ye oba vur topa
70 li yıllarda; antep firması olan oba makarnanın kamil ocak sitadyumunun kapalı tribününde bulunan reklam spotuydu. şindi duruymu galdırıklarmı maçlara gedemediim uçun bilemeym, zira ammi acı benide maça girdir deyn sıralara gaynak olma yaşını çokdaan geçdik.
hokkesiye
hz. ukkaşe'nin kim olduğunu merak edenler için ondan bahsetmekte yarar var. yapılan araştırmalarda, türbenin resulllah (sav)?in arkadaşlarından ukkaşe b. mihsan el-esedi (ra) adına yapıldığı saptanmış. bazılarına göre türbede ukkaşe b. mihsan'n gömülü olduğu söylense de, bazılarına göre, burada katıldığı bir savaşta kaybettiği parmağı yada kanının döküldüğü yer olduğu için buraya türbe yapıldığı rivayet edilmekte.
hz. ukkaşe hakkında, özellikle müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamakta. müslüman olduktan sonra ve bedir savaşı?ndaki başarılarından sonra, kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.
hz. ukkaşe (ra) bedir savaşı?nda çok büyük cesaret gösterdi. savaşırken kılıcı kırıldı. peygamberimiz (sav) kendisine bir hurma dalı verdi. bu dal, peygamberimizin bir mucizesi olarak onun elinde kılıç oldu ve onunla savaştı. o kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.
hz. ukkaşe hayatta iken cennetle müjdelenen sahabelerden. peygamberimiz (sav) bir gün:
- ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir, buyurunca, ukkaşe b.mihsan:
- ey allah'ın elçisi! allah'a dua et de ben onlardan olayım, dedi. peygamberimiz:
- sen onlardansın, buyurdu ve ona dua etti. bunun üzerine başka bir adam ayağa kalkarak:
- ey allah'ın elçisi! cennetliklerden olmam için bana da dua et, deyince, peygamberimiz:
- bu konuda ukkaşe seni geçti buyurdu.
hz. ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan. o sevgiden dolayı peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
fetih suresi nazil olunca, peygamberimiz (sav) cebrail'e:
- ey cebrail öleceğimi anladım, buyurunca cebrail, peygamberimize:
- senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın, dedi (duha:4-5).
bunun üzerine peygamberimiz müezzini bilal-ı habeşi'ye, insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. bütün muhacir (mekke'den medine'ye hicret eden müslümanlar ) ve ensar (medine'li müslümanlar) mescid-i nebi'de toplandı. peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi, gözler ağladı. ınsanlara şöyle dedi:
- ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? onu dinleyenler:
- allah mükafatını versin, çok iyi bir peygambersin. sen bizim için merhametli bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. allah'ın sana verdiği peygamberlik görevini yerine getirdin, o'nun (allah'ın) vahyettiğini bize ilettin, bizleri allah'ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. allah, ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin, dediler.
bunun üzerine peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
- ey müslüman topluluğu! sizin üzerinizde bulunan hakkım ve allah adına, sizden kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
hiç kimse kalkmayınca, peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. üçüncü defa söyledikten sonra, sahabe-i kiram arasında bulunan ve kendisine ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. müslümanları yararak ilerledi ve peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
- anam babam sana feda olsun ey allah'ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. devemden indim, ayağını öpmek için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. kasten bana mı vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, peygamber efendimiz:
- ey ukkaşe, sana kasten vurmaktan allah a sığınırım. ey bilal git (kızım) fatıma'ya uzun bir değnek getir, dedi. bilal-ı habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
- o, allah'ın peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek hz.fatıma'nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- ey peygamber'in kızı! bana uzun bir değnek ver, deyince, peygamberimizin kızı hz. fatıma:
- bugün ne hac günü, ne de o'nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne yapacak? dedi. bilal-i habeşi:
- babanın yaptıklarından haberin yok. allah'ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor, dedi. bunun üzerine hz. fatıma:
- ey bilal, allah'ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (peygamberin torunları) hasan ile hüseyin'e haber ver. o adamın yanına gitsinler de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. peygamberden almasına izin vermesinler, dedi.
bilal-i habeşi mescide girip değneği peygamberimize verince, o da hz. ukkaşe'ye verdi. hz. ebubekir ve hz. ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
-bırak ey ebubekir, sen de bırak ey ömer, allah sizin değerinizi ve makamınızı biliyor, dedi.
- ey ukkaşe! ışte önündeyiz hakkını bizden al. peygamberden alma, deyince, peygamber efendimiz:
bunun üzerine ali b. ebu talip (hz. ali) ayağa kalktı ve:
- benim hayatım allah'ın elçisinin hayatının önündedir. ışte sırtım, hakkını kendi elinle benden al ve bana (o'nun yerine) yüz sopa vur. allah'ın elçisinden alma, deyince peygamberimiz:
- otur ey ali. allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. sonra hz. hasan ile hz. hüseyin kalktılar ve:
- ey ukkaşe! sen bilmiyor musun biz allah'ın elçisinin torunuyuz. hakkını bizden alman peygamberden alman gibidir, deyince peygamber efendimiz:
- gözümün nuru torunlarım, siz de oturun allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). sonra peygamber efendimiz (sav) ukkaşe'ye:
- ey ukkaşe, vuracaksan vur deyince, ukkaşe (ra):
- ey allah'ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince, peygamberimiz sırtını açtı.
sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. hz.ukkaşe, peygamberimizin beyaz sırtına baktı. sanki sırtı mısır'da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- anam babam sana feda olsun ey allah'ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür'et edebilir? bunun üzerine peygamberimiz (sav) :
- ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, hz. ukkaşe:
- kıyamet gününde allah'ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. bunun üzerine peygamberimiz (sav):
- kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
sonra (orada bulunan) bütün sahabe-i kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler."
ukkaşe bin mahsen; ra hz ömer tarafından antep ve çevresinin fethi için ıyaz bin ganem komutasında oluşturulan ordunun kumandanlarından biriydi. antep ve çevresinin fethi için keferdizde bizans ordusuyla yapılan savaşta yaralandı. şimdiki türbenin bulunduğu yerde bulunan manastıra yarasını tedavi etmek için sığınınca oradaki keşişler tarafından şehit edildiği ve oraya defnedildiği tarihi kaynaklarda rivayet edilmektedir.
miyenci
mal saabi ırazı oluyda miyenci razı olmuy
ucmadan gacmiya eli deymemek
gaçmadan .ıçmıya eli değmemek şeklinde kullanımıda yayğındır.
diydirmek
tazyikli bir şekilde işemek, hortumun sıkıştırılarak tazyikli olarak su fışkırtılması
anteplice ve ingilizce sentezi
-mamet :nine, those flowers for you.
-mamedin ninesi:ba neen söyleyn firthose the de yousun ne yuycuysa
varalimda gorelim
zulüm ve haksızlığa uğrayan anteplinin, muhatabına kinayeli olarak öteki dünyayı hatırlatmasına yarayan deyim.
sen beyle etmiye devam et hökkeş ağa, varalımda görelim baalım halımız noolucu
ardi sura
hemen peşinden
taman meyremi ardın sura saldıydım ulaşamayık mı saa
elin ardına yetmey mi
kapıyı açık bırakan birisini ikaz için kullanılan antepçe deyim.
kele bacım şu gapıyı neen yılık koyuysooz eliiz ardınıza yetmey mi ne?
gannı kimi yalvarmak
aşırı bir istekle yalvarmak
şu maasimceez beni de alget parha deyn gannı kimi yalvardı da dönüp bakmadı kele bu aden mi gansız olurmuş adam.
dansımak
ayıplamak
gonu gomşunun dansıyacaa iş tutman oolum
kırhacak
koyun keçi gibi hayvanları traş etmiye yarayan alet.
hele şoo ahırın tağasındahı kırhacaa verinde şu koyunnarı kırhak yoorum.
ömür neyki oğlum hepsini toplasan bi güne gelmez
babamda bu minvalde evlat, gençlikden ihtiyarlığa ömür saklamak lazım der.
garagabir yohusu
inönü caddesi üsdündeki garagabirin yanından başlayıp, atatürk ilkokulunun önünde sona eren antebin en dik yohuşu. 70 li yılların başlarında yohuşun tam ortasında sağ goluyun üsdünde bi dene çeşme vardı hatirlediim gaderiynen. o zamannarda yeni motur alan antep gençlerinin moturu test etme yeriydi ayni zamanda. karakabir yohuşunu pedalsız çıhabilisye mobilyet eyi demekdi çıhamıysa işe yaramazdı.
yorum bi mobilyet aldım, garagabir yohuşunu tek pedal vurmadan çıhıy allama dinime.
tombalaan camisi
garagabirden kurtuluş pasacına dorğu inerken sol goluyn üstünde suriye pasacının beriyanındahı güccük camınn ismi. şindiki adı nurali camisi amma antep ehalisi arasında tombalaan camisi olarak bilinir. bitişinde de tombalaan deermeni vardı. geçmişde geçirdii yanğından dolayı yanan deermen olarakda bilinir.
antepce ölçü birimleri
ağam antepli eyle metreydi, mezroydu nerde bulucu daym daym bunnarı. bi şey ölçece zaman hemen yanıbaşındahı şeyleri ölçü birimi olarak kullanır. her konuda olduu kimi bu konuda da pratik zekasını işletmiştir. işte antepde kullanılan ölçü birimleri.
garış=açık haldeki elin başbarmaynan guş barmaa arasındahı mesafedir
-bu kapının eni dört garış oluy.
-yav birez dar olmaz mı
-e bilemedin dört garış üç barmak olur
adım=yürüyen bir insanın iki ayağı arasındaki mesafe. lormal adım, böyük adım, güccük adım deyn as ve üs katları mevcuttur. arsa, tarla, yol, bağ ve bahçe ölçümünde yayğın olarakdan kullanılır.
süngüç=açık haldaki elin baş ve işaret barmakları arasındahı mesafedir. küçük yüzeyli nesnelerin ölçümünde kullanılır.
barmak=el barmaklarının kapalı haldeki sayısıyla ifade edilir. daha çok kgarışla ölçülen mesafede garışdan küçük kalan mesafeyi belirtmede kullanılır.
