tiringiz
ne gelirse tiringizlerin başına bu titizliklerinden dolayı gelir. yada sakınan göze çöpmü batar derler artık.
köyde bigün tiringiz olan ablam yağlı küfde yoğurdu, emme velekin evde yoğurt yok yoğurt olmadığı gibi köy kerbelaya döndüğü için yoğurt alınacak bakkalda yok. davarı çok olan dolayısıylada ağarını bol olan zennuba bibiye ayran istemeye gönderdiler yengemden beni. ablam dedi "aboovv kele başkası yokmu isteyecek onun ayranımı içilir" diye ama başka seçenek yok küfdede ayransız yenmez. zennuba bibide bi temiz bi temiz :) vurduk gapıyı "bibi bibi" ahırdan seslendi "he bibi gurban" "acık böön yayık yaydınsa ayranından bi sürahi istiy anamgil" gelin dedi bize damlardan birine girdik yerde bi teşt içinde ayran sineğin bini iniy bini galhıy ayranın üstü simsiyah. zennuba bibi tasın dibinden ayranın üstünü öteledi daldırdı doldurdu ayranı sürahiye yolda gelirken yengem dedi "sahın ha ablana söyleme huylanır içmez" diye. eve geldik ki küftede olmuş ablam sıktı bi güzel kalktı elini yıkamaya dedik abla saa bardak galmadı gendiye bi dene getir. ablam getire getire anamın diş tasını getirdi hiç unutmam yeşil kulplu plastik bi bardak. bacım bes bu galmış dedi doldurdu ayranı bi güzel yedi küfteyi içti ayranı. için için güldük ama diyemedik diyemedik işte yoksa yemez yiyemez, yıllar sonra itiraf ettik durumu. "tüüüyyy bacım size" dedi bes :) bu arada yengemle ben ayran içmedik tabi.
abdal avradı
abdal avradları yeen gözel olur bazılarına bakmaya kıyamazsın
antep hamamlari
iki gapılı hamam müdavimlerindendik. yaşadığımız mahalle konumuyla evlerin eşiklikleri mevcuttu . daha sonraları soba gazanı eklenen ve banyo haline getirilen bir mekana sahip olsakda hamama gitmeden göbek taşında yatıp gaymeye keselenmeden arınmış olmazdın. bana göre gerçekten kendine has kültürü vardır hamama gitmenin. tabi bizler bunun çogunu gerçekleştirdik mi sanmıyorum.
hamama giderken meşefelerin (yanlış hatırlamıyorsam havlu demekti) temiz kıyafetlerin yerleştirildiği bohçalar hazırlanır. kil, hamam tasları, yeşil sabun, kese ve lif eksik edilmezdi. tabi gün boyunca kalınacağı için mutlaka evde yiyecek birşeyler hazırlanır mevsime göre meyvalar alınırdı. çocukken işkence gibi gelirdi bu durum. her curunun başında hülle harmanı gibi oturan iki üç antep avradının mevcut olduğu ve bir tas su alabilmek için sıra beklemen gerektiği, arıkların kille dıhandığı için pis suların ortalığı bulandırdığı durumlarda yaşanırdı. zamanında çin işkencesi gibi gelsede bu kültürün anteplilerin temizliğe verdiklerin önemden kaynaklandığını düşünmekteyim ve zamanla zevk almaya başlayıp tenha saatlerde göbek daşına yatıp bütün kemiklerinin ısındığı, ölü derilerinden arındığın ve rahatladığın sağlık kompleksi diyede nitelendirebilirim.
ben en çok portakal yendiği zamanki kokusuna müptelayım her nedense :)
allah kepegini kese
anteplinin dövüş sanatı
un ufak etmek
kötek aşı etmek
depik aşı etmek
değneğe sıçırtmak
ayak halfesi
son yıllarda kendim için kullandığım meslek adı ben kısaca ayakçı diyorum :)
sadece gaziantepde yaşanabilecek tuhaf olaylar
kurban bayramında ,sabah kahvaltı niyetine daha kurbanın kanı yerdeyken mangal yakılıp kebap yenmesi, hatta kurban kesilinceye kadar bekleyip birşey yenmemesi.
ramazan bayramında, sabah uyanınca evin içini saran o leziz yuvalama kokusu ve kahvaltı niyetine yenilmesi
(bana göre bunlar gayet iştah kabartan güzel gelenekler olarak görünmekle birlikde sadece antepde yaşanmaktadır)
görücü gezmeleri,
halfelerin kan grupları
gavırma
evinde pek durmayan, aynı gün içerisinde (bkz:
)birçok kişiyi ziyaret eden
gayri muslimlerden kalan ev ve yapitlar
ben bey mahallesinde yukarıda bahsi geçen evlerden birinde büyüdüm. ve benim bildiğim ermeni evleri diye geçer ayrıca bunu belgelerde yatsıyamaz. antep tarihinide incelemiş olursak eğer ermeniler gerek yaşam tarzıyla gerekse ticaret erbablığıyla geniş yer edinmişlerdir antepde. bu evler yüksek kalın bahçe duvarlarıyla dış ortamdan korunur. genelde dehlis denilen giriş korudorlarıyla hayata açılan kapılar iki tanedir biri kadınlar için diğeri erkekler. en az 6 yada 7 odalıdır ayrıca bahçesinde süs havuzları, kuyusu, mağarası, tavan arası olan geniş havadar, 50 cm eninde taş buloğlardan oluşan yapılardır. kışın sıcak yazınsa serin olurlar. odaların içi ahşap kaplı çeşitli amaçla kullanılan gömme dolaplarla doludur. tavanlar renkli işlemelerle bezelidir. tabanlar ve ahşap olmayan duvarlar ise kilis sıvası diye bilinen bi çeşit malzemeyle kaplıdır. odalar birbirine geçişlidir. banyo yapmak için bazı odalarda eşikler vardır. hatta bazı evlerde tee o zamanda hamamlar mevcuttur.hayatlarında adı gibi hayat bulabileceğiniz asmalar, çam ağaçları, meyva ağaçları ve çiçek yetiştirebileceğiniz ekinliklerle doludur. bu evlerde yaşamak gerçek bir yaşam tarzıdır. ayrıca bu tür evler zamanında birbirine yeraltı dehlizleriyle bağlı olup antep harbi zamanında kapatıldığı rivayet olmakla birlikte gerçekliği göz ardı edilemez bir durumdur.
lahaplar
dırnağı uzun fatma
köylü fatma
şişko fatma
kirli fatma
deli fatma
deli memeli aşşe
hımbıl aşşe
yumuk aşşe
çocukken mahallemizde mevcut komşuların lakabıydı ve hala aynı şekilde tanımlanmaktadırlar. işin komik tarafı herkes birbirinin lakabını bilirdi. deli fatmanın olduğu bir ortamda kirli fatma nerde bacım bogünlerde gözükmüy heç denilebilirdi.
sarpani yan baglama
ablamın bir bayram sabahı sokakda dolaşan davulculara camdan para atarken, beeğğ bacım bu bayramda yar şarpanı yan bağlama türküsünü istim diyerek davulculara istekde bulunduğu ve beni hayretler içinde bıraktığı insanı dans etmek için hareketlendiren türkü
ağcaganat
bu gece sabaha kadar savaştığım beni uyutmamak için el birliğiyle rus ajanları gibi sessizce saldıran, gece karanlığında görünmeyen ve kendimi kötek aşı yapmama neden olan, o uyku sersemliği içinde anam bunlara ağcaganat derdi hele bi sözlüğe bakayım varmı dedirten gayet rahatsız edici uçan heyvanatlar
iligli gemik
kemirirken ellerim ağzım yağ içerisindeyken kendimden geçtiğim ve mutlaka geçmiş hayatımda köpektim espirisini yaptıran yemek olayı
gavırma
antepteki dugun salonlari
önceden nil kahvesini geçince kırkayak parkına doğru bir düğün salonu vardı. şöyle yerin bi gat altında hala duruyormu bilmiyorum. adını hatırlayamıyorum yaşlanıyorum galiba :) güccüktüm çünkü ama hayal değil bu hatırlıyorum; sahnede çalgıcıların (müzisyenlerin) olduğu bölüm bez perdeyle kapatılmıştı. ve sahnede oynayan kadınlar arka arkaya çember oluşturmuş iki elleri bi sağa bi sola çirtik çalarak gayet süzülerek dönüyorlardı. şimdiye bakıyorumda düğün salonu formatları epey değişmiş durumda.
adamın batmanı neçiye
golayina
golayina gelmek, en kısa yoldan halletmeye çalışmak yada görmemezlikden gelmek.
-golayina geliyn del mi heç bişey olmamış kimin davranıny
yangilip yazilmak
yanılgıya düşmek, yanlış karar verebilme durumu.
saca gore darak vurmak
adamına göre muamelede bulunmak