elti

Durum: 317 - 0 - 0 - 0 - 03.10.2011 19:35

Puan: 2127 -

18 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 16

anteplice ruya tabirleri

gatmer

şener şen tarafından, ikinci bahar dizisinde okunan şiir.


güzeldir iştiyakınla, yanmadadır bu gönül

ey güzel taze yağlı, nefis kaymaklı katmer

kalmadı billah sabır, bir nebzecik tahammül

gel ey canların canı, gönül dermanı katmer

erebilirsem bir kez, bezmi-visale eğer

değil sana kavuşmak, hayalin cihan değer

senden ayrı düşenler, neler çekermiş eğer

gel ey canların canı, gönül fermanı katmer

kayarak merdaneden, süzülür de çıkarsın

yeşil fıstık içi ile, iştahları açarsın

çiğnedikçe ağzında, lokum olup akarsın

gel ey yeşil fıstık, taze kaymaklı katmer

çok incesin, şeffafsın, zarif bir gelin tülü

lale gibi rengin var, sanki has bahçe gülü

seni nasıl vasfedem acizdir kalem dili

gel ey canların canı, gönül dermanı katmer

haşa...dünya taamı cenneti-ala malısın

şeker desem ne mümkün, bel ki oğul balısın

ıhsanı bol tanrı'nın, kullarının yadısın

gel ey canların canı, taze kaymaklı katmer

sen taamı-latifsin, şanlı sofra layıkı

seni birkez tadanlar, verir her an salıkı

vitaminler kaynağı, lokman hekim buyruk-u

gel ey canların canı, taze kaymaklı katmer

şip-şirin kıvamınla, gelir ağız lezzeti

ne olur canım-efendim, göster lütfu-izzeti

yeter allah aşkına, çektirme bu hasreti

gel ey canların canı, taze kaymaklı katmer

fahri yıldız

antep avradlarinin gumus tutkusu

önce sevgisi diyecekken tutkunun daha doğru olduğuna karar verdim. gümüş; yıllara meydan okuyan, modası hiç geçmeyen, önceliğini hiç yitirmeyen, baş köşeleri, yemek masasını, sehpaları, duvarları, büfeyi, konsolu, nakışları, her yeri işgal eden, ne kadar çok da olsa antep avradının asla doyamadığı büyülü bir madendir.

evi gümüş dolu bir kadının, sanat galerisinde çalışan kızından öğrendiği resim fiyatları üstüne eşsiz yorumu:

- kele o resimler nağder bahalıymış. ben resim alacağma gümüş alırım, ortaya goyarım, geder gelir baharım...
(yaşanmıştır)

serhoş

ia. sarhoş

"fiyatlar bu ara biraz serhoş"

antepli, fiyatlara serhoş diyerek, rasyonel olmayan fiyat hareketlerini, piyasadaki belirsizliği kasteder.

kadim sehir gaziantep

baskı kalitesi, tasarımı ve zengin içeriğiyle arşivlik bir kitap. 15 yıllık bir çalışmanın eseri.
(bkz: akten köylüoğlu)

akten koyluoglu

araştırmacı, yazar, ressam, anne, nine, örnek antep avradı. ömer köylüoğlu'nun eşi. özellikle son eseri kadim şehir gaziantep ile şehrin ortasına bir anıt dikmekten daha fazlasını yaptı.

diğer kitapları:
alıp satmak yok, yapıp satmak var
sandıktaki servet i
sandıktaki servet ii
sandıktaki servet iii

çir

götüne çir yapışmaz

tutumsuz, savurgan.

burada çir yapışkan bir madde anlamında kullanılmış. kişi öylesine tutumsuz olmalı ki çirin üstüne otursa bile çir yapışmaz, bünyesi yapışkan bir maddeyi bile tutamaz. tasarruf yap(a)mayan, günlük yaşayan, eline geçeni harcayan, para biriktir(e)meyen insan.

altin havaraya surtulmez

"altın mihenk taşında belli olur" anlamına gelen atasözümüz.

kavaklik cami

80'lerde kavaklık mahallesinin çocuklarının kabusu gibi olan bir yer. (bkz: yesil cami)

yesil cami

gaziantep lisesi'nin karşı köşesindeki parklı cami. her yaz kuran kursuna gittiğim ve çok eğlendiğim bir mekandı. çünkü, mevlid hoca mülayım, yumuşak, asla bağırmayan, çocuklara karşı sabırlı, biraz da rahatına düşkün bir insandı. kavaklık cami'nin kadın olmalarına rağmen zalim, nemrut, sopalı hocalarından sonra yeşil cami oyun parkı gibi gelmişti. elektrik süpürgesi yoktu, çalı süpürgeleri ile halıları süpürürken toz yutardık ama yine de bir çocuk için gidilecek en iyi camiydi.

mehmetcik ilkogretim okulu

mehmetcik caddesi boyunca her apartmandan birer, ikişer çıkan çocuklar çantalarını sürükleye sürükleye giderler, hangi apartmanda kim oturur, hangi apartmanın arka bahçesinde ne var, nerede musluk var, nerenin merdiveninden kayılır, nerede top oynanır, hangi bahçenin gülü güzel, hangi ağacın eriği yenir, hangi ağacın dutu güzel iyi bilinirdi. çünkü, servisle gidilmez, bütün çocuklar yaz-kış yürürdü, yürüken de keşif yapılırdı.

gazi mustafa kemal ilkokulu yapılana dek kavaklık mahallesinin tek okulu olan mehmetçik'te geçirilen 5 yılın sonunda daha yakın olmasına rağmen yüzüncü yıl orta okulu'na değil de gazi orta okulu'na gidilir, ondan sonra da yine daha yakın olmasına rağmen gaziantep lisesi'ne değil 19 mayıs lisesi'ne gidilirdi. bu zorunluluklar dışında hiç bir dezavantajı olmayan şirin bir okuldu.

19 mayıs'ta sadece bir dönem okuyup 2. dönem gaziantep lisesi'ne gitmenin yolunu bir şekilde bulduysam da 3 yıl gazi orta okulu'nun yokuşunu çıkmama neden olmuştur mehmetçik ilkokulu. o zamanlar olurdu böyle saçma şeyler: eve yürüyerek 5 dk uzaklıkta olan okula gidemeyip, yarım saat uzaktakine gitmek zorunda olmak. (o zamanlar 80'li yıllara denk geliyor.) bugün ise öğrenci servisleri ile çocuklar neredeyse bir ilçeden diğer ilçeye taşınırken günde yaklaşık 1 saat havasız servislerin içinde mideleri bulanarak yolculuk ediyorlar. üstelik bir servet harcanıyor. saçmalıklar şekil değiştirerek devam ediyor.

hap kimi yimek

top deyse yikmaz

antepin efsane siyasileri ve bürokratları

kemal kılıçdaroğlu'nun antep şubesi olarak akif ekici . göz yummadığı için..

fakat gaziantep'in son 15-20 yılında, yiyenlerin efsaneleştiğini görüyoruz. doğal olarak her yeni gelen de bu geleneği sürdürüyor, gözümüzün içine baka baka. çünkü ne olacak? biliyorki yanına kar kalacak, öncekilerde olduğu gibi...

yakın geçmişten, bu geleneğe uymamış, istisna tek isim var, o da mustafa yılmaz. emanete hıyanet etmemiş, örnek ve efsane bir politikacı kendisi. gaziantep'ten mustafa yılmaz gibi kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin çıkması en büyük arzumuz.

mehmet cilingir

lmanyak, lombak ve şu anda uykusuz'da çizen mizah yazarı, karikatürist. memo tembel çizer. çocukluğu ve ilk gençlik yılları antep'de geçmiştir, liseyi bitiremeden tayin nedeniyle taşınmıştır. api'nin akyol ilkokulundan sınıf arkadaşıdır. uykusuz'un bu haftaki sayısında "şive komik midir, normal midir" tartışmasını "utanmadan iddia ediyorum" köşesine taşımış ve boğazlar antep'ten geçiyor olabilirdi ve haberler antep şivesiyle sunulabilirdi diye bir de kare çizmiştir:

- orucuu iki dekkada açan başbekan "taman zam yapmıyak da ne yapak yorum" diye gonuştu..

gaziantepli ünlüler

gorduk gelmek

yuzdurme

hayvanın derisini soydurmak.

- kelleyi yüzdürücüysen bişiririm, yoğsa uğraşamam...
* yüzdürünce de dadı olmey
- ütme de zor, naadeeer uğraşmalısın o gıl temizlenenece, yüzdür de içe sine yiyek

analı guzu gınalı guzu

bir çocuğun annesiyle birlikte olursa mutlu ve sağlıklı olacağını anlatır.
  • /
  • 16
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 317

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.

eşkiliufaksözlük ile ilgili istekler

yazılanı tekrar yazmayı önlemek amacıyla ve sayısız derde deva olması sebebiyle "başlık içinde ara" butonu olsun.
okuması kolay, gözü yormayan temalar olsun ki daha çok okuyup, daha çok yazabilelim (sıkılmadan).

anlamayanlar için örnek:

(bkz: adres tariflerinde vazgecilmez yerler )

"daha önce yazılmış olanı yazmamak gerekir" ilkesinden hareketle önerilen bir fonksiyondur. yukarıdaki başlık içinde "emek sağlık ocağı" daha önce yazılmış mı diye bir soru akla gelirse ki her sözlük yazarının aklına gelmelidir ve bütün entryleri okumakla da uğraşılmak istenilmiyorsa "emek" kelimesi aratılır. daha önce yazılmışsa ilgili entriler gelir, yazılmamışsa hiç bir şey gelmez ve ilk yazan siz olursunuz.

nakıp ali sineması

adına yakışan bir açılışla kapılarını yeniden açtı. açılışta derviş zaim'in son filmi nokta'nın galasının yanısıra, serseri aşıklar ve düğün filmlerinin özel gösterimi vardı. en güzeli de nakıp ali'nin sinema serüveninin anlatıldığı belgeseldi. atilla dorsay geceyi "istanbul dışında yaşadığım en sinemasal gece" olarak tanımladı ama ülkü tamer'in eksikliğine de dikkat çekmeyi unutmadı. evet nakip ali'yi yeniden gündeme taşıyan ve hikayesini kaleme alan ülkü tamer idi ama unutulmuştu. hüsnü özyeğin'in "ben 6 yaşımdan beri sinemaya gidiyorum" sözleri en azından beni gülümsetti. bu esnada duyduğum bir yorum:

- la yorum garadenizli mi ney burna baksana
(bkz: anteplinin espri anlayışı)

şevval şam fonda eski türk filmleri eşlik ederken yeşilçam şarkıları söyledi ve geceye çok yakıştı. projede emeği geçen fiba yk üyesi ve bir gaziantepli olan murat kazaz'ın mikrofonu çalışmayınca salondan "nakip ali'yi geçti", nakip aliiiiii sesleri yükseldi ve bir küçük aksaklık spontane bir espriye dönüştü. bergüzar korel sunucu olarak bu işlerin insanıymış, çok iyiydi.

belgeselde en çok güldüren hac filminin hikayesi oldu. derme çatma bir hac filmi eline geçmiş ve filmi tanıtmak için önce müftüyü ve şehrin imamlarını bağevinde toplayıp mükemmel bir şekilde ağırlamış. muhtemelen imamlar vaazlarında bu filmden bahsedince halk film gelmeden filmi sormaya başlamış. bu filme 3 kere giden yarı hacı, 7 kere giden tam hacı olacak diye de bir söylenti yayılmış. film gösterime girdikten sonra insanlar akın akın, ibriklerle, seccadelerle filme gelmeye başlamış, 100 gün izlenmiş ve en uzun süre gösterilen film olmuş. okur yazarlık oranını artırmak için kurs belgesini getirene sinema beleş kampanyası var bir de. muhtemelen atilla dorsay'ın katkısı ile bu belgesel televizyonlarda gösterilecek. sinemaseverlere izlemelerini tavsiye ederim. oğlu doğan nakipoğlu, onat kutlar'ın bir sözünü hatırlattı ve "sinema bir şenliktir" dedi. nakip ali bu şenliği taşraya getiren cesur insan olarak artık ölümsüz.

http://arsiv.sabah.com.tr/2006/12/25/yaz1602-10-134.html

abdulkadir konukoğlu

yıl 2004 çin'den korkmayın, arge'ye önem verin diyor:
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/04/25/eko105.html

2008 şubat'ta "türkiye'nin çin'i güneydoğu olsun" derken, bölgesel asgari ücret tarifesini öneriyor:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8241781.asp?gid=196&sz=92220

ağustos 2008'de rekabete dayanamayarak fabrikasını kapattığını açıklıyor:
http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=48678

haftada 50 ytl'ye çalışmaya hazır aç insanların olması tabiki onun sorunu değil, işsizlik sorununu maliyetleri düşürmek için bir fırsat olarak görebilir. holding patronu kadrosu, seçimle iş başına gelen ve ülkenin makro sorunlarına çözüm yaratması beklenen bir kadro değildir. holding patronu karını maksimize etmek, maliyetleri minimize etmek, rekabet etmek, var olmak ister. bunun için bölgesel asgari ücret tarifesi de ister, enerji maliyetinin yarısını devlet versin yarısını ben vereyim de der, mümkünse vergi ödemeyeyim ya da geç ödeyeyim de diyebilir. sorun, makro sorunlara mikro gözlüklerle bakan siyasi kadrolarda...

fakat patron şunu önerse daha bir hoşumuza giderdi: işçinin cebine giren azalmasın, devlet güneydoğuda asgari ücretliden daha az vergi alsın, benim personel giderlerim azalsın, daha fazla yatırım yapayım, daha çok işçi çalıştırayım.

ama "yaşam maliyeti güneydoğuda daha düşük, asgari ücret de düşük olsun" derse patron, biz buna kölelik düzeni diyoruz kendi aramızda.

teşviği işverene devletin vermesi lazım, işçinin değil.

antep avradlarinin gumus tutkusu

önce sevgisi diyecekken tutkunun daha doğru olduğuna karar verdim. gümüş; yıllara meydan okuyan, modası hiç geçmeyen, önceliğini hiç yitirmeyen, baş köşeleri, yemek masasını, sehpaları, duvarları, büfeyi, konsolu, nakışları, her yeri işgal eden, ne kadar çok da olsa antep avradının asla doyamadığı büyülü bir madendir.

evi gümüş dolu bir kadının, sanat galerisinde çalışan kızından öğrendiği resim fiyatları üstüne eşsiz yorumu:

- kele o resimler nağder bahalıymış. ben resim alacağma gümüş alırım, ortaya goyarım, geder gelir baharım...
(yaşanmıştır)

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort