırır "osman ağa nereden buldun bu tüfeği? " diye sorar adam biraz sıkıntılı bir iç çeker ,yavaş yavaş anlatmaya başlar : "6 yaşında bir kızım vardı, elinden tuttum halep'e götürdüm. bir arap'ın evine 5 altın karşılığı evlatlık verdim. o beş altınla da bu tüfeği aldım. fakat mermi,barut için param kalmadı. söyle tüfekçi yusuf ben ne yapayım?"tüfekçi yusuf duyduklarına inanamaz ,gözleri bir anlığına kararır hiç bir şeyi göremez. sonradan hatıralarında bu fedakar baba için şöyle der : bir avuç vatan toprağı için canının canı biricik evladından vazgeçmişti..ya rabbim ! bu nasıl bir vatan sevgisiydi? orada bulunan tüm kurşun ve barutu verdim gitti, işgal bitinceye kadar bir daha gözükmedi. fransızla, ermenilerle çatışmış. bir ara yaralanmış uzunca bir süre ölüm döşeğinde yatmış, fakat öldürmeyen allah öldürmez, o da ölmemiş. "
# bu fedakar baba işgalden sonra birçok kez tüfekçi yusuf?un dükkanına gelmiş ve her seferinde büyük hürmet görmüştür.
...
osman ağa, ve o' nun isimsiz kızı gibi nice kahramanımızı unutmamak dileğiyle bu konuda tüfekçi yusuf ?un torunu şu anda bir ilköğretim kurumunda okul müdürü olan şule yıldırımdemir sayin tarafından yazılmış savaş müzesinde de sergilenen bir şiirle bu anıyı bitirelim.
kinali kiz
anamın kucağından aldın
tut elimi gidiyoruz dedin
nasıl sevindim baba?
daha dün anam
parmaklarımı tek tek öpüp
kına yakmıştı
kınalı ellerim ne güzeldi
sen görmedin
bir elinle beni tuttun
diğer elinle anamı savurdun
sahi ,anam niye çok ağladı baba?
ben yeni öğrendim yürümeyi
senin adımlarına yetişemem ki
ne olur biraz yavaşla
hem bak
ellerim kınalı baba
bütün evler arkamızda kaldı
belki ; aha şu tepeye çıkarsak
oradan görürüm, çökmeye yüz tutmuş evimizi
nasılda yoruldum
bilsem konuşmayı
sana dönelim diyeceğim
anamı özledim, acıktım?..
ama sen durmuyorsun ki baba
beni sırtına aldın
uyu kızım dedin
çok üşümüşüm
sen beni ısıttın baba
yüksek dağların ötesine geçtik
bir başka diyara geldik
beni öptün kokladın
geldik kızım dedin
ışte yeni evin burası
bir tüfek parası berdelin olsun
kızım antep?e kurban olsun
bıraktın ellerimi
kınalı ellerim ne güzeldi
sen görmedin baba
bilirim sevgini koydun gittin bana
fakirliği onuruna yediremedin
herkes çabalarken sen durup seyredemedin
anladım artık neden kınalı ellerim?
bir haksız savaşa kurban oldum amma
sen bir daha dönmedin baba?
koca başlı dağların ardında
bırak bir kızın olsun
gözyaşlarım
berdel ettiğin tüfeğe kurşun olsun
bu dünyada haksızlık son bulsun
benim adımı antepli yüreğine sorsun
baba hakkım sana helal olsun!
