arhadaşlar çocuklumuzda satarlardı yaalı kahkeyi. avuç içi kimi olur üstü yaalı acayyip gözel dadı vardı. gaç senedir areym kakecilerde bulameym. yapanda galmeyk zaar. acı yerini bilen bulan varsa haber etsin heyrine
antep'in etrafı gül ile diken
ayrılıktır ağam belimi büken
sineni sineme saraydım derken
felek bizi nazlı yardan ayırdı
atımı bağladım binek taşına
kim karışır bu mevla'nın işine
bizi kınayanın gelsin başına
felek bizi nazlı yardan ayırdı
(ara: antepin etrafı gül ile diken)
yav içe içe bi hal olduk. bırahak dedik arahıyı. bırakdık. yırag ola naader zormuş yav. aha şimdi de uyhu haram oldu. nedmeliyik ola.geceleri ter basıy uyuyameyk.hele iki çirtik haneg efingde yardım edin
antepliler silâhşör olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
rafıklar
küncülü datı var kebapçı
nizip caddesiynen alleben arasında galanın altında
guşbaşı yiin lohum kimin
gıyması begmez kimin
hesap dersen buz kimin
nahıp hamamını geç nizip caddesi yoluna dön ilk sağa gir küncülü diye sor saaa söylerler.
yalıız saat 2'den soona heçbişey bulaman
sahın da restoran zannetme
çakma bi kolüba
de yeri de get de kebap imam çaadaş nasılk küncülüde kebap nasıl bak balım
de yeri balım de yeri
hele yandım yandım yandım eli zilliye
bende yandım yandım yandım burun heyriye
peki neden eli zilliye? bunu biliyor musunuz?
çocukluk yıllarımda evimizin karşısında matbaacı nurettinin matbaası vardı. bu peyke her akşam orada içerdi. abimde bu peykedeydi. ben de arada uğrar gırık leblebilerinden yerdim.
rahmetli hayri amca kısa boylu zayıf bir insandı. kayacık yokuşundaydı evi ve peykenin vaz geçilmezi idi.
bu peykenin ufakları tekel birası böyükleri ya arahı ya da şarap içerlerdi.
işte gafalar yerine gelince saz söz başlardı. heyri amca cümbüş çalar söyler gafa da tam duttumu cebinden o bahır zilleri çıharır çalar garşısınada birini alır oynardı.
o ziller hiç cebinden eksik olmazdı.
işte eli zilli olan bir başkası değil heyri ammimin taaa gendisidir türküdeki
hele yandım yandım yandım eli zilliye
bende yandım yandım yandım burun heyriye
peki neden eli zilliye? bunu biliyor musunuz?
çocukluk yıllarımda evimizin karşısında matbaacı nurettinin matbaası vardı. bu peyke her akşam orada içerdi. abimde bu peykedeydi. ben de arada uğrar gırık leblebilerinden yerdim.
rahmetli hayri amca kısa boylu zayıf bir insandı. kayacık yokuşundaydı evi ve peykenin vaz geçilmezi idi.
bu peykenin ufakları tekel birası böyükleri ya arahı ya da şarap içerlerdi.
işte gafalar yerine gelince saz söz başlardı. heyri amca cümbüş çalar söyler gafa da tam duttumu cebinden o bahır zilleri çıharır çalar garşısınada birini alır oynardı.
o ziller hiç cebinden eksik olmazdı.
işte eli zilli olan bir başkası değil heyri ammimin taaa gendisidir türküdeki
antepliler silâhşör olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
yav içe içe bi hal olduk. bırahak dedik arahıyı. bırakdık. yırag ola naader zormuş yav. aha şimdi de uyhu haram oldu. nedmeliyik ola.geceleri ter basıy uyuyameyk.hele iki çirtik haneg efingde yardım edin
beyle bi başlık yokmuş rafıklar. aha ben de açtım. yarın sabah gedin gaymahamla deyinki ona "yeri rafık beyrana metanete deyin" görün garadenizliden nasıl antepli olanı