yaw bu fıransız golonyağı "rêve d'or", "revdor" deye ohunur, "revidor" deyenler tarafımdan duyulmuştur. eh "d" harfini de "n" yaparsak bu isme ulaşırık. "altın rüyası" anlamına gelir , irengi de 24 ayer altın kimidir. ammaa benim antep imalatı parfim hakgında heç fikrim yok.
dünya metan gazı salınımı (=emisyonu) açısından tehlikeli günler yaşardı. bööle süper bir yemee herkes tüketmek isteyince garneye bağlanması zorunlu olurdu, zira patlama tehlikesi zuhur ederdi.
çift: yine antep yüklemiyle duyanları şaşırtan bir sözcük, cımbız veya cımbız büyüklüğünde genelede saatçi ve elektronikçilerin kullandığı maşaya verilen ad. maşa denince kömür maşası anlaşılır, çift denince elektronkçilerin veya saatçilerin kullandığı maşa anlaşılır.
pıt: özel olarak tasarlanmış keskin olmayan, bir yüzeye sürtüldüğünde çizmeyen bıçak ve etamin işlemek için kullanılan iğnenin ucunu tarif etmek için kullanılan sözcük. kullanılmaktan dolayı ucu aşınmış kolay batmayan iğneler de "pıtlaşmış" innedir. etamin innesi pıt iğnedir. ayrıca saatçiler oturtma kapak saatleri açmak için pıt bıçak kullanırlar. (bkz: çift)
şimdilerde bu işin nasıl yürürtüldüğü hakkında fazla bir firim yok ama benim çocukluğumda antebin fakir semtlerinde fıstık depoları olurdu. bu depolar çuvallarla fıstıkları kadınlara verir, onlar da ücret mukabili bu fıstıkları çıtlatırlardı. bu aslında zor bir iştir. fıstık kurudur ve çok dengeli vurulması gerekir. fazlası fıstığı kırar iç haline getirir, azı da çıtlatmaya yetmez. bu sebepten yavaş ve dengeli olmalıdır. yolda pek dikkatli yürüyen, çıt kırıldımlara "yeriyken fısdık gırıy" tanımı gelişmişdir. lüzumsuz yere çok yavaş ve dikkatli iş yapanlara da "fısdık gırmaa" denir. (bkz: gıllamak)
"adamdan eşşek olmasaydı eşşek bin guruşa çıhardı": enayi / kullanılacak insanlar olmasaydı onların yapacağı iş eşeklere yükleneceği için eşşeğin talebi yüksek arzı az olacağından fiyatının yükseleceğini anlatan süper ekonomi bilimi ve serbest piyasa prensibi kokan antep ata sözünün konsantre hali.
kil satan kimse. en son eşeğiyle kil satan bir amcayı cumhuriyet mahallesinde görmüştüm.
kesin olmamakla beraber "kilci eşşee" diye bir deyimi hatırlar gibiyim.
bu toprak çeşidini saç bakımı için kullanan tek millet herhalde anteplilerdi ama ne yazık ki şu günlerde şampuanın içine koyup satma fikrini yine başkaları akıl etti.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.