thesecaat

Durum: 1238 - 0 - 0 - 0 - 14.03.2016 08:22

Puan: 11363 -

19 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Admin.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 62

birinin antepli olduğu nasıl anlaşılır

alatirik meendisiyse, doğrultma devresine yanlışlıkla doğrultmaç devresi diyebilir ve o dakkada antepli olduğu anlaşılır.

(bkz: govalamaç)

mahmil cucuu

4. nesil lormal halfedir. ammi halfe olma yolunda sağlam adımlarla ilerlemektedir.

mahmil cucuu

70li senelerde, istanbul'da, babamnan arhadaşlarının aglına bi muziplik gelmiş. girmişler ezanenin birine, gayet ciddi bi şekilde:

bizimkiler: iyi günler. mahmil cücüü ilacı var mı acaba?
eczacı: pardon, anlıyamadım efenim
bizimkiler: mahmil cücüü, mahmil cücüü
eczacı: kusura bakmayın efenim, yok maalesef

sora bunlar dışarı çıkmışlar, gül gül ahılları getmiş herifin surat ifadesine...

assa enmek

gaziler caddesi, arasa, mütercim asım, inönü caddesi taraflarına gitmek anlamına gelir. başka bir ifadeyle "çarşıya inmek"tir. antepde, evde çıkan her problem, aşşa enilip halledilir:

+ gomando çalışmey hele oğlum gel bag
- (dener, dener, iki dene de silleler) yogæam çalışmey. yarin aşşa eniym de alıym bi dene.


+ (yolda karşılaşılır)ooov rafıım nediyn yav, nere gediyn?*
- yav bizim nasyonalin pıçaa körelmiş. anam ikide bir "get acı navar şoonu bileğlet" dey. bileğletmiye aşşa eniym

+(hırka, ceket vb. bişey dikilmiştir) gız elee saalık, ne datlı olmuş. kime digding?*
- bizim atiyenin gızına digdim. daa aşşa enip çıtçıt bastırmalıym daa

(bkz: antepteki updown downtown kavramı)

yukari carsi

mæazalarıng gazi muhtarpaşa bulvarı etrafında yoğunlaşması ve son olarag da sanko park'tan dolayı buralar "yukarı çarşı" ismini almıştır. yoharısı varsa, aşşaası da olmalıdır; gaziler caddesi ve mütercim asım caddesi taraflarına da aşşa çarşı deniy artı.

(bkz: aşşa enmek)
(bkz: antepteki updown downtown kavramı)

antepteki uptown downtown kavrami

æam antep'de çarşı tarafı, yanı arasa, şereküstü, maarif tarafına aşşa denir. gavaglık, deermiçem, başgaragol da yoharı'dır. yanı şehrin doğusu aşşa, batısı da yoharı oluy. yanı bu yavurlardahı uptown-downtown olayına benzey.

bu işin bence 2 nedeni var.

uptown şehrin nispeten yeni ve güzel taraflarına denir; downtown da eski ve karmaşık taraflarına. 1800lerde antebi, anadolunun misyonerlik merkezi yapan amarıhanlardan galmışdır beki bu hanekler. yanı şeyle bagdıınız kimi, aşşa olarak adlandırılan yerler haygaten de şehrin eski yerleri. ötee taraflar da, şehrin 1800lerin ortasında batıya doğru ilerlemesiyle oluşan birimler.

æam ötee nedense, allebenin ahış yönü. diggat eddeez mi bilmeym, alleben batıdan doğuya æhar. o yüzden şehrin batısına yoharı, doğusuna da aşşa denmiş olabilir. buna bağlı olarak, şehrin batısının rakımı, doğusuna oranla daha yüksektir; yanı daa yohardadır. bahıng, mesela, mısır'ın guzeyi yoharı mısır, güneyi de aşşa mısırdır. nil nehrinin ahış yönüne göre belirlenig. beki bizde de aynisi olugdur.

antep sarkicilarindaki ibrahim tatlises ozentiligi

şoo son 10 senedir nağder şarhıcı çıgdıysa aleyı adet edinig bunu. ibrağim datlıses'ing şööretining üstünden pirim yapmıya çalışıylar gendi gafalarınca. genleri görenler belleyler sahı urfıynan antep ayni. bi æ demeleri var yoorum bunların, sahı temetosu æazlarına depmiş kimi aazları açıg æ deyken. bi k demeleri var, sahı hırtlag gasları felc olug.

gene bu son zamanlarda, turistler tatmin olsun dey arasada poşu satıylar fılan ya. hatta bu bazı gafelerde fılan mırra yapıylar taman. bu işin de onlardan farkı yok æam.

(bkz: gara yerin dibi)

anteplinin bir şey söylerken minimum 3 kez tekrarlaması

anteplinin garşısındahına gerizekalı maamelesi yapmey garegder edindeendendir. mesela:

+yav saa eti dolaba go dedim dolaba dolaba, buzlaa deel dolabaa!

+onu elleme elleme, onu elleme deym saa 100 bing daafa, ellemee!

+sola dönücün sola sola

+fişi çekme çekme çekme çekme, çekme şu fişii! angameymın beni! çekme!

+yapma işte yapma yapma

(bkz: antep ikilemeleri)
(bkz: antep pekiştirmeleri)

gaam

ia şerbet. æam bunu da yimegdeyig seyrediyken farkediğim. aleyy gıvama şerbet dey. şerbet başga æam...**

tatli krizini helva cikolata gibi seylerle gidermeye calismak

getmezz. çünkü antepli bünyesi, lormal bi insanı şeker gomasına sohacag gadar şekerli bi datlı yimiye alışıkdır. mesela zerde yime, ağzından aşşaa 1 bardak şeker agdarma kimi bişeydir.

æam bu datlı gırizi bütün anteplilerde var ellaam. gündüz o ağder duzu, eşgiyy üşgüyy yidee kimi aaşamleyn dığıl dığıl datlı areyg. hele de yoorum, sovanlı bişey yidikden 1 saat sonra "datlı isdeym datlı datlı" dey sinyal gönderiy bilinçaltı. mesela şu daggalarda, hele de bazar günü, aleymız datlı grizine giriğig. yohardağ entriler hep gece vagdı yazılıg. hele bahag, gerisi de mi gece yazılıcı.

eskili ufak sozlukten once eskili ufak sozlukten sonra

eşkili ufak sözlük'ten önce:
google'da deym, dey, antep uşaa, hanek gibi anteplice kelimeleri aratırdım. her bulduğum siteyi büyük bir heyecanla incelerdim. zaten eşkili ufak sözlükle de böyle tanıştım (bkz: halfelerin sözlük ile tanışma hakiyeleri)

eşkili ufak sözlük'ten sonra:
google'da anteplice bir şey arattığımda çıkan sonuçlar artık beni eskisi kadar heyecanlandırmıyor. nasolsa eşkili ufak sözlükte var.

ayrıyeten an itibariyle yaşadığım bir şey; yukarıdaki cümlede "eskisi" yazmak isterken, bilinçaltından gelen bir sinyalle istemsiz olarak "eskili" yazdım.

omer asim aksoy un halfelere seslenisi

ömer asım aksoy'un, anteplice hakkında yazdığı en büyük eser olan gaziantep ağzı kitabının birinci cildinin giriş yazısını az önce okudum. resmen bizim yaşadıklarımızı yaşamış. ulaşım imkanlarının çoğalmasından, radyolardan ve gazetelerden dolayı bölge ağzılarının, gelişimlerinin duracağını hatta gittikçe yok olacağını taa o vakitlerde farketmiş. o da bizim gibi endişeye kapılmış. ömer asım aksoy'un 65 sene önce duyduğu bu endişeye ilaveten, televizyon, internet ve gendi gomplekslerini antep şivesine boyutlıyan insanları düşünürsek, başta mitokondri olmak üzere tüm eşkili ufak sözlük halfeleri olarak antep şivesini ölümden kurtardık (bkz: eskili ufak sozlukten once eskili ufak sozlukten sonra).

30lu ve 40lı yılların şartlarını ve yerel ağızlar konusunda tek bir eser bile yazılmadığını göz önünde bulundurursak, bizden çok daha ağır problemlerle karşılaşmış. o da bizim gibi notlar alırmış. hatta not almayı unuttuğu ya da almaya üşendiği zaman, aklına geleni bir süre sonra unuturmuş ve buna çok üzülürmüş.

bu yüce insan keşke şu an yaşasaydı da ellerinden öpseydik*. işte beni geleceğe dönüş gaziantep psikolojisine sokan, biz halfeler için büyük bir rehber niteliğindeki 14 temmuz 1945 tarihli yazısı:

"son yirmi beş sene içinde iki dünya harbi koptu. bütün cihanda büyük değişiklikler oldu. memleketimizde de arka arkaya bir çok devrimler başarıldı ve yepyeni bir hayat başladı. yolların, taşıtların çoğalması, yurdun her köşesini birbirine yaklaştırdı. türlü bölgeler halkı arasında münasebetler doğup gelişti. bir yerden başka yere gidenler, oraya kendi ağızlarından kelimeler, deyimler, dil özellikleri götürdüler. bu alış veriş, yüzyıllarca kendi özelliğini saklamış olan bir bölge ağzına, başka ağız özelliklerinin de katılıp karışmasına yol açtı. bundan başka yazıda yaptığımız devrimle, sayıları çok artan okullarla, baskıları ve çeşitleri fazlalaşan kitap ve gazetelerle, bütün yurdu kaplıyan radyo yayını ile, genel dil geniş ölçüde yurdun her köşesine girdi. işte bu sebeplerden dolayı bölgelerin ağızlarında eski nitelikler kaybolmaya başladı.

bu özellikler unutulmaktan kurtarılmalı ve incelenmelidir
hızı ve genişliği daha ziyade büyük şehir ve kasabalarda ve aydınlar arasında açık surette görülen "bölge ağızlarını bırakıp, onun yerine genel dili kullanmak meyil ve hevesi" önüne geçilemeyecek bir olaydır. ve esasen genel dilin böylece yayılmasında fayda vardır. çünkü her bölge halkının kendi ağızlarıyla konuşmaya devam etmeleri, genel dilin gelişimini yavaşlatır. o halde bölge ağızlarının zararına olmakla beraber, bu akışın önüne geçmek doğru değildir. fakat bu, ağız özelliklerinin büsbütün unutulmasını istemek anlamına gelmez. ortadan çekilmekte olan bu özelliklerin vakit geçirilmeksizin incelenmesi, zaptedilmesi de gerektir*. vakit geçirilmeksizin kaydı önemlidir: dilde değişme ve gelişme her zaman olagelen bir hal ise de zamanımızdaki değişmeler -yukarıda da söylediğimiz gibi- başka devirlerinki ile ölçüştürülemiyecek derecede çabuk ve geniş olmaktadır. biz yaşta bulunanlar, kendi bölgelerinin bu dil gelişmelerinden önceki ağızlarını iyi bilirler. fakat bizden sonra yetişenler, bunların büyük bir kısmını bilemiyorlar. daha sonra gelecek olanların o ağızlar hakkındaki bilgileri daha az olacaktır. bu sebepledir ki büyük bir dönüm devresi yaşamakta olan bizim nesil için, her bölge ağzını ayrı ayrı inceleyip saptamak büyük bir ödevdir. yoksa bulnar gittikçe biraz daha geçmişin karanlıklarına gömülecekler, unutulacaklar, kaybolacaklardır. benim babaannemden işiterek öğrendiğim bir çok kelimeler, deyimler, dil özellikleri vardır ki bunları kendi bölgemizde bilenler veya kullananlar daha şimdiden kalmamıştır. çocukluğumuzda biz annemize ana, ağabeyimize ağa derdik. bugünkü gaziantep çocuklarının ağzında "ana, ağa" kelimeleri hemen hiç yoktur. hepsi de "anne, ağabey" diyorlar*

bir ağzı incelemek için (biz halfelere hitap ediyor)
bir bölge ağzını etraflı şekilde incelemek kolay bir iş değildir. hele bu konu üzerinde daha önce uğraşılmamış bulunması, güçlüğü bir kat daha artmaktadır. bunu yapacak kimsenin, o bölgede doğup büyümüş, yahut orada uzun zaman kalmış olması ve esaslı bir dil bilgisi bulunması şarttır. fakat bu kadarı yetmez. araştırıcı*, "dikkatli, keskin görüşlü olmalı" ve bu iş üzerinde uzun zaman sabırla, azimle çalışmalıdır. bir bölgede yetişmenin oradaki ağzı incelemk için gerekli olduğu söz götürmez. şu kadar ki bunun bir de mahzuru vardır: araştırıcı, etrafında konuşulan sözlere yabancı olmadığından bir takım özellikler onun dikkatini çekmeden geçebilir (bkz: anarya gitmek). işte buna meydan vermemek, bütün özellikleri görebilmek ve kaçırmamak lazımdır. bu, "dikkat" ve "görmeye alışmak" meselesidir. "uzun zaman çalışmak" şartına gelince: insan bildiği ağzın bütün özelliklerini düşünmekle hatırlayamaz. bunun için baştan başa süzülmek ister. halbuki bir ağız, bir kitap gibi açılıp ilk satırından son satırın a kadar gözden geçirilebilen, bir kısmı bugün alt tarafı yarın, öbür gün incelenebilen ve filan yerde sona ereceği belli olan bir varlık değildir özelliklerini bir bir, sırasıyla önümüze dökmez. bunlar biz istediğimiz vakit değil, rasgele*** ortaya çıkarlar. onları daima konuşmalara dikkat ederek biz yakalıyacağız.

ilk zamanlarda sık sık notlar alırız. fakat gitgide not edilecek yeni şeyler bulmak güçleşir (bkz: #18629)(bkz: sözlükteki kesatlık)(bkz: halfelerin sözlükte aktif olmama sebepleri). çünkü yeni dinlediğimiz konuşmalarda, önce zaptettiğimiz bir çok kelimeler, özellikler tekrarlanır durur. bununla beraber, daha az nisbette yeni maddeler de çıkar. böylece seneler geçer. amma bütün dikkatimize rağmen işin arkası bir türlü alınamaz. sebebi şudur ki konuşulan ağzın eksiksiz olarak dikkat süzgecimizden geçmesi için gereken vakit, bizim ömrümüzden çok uzundur(bkz: #600) (bkz: #28786).

bu açıklamalardan anlaşılır ki, işini iyi yapmak istiyen araştırıcı, derleme ve incelemeye başladıktan sonra, o ağzı konuşanlar arasında yıllarca çalışma ve bu uzun zaman boyunca gayet dikkatli ve uyanık bulunmak zorundadır. bir taraftan kendi bildiklerini, hatırladıklarını kaydedecek, bir taraftan etrafındaki konuşmaları inceleyici kulağıyla dinliyerek devamlı surette notlar alacaktır. aklına gelenleri ve işittiklerini hemen zaptedemez, belleğine güvenerek not etmeyi sonraya bırakırsa onları kaçırmış olur, bir daha kolay kolay hatırlayamaz*. başımdan çok geçmiştir: bazen yolda giderken aklıma, not edilmesi gereken bir dil özelliği gelir. o anda durup cebimden defterimi çıkararak yazmaz da bu işi ilk oturacağım yerde yapmak istersem, yazılacak şeyi unuturum.

gece yatağıma girdiğim yahut uykum kaçtığı zaman da hatrıma gelen şeyler olur. bazı vakit yataktan kalkar, bir tarafa yazarım. bazı vakit de kalkmaya üşendiğimden unutmıyarak ertesi günü yazmak maksadiyle bir kaç defa kendi kendime hatırlatırım. fakat ertesi gün çoğunu hatırlayamam. bunlardan aldığım ders şu olmuştur ki akla gelen bir şey, hiç vakit geçirilmeden tesbit edilmelidir. hatta yataktan kalkmak lazım gelse bile...

kaçırılan maddeleri bir daha hatırlayabilmek veya işitebilmek için belki de senelerin geçmesi gerekir. çünkü her gün ağızda dolaşan dil unsurları bulunduğu gibi, insanın ancak üç, beş, on, yirmi yılda bir defa karşılaşacağı unsurlar da vardır. bu sebeple kısa bir zamanda toplanmış olan dil varklıkları her halde eksik olur.

bu kitabın*, her özel kelimesi veya başka dil unsuru üzerine günlerin, haftaların, ayların sabrı, dikkati ve emeği harcanmıştır. fakat, az önce dediğim gibi, bir şahsın ömrü, tam bir incelemeye yetmez. onun başka emeklerle tamamlanması lazım gelir (bkz: eşkili ufak sözlük) (bkz: #27)(bkz: #201) "

beklenen istanbul zirvesi

bence çalgı müzük fılan olmasa daa eyi olurdu. niye deyseez, la yoorum istanbul'da senede gaç daafa anteplice gonuşma, antep hanee etme imkanıız oluyhına? siz acı haneg ediym dey hevesleniceez, ordan bangır bangır müzük çalıcı. öte yandan bi denesi "ne deyn duyameym" dey baarıcı. ey ne angadık bu işden? magsat haneg deel de göbeg atmeysa, reynıya* laylıya* fılan gedin derim ben yanı***

(bkz: acı navar beni reynıya elet)

ömer asım aksoy

biz halfelerin öncüsüdür*. anteplice'yi inceleyerek, türkiye'deki yerel ağızların araştırılması konusunda, o vakte kadar emsali görülmemiş bir işe girişmiştir. kendisinin dikkati, araştırıcılığı ve keskin görüşlülüğü sayesinde, antep ağzı, hakkında eser yazılan ilk ağız olmuştur.

(bkz: ömer asım aksoy un halfelere seslenişi)

antepce seslerin yazimi icin oneriler

adil mavis

kişisel gelişim ve hipnoz uzmanı, hemin de antepli. la yoorum geçen gün bu bizim pambıggalle üniversdesine geldi. 10 dene uşagnan bi dene hocey hipnoz etti. satı gördööm kimi angadım bu adamın antepli oldoonu. nerden derseez; adamları hipnoz ediyken ilk bişeyler söyley, sora bi hareketler yapıy, bellerseez gurban bayramında hallik goyun deviriy. æynı hareget. bi de la havle vela* dedi; o saat "kesin antepli æam bu adam" dedim ben baa..

æam bi yerlerinden dutuy adamları, bişeyler dey. sora adam direk bayınıy yoorum. bi dene uşaa uyuyhan 15 dakka boyunca el sallattı. bi denesini ilk yere serdi, sonra galdırtdı "hiç biriniz yaşamayı haketmiyorsunuz" dedirtti. la gosgoca hocey bayındırdı. yalıız dediim kimi; bayındırıyhan aynen goyun devirmiş kimi ediy*

çıhışda kitabını aldım, baktımkına haygaten antepliymiş. laa yoorum mavişler pide fırınıynan bi alahan var mı dey sorucuydum, yetişemedim.

(bkz: birinin antepli olduğu nasıl anlaşılır)

edit: la yoorum taman bi de yimegdeyige gatılmış. yalıız bi poroplem var, gendi sitesine antepli oldoonu yazmeyg. bi dene daa kenan doğulu sendromu mu ola?

burc saraplari

zeynep göğüş'ün 29/12/2005 tarihli yazısında anlatılmıştır:

son zamanlarda medyanın da desteğiyle alıp başını giden şarap merakı türk toplumu için bir özenti midir? bu soruya çoklukla ?evet? cevabı verilebilir. ancak sonuçta şarabın anavatanında yaşıyoruz ve türkiye?de şaraba samimiyetle gönül verenler de var.
örneğin bir ömer köylüoğlu?nu şahsen tanımadım ama hikayelerini babamdan hala çok sık dinliyorum. ömer köylüoğlu gaziantep üzümünün şarapçılıkta değerlendirilmesi gerektiğini gören öncü insan. 1954?ten itibaren kendini şarapçılık işine vermiş. 1925 doğumlu olduğuna göre o sıralarda yaşı 30. burç şarapları işte böyle doğmuş.
babamın anlattığına göre 1954 yılının güneydoğusunda 1 milyon litre şarap
üretmek öyle her babayiğidin harcı değilmiş.
1957 seçimlerine dek şarap işi iyi gitmiş. köylüoğlu?nun hayali antep?ten ıskenderun körfezine boru döşeyip, gaziantep üzümünden yapılma şarabı dünyaya ihraç etmekmiş
1957?de 27 ekim?de yapılan seçimlere gaziantep?te şaibe karışmış. seçimi chp kazanmışken son anda ortaya bazı sandıklar çıkmış. halk galeyana gelmiş ve adliye binası?na saldırmış. beceriksiz yerel yöneticiler yüzünden çıkan olaylarda olağanüstü hal ilan edilmiş. zırhlı birlikler şehre girmiş. şehrin üzerinde diyarbakır?dan kalkan dört jet uçağı alçak uçuş yapmaktaymış. şehir panik içindeymiş.
chp?li adaylar, eski belediye başkanları, partinin ileri gelen yöneticileri tutuklanmış. gözaltına alınanlar arasında ömer köylüoğlu da varmış. 1 kasım 1957?de geceyarısı eski gavurdağı yolundan cemselerle adana cezaevi?ne nakledilen babam, ömer köylüoğlu ve diğerlerinin suçu şöyle yazılmış: ?devlet aleyhine halkı silahlı tahrikten tutukludurlar??
köylüoğlu şarap mahzeninden çıkıp kendini cezaevinde bulur. babam ve ömer köylüoğlu adana cezaevi?nde 15 gün kaldıktan sonra yozgat?a nakledilirler. ıdam talebiyle yargılanan iki arkadaş yan yana ranzalarda yatmaktadırlar. o sırada ömer köylüoğlu?nu en çok üzen şey mahzenlerdeki şaraplarının sirkeleşmekte oluşudur. o sadece demokrasi davasına değil, gaziantep üzümlerini kalkındıracak olan davaya da baş koymuştur!
1960?lı yıllarda gaziantep?te osman bey adında bir tekel fabrikası müdürü varmış. suat hayri ürgüplü 1942?de tekel bakanı iken bu zatı şarapçılık eğitimi için avrupa?ya göndermiş. ıdealist osman bey ile ömer köylüoğlu?nun davası aynıymış. dökme şarabı boru döşeyip ıskenderun limanına taşıyacaklar! bu konuda birinci beş yıllık plan için devlet planlama teşkilatı?na bir de rapor hazırlamışlar. o sırada artık gaziantep milletvekili olan babama da raporu alıp dpt?ye sunmak düşmüş.
o sırada gaziantep?te 500 bin ton üzüm üretimi varmış. aradan 40 yıl geçtikten sonra bugün bu rakam 100 bin tona düşmüş. bağlar sizlere ömür...
babamdan dinlediğime göre böyle yaratıcı ve ileri görüşlü bir insan bir şehre ancak 40 yılda bir gelirmiş, o da gelirse?
bu yatırım hastasının elinden kimse tutmamış. ömer köylüoğlu her giriştiği işte kendi servetinden yemiş. bugünkü imkanlar olsa türkiye?nin bir numaralı sanayicisiymiş.
bütün servetini yatırım yaparak tüketmiş.
ama ruh zenginliğinde bugüne dek onu kimse geçememiş.
bağnazlığın kara kuyusunda yok olup giden nice yaratıcı anadolu insanını ?şereflerine? diyerek yadedelim.

(bkz: gaziantep te şarapçılık)

kadim sehir gaziantep

http://emincetingirgin.blogspot.com/2009_12_01_archive.html 'de detaylı bir şekilde anlatılmış

burc saraplari

1960'lı yıllarda sahibi ömer köylüoğlu'na altın madalya kazandıran antebin ünlü şarap markası*

(bkz: suburcu tarihi)

alleben deresi

tebaat saabi gadir ağa eskiden burda güccük gemiler yüzdürürmüş. incilipınar taraflarında da alleben ahmet'nen pæglava maamet ispirto içermiş.

güccükken burda daş sektirirdik. sora yassı daşlarnan deredeğ sıçanları ikiye ayırırdık.
  • /
  • 62
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1238

lahaplar

benim deyen adam

antebin süperkahramanıdır. elinden her iş gelir, her işi dutar. yeen beşaratlıdır.

gendi şeyle olur zaar: www.eskiliufaksozluk.com/benimdeyen.jpg

gendini görenlerin hanee de şeyle olur aam;

x: la maamet şoo ney la, uçuy?
y: haası yav?
x: la diya diya görmeymin?

(beæaaaov)

a: o bir hallik
b: o bir gasap şeerdi
c: o bir pavyonçu
d: o bir dogdur
e: o bir fısdıg gıracaa
f: yogaam yog yangiliyn sen. buu esaas benim deyen adam!
g: beeey!?

pekey bu herif nedik? yanı boşuna mı söyleyg sabahden belli. yoog?:

-antep tarihinde en çok parey gendi gazanmış. en böyüg yatırımları gendi yapıg.

-bütün antebin dedigodusunu saklayacak hafızıya saaptir, yeen gafalıdır

-eşgili daraglıg tavasını, dana eti kullanarak pişirmiş ama dadı goyun etiynen bişig kimi olmuş

-bi haftasonu " hanan haraba ola windows. nalet saa da bill gates'e" deyp antep operating system işletim sistemini yazıg

-antebe manhattan yapmıştır. mimari porocey, alatirik tesisatını, aleynı gendi yapıgdır

-zırhda gıyma çekiyken, bi adım sendelemez. yerinden milim gımıldamaz, daş kimidir

-7 dagga içinde 42 dævaya gederek guinesse girmiştir. son zamanlarda yeen secaatli oldoondan bu rekorunu egale edecektir

-bütün bedduaları istisnasız tutmuştur

-gendini sepulturı'ya "gel aam hele bizde pateri çal, navar" dey çıırmalarına rağmen gendi heç oralı olmeygdır

-68 düble arahıyy tek başına oturdoo yerden bitirmiş, ardından üzüm depelemiş ve masere gazanı garıştırmıştır

-salça zamanı gurutulan biberleri, bes gendi pençesiynen toz haline getirip gırmızı biber etmiştir

-secaat seviyesi, fsecaat(armıt, gabag) = ((e^(armıt) * log(gabag))^10)! fonksiyonuna göre değişir.

gaziantep'in girişine yazılması gereken söz

dolmuşların kaldırılması

" mehmet nuri paşaya kadar durmaz" haneeni bitiren, yangılmeysam geden sene edilen iş. trafee iræağtledeg dey dutuldu. dolmuşlar tarpadak yitti getti meram, aleyını halg otobosu ettiler. o otokar marha dolmuşlar necoldu, şöferleri nişledi ola?

(bkz: antep dolmuşları)
(bkz: dolmuş diyalogları)
(bkz: dolmuş yazıları)

sıhırcım vermek

+düveni areym da uşaglara sıhırcım veriym. gendi hallarına gorsan heç bi iş dutmazlar.

arbet espriler

avradın bi denesi çalınmış, herifi de polis çıırmış

herifin bi denesi şişmiş, avradı da manefe innesi

herifin bi denesi yeen kibarmış, yeen beyefendiymiş amma dayım sası sası gohuymuş. neen ola?
-- herifin adı ali nazikmiş

herifin bi denesi sanayide yuvalama yimiş ölmüş. neen?
-- yuvalamıya makina yağı çaartırmışlar çünki

vodafone'lular anı yaşeylar, pekey antepliler neediyler?
-- anı depiyler (an-tep)

hitler'in nasyonal sosyalizm sistemi neden işe yaramamış?
-- çünkü goca alamanya'da bi dene bile nasyonal et makinası yokturmuş

herifin bi denesi evlendee günden belli amelmiş. neen ola?
-- çünkiii avradının adı

benim deyen adam

antebin süperkahramanıdır. elinden her iş gelir, her işi dutar. yeen beşaratlıdır.

gendi şeyle olur zaar: www.eskiliufaksozluk.com/benimdeyen.jpg

gendini görenlerin hanee de şeyle olur aam;

x: la maamet şoo ney la, uçuy?
y: haası yav?
x: la diya diya görmeymin?

(beæaaaov)

a: o bir hallik
b: o bir gasap şeerdi
c: o bir pavyonçu
d: o bir dogdur
e: o bir fısdıg gıracaa
f: yogaam yog yangiliyn sen. buu esaas benim deyen adam!
g: beeey!?

pekey bu herif nedik? yanı boşuna mı söyleyg sabahden belli. yoog?:

-antep tarihinde en çok parey gendi gazanmış. en böyüg yatırımları gendi yapıg.

-bütün antebin dedigodusunu saklayacak hafızıya saaptir, yeen gafalıdır

-eşgili daraglıg tavasını, dana eti kullanarak pişirmiş ama dadı goyun etiynen bişig kimi olmuş

-bi haftasonu " hanan haraba ola windows. nalet saa da bill gates'e" deyp antep operating system işletim sistemini yazıg

-antebe manhattan yapmıştır. mimari porocey, alatirik tesisatını, aleynı gendi yapıgdır

-zırhda gıyma çekiyken, bi adım sendelemez. yerinden milim gımıldamaz, daş kimidir

-7 dagga içinde 42 dævaya gederek guinesse girmiştir. son zamanlarda yeen secaatli oldoondan bu rekorunu egale edecektir

-bütün bedduaları istisnasız tutmuştur

-gendini sepulturı'ya "gel aam hele bizde pateri çal, navar" dey çıırmalarına rağmen gendi heç oralı olmeygdır

-68 düble arahıyy tek başına oturdoo yerden bitirmiş, ardından üzüm depelemiş ve masere gazanı garıştırmıştır

-salça zamanı gurutulan biberleri, bes gendi pençesiynen toz haline getirip gırmızı biber etmiştir

-secaat seviyesi, fsecaat(armıt, gabag) = ((e^(armıt) * log(gabag))^10)! fonksiyonuna göre değişir.

omer asim aksoy un halfelere seslenisi

ömer asım aksoy'un, anteplice hakkında yazdığı en büyük eser olan gaziantep ağzı kitabının birinci cildinin giriş yazısını az önce okudum. resmen bizim yaşadıklarımızı yaşamış. ulaşım imkanlarının çoğalmasından, radyolardan ve gazetelerden dolayı bölge ağzılarının, gelişimlerinin duracağını hatta gittikçe yok olacağını taa o vakitlerde farketmiş. o da bizim gibi endişeye kapılmış. ömer asım aksoy'un 65 sene önce duyduğu bu endişeye ilaveten, televizyon, internet ve gendi gomplekslerini antep şivesine boyutlıyan insanları düşünürsek, başta mitokondri olmak üzere tüm eşkili ufak sözlük halfeleri olarak antep şivesini ölümden kurtardık (bkz: eskili ufak sozlukten once eskili ufak sozlukten sonra).

30lu ve 40lı yılların şartlarını ve yerel ağızlar konusunda tek bir eser bile yazılmadığını göz önünde bulundurursak, bizden çok daha ağır problemlerle karşılaşmış. o da bizim gibi notlar alırmış. hatta not almayı unuttuğu ya da almaya üşendiği zaman, aklına geleni bir süre sonra unuturmuş ve buna çok üzülürmüş.

bu yüce insan keşke şu an yaşasaydı da ellerinden öpseydik*. işte beni geleceğe dönüş gaziantep psikolojisine sokan, biz halfeler için büyük bir rehber niteliğindeki 14 temmuz 1945 tarihli yazısı:

"son yirmi beş sene içinde iki dünya harbi koptu. bütün cihanda büyük değişiklikler oldu. memleketimizde de arka arkaya bir çok devrimler başarıldı ve yepyeni bir hayat başladı. yolların, taşıtların çoğalması, yurdun her köşesini birbirine yaklaştırdı. türlü bölgeler halkı arasında münasebetler doğup gelişti. bir yerden başka yere gidenler, oraya kendi ağızlarından kelimeler, deyimler, dil özellikleri götürdüler. bu alış veriş, yüzyıllarca kendi özelliğini saklamış olan bir bölge ağzına, başka ağız özelliklerinin de katılıp karışmasına yol açtı. bundan başka yazıda yaptığımız devrimle, sayıları çok artan okullarla, baskıları ve çeşitleri fazlalaşan kitap ve gazetelerle, bütün yurdu kaplıyan radyo yayını ile, genel dil geniş ölçüde yurdun her köşesine girdi. işte bu sebeplerden dolayı bölgelerin ağızlarında eski nitelikler kaybolmaya başladı.

bu özellikler unutulmaktan kurtarılmalı ve incelenmelidir
hızı ve genişliği daha ziyade büyük şehir ve kasabalarda ve aydınlar arasında açık surette görülen "bölge ağızlarını bırakıp, onun yerine genel dili kullanmak meyil ve hevesi" önüne geçilemeyecek bir olaydır. ve esasen genel dilin böylece yayılmasında fayda vardır. çünkü her bölge halkının kendi ağızlarıyla konuşmaya devam etmeleri, genel dilin gelişimini yavaşlatır. o halde bölge ağızlarının zararına olmakla beraber, bu akışın önüne geçmek doğru değildir. fakat bu, ağız özelliklerinin büsbütün unutulmasını istemek anlamına gelmez. ortadan çekilmekte olan bu özelliklerin vakit geçirilmeksizin incelenmesi, zaptedilmesi de gerektir*. vakit geçirilmeksizin kaydı önemlidir: dilde değişme ve gelişme her zaman olagelen bir hal ise de zamanımızdaki değişmeler -yukarıda da söylediğimiz gibi- başka devirlerinki ile ölçüştürülemiyecek derecede çabuk ve geniş olmaktadır. biz yaşta bulunanlar, kendi bölgelerinin bu dil gelişmelerinden önceki ağızlarını iyi bilirler. fakat bizden sonra yetişenler, bunların büyük bir kısmını bilemiyorlar. daha sonra gelecek olanların o ağızlar hakkındaki bilgileri daha az olacaktır. bu sebepledir ki büyük bir dönüm devresi yaşamakta olan bizim nesil için, her bölge ağzını ayrı ayrı inceleyip saptamak büyük bir ödevdir. yoksa bulnar gittikçe biraz daha geçmişin karanlıklarına gömülecekler, unutulacaklar, kaybolacaklardır. benim babaannemden işiterek öğrendiğim bir çok kelimeler, deyimler, dil özellikleri vardır ki bunları kendi bölgemizde bilenler veya kullananlar daha şimdiden kalmamıştır. çocukluğumuzda biz annemize ana, ağabeyimize ağa derdik. bugünkü gaziantep çocuklarının ağzında "ana, ağa" kelimeleri hemen hiç yoktur. hepsi de "anne, ağabey" diyorlar*

bir ağzı incelemek için (biz halfelere hitap ediyor)
bir bölge ağzını etraflı şekilde incelemek kolay bir iş değildir. hele bu konu üzerinde daha önce uğraşılmamış bulunması, güçlüğü bir kat daha artmaktadır. bunu yapacak kimsenin, o bölgede doğup büyümüş, yahut orada uzun zaman kalmış olması ve esaslı bir dil bilgisi bulunması şarttır. fakat bu kadarı yetmez. araştırıcı*, "dikkatli, keskin görüşlü olmalı" ve bu iş üzerinde uzun zaman sabırla, azimle çalışmalıdır. bir bölgede yetişmenin oradaki ağzı incelemk için gerekli olduğu söz götürmez. şu kadar ki bunun bir de mahzuru vardır: araştırıcı, etrafında konuşulan sözlere yabancı olmadığından bir takım özellikler onun dikkatini çekmeden geçebilir (bkz: anarya gitmek). işte buna meydan vermemek, bütün özellikleri görebilmek ve kaçırmamak lazımdır. bu, "dikkat" ve "görmeye alışmak" meselesidir. "uzun zaman çalışmak" şartına gelince: insan bildiği ağzın bütün özelliklerini düşünmekle hatırlayamaz. bunun için baştan başa süzülmek ister. halbuki bir ağız, bir kitap gibi açılıp ilk satırından son satırın a kadar gözden geçirilebilen, bir kısmı bugün alt tarafı yarın, öbür gün incelenebilen ve filan yerde sona ereceği belli olan bir varlık değildir özelliklerini bir bir, sırasıyla önümüze dökmez. bunlar biz istediğimiz vakit değil, rasgele*** ortaya çıkarlar. onları daima konuşmalara dikkat ederek biz yakalıyacağız.

ilk zamanlarda sık sık notlar alırız. fakat gitgide not edilecek yeni şeyler bulmak güçleşir (bkz: #18629)(bkz: sözlükteki kesatlık)(bkz: halfelerin sözlükte aktif olmama sebepleri). çünkü yeni dinlediğimiz konuşmalarda, önce zaptettiğimiz bir çok kelimeler, özellikler tekrarlanır durur. bununla beraber, daha az nisbette yeni maddeler de çıkar. böylece seneler geçer. amma bütün dikkatimize rağmen işin arkası bir türlü alınamaz. sebebi şudur ki konuşulan ağzın eksiksiz olarak dikkat süzgecimizden geçmesi için gereken vakit, bizim ömrümüzden çok uzundur(bkz: #600) (bkz: #28786).

bu açıklamalardan anlaşılır ki, işini iyi yapmak istiyen araştırıcı, derleme ve incelemeye başladıktan sonra, o ağzı konuşanlar arasında yıllarca çalışma ve bu uzun zaman boyunca gayet dikkatli ve uyanık bulunmak zorundadır. bir taraftan kendi bildiklerini, hatırladıklarını kaydedecek, bir taraftan etrafındaki konuşmaları inceleyici kulağıyla dinliyerek devamlı surette notlar alacaktır. aklına gelenleri ve işittiklerini hemen zaptedemez, belleğine güvenerek not etmeyi sonraya bırakırsa onları kaçırmış olur, bir daha kolay kolay hatırlayamaz*. başımdan çok geçmiştir: bazen yolda giderken aklıma, not edilmesi gereken bir dil özelliği gelir. o anda durup cebimden defterimi çıkararak yazmaz da bu işi ilk oturacağım yerde yapmak istersem, yazılacak şeyi unuturum.

gece yatağıma girdiğim yahut uykum kaçtığı zaman da hatrıma gelen şeyler olur. bazı vakit yataktan kalkar, bir tarafa yazarım. bazı vakit de kalkmaya üşendiğimden unutmıyarak ertesi günü yazmak maksadiyle bir kaç defa kendi kendime hatırlatırım. fakat ertesi gün çoğunu hatırlayamam. bunlardan aldığım ders şu olmuştur ki akla gelen bir şey, hiç vakit geçirilmeden tesbit edilmelidir. hatta yataktan kalkmak lazım gelse bile...

kaçırılan maddeleri bir daha hatırlayabilmek veya işitebilmek için belki de senelerin geçmesi gerekir. çünkü her gün ağızda dolaşan dil unsurları bulunduğu gibi, insanın ancak üç, beş, on, yirmi yılda bir defa karşılaşacağı unsurlar da vardır. bu sebeple kısa bir zamanda toplanmış olan dil varklıkları her halde eksik olur.

bu kitabın*, her özel kelimesi veya başka dil unsuru üzerine günlerin, haftaların, ayların sabrı, dikkati ve emeği harcanmıştır. fakat, az önce dediğim gibi, bir şahsın ömrü, tam bir incelemeye yetmez. onun başka emeklerle tamamlanması lazım gelir (bkz: eşkili ufak sözlük) (bkz: #27)(bkz: #201) "

yahçek

yeen datlı bi ekip çalışması oldu. prototifi 2.5 sene önce çıhıgdı. aklıma taa birinci geleneksel eskili ufak sozluk iftarinda ellaam'ın, yahçek gullanmadan evel yah çekerken öksüren adam doğaçlaması geliy. video yirmiyedi'nin "pejo, pejo. pejo eyi esas. yog ganuni de eyi de..." demesiynen başley amma ben orda bitiym. hele maamethalfe'nin "dışarılı belliyollardı" şeklinde demeç vermesi mükemmel yav. sicanhasaninpompasi'nın düğünlerde en önde gendinin gaçdıı hakiyesi, insanın gözünün önüne resmen düğünün ilk 10. saniyesinde gaça gaça piste çıhıp, oralıgdaa 5-6 adamı aniden yahçektirmeye çalışan birisini getirmekte. her dæggasını bilmemgaç dæafa seyredigdim. yazıları, gonuşmaları* gaç kez deeştim, cızdım bilmeym. ama sırf şu "pejo pejo. pejo eyi esas..."ı duyuym dey, rafik'in durduk yerde "arhædaşlar hele bi yæh çekek yav" deyp herkeşin zombi kimi birden yah çekmeye başlamasını görüym dey baştan baştan seyrediym gene.

(bkz: eşkili ufak fikir sanat)

eşkiliufaksözlük

tarihsel süreçte yazıya geçirilmemesine rağmen, yüzyıllardır kuşaktan kuşağa sözlü biçimde aktarılarak bugünlere değin ulaşmayı başaran "anadolu ağızları", on yıllardır, gerek konuşucuları gerekse toplumun geneli tarafından bir kusurmuş gibi algılanmakta, salt bir eğlence aracı olarak görülerek yıpratılmakta ve ister istemez yok edilmektedir. oysa ki, küreselleşmenin alıp başını gittiği çağımızda, türkçemizin yabancı dillere karşı koruyuculuğunu gizlice üstlenmiştir anadolu ağızları; osmanlı zamanında arapça'nın ve farsça'nın baskısı altında ezilen türkçe'ye benliğini tekrar kazandırması gibi... ağızların, yazıya aktarılmaması bir yana, ancak ilgili yörenin insanları tarafından konuşulduğu unutulmamalıdır; ki onlar da vazgeçerlerse, o ağız ölmeye mahkum bırakılacaktır. işte tam bu noktada, gaziantep ağzı'nın, namı diğer anteplice'nin, ne kadar şanslı olduğunu görebiliriz. interaktif bir sözlüğe sahip olan ve buna bağlı olarak sanal ortamda oldukça etkin kullanılan tek anadolu ağzı, anteplice'dir. önceleri internet ortamında, diğer ağızlar gibi iki-üç kelime ile barınabilen ve ancak pek az kişinin özel mesajlaşmalarında kendisini gösterebilen anteplice, 2007 ekim'inde, tam da "antep uşakları"nın gaziantep'in gittikçe kozmopolitleşmesinden ve antep kültürünün yok olacağını düşünmelerinden bunalığı bir dönemde, tamamen antep kültürüne odaklanmış eşkili ufak sözlük'ün kurulmasıyla sanal ortamda yaşam şansına sahip oldu. anteplice'nin 21. yüzyıla uyarlanması ve yazıya aktarımı gibi konularda zamanla uzmanlaşan sözlük yazarları tarafından daha önce örneğine rastlanmamış büyük bir interaktif bilgi kaynağı haline getirildi, sözlük kurucusu mitokondri tarafından fitili ateşlenen bu antep furyası. bugün, antep kültürü ve anteplice, eşkili ufak kadrosunun uğraşlarıyla sosyal platformlarda yahut multimedya sitelerinde ağırlığını hissettirir oldu; dışarılıların zihinlerindeki yanlış gaziantep imajının üstesinden gelinmesi de cabası. artık "eletmek" sözcüğünün varlığı-yokluğu değil "acı navar beni neptün'e elet" hikayesi; "pafsımak" kelimesinin kabalığı-kibarlığı değil "yuha adamlar pafsıyg et kimidirler. gender mæarif'deyhan gohularını taa garadaş'ıng oralıgdan alabilirseéz" antebistik aforizması tartışılıyor. peki buna benzer bir oluşum neden diğer yörelerde değil de gaziantep'te gerçekleşti? çünkü olaylara farklı açılardan bakabilmek ve genellemelerden bağımsız olarak düşünebilmek gazianteplinin genetik bir özelliğidir; bunun kanıtı da, bir ağza perspektiften bakarak çağa ayak uydurabileceğini kanıtlayan eşkili ufak sözlük'ün kurulmasıdır.

arbet espriler

avradın bi denesi çalınmış, herifi de polis çıırmış

herifin bi denesi şişmiş, avradı da manefe innesi

herifin bi denesi yeen kibarmış, yeen beyefendiymiş amma dayım sası sası gohuymuş. neen ola?
-- herifin adı ali nazikmiş

herifin bi denesi sanayide yuvalama yimiş ölmüş. neen?
-- yuvalamıya makina yağı çaartırmışlar çünki

vodafone'lular anı yaşeylar, pekey antepliler neediyler?
-- anı depiyler (an-tep)

hitler'in nasyonal sosyalizm sistemi neden işe yaramamış?
-- çünkü goca alamanya'da bi dene bile nasyonal et makinası yokturmuş

herifin bi denesi evlendee günden belli amelmiş. neen ola?
-- çünkiii avradının adı

kel ferit

antep lisesi'nde müzik öğretmenliği yapmıştır. kimileri bu adamı antepden müzisyen çıkmamasının sorumlusu olarak görmektedir*

düman

düman

ia duman:
-hele şoo gapıyy ört, içeri bütün düman olug
ya da
-amaan! hele herifin suratına..! çıırmadan ayın bayın olug. düman mıydı neydi bunnarın adı?

anteplice tabu kartlari

kelime: carıs

aşşadaa hanegleri söylemeli deelsin:
-malamat
-nalet
-irezil
-elalem

gaziantep

dünyanın en bahtsız şehri
Henüz takip ettiği biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort