baklava/paklava: anteplilerin haricinde herkesin yapmasını bildiği süper tatlı. antepli olduğum öğrenildikten sonra söylenen söz ya da sorulan soru. oo baklava yapmasını da bilir (misin?). yaw paklavacılık süper profesyonel bir meslektir. ustalarından başkası olması gerektiği gibi yapamaz dediğimde millet dumur oluyor. tabii baklava diye yediklerini antepli evinin bartışına bile koymaz haberleri yok gafillerin.
"mars heykeli", dünya sanat tarihi açısından son derece önemli bir eser. eserin önemi öncelikle "metal"den olmasından kaynaklanıyor. çünkü heykelin yapıldğı zamanlarda, günümüzde olduğu gibi dev makinalarla maden çıkarılmadığı için, metalin her türü çok kıymetliydi. metal heykeller daha sonra ertilip yenileri yapıldığı için sürekli yok edilirdi. değerine değer katan ikinci unsur ise "hollow cast" yani "içi boş" ve bronzdan dökülmüş olmasındandır. "hollow cast" döküm sanatının en üst aşamasıdır. böyle bir eserin memlektimde bulunması benim için bir gururdur ve bir turizm vesilesi olarak tüm dünyaya tanıtılmalıdır. ayrca antepli turizmciler yeni bir turistik kavram geliştirerek "gourmet tourism" adı altında antebe "lezzet turizmi" turları düzenlemek için hala ne bekliyorlar çok merak ediyorum?
bu başlığı antep usulü su böreğini hiçbir yerde bulamadığım ve özlemimi dile getirmek için açtım. burada su böreği diye adlandırdıkları böreklere "kayış böreği" deseler adına yakışır olacak en azından ben sinirlenmeyeceğim. zira "su böreği" değil buradakiler. acı bi dene ustası tarifini yazarsa ve bilhassa kıvamından bahsederse cahallar öörenir noldoonu.
çok okumuş, dini bilgisi çok olan adam; rahmetli dedeme " fahı mıstafa" derlerdi, amma heç molla deel, süper hoşgörülü, toleranslı bir adamdı. allah rahmet eylesin.
pasaç: pasaj, alışveriş yapılan "kapalı çarşı" benzeri tek veya çok katlı yer; ingilizce "mall"
antebin en bilindik pasajları: büyük pasaj, beldiye pasajı, söylemez pasajı, halep pasajı, suriye pasajı, saray pasajı (yapıldığı günden beri iş yapmamıştır, yarı metruk durmdadır).
genellike cana yakın küçük esmer kızlar için de kullanılır, melhemin yapışkanlığından ve renginden esinlenilmiş olabilir; aynı zamanda çocuk delisi olan antepliler bu sevginin iyileştirici etkisini de bu kullanımın altına saklamış olabilirler.
birbiriyle çok iyi anlaşaşan her iki arkadaştan da nefret edilmesi halini anlatan söz öbeği.
--- seniyng dayı oolunan ammiyng oolu yeen eyi annaşıylar haa.
++ hee yeen eyi annaşırlar, hımhımnan burunsuz birbirinden uğursuz. benden uzak olsunglar da başga ihsan isdemem.
antebi terk etmiş olmak intiharın "taksitli" olanıdır. eng eng ölürsüng, çünkü lezzetsiz geçen ömre yazzıkklar ossungdur. buna yaşamak deel, dedeem kimi "taksitli intaar" denir ***.
mevsiminde "upload" edilen balcan kebapları, gış geldeende "down load" edilip, mikrodalga fırında ısıtılarak servis yapılabilir... hehee ben de yidim haa...
paklava; denişik bir antep telaffuzu; bu arada geçenlerde yunanistandaydım ne idiğü belirsiz bişeyi paketlemişler üzerine "baclaba" yazmışlar, yunacada aradaki "b" harfi "v" diye okunuyormuş, hadi neyse dedim; soona bi baktım anaaa..."greek traditional sweets" yazıy... .. ingilizcesinde de iş yok bu arada "traditional greek sweets" olmalıydı, siz balkavayı görseniz yeşillik diye yersiniz dedim içimden, dışımdan desem nolacak zaten anlamayacaklar. içine bal koymuşlar kestane koymuşlar, eh dedim kestane uymuş, zira en büyük liderleri iskender'in ne mal olduğunu cümle alem biliyor. şimdi görevimiz baklava/paklavamızı hemen tescilleyeceğiz neyle tescilleyeceğiz antep fıstığının bilimsel adını bulup, bu mal bunnan yapılır, bu da bizim gelenksel baklavamız deycez delecez .. hadi paklavacılar görev başına.
link'i tıklayıp resme bakarsanız daha anlaşılır olacak.
"gerçek geleneksel yunan baklavası"ymış, ne zaman geleneksel olduysa? bir de "ballı ve kestaneli"ymiş bak bak. "kestane" ne mal olduklarını anlatmaya yetiyor. askere bak arkasını dönmüş, kestane ile uyumlu olmak için heralda?
"roots" adlı 1977 televizyon dizi filmi. ben yeen güççükdüm o zamanlar amma zencilere kötü davrandıklarını hatırleym. baş rol oyuncusu yani filimin oolanı "kunta kinte" idi. bu diziden sonra çok esmerler "kunta kinte diye nitendirildi. benzer bir kullanım için (bkz: feliçita).
"eren peren olmak": darmadağın olmak, her biri bir yere dağılmak. "eren peren etmek": darmadağın etmek, her birini bir yana dağıtmak.
--- bobam vakdi zamanında ammim için "iki dene oolanı bi arada tuatamadı" dediydi.
++ eee?
--- ee'si ney olm...? biz yedi gardaşık gendi hepsini eren peren etti...
++ bunu neye deym biliyng mi? böök laf etmiycing, soona lafıı dönderip gıvırıp münasip bi yereee soharlar...
bir insan ne kadar yaşlı olursa olsun, eğer kendini yetiştirmemişse kendisine bir iş emanet edilmez. gafla'dan kasıt burada deve kafilesidir. develerin önünde daima bir eşek vardır, eşek olmazsa deve kafilesi yürümezmiş. eşşeğin büyük olması birşeyi pek değiştirmez zira üstünde daima bir insan vardır. eşşeğin yaşça büyük olması kafile başı olmasına yetmez, çünkü niteliği kafileyi doğru yöne sevketmeye yeterli değildir. sonuçta işi yapanın bir aracı pozisyonundadır.
--- oolum malları yerine teslim etdeez mi?
++ yok boba götüremedik.
--- noldu leyn?
++ lasdik patladı, deeştiremedik, lasdik usdası gelene gader aaşam oldu, yarine bırakdık.
--- yarine galan işin anasını s.kiim, eşşek naaden böök olsa bile gafla başı olamaz. eşşeklik bende saa iş buyurdum.