elti

Durum: 317 - 0 - 0 - 0 - 03.10.2011 19:35

Puan: 2127 -

18 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 16

yeenlemek

antepli ebeveyn çocuk diyalogları

- ben saaa yapma demeym, hobi olarak gene yap

gulluoglu

güllüoğlu, bilinirliği yüksek ama kalite algısı düşük bir marka olarak kötü marka yönetimine örnek verilebilir. güllüoğlu kirliliğinin önüne geçmeleri gerekirdi, yapamadılar. markanın bilinir ve ulaşılır olması iyidir ama üretim kalitesini kontrol edebiliyorsanız... aynı markayla iş yapan çok sayıda ve çeşitli üretici bulunmakta.

nemeerek

"bana ne", "beni ne ilgilendirir".
pasif agresif tutum. çünkü, bunu diyen söyler söyler, sonra neme gerek der.

- oğlum acı navar ders çalış. gitarı eline alıp geçiyn, 2 cöp telefoynunnan anca meşaj yetiştiriyn. nolucu bu halın..
- baa garışman acı, başka derdiiz yog mu..
- gadasını aldığım * yapma demeym hobi olarag yap, arkadaş da lazım amma dersini de çalış, ben senin için deym, yoğsa neme gerek, neğdersenet..

al haci aga papucungu ben yanniyak geziym

gururlu bir tavır. secaad sağbi olmak. yiğitlik.
ali ağa versiyonuna da rastlanır.

bi giyas

standart üretim. 0 hata.

antep işi

3 elden geçer. tel çekeni ayrı, her teli işleyeni ayrı, deseni dolduranı ayrı...
ve bu ipek nakış ve kumaş nasıl temiz kalır anlamam. steril ortamda çalışırlar. ameliyathaneye girer gibi otururlar nakışın başına. bembeyaz çıkar o işler ve hepsi bi gıyas...
artık pano olarak yapılıyor, çerçevelenip duvara asılmak üzere: http://www.facebook.com/pages/marketantepcom/385769229739?v=photos#!/photo.php?pid=4967513&id=385769229739&fbid=389790934739

eşkiliufaksözlüğün örgettikleri

herkeşin gonuşmak gadar anteplice ohumaya-yazmaya da nağder meraklı olduğnu örgendik ve bunun ne dadlı olduğnu...

anteplinin bişey atmama huyu ve atılmayıp saklananlar

mağaza poşetlerinin ipleri çiçek, öteberi bağlamada kullanılır.
eski çoraplar halı bağlamada değerlendirilir.

antep avradının titizlik hastalığı

salahiyetli

marketantep

gaziantep, kendi memleketim diye demiyorum, çok acaip bir yer. kültürel olarak çok zengin, çünkü çok eski bir şehir ve pek çok farklı medeniyetin izlerini taşıyor: http://marketantep.com/main/news.asp?news_id=3

ama hakettiği şekilde tanınmıyor, tanıtılmıyor. gaziantep'i tanıtması ve iyi bir imaj yaratması beklenen resmi veya yarı resmi kurumların, sivil toplum kuruluşlarının internet sitelerine bakınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir. özensizliği görünce içim sızlıyor. ucuz tasarımlar, imla hatalarıyla dolu içerikler, 10 yıl önce çekilmiş fotoğraflar, güncellemeyen bilgiler... işin traji komik tarafı tanıtımdan sorumlu ve işi bu olan kurumların internet siteleri de aynı şekilde özensiz ve demode...

kendi çapımda bir girişimde bulundum, gücüm buna yetti. yeterli bir çaba mı, kesinlikle değil. daha fazlasına ihtiyacı var bu kentin...

destekleyen herkese ve özellikle mitokondri'ye teşekkürler. yaptığı şu sözlük işi zaten başlı başına bir kültür ve tanıtım faaliyeti. üstelik milyon dolarlık yatırım da değil... hibe de kullanmadı sanırım :) az parayla çok iş yapılabiliyor. her şeyi devletten beklemeyelim :))


antep avradi diyaloglari

anteplinin bişey atmama huyu ve atılmayıp saklananlar

mangalı yellemeye yarayan her şey: saksı (faraş), röntgen filmi, yoğurt kabının kapağı, karton vs.

- bunnan eyi mangal yellenir, atmayak... (şeklinde de fikir beyan edilir, atılmasına engel olunur.)

takvimleri tutturan çıbıklar çiçeklere destek vermek, dibini karıştırmak için kullanılır.

kuşe kağıtlı takvimler, beyaz taraf üste gelecek şekilde dolap içlerine serilir. (saten kumaş muamelesi yapılır.)

soğan çuvalları atılmaz, halı yıkamada kullanılır.



yemekteyiz gaziantep

antepliyi her örneğnen tanıttı: hafif ayeri, yuhası, kerdimanı, dışarılısı ile...

yemekteyiz meltem

hem sabrına, hem zekasına, hem de kerdimanlığına aferim...
(gomşularıyla ilişkisini gözden geçirir artı bu geceden sonra.)

yemekteyiz gaziantep

genel olarak hiç bir ili layıkıyla tanıtmış bir program olmadığından gaziantep'i de istenilen düzeyde tanıtması beklenemez. beklentisiz izlenince kızılmıyor.

gel gel etmek

flörtöz, işveli, edalı, davetkar kadınlar için söylenir.

yemekteyiz şule

dün akşam izleyemedim, ev sahipliğini bilemem ama misafirliği için "evlerden ırak" demişim izlerken...
saz gızı gibi deyimini hatırlattı...
bir de gel gel etmek diye bir deyim vardır, aklıma getirdi...
döğüşgel denilebilir çok rahat...
nerede yetiştin, nerede büyüdün, nerede oldun diyesim var bir de...
7 nesil atadan antepliyim dedi de...

giz gizgin haber

(bkz: antepce ruya tabirleri)

kız çocuk veya kız bebek görüldüğünde acele bir haber geleceğine yorumlanır.
  • /
  • 16
Henüz hiç başlık açmamış.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 317

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.

eşkiliufaksözlük ile ilgili istekler

yazılanı tekrar yazmayı önlemek amacıyla ve sayısız derde deva olması sebebiyle "başlık içinde ara" butonu olsun.
okuması kolay, gözü yormayan temalar olsun ki daha çok okuyup, daha çok yazabilelim (sıkılmadan).

anlamayanlar için örnek:

(bkz: adres tariflerinde vazgecilmez yerler )

"daha önce yazılmış olanı yazmamak gerekir" ilkesinden hareketle önerilen bir fonksiyondur. yukarıdaki başlık içinde "emek sağlık ocağı" daha önce yazılmış mı diye bir soru akla gelirse ki her sözlük yazarının aklına gelmelidir ve bütün entryleri okumakla da uğraşılmak istenilmiyorsa "emek" kelimesi aratılır. daha önce yazılmışsa ilgili entriler gelir, yazılmamışsa hiç bir şey gelmez ve ilk yazan siz olursunuz.

nakıp ali sineması

adına yakışan bir açılışla kapılarını yeniden açtı. açılışta derviş zaim'in son filmi nokta'nın galasının yanısıra, serseri aşıklar ve düğün filmlerinin özel gösterimi vardı. en güzeli de nakıp ali'nin sinema serüveninin anlatıldığı belgeseldi. atilla dorsay geceyi "istanbul dışında yaşadığım en sinemasal gece" olarak tanımladı ama ülkü tamer'in eksikliğine de dikkat çekmeyi unutmadı. evet nakip ali'yi yeniden gündeme taşıyan ve hikayesini kaleme alan ülkü tamer idi ama unutulmuştu. hüsnü özyeğin'in "ben 6 yaşımdan beri sinemaya gidiyorum" sözleri en azından beni gülümsetti. bu esnada duyduğum bir yorum:

- la yorum garadenizli mi ney burna baksana
(bkz: anteplinin espri anlayışı)

şevval şam fonda eski türk filmleri eşlik ederken yeşilçam şarkıları söyledi ve geceye çok yakıştı. projede emeği geçen fiba yk üyesi ve bir gaziantepli olan murat kazaz'ın mikrofonu çalışmayınca salondan "nakip ali'yi geçti", nakip aliiiiii sesleri yükseldi ve bir küçük aksaklık spontane bir espriye dönüştü. bergüzar korel sunucu olarak bu işlerin insanıymış, çok iyiydi.

belgeselde en çok güldüren hac filminin hikayesi oldu. derme çatma bir hac filmi eline geçmiş ve filmi tanıtmak için önce müftüyü ve şehrin imamlarını bağevinde toplayıp mükemmel bir şekilde ağırlamış. muhtemelen imamlar vaazlarında bu filmden bahsedince halk film gelmeden filmi sormaya başlamış. bu filme 3 kere giden yarı hacı, 7 kere giden tam hacı olacak diye de bir söylenti yayılmış. film gösterime girdikten sonra insanlar akın akın, ibriklerle, seccadelerle filme gelmeye başlamış, 100 gün izlenmiş ve en uzun süre gösterilen film olmuş. okur yazarlık oranını artırmak için kurs belgesini getirene sinema beleş kampanyası var bir de. muhtemelen atilla dorsay'ın katkısı ile bu belgesel televizyonlarda gösterilecek. sinemaseverlere izlemelerini tavsiye ederim. oğlu doğan nakipoğlu, onat kutlar'ın bir sözünü hatırlattı ve "sinema bir şenliktir" dedi. nakip ali bu şenliği taşraya getiren cesur insan olarak artık ölümsüz.

http://arsiv.sabah.com.tr/2006/12/25/yaz1602-10-134.html

abdulkadir konukoğlu

yıl 2004 çin'den korkmayın, arge'ye önem verin diyor:
http://arsiv.sabah.com.tr/2004/04/25/eko105.html

2008 şubat'ta "türkiye'nin çin'i güneydoğu olsun" derken, bölgesel asgari ücret tarifesini öneriyor:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8241781.asp?gid=196&sz=92220

ağustos 2008'de rekabete dayanamayarak fabrikasını kapattığını açıklıyor:
http://www.patronlardunyasi.com/news_detail.php?id=48678

haftada 50 ytl'ye çalışmaya hazır aç insanların olması tabiki onun sorunu değil, işsizlik sorununu maliyetleri düşürmek için bir fırsat olarak görebilir. holding patronu kadrosu, seçimle iş başına gelen ve ülkenin makro sorunlarına çözüm yaratması beklenen bir kadro değildir. holding patronu karını maksimize etmek, maliyetleri minimize etmek, rekabet etmek, var olmak ister. bunun için bölgesel asgari ücret tarifesi de ister, enerji maliyetinin yarısını devlet versin yarısını ben vereyim de der, mümkünse vergi ödemeyeyim ya da geç ödeyeyim de diyebilir. sorun, makro sorunlara mikro gözlüklerle bakan siyasi kadrolarda...

fakat patron şunu önerse daha bir hoşumuza giderdi: işçinin cebine giren azalmasın, devlet güneydoğuda asgari ücretliden daha az vergi alsın, benim personel giderlerim azalsın, daha fazla yatırım yapayım, daha çok işçi çalıştırayım.

ama "yaşam maliyeti güneydoğuda daha düşük, asgari ücret de düşük olsun" derse patron, biz buna kölelik düzeni diyoruz kendi aramızda.

teşviği işverene devletin vermesi lazım, işçinin değil.

antep avradlarinin gumus tutkusu

önce sevgisi diyecekken tutkunun daha doğru olduğuna karar verdim. gümüş; yıllara meydan okuyan, modası hiç geçmeyen, önceliğini hiç yitirmeyen, baş köşeleri, yemek masasını, sehpaları, duvarları, büfeyi, konsolu, nakışları, her yeri işgal eden, ne kadar çok da olsa antep avradının asla doyamadığı büyülü bir madendir.

evi gümüş dolu bir kadının, sanat galerisinde çalışan kızından öğrendiği resim fiyatları üstüne eşsiz yorumu:

- kele o resimler nağder bahalıymış. ben resim alacağma gümüş alırım, ortaya goyarım, geder gelir baharım...
(yaşanmıştır)

antep avradı

kitap okumaz (bir ara beyaz dizi modası varken okuyanlarına rastlanırdı), kelebek ve günaydını gazata sanar, posta gazatasını buldumu okumadan bırakmaz.

herifinden şikayet eder, gaynanasından şikayet eder, gelinlerinden şikayet eder, damadından şikayet eder, uşak devşekden şikayet eder.

biraz histeriktir, ilgi çekmek için hastalık(lar) uydurur. acil servis personeli hastalık numarası yapan antep avradlarını yürüyüşlerinden tanır. bir diazem verilip psikiyatriye gönderilirler ve antep avradı artık "sinir" adını verdiği ve "bende sinir var" olarak ifade ettiği bir hastalık sahibidir.

antep avradı antep erkeği yüzünden mi böyledir, yoksa antep erkeği mi antep avradı yüzünden böyledir bilinmez. bir yumurta -tavuk döngüsüdür bu.

özeleştiri neyin bilmez. nerede hata yaptım demez. kerttirme laflar eder. hiç başına gelmeyecek gibi kınar, kınar, kınar. başına geldiğinde "neen beyle oldu" demez. el- gün için yaşar. el ve gün çocuğunun ve eşinin ruh sağlığından bile daha önceliklidir.

dünyaya objektif bakamaz. seda sayan, esra ceyhan'ın hedef kitlesidir. modayı takip eder ama tektipleşmek için. herkesin evinde boncuklu perdeler, aynı mobilyalar, aynı sedefli duvar boyası, aynı gümüş gondol olmasında, yaşlısının sırtında aynı mısırlı, gencinde aynı payetli-pullu buluz olmasında sakınca yoktur, yeterki geri kalmasındır, aynı olmakta sakınca yoktur. farklı olmak sürüden ayrılmak demektir, kınanmak demektir.

antep erkeği için romantik değildir denilir ama aslında antep avradı romantik değildir. son derece gerçekci ve analitik düşünür, öyle de yaşar.

hep "dediydi, demişti" der, "ben okudum, gözlemledim, araştırdım ve fikrim budur" demez, diyemez. yoksa "bu avrada nolmuuuuş?" derler. aptal mıdır, zekası mı kıttır? asla, ondaki akıl yeddi mahalleye yeter. miras paylaşımlarında ve alışverişte 4 işleme, geometriye ne kadar hakim oldukları görülür. ama zekasını gizleme gereği duyar, sivrilmek işine gelmez, perde arkasını tercih eder.

yıllar geçer antep avradı da, erkeği de değişir ama hiç tekamül etmezler. anlatmak ve göstermek için yaşar, dururlar.

bu entry, genç-yaşlı her yaştan antep avradlarını kapsayan bir genellemedir. genellemelerin istisnaları da içinde barındıracağı akılda tutulmalıdır. fedakar anneler, çilekeş avradlar, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler, çalsa çığırsa aşık deli oldu çekse otursa belasını buldu derler modunda hep kontrpiyede yaşayanlar içinse ayrı bir entry yazılacaktır. bu entryde biraz tuzu kuru olan avradlar karikatürize edilmiştir.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort