elti

Durum: 317 - 0 - 0 - 0 - 03.10.2011 19:35

Puan: 2127 -

18 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 16

anali gizli ordekli gazli

sofra diyalogları

- çok doydum, elize sağlık
* gençsin yaharsın, dok garnına dohuz topak yinir, de gaşıkla
- yok valla, yer galmadı
* de yi hele yi, sohumnan gözel olur ama sen ekmeksiz yi
- kilo alıgım, zorlamasaz eyi
* yimek varken yi, yimek yoksa rejim dut
- ...

bi ekmek yi bi ekmek sadaka ver

- şanslısın ve ballısın, sana normal gelen bu durum aslında çok şükür edilmesi gereken bir durumdur, kıymetini bil.

yediği kadar sadaka vermeyi önerecek kadar şükür edilmesi gereken durumlar, genellikle yaşlı olup sağlıklı olmak, kimseye möhtaç olmamak, sağlıklı ( ayıpsız atepsiz) çocuklara sahip olmak olarak örneklendirilebilir.



geh

ya öyle... ya böyle...
hem öyle ... hem böyle...
ne şu ... ne bu...
(either ... or...)

-geh şeyle, geh beyle dey, gararsız...
-geh gel dey, geh gelme dey, ne ettiğini bilmey...

batalhoyuk

1. derece sit alanı olmasına rağmen, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulu'nun acil kodlu durdurma kararına rağmen park inşaatının devam ettiği yer.

http://www.telgraf.net/haberler.asp?haberid=8558&showst=false

topnan tüfegnen yıhılmamak

topla, tüfekle yıkılmamak.

her bakımdan çok güçlü, çok kuvvetli ve özgüvenli olmak.

- topnan, tüfeğnen yıhılacağı yohtu, iki günün içinde öldü getti rahmatlık.

götü gömülü olmak

zengin olmak. ama çok göstermeyen cins bir zengin.

- sen onların halına ne bahıyn, götleri gömülü, topnan tüfeğnen yıhılacakları yok...

sıcak ahır sallama ekmek

" sıcak ahır, sallama yem"dir orijinali. çünkü hayvan metaforu var burada. hem ahırda yaşayıp, hem ekmek yiyen bir canlı türü olmadığına göre...
hali vakti yerinde, yediği önünde, yemediği arkasında üniversite öğrecileri için kullanıldığına tanık oldum.

mangal diyalogları

-etin üstünü örtsez, sinek gonuy
-eline bi gazata al da sineğ kişle
-ataş yetmeyci
- yellersek bişirir

antep sokaklarinda cirit atan adamsendeci bir o kadar da vurdumduymaz overlokcu

api

yeni halfe, eski ve özlenen dost, öz antepli, şahane insan. hoşgeldin.

comart der maldan ederler yigit der candan ederler

akıllı ananın deli kızı alınır deli ananın akıllı kızı alınmaz

"anasına bak kızına al"ın ileri sürümü. ananın önemini ve etki derecesini bildiren bir atasözümüz. kız akıllı bile olsa eninde sonunda anasından etkileneceğinden deli anası olan akıllı kızlardan uzak durulması buna karşılık kız deliyse, akıllı anası onu bir şekilde yola getireceğinden korkulmaması gerektiğini anlatır. akıllı anası olan akıllı kızı bulunca kaçırmamak, deli analı deli kızlardan kaçmak gerektiğini söylemeye gerek yok ama ben yine de diyeyim.

özcan çamaşır suyu

kayıt değil, canlı performanstı.

anteplinin incelmesi

- hoşgeldiniz, nasılsınız, yimek yidiniz mi?

goli yollamak

şehir dışındaki üniversite öğrencisine koli ile yiyecek maddesi gönderme eylemi. eskiden seç otobüsleri öğrenciye gönderilen kargodan ücret almazdı, şu anda durum nedir bilmiyorum. yuvarlama, yoğurtlu patates gibi sulu yemeklerden malhıtalı küfteye kadar her şey goliyle gönderilir. hem anaların içine sinmez, hem uşakların göğnü ister, hem de dışarıda yimeye para yetişmez, iktisat için...

(bkz: ana aci baa gutu yolla)

ana acı baa gutu yolla

halfelerin kullanıcı adı seçme hikayeleri

sözlüğe girerken avaralık olmasın diye max 4 harfle sınırlamak istedim. tembel değil üşengeçim. ilk tercihim omaç idi. fakat kısmet değilmiş.

onda

o zaman...

- sen necla'nın düğününde var mıydın?
- vardım, ama onda ben küçüktüm, hatırlamazsın.
- onda ben de küçüktüm...

bilmeziye

bilmeksizin, bilmeden...

(bkz: görmeziye)
  • /
  • 16
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 317

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.

eşkiliufaksözlük ile ilgili istekler

yazılanı tekrar yazmayı önlemek amacıyla ve sayısız derde deva olması sebebiyle "başlık içinde ara" butonu olsun.
okuması kolay, gözü yormayan temalar olsun ki daha çok okuyup, daha çok yazabilelim (sıkılmadan).

anlamayanlar için örnek:

(bkz: adres tariflerinde vazgecilmez yerler )

"daha önce yazılmış olanı yazmamak gerekir" ilkesinden hareketle önerilen bir fonksiyondur. yukarıdaki başlık içinde "emek sağlık ocağı" daha önce yazılmış mı diye bir soru akla gelirse ki her sözlük yazarının aklına gelmelidir ve bütün entryleri okumakla da uğraşılmak istenilmiyorsa "emek" kelimesi aratılır. daha önce yazılmışsa ilgili entriler gelir, yazılmamışsa hiç bir şey gelmez ve ilk yazan siz olursunuz.

nakıp ali sineması

adına yakışan bir açılışla kapılarını yeniden açtı. açılışta derviş zaim'in son filmi nokta'nın galasının yanısıra, serseri aşıklar ve düğün filmlerinin özel gösterimi vardı. en güzeli de nakıp ali'nin sinema serüveninin anlatıldığı belgeseldi. atilla dorsay geceyi "istanbul dışında yaşadığım en sinemasal gece" olarak tanımladı ama ülkü tamer'in eksikliğine de dikkat çekmeyi unutmadı. evet nakip ali'yi yeniden gündeme taşıyan ve hikayesini kaleme alan ülkü tamer idi ama unutulmuştu. hüsnü özyeğin'in "ben 6 yaşımdan beri sinemaya gidiyorum" sözleri en azından beni gülümsetti. bu esnada duyduğum bir yorum:

- la yorum garadenizli mi ney burna baksana
(bkz: anteplinin espri anlayışı)

şevval şam fonda eski türk filmleri eşlik ederken yeşilçam şarkıları söyledi ve geceye çok yakıştı. projede emeği geçen fiba yk üyesi ve bir gaziantepli olan murat kazaz'ın mikrofonu çalışmayınca salondan "nakip ali'yi geçti", nakip aliiiiii sesleri yükseldi ve bir küçük aksaklık spontane bir espriye dönüştü. bergüzar korel sunucu olarak bu işlerin insanıymış, çok iyiydi.

belgeselde en çok güldüren hac filminin hikayesi oldu. derme çatma bir hac filmi eline geçmiş ve filmi tanıtmak için önce müftüyü ve şehrin imamlarını bağevinde toplayıp mükemmel bir şekilde ağırlamış. muhtemelen imamlar vaazlarında bu filmden bahsedince halk film gelmeden filmi sormaya başlamış. bu filme 3 kere giden yarı hacı, 7 kere giden tam hacı olacak diye de bir söylenti yayılmış. film gösterime girdikten sonra insanlar akın akın, ibriklerle, seccadelerle filme gelmeye başlamış, 100 gün izlenmiş ve en uzun süre gösterilen film olmuş. okur yazarlık oranını artırmak için kurs belgesini getirene sinema beleş kampanyası var bir de. muhtemelen atilla dorsay'ın katkısı ile bu belgesel televizyonlarda gösterilecek. sinemaseverlere izlemelerini tavsiye ederim. oğlu doğan nakipoğlu, onat kutlar'ın bir sözünü hatırlattı ve "sinema bir şenliktir" dedi. nakip ali bu şenliği taşraya getiren cesur insan olarak artık ölümsüz.

http://arsiv.sabah.com.tr/2006/12/25/yaz1602-10-134.html

abdulkadir konukoğlu

yıl 2004 çin'den korkmayın, arge'ye önem verin diyor:
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/04/25/eko105.html

2008 şubat'ta "türkiye'nin çin'i güneydoğu olsun" derken, bölgesel asgari ücret tarifesini öneriyor:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8241781.asp?gid=196&sz=92220

ağustos 2008'de rekabete dayanamayarak fabrikasını kapattığını açıklıyor:
http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=48678

haftada 50 ytl'ye çalışmaya hazır aç insanların olması tabiki onun sorunu değil, işsizlik sorununu maliyetleri düşürmek için bir fırsat olarak görebilir. holding patronu kadrosu, seçimle iş başına gelen ve ülkenin makro sorunlarına çözüm yaratması beklenen bir kadro değildir. holding patronu karını maksimize etmek, maliyetleri minimize etmek, rekabet etmek, var olmak ister. bunun için bölgesel asgari ücret tarifesi de ister, enerji maliyetinin yarısını devlet versin yarısını ben vereyim de der, mümkünse vergi ödemeyeyim ya da geç ödeyeyim de diyebilir. sorun, makro sorunlara mikro gözlüklerle bakan siyasi kadrolarda...

fakat patron şunu önerse daha bir hoşumuza giderdi: işçinin cebine giren azalmasın, devlet güneydoğuda asgari ücretliden daha az vergi alsın, benim personel giderlerim azalsın, daha fazla yatırım yapayım, daha çok işçi çalıştırayım.

ama "yaşam maliyeti güneydoğuda daha düşük, asgari ücret de düşük olsun" derse patron, biz buna kölelik düzeni diyoruz kendi aramızda.

teşviği işverene devletin vermesi lazım, işçinin değil.

antep avradlarinin gumus tutkusu

önce sevgisi diyecekken tutkunun daha doğru olduğuna karar verdim. gümüş; yıllara meydan okuyan, modası hiç geçmeyen, önceliğini hiç yitirmeyen, baş köşeleri, yemek masasını, sehpaları, duvarları, büfeyi, konsolu, nakışları, her yeri işgal eden, ne kadar çok da olsa antep avradının asla doyamadığı büyülü bir madendir.

evi gümüş dolu bir kadının, sanat galerisinde çalışan kızından öğrendiği resim fiyatları üstüne eşsiz yorumu:

- kele o resimler nağder bahalıymış. ben resim alacağma gümüş alırım, ortaya goyarım, geder gelir baharım...
(yaşanmıştır)

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort