hele yandım yandım yandım eli zilliye
bende yandım yandım yandım burun heyriye
peki neden eli zilliye? bunu biliyor musunuz?
çocukluk yıllarımda evimizin karşısında matbaacı nurettinin matbaası vardı. bu peyke her akşam orada içerdi. abimde bu peykedeydi. ben de arada uğrar gırık leblebilerinden yerdim.
rahmetli hayri amca kısa boylu zayıf bir insandı. kayacık yokuşundaydı evi ve peykenin vaz geçilmezi idi.
bu peykenin ufakları tekel birası böyükleri ya arahı ya da şarap içerlerdi.
işte gafalar yerine gelince saz söz başlardı. heyri amca cümbüş çalar söyler gafa da tam duttumu cebinden o bahır zilleri çıharır çalar garşısınada birini alır oynardı.
o ziller hiç cebinden eksik olmazdı.
işte eli zilli olan bir başkası değil heyri ammimin taaa gendisidir türküdeki
antepliler silâhşör olur,
uçan turnayı gözünden
kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
ve arap kısrağının üstünde
taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
yav içe içe bi hal olduk. bırahak dedik arahıyı. bırakdık. yırag ola naader zormuş yav. aha şimdi de uyhu haram oldu. nedmeliyik ola.geceleri ter basıy uyuyameyk.hele iki çirtik haneg efingde yardım edin
beyle bi başlık yokmuş rafıklar. aha ben de açtım. yarın sabah gedin gaymahamla deyinki ona "yeri rafık beyrana metanete deyin" görün garadenizliden nasıl antepli olanı