eringeçler için bol kullanılan bir söz öbeği, zayıflmak.
--- acı aşşa in de mahmilden bi gaşık bekmez al da gel.
++ anneee yaa, ders çalışıyym yaa...
--- hee ders çalışıyng yaa, eting erir aşşa inerseng, allah alaaaa
ütük olmak: soğuk zamanlarda sobaya yakın oturmanın insan algılaması üzerinde oluşturduğu algılama yanılgısının antep tabiri ile anlatılmış şekli. sobanın yakınında yüsek ısıya alışan vücudun normal sıcaklıkla soğuk sinyali vermesi durumu.
misafir gidilen evde hiçbirşeye dokumadan, orayı burayı kurcalamadan, gürültü patırtı yapmadan duran çocukları tarif eden söz öbeği
--- eee çocuklar nettiler bağevinde?
++ sıhısı eyi verildee için terbiyeli meymın kimi oturdular, heç bişeyi ellemedikleri deel bahçiye bile çıhıp oynamadılar.
şimdi bu başlık benim çocukluk anılarımı depreştirdi. ilkokula giderken ders esnasında ayağa kalkmanın tek çaresi galem açacaanan zibil gabının başına gedip galem açmak lazımdı. bazen hoca dalarsa bir iki arkadaş daha gelir zibil gabının başında konuşuruduk. hoca farkedince "geçing lan yereeze" derdi.
eskiden düşük kaliteli mekanik saatleri tanımlamak için kullanılan terim. artık guvartız ve elektronik saatler mekanik saatlerin yerini alınca bu terim de saatlerle birlikte yok oldu.
--- aboo, yaw bu saatler yeen gözel duruy haa.
++ dayı sen yabancı deelsing, telmaşa onnar, saa yaramaz.
büyük olasılıkla farsça şeş (=altı) sayısını şaşkınlıkla beş olarak görülmesi durumundan türetilmiş, şeşi beş görmek, şaşı beş görmek ve kısaltması olarak şeşbeş, bazı durumlarda birinin şaşı olduğunu dolaylı yoldan söylemek, bazen de aşağılamak için kullanılan antep sözcüğüdür. farsça "şeş" ile türkçe "şaşı" veya "saş" sözcüklerinin ses dizimi karışımı olduğundan kelimenin türetilme aşamasını takip etmek biraz zor görünüyor.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.