avradsı
moderencesi "efemine" amma oolanlar/herifler için de gullanılıy "arvad aba" kılıklılar için yani...
tavık
cıncık kimi
işleri kötü giden esnafa işler nasıl diye sorulduğunda: cıncık kimi wallah, metaforik olarak (=çok kinayeli bir şekilde "kötü" demenin anteplicesidir)
(bkz:
gabak gayişlemek)
gabak
şiş çahıla
bu şişin temel özelliği vücütta delik açmak için olmamasıdır, açık olan deliklere çakılmak içindir, yani bir nevi "tıkaç"vazifesi görmesi planlanmıştır ama içeride tahribat yaratarak değişikliğe sebep olması beklenir; osturuğun kokmaması, doğum yapamamak gibi...
akrab soka
akrabasından memnun olmayan anteplinin nefretini dile getirme şeklidir.
--- abi şu
taharlak ibo ahrabangmış heral?
++ eyle ahrabaayı akrep soksun.
antepin efsane delileri
terso kemal aslında deli falan değildir, tersten konuşma konusunda türkiye birincisidir, en son böök pasaçda gördüydüm
öndüç ödeştirmek
umumiyetle ödünç verilen birşeyin geri verilmesi için değil, yapılan bir kıyağa karşılık verildiğinde karşılığı alan kişinin böyle birşey beklemediğini, bu durumdan memnun olmadığını belirtmek için kullanılır.
--- abi düng işee gücöö bırahıp bizim işe goştung allah razı olsung gel saa bi lahmacın ısmarlııym.
++ öndüç ödeştiriyng ellaam? ayip etting yaw, başga zaman yirik, sening canıng sağolsung.
gıllamak
gıllamak: işi ağırdan almak
--- olm bi yağ deeştiricin, amma gılladıng haa...tam iki saet oldu yaw?
lahaplar
metek
(gbkz: abdal)ların çaldığı "küçük zurna"
antep
en önemlisi kurtuluş şavaşının meşalesi burada yakılmıştır, memleketimizle ne kadar gururlansak azdır. döner ilk bursa'da yapılmıştır en iyisi antepdedir, baklava halep işidir en iyisi anteptedir, dizel ve benzinli motorları kefereler yapmıştır (fırsat olsaydı antepliler kesin yapardı, zira ilk dört silindirli mobileti de antepliler yapmıştır) en iyi antepli tamir eder (bu arada estetikçi mutaf da yüce yaradanınkini en eyi tamir eden bir anteplidir), jakarı fransızlar bulmuştur en kaliteli halı antep'te üretilir daha sayıyımm mı, yok böyle bir şehir, elini dokundurduğu herşeyi güzelleştiren, iyileştiren, en iyisini arayan, yapmaya çalışan, hiçbir vita yağı tenekesini boşa harcamayıp içlerini çiçeklerle dolduran, dostluktan anlayan, dünya malına tapmayan, yemesini içmesini oturmasını kalmaksını bilen, ağacı, yeşilliği, suyu seven, etrafında insan eliyle dikilmiş ormanı olan, özal'a yangın mı var dedirtecek kadar çok mangalın yandığı ormanlarda yangın görülmeyen varsa başka bir şehir onunla gururlanayım. ayrıca dili ve söylemi bu kadar zengin başka bir şehir varsa onlardan bir kaç söylem öndüç alak acı.
dava
anteplicede yeni bir yüklem kazanarak "kavga" anlamına da gelir.
--- aam gız evinden olan evi arasında savan yüzüne dava çıkmış.
saman odasina deper gibi depmek
çok hızlı ve fazla yemek yemek.
kepmek
çökmek
--- rüzgar esdee gibi çadır başımıza kepti aam, nedecemizi şaşırdık ocak yanıy, lomba ısınmış goluma deyiy, allah yıraag eyliye... neyse biyerimizi yakmadan gurtardık gendimizi.
hös
ingilizce "shush" veya "hush", antepliler deydirik mi needik yoorum?
şarelemek
burun oyulduktan sonra, çıkan yapışkan maddeden kurtulmak için bir miktar ovalanması gerekir, bu antepli arvatlar tarafından farkedildiğinde "şarelemeee" şeklinde bir uyarı ile sonlandırılır. erkekler arasında "tombala çekme" demek gibi bişi.
(bkz:
şaare)
şare
diz donu
buna "peygamber donu" da deniyor galiba.
dut tokmağı
"tut tokmaa" diye telaffuz edilir: sağlıklı anlamına gelir, ingilizce "hale and sound" (dut ağacının sağlamlığından esinlenilmiş olduğu kesindir; eski antep evlerindeki pencerelerin üstündeki kiriş vazifesi gören ağaç bölüm dut kerestesinden yapılırdı).
--- bizim halil ammi yüz yaşına vardı ellaam, nasıl eyi mi bari?
++ tut tokmaa gibi maşallah!