gaziantepliler tarafından küfüre maruz kalan ilk taş sanıyorum. özellikle şahinney belediyesi tarafından gaziantep'in her tarafında kullanılmasına özen gösterilen dayanıksız yer döşeme malzemesi *
özellikle eski model arabalarda "tek rakibim thy", "yaklaşma toz olursun, geçme pişman olursun" tarzı yazılar.
ben bu yazılar değil de bu yazıları yazan güruh üzerinde durmak istiyorum. yani bu yazıları gördüğümüz arabalar gerçekten şahin, kartal vs. gibi eski model arabalardır. yani çok kötü olmadığı sürece her araba tarafından geçilebilecek arabalar. bence bu durumun üç sebebi olabilir.
1. grçekten arabasına çok iyi bakmış bir vatandaşın kendine acayip özgüveni vardır.
2. arabasının ne olduğunu bilip millet dalga geçmeden ben geçeyim de rezil olmayayım diyen vardır
3. arabasının kötü olmasını kompleks yapıp bunu örtmeye çalışan vardır (ki bu en fenası)
efendim bu u çekme meselesinin antepliler dışında anlaşılmadığına inanmaktayım. şöyle ki :
okulumda başka memleketlerden gelmiş *dört ya da beş arkadaşımla yürürken bir kız güruhuyla karşılaşırız. kızlara çarpmamak için bendeniz arkadaşlara dönerim ve hadi beyler üç deyince u çekiyoruz derim. ben 1... 2... 3... deyip dönerken arkadaşlarım hep bir ağızdan "uuuuuuu..." yaparlar. onlar rezil ben kepaze kızlar ise gülmekten bir hal olur.
genelde toprakla oynardık. oradan bir tarımcılık ruhu vardır bende. bir de topraktan mezar yapmayı çok severdim. sonra bunu gören teyzeler bana psikopat muamelesi yapıp "yavrum daha güzel şeyler yapsana" derlerdi.
genelde haklı olduğunu iddia eden ve olayda sinirlerine hakim olamayan kişiler tarafından kullanılır. yanlış anlaşılmasın bu kişiler aynı zamanda kavga sevmez insan oldukları için söyledikleri şeylerde çok ısrar etmezler. çoğu zaman bu kişilerin dediği çıkar ve mor bir renk alınır.
güzel antebimin en sevdiğim deyimlerinden bir tanesi daha. yani bok a özel bir ilgim olduğundan değil bir insanın burnunun bir karış havada olmasını bu kadar güzel anlattığından.
efendim bu nadide deyimimizde anlatmak istenen husus şudur :
şimdi bir insan dışarıda çok gezerse itlerle karşılaşabilir. ancak itlerle karşılaşması sonucu it uyuz kendisi yavuz olursa bu adam itden bile etkilenmez. yani gezmeye devam eder. bir anlamda da it den daha beter bir gezgin olur.*
siz gerçekten şivenizle konuşurken yanınızda başka şehirlerden gelen arkadaşlarınızın anteplice konuşmaya çalışmaları sonucu içine girilebilecek aktivite. bir de bu arkadaşlardan istanbullu olanlar varsa tadından yenmez.
yc : sizin babanız nerede çalışıyor?
x : direkçi pazarını biliyor musun ?
yc : hayır (denilir ve 2 gün önce antebe gelmiş adam tarafından 17 senelik antepliye direkçi pazarı tarif edilir)*
gaziantep'in her tarafında gazi şehrimizin altın çocuğuna sahip çıkalım denilerek destek olunması istenilen zat. gerçekten işe yaramış ki zat-ı muhterem yarışmada birinci oldu. her ne kadar belediye'nin star tv nin canlı yayınına bağlanmaktan daha önemli işleri olduğunu düşünsemde bu konuda beni haksız çıkaran belediye başkanlarımıza can-ı gönülden teşekkür ediyorum. demek ki en önemli işleri oymuş.
düğürcülüğe gittiğiniz kıza takıyorsunuz; ne kadar helal, ne kadar haram süt emmiş gösteriyor. böylece helal süt emmiş kızları kolayca ayırt edebiliyorsunuz.
ayrıca ilk 10 dakika içinde arayan müşterilerimize; hayatının hangi döneminde helal, hangi döneminde haram süt emdiğini gösteren cihaz hediye!!!
+şindi höseyin usta, varlıg var mıdır yog mudur aam?
- ney, var mıdır yog mudur?
+varlık deym aam, misal şoo elindeki balcan kebabı, aslında o yog amma saa varmış kimi geliy bence...
-tama bizim avrat yaptı yoorum, aaşama gadek uraştı gadın, sen şindi yok deyn, aha elimde duruy...
+elingdeki balcan kebabının fikri assında... yanı balcan kebabı deel... balcan kebabı dey bişey yog...
-nası balcan kebabı deel? ne deyn yanı bizim avrat balcan kebabı yapamey mı? sening avrad yapınca varoluy bizim avrat yapınca yog mu oluy...
+höseyin usta senden de heç felsefe gonuşulmuy yav...
-yeri aam yeri, daa balcan kebabının fikrini yiycim ben, töbesdafurullah...
güzel şehrimizin en büyük problemi eğitim sanırım. yani kahramanlıklarıyla göz dolduran, yemekleriyle tüm dünyaya ün salmış ve kendine has bir dili bile olan gazi şehrimiz maalesef eğitim konusunda çok gerilerde.
gaziantep'teki öğrencilik hayatımın 13. yılını yaşadığım şu günlerde bu sorunun neden kaynaklandığıyla ilgili bir şeyler geldi aklıma. eminim daha fazla nedeni vardır ama ben kendimce olanları yazayım.
birincisi ve en önemlisi maalesef eğitim bilinci gelişmemiş ve çocuklarına güvenmeyen ebeveynlerin olması. eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen ya da sadece meslek edinmek için bir gereklilik olduğunu düşünen insan çok fazla. ve bu insanlar çocuklarına eğitim konusunda gerekli desteği vermekten çekiniyorlar. kısaca bir güvensizlik söz konusu. yani "sen yaparsın, sen başarırsın, her sonuçta biz senin arkandayız yeter ki eğitimine devam et" yerine "sen zaten yapamayacaksın, bari elinde bir mesleği olsun" mantığıyla çocukların küçük yaşta iş hayatına atılmasını bekliyorlar. zorunluluktan dolayı küçük yaşta iş hayatına atılmak zorunda olanlar da oluyor tabi ki onları ayrı tutuyorum.
ikincisi de sanayisi gelişmiş bir şehir olmamız. aslında bir şehir için avantaj olan bu durum eğitimimiz için bir dezavantaj oluşturuyor. iş olanaklarının nispeten fazla olması ve usta-çırak mantığının oturmuş olması, eğitimden çok usta-çırak ilişkisine dayalı meslek edinmeyi kolaylaştırıyor . bu da öğrencilerin daha çocuk yaşta iş hayatına atılmasına ve eğitim seviyemizin düşmesine neden oluyor.
insanlar eğitim konusunda bilinçlendikçe ve çocuklarına güvendikçe şehrimizin bu konuda kendisine yakışır bir noktada olacağına eminim.
iletişim sorunu olan bir medya grubu.
şöyle ki bu adamlar bu seneki öss den sonra il birincisi diye 2007'nin birincisi olan bir arkadaşın ismini açıkladılar sitelerinde. hatta bu kişinin bulunduğu dersane müdürünün de açıklamarına yer vermişler. şimdi bu dersanenin ve bağlı bulunduğu kuruluşların pek bir sevgili dostu oldukları için böyle bir habere imza attıkları aklıma geldi şahsen. belki de benim içim fesat bilemiyorum. yalnız ben bu adamlara bir mail attım ve haberin içeriğinin 2007 yılına ait olduğunu söyledim. ve bekledim ki maili aldıktan bir kaç saat sonra haber düzelir bir de özür dilerler. ama gelin görün ki ne haberde bir değişiklik ne de benim yazdığım maile bir cevap veren olmadı.
bir de geçen denk geldim. adnan oktar denen adamı çıkartıp bol bol bilgi alıyorlardı. program sunucusu da sürekli "hocam" deyip duruyordu bu adama. hadi anlıyorum bilimsellikten ve araştırmacılıktan uzaksınız ama elinizin altında internette mi yok? bir girin bakın bu adam kimdir nedir diye...
ne diyelim böyle bir grubun gaziantep'in en büyük medya kuruluşu olması da bizim utancımız herhalde...