şule yildirimdemır sayin / 08.12.2006
-)karayilan
ışgal sırasında bir gün tüfekçi yusuf?a gizli bir mektup gelir. mektup karayılan'dandır. tüfekçi yusuf o günlerde ?eşkıya? olarak bilinen birinden mektup almaktan rahatsız olur. mektupta ?beni affederseniz dini bir için çarpışırım ? diye yazmaktadır. tüfekçi yusuf mektubu heyet-i merkeziye' ye ulaştırır. burada ;askeri var cephanesi var, erzağı var kabul edelim diye karar alınır .böylece karayılan antep savunması'na katılır.
tüfekçi yusuf ?un eşi makbule hanım daha işgalin ilk zamanlarında antep'tedir. ( tüfekçi yusuf başarılar kazanıp ünü artınca ailesi can güvenliği için lohan köyüne yollanmıştır.) o zamanlar hastane olarak kullanılan şıh camisi'nin hemen 100 metre ilerisinde ubeydullah sokakta oturmaktadırlar. gençliğin de verdiği merakla makbule hanım her gün tavan arasına çıkar oradaki pencereden tüfekçi yusuf ?un beraberinde çanakkale?den getirdiği 8x8 'lik dürbünle etraftaki muharebeleri seyreder. o zamanlar yüksek binalar hiç olmadığından evin görüş alanı her yere hakimdir. aynı zamanda ev hastaneye çok yakın olduğundan burası ateş hattı altında değildir. bir gün orta kuşluk denilen sabah ile öğle arası bir vakitte makbule hanım sarımsak tepede karayılan?ın fransızlar ile çarpışmasını izlemektedir. birden karayılanın siper aldığı yerden mor bir poşu havada daireler çizerek döne döne yükselir ve yere düşer. havaya savrulan bu poşu ,karayılanın poşusudur karayılan vurulmuştur. makbule hanım karayılanın son anlarına böyle tanıklık etmiştir. zaten bir süre sonra karayılan adamları tarafından bir süllümün üzerine yatırılmış yanında annesi kalabalık bir grupla hastane olarak kullanılan şıh camisi'ne getirilmiştir.
-) dr. mecıt barlas ve tibbı aletler
bin bir yoklukla savaşan antep'te üstüne üstlük bir de tıbbi malzeme sıkıntısı vardır. birçok yaralıyı ameliyat edecek bırakın ilacı gerekli aletlerde yoktur. dr. mecit barlas ,tüfekçi yusuf'tan aletlerin yapılması konusunda yardım ister. tüfekçi yusuf hayatında hiç görmediği bilmediği duymadığı tıbbi aletleri sadece dr. mecit barlasın bir kağıt üzerine resmettiği çizimlerden yola çıkarak üretir. ameliyat için gerekli pensleri,makasları yapar. strelizasyon için gerekli olan otoklav kazanı yapar. tüm bu tıbbi araç gereçleri ham madde yokluğu içinde akıl fikir durduracak malzemelerden neredeyse yoktan var eder .takma ayaklar yapar,bozulan ayakları tamir eder.
-) gazi mustafa kemal atatürk ve 200 lıra
mustafa kemal paşa?nın gaziantep?i ziyaretinde halk evinde verilen yemekte tüfekçi yusuf da bulunur. tüfekçi yusuf atatürk ile zaten çanakkale savaşı yıllarında bir iki kez görüşmüştür .o gün yemekte atatürk: ?efendiler antep?i çok harap ve bitap gördüm ankara?ya bir heyet gönderiniz , hükumet yardım etsin.? der. apaydın ahmet beyl ile tüfekçi yusuf ankara' ya gönderilecek heyet olarak görevlendirilirler. ankara?da 3 gün ısmet ınönü?nün evinde misafir edilirler. acem şahı'nın geleceği gün ; acem şahından önce atatürk antep heyeti'ni huzura kabul eder. antep'te halk evinde söylediği sözleri burada da tekrarlar: ?antep?i çok harap ve bitap gördüm,ne kadar istersiniz?? der. böyle bir soru ile hazırlıksız yakalanan heyete, orada bulunan antep milletvekili şahan hafız yardım eder. eliyle gizlice ?iki? işareti yapar. tüfekçi yusuf göz ucuyla gördüğü iki işaretinden ne istemesi gerektiğini hemen anlar ve ?paşam 200 lira yeter.? der. atatürk bu sözler üzerine hemen masasının çekmecesini açar ,bir çek defteri çıkartır, yazar ve imzalar. atatürk ?gidip türkiye ış bankasından alınız.? der.. heyet teşekkür ederek odadan çıkar. o zamanlar hayatlarında ilk defa gördükleri bu kağıt parçasını türkiye ış bankası'nda veznedara uzatırlar. bir yanında altın bir yanında banknotlar yığılmış, veznedar altın tartmakla meşguldür.( o zamanlar kağıt para yeni çıkmış altından daha kıymetlidir.) ışi bittikten sonra kendisine uzatılan çeki alır, şöyle bir bakar atatürk?ün imzasını görür görmez fişek gibi yerinden kalkar ayakta 3 kez o çeki öpüp başına koyar. çekte yazan meblağın karşılığı olan iki deste kağıt parayı tüfekçi yusuf?a uzatır. tüfekçi yusuf ve apaydın ahmet bey bankadan çıkıncaya kadar da bir daha yerine oturmaz. heyet antep?e gelince parayı antep?in ıslahı için harcamak üzere ilgililere verir. o 200 lira antep?in yeniden imarı için ankara?dan yapılan ilk destektir.
atatürk soyadı kanunundan sonra tüfekçi yusuf?a çanakkale?deki yıldırım taburunda çarpışmasından ve tamir ettiği tüfeklerin demir gibi dayanıklı olmasından dolayı yildirimdemır soyadını şahsen ve bizzat tevdi etmiştir. tüfekçi yusuf ılk t.b.m.m.?ne çağrılan delegeler arasındadır ancak çok genç yaşta olduğundan; istenen resmini yolladığı halde; yaşından dolayı büyüklerine duyduğu büyük hürmetten bu görevden affını istemiştir.
buna rağmen atatürk ile birçok görüşmelerde bulunmuştur. eşi makbule hanım gaziantep?in ilk diplomalı türk kadın kız meslek lisesi öğretmenidir. 1942 yılında haftada 3 gün antep nakışı üzerine dersler vermiştir. atölyesinde işlettiği antep işi örtüler latife hanıma; ısmet ınönü?nün kızına ve prenses margarette'a hediye edilmiştir.1985 yılında gaziantep belediyesi gaziantep?in en büyük bulvarına oy birliğiyle tüfekçi yusuf adını vermiştir. hasan süzer etnografya müzesi ve gaziantep savaş müzesi'nde tüfekçi yusuf adına kullandığı tezgah, imal ettiği tıbbi ve askeri aletlerin sergilendiği bir bölüm hazırlanmıştır. çanakkale savaşı zamanında fişek doldururken çekilen hareketli görüntüleri halen gösterilmektedir. kılıç ali tarafından ıstiklal madalyası alması için önerilen ilk yirmi yedi kişiden biridir. ıstiklal madalyası'nı almasına rağmen bu madalyayla birlikte bağlanan maaşı ?devletin ihtiyacı var.? diyerek kabul etmemiştir. ali, şükrü, nezihe, mustafa ve ahmet olmak üzere 5 evladı vardır. evlatlarından mustafa yıldırımdemir ve ahmet yıldırımdemir hayattadır.
1970 yılında hakkın rahmetine kavuşan bu büyük gazimizi bu yazı münasebetiyle yeniden yad eder,böyle örnek kişilerin aramızda ebediyen var olmasını yürekten dileriz. ruhu şad olsun. "
------------
*bu yazı yazıldıktan sonra tüfekçi yusuf'un hayatta kalan çocuklarından, sevgili dedem, mustafa yıldırımdemir 26 haziran 2009 tarihinde vefat etmiştir.
dedem mustafa yıldırımdemir' den dinlediğim, hangi koşullarda savaştığımızın değerinin bilinmesi açısından çok önemli bir hikayedir. gaziantep savaş müzesi'nde de "kızını evlatlık veren adam" başlığında bu olaya yer verilmiştir.
---------------
işgal zamanı tüfekçi yusuf ?un yanına bir gün azap osman isminde fakir bir adam gelir :
?bak tüfekçi yusuf ben bu ermeni ile, fransız ile olan mücadeleye katılmak istiyorum. iyi bir avcıyım ama silahım yok, barutum yok, kurşunum yok! neyle savaşacağım? bana bir akıl ver." der .sessizlik olur azap osman tüfekçi yusuf?un gözlerindeki çaresiz bakışları görünce başka bir şey demeden çıkıp gider. o zamanda değil azap osman' da kimsede para, tüfek yok ki yardım edilebilsin..tüfekçi yusuf o günler için ?içim gitti ama elimden bir şey gelmedi.? der.
aradan biraz zaman geçer bir gün azap osman elinde bir tüfekle çıka gelir. tüfekçi yusuf şaşırır "osman ağa nereden buldun bu tüfeği? " diye sorar adam biraz sıkıntılı bir iç çeker ,yavaş yavaş anlatmaya başlar : "6 yaşında bir kızım vardı, elinden tuttum halep'e götürdüm. bir arap'ın evine 5 altın karşılığı evlatlık verdim. o beş altınla da bu tüfeği aldım. fakat mermi,barut için param kalmadı. söyle tüfekçi yusuf ben ne yapayım?"tüfekçi yusuf duyduklarına inanamaz ,gözleri bir anlığına kararır hiç bir şeyi göremez. sonradan hatıralarında bu fedakar baba için şöyle der : bir avuç vatan toprağı için canının canı biricik evladından vazgeçmişti..ya rabbim ! bu nasıl bir vatan sevgisiydi? orada bulunan tüm kurşun ve barutu verdim gitti, işgal bitinceye kadar bir daha gözükmedi. fransızla, ermenilerle çatışmış. bir ara yaralanmış uzunca bir süre ölüm döşeğinde yatmış, fakat öldürmeyen allah öldürmez, o da ölmemiş. "
bu fedakar baba işgalden sonra birçok kez tüfekçi yusuf?un dükkanına gelmiş ve her seferinde büyük hürmet görmüştür.
...
osman ağa, ve o' nun isimsiz kızı gibi nice kahramanımızı unutmamak dileğiyle bu konuda tüfekçi yusuf ?un torunu şu anda bir ilköğretim kurumunda okul müdürü olan şule sayin tarafından yazılmış savaş müzesinde de sergilenen bir şiirle bu anıyı bitirelim.
kinali kiz
anamın kucağından aldın
tut elimi gidiyoruz dedin
nasıl sevindim baba?
daha dün anam
parmaklarımı tek tek öpüp
kına yakmıştı
kınalı ellerim ne güzeldi
sen görmedin
bir elinle beni tuttun
diğer elinle anamı savurdun
sahi ,anam niye çok ağladı baba?
ben yeni öğrendim yürümeyi
senin adımlarına yetişemem ki
ne olur biraz yavaşla
hem bak
ellerim kınalı baba
bütün evler arkamızda kaldı
belki ; aha şu tepeye çıkarsak
oradan görürüm, çökmeye yüz tutmuş evimizi
nasılda yoruldum
bilsem konuşmayı
sana dönelim diyeceğim
anamı özledim, acıktım?..
ama sen durmuyorsun ki baba
beni sırtına aldın
uyu kızım dedin
çok üşümüşüm
sen beni ısıttın baba
yüksek dağların ötesine geçtik
bir başka diyara geldik
beni öptün kokladın
geldik kızım dedin
işte yeni evin burası
bir tüfek parası berdelin olsun
kızım antep?e kurban olsun
bıraktın ellerimi
kınalı ellerim ne güzeldi
sen görmedin baba
bilirim sevgini koydun gittin bana
fakirliği onuruna yediremedin
herkes çabalarken sen durup seyredemedin
anladım artık neden kınalı ellerim?
bir haksız savaşa kurban oldum amma
sen bir daha dönmedin baba?
koca başlı dağların ardında
bırak bir kızın olsun
gözyaşlarım
berdel ettiğin tüfeğe kurşun olsun
bu dünyada haksızlık son bulsun
benim adımı antepli yüreğine sorsun
baba hakkım sana helal olsun!
şule yildirimdemir sayin / 08.12.2006