--- aam bu fulbort muymuş neymiş, hee o çeşit otele gettik, eşşek yüküynen para ödedik. aslan kimi bi hafde aç galdık gtümüze baharak geri gedik. yanı malımızdan malamat olduk.
aileye gelin olarak gelen kişiye söylendiğini biliyorum. bu bağlamda "yenge" oluyor. ama bu insanlar yaşlansalar bile "gelin"likleri gitmez hep "gelinbacı" kalırlar.
el aleme karşı; yabancılara karşı küçük düşmemek için birilerini olması gerektiği görünüme kavuşturmak veya ihityacı olmayan birşeyi "onnarıng yok" denmesin diye evinde bulundurmak/satın almak.
--- mısdafa ammi yeen fıhare, düvüne geliyken ona el göre bi tahım aldık, eyle geldi.
++ beiyg mısadafa ammiy niye çaarmamışlar düvüne?
--- mısdafa ammi fihare ya, fiharenin de yüzü sook olur ya, ondan çaarmamışlar. şindi el göre asbap almalılar, dıraş ettirmeliler. kim verici bunnarıng parasını? çaarma gurtul.
ingilizce'ye birinci dünya savaşında girmiş bir sözcüktür, "siper giysisi" anlamına gelir. birinci dünya savaşı tarihe "siper" savaşları olarak geçmiştir. "trench" (trenç) siper demektir. "coat" (kot) giyisi; "trenchcoat" fransızca'da aynı sözcüktür tek farkı iki kelime olarak yazılır. düşmanlarımızdan hatıra kalmış olma olasılığı yüksek görünmektedir. o döneme ait kış fotograflarındaki askerlerin kıyafetlerine bakılırsa, uzun kalın palto olduğu anlaşılır. benzer bir sözcük alaburus "à la brosse": fırçaya yakın demek olup, kısa kesilmiş saçı tarif için kullanılır.
* eşşeeni skmiş ermeni suratlı: mahkeme duvarı gibi suratı olanlar için kullanılır ingilizce "gloomy visaged funeral director" veya "vinegar faced".
** eşşeen skine gonmuş kelebek kimi
çok cafcaflı, alakasız renkleri bir arada giyinmiş kimseyi tarif eder. bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. izmir'den aliağa'ya doğru giderken bir motorsikletli bizi tehlikeli şekilde solladı. adamın üzerinde o zamanın modası (1990-92 civarı) rengarenk bir gömlek hızının etkisiyle rüzgarda parpazlamakta. babam sinirle yukarıdaki benzetmeyi yapmıştı.
osturmak doğal bir ihtiyaçtır, bundan dolayı insan kınanmaz gibi bişi ama çoğunlukla henüz gazını kontrol edemeyen çocukları savunmak için anneler terafından kullanılır.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.