9 temmuz taksim zirvesi
hele bir buluşak da, boğaz manzaralı olmasa da razıyım.
antep evi
eyüpoğlu mahallesi kastelbaşı çıkmazı'ndaki matbaacı hösnü bey'in evinde 8 sene oturduk. hayatımda ilk hatırladığım ev, o evdi. eski bir ermeni eviydi. odaların içi yerden tavana kadar nacardı. kocaman bir hayadı vardı.
şimdi yıkmışlar kastelbaşı'nı... iki sene evvel antep'e geldiğimde görünce içim sızladı. çocukluğumun anıları da o yıkıntıların arasında kaybolup gitti.
kırkayak kahvesi
liseyi yeni bitirdiğimizde hoşkin oynamayı öğrenip de, öğlenden akşama kadar oturduğumuz mekân. bozgurt mıstafa, erkabakçı maamedali, alirıza, maamet çeliktürk, abdiciğim ve ben. sanki kırkayak kaavesine gitmezsek o gün mesai yapmamış gibi oluyorduk. hey gidi günler hey!..
kolonyaci ismet
çok iyi adamdı.
büyük pasajın o kapısı, en kalabalık kapıydı. niye? çünkü orada kolonyacı ismet'in dükkanı vardı.
cevizli kitabevi
12 eylülden önceki yıllar...
ortaokulda öğrenciyim. bir gün cevizli'ye kitap almaya gittim. üst katta belki bir saat geçirdikten sonra iki roman alıp aşağı indim, kasaya gittim. kitapları uzattım, parayı verdim. (sanırım yaşar cevizli'ydi.) paramın üstünü verdi, dışarı çıktım. eve doğru heyecanla yürürken paranın artanına baktım ki, kasadaki adam benden iki kitabın değil, bir kitabın parasını almış. geri gidip de, "yav ammi, sen benden parayı eksik almışsın" diyemedim. tek kitap parasına iki tane almıştım. 13-14 yaşındaki bir çocuk için büyük para.
aradan yıllar geçti, halen içimde yaradır. şimdi bile "keşke gidip de diğer kitabın parasını da verseydim" diye düşünürüm. keşke dönüp parayı verseydim...
çok ayıp ettiğimin farkındayım... antep'e her geldiğimde giderim cevizli'nin önüne, vitrininde artık azalmış bulunan kitapları seyrederim de, içeri girip "hakkınızı helal edin, ben çocukken böyle yaptım" diyemem. utanırım...
trt antep
trt antep, reyting rekorları kıran bir kanal olur.
kabaltı
keçecimamet kardeşim, çünkü kabaltı gibi unsurlar bizim mimarimize aittir. bize ait olan da kötüdür (!). bu sebepten çağdaş çok bilmiş mimarlar yüzünü batı'ya dönmüştür, doğu'dan gelen herşey onlar için kakadır.
sadece kabaltı mı, modern şehirlere uzaktan bakın, buz gibi soğuk gelir insana.
halbuki türk-islam mimarisine uygun yapılmış şehirler ise sıcaktır, sevecendir, insanı sarıp sarmalar.
batı mimarisi köşelidir, doğu mimarisi ovaldir. tıpkı insanlarının beyinleri gibi... köşeli, soğuk, karanlık ruhlu batılılar bu nedenle bizi sevmezler.
tel mahmil
buzdolabının olmadığı zamanlarda kullanılan dolap.
bayramdan bir gün önce annemin yaptığı sütlü, sahanlarda teldolaba dizilirdi. karşısına geçer seyrederdik. bayram olsa da bize de bir sütlü saheni verilse, diye...
çakma antep lahmacunu
ben de bi keresinde bi lokantacıyı neredeyse dövecektim. herif bi de utanmadan yaptığının antep lahmacunu olduğunu iddia ediyordu.
gaziantepli ünlüler
mıtırıp mahallesinin çocuğu kenan doğulu'dan utanıyorum. adını bile etmeye değmez.
öte yandan halil ergün antepli filan değil, izniklidir. onu nerden antepli ettiniz yaav?
polat alemdar'ın da elazığlı olduğunu bilmeyen yok. onu bile antepli etmişik...
peçiç
antepli avukat ayşegül kaya bu konuda bir de kitap yazmış. bende 2 tane var. :)
çocukluğumda annem ve babamın oynadığını hatırlıyorum.
istanbul kokan antepliler
tam 27 sene oldu istanbul'a geleli amma hiç bir şey değişmedi. istanbul'da yaşıyor olabilirim fakat ölünceye kadar antepliyim.
ve bu konuda "ahizade"nin söylediklerinin altına imzamı atarım.
saygılar.
antepte batil inanislar
gece vakti saç taranmaz. taranırsa uzun seyahate çıkılacağına inanılır.
ben lisedeyken bazen gece saçımı tarardım da, annem bana çok kızardı. gurbete gideceksin, diyerek bana öfkelenirdi. annem şimdi, yıllardır aynı sözü tekrarlar durur: sen gece saçını çok taradın, onun için yıllardır gurbettesin...
antepten uzakken en çok özlediklerim
mahalle düğünleri
sokakta çocukların oyun oynaması
düğeme çevirmek
gülle oynayan çocukları seyretmek
yah çağırmak
eski mahallelerinde dolaşmak
katmer yemek
reyhan sokaktaki mamet ustanın çiğköftesi
taze antepfıstığı satılan seyyar arabalar
nakıp sinemasında karate filmi seyretmek
memetpaşa camisinde adil hocanın (allah rahmet eylesin) hutbesini dinlemek
büyük pasajın koridorlarında dolaşmak
özledim be abi, bunları çok özledim
antep pendiri
reflü hastası oluncaya kadar her sabah zevkle ve tadını çıkararak yediğim peynir.
midemden rahatsızlandıktan sonra, önce ilacı yutup, sonra yemeğe çalışıyorum. hastalanmadan önce yiyebildiğiniz kadar yiyin arkadaşlar.
sokranmak
surat sallandırmak anlamında öztürkçe bir fiil.
hocalara takılan lakaplar
m. rüştü uzel endüstri meslek lisesinde bir matematik öğretmenimiz vardı, lakabı "falkonetti ismet" idi.
falkonetti, o zamanlar "zengin ve yoksul" dizisinin kötü adamıydı :)
ahizade
istanbul'daki eşkiliufaksözlük iftarının yerini bi zahmet bize de bildirir misiniz?
mambo
mambo'nun saabinin ismini hatırlıyamadım yaav :(. halbuki, bir iki kere içeri girip de, "abi, filancanın kaseti çıktı mı" diye de sormuştum. dabanca arkadaşımızın dediği gibi, içerinin dekoru gözalıcıydı.
gapalı sipor salonundan dönerken, hep mambo'nun vitrinindegi kasetleri seyreder, yeni bi müzik kaseti çıkmış mı diye bagardıg.
antep pasajlari
biz ilkokul ve ortaokuldayken büyük pasajın koridorlarında "kovalamaca" oynardık. şimdiki çocukların evden çıktıklarını hiç zannetmiyorum.
hayatımda bir mikroskobu ilk defa büyük pasajdaki bir dükkânın vitrininde görmüştüm de, yıllarca hayalimi o mikroskop süslemişti. hey gidi günler heyyy!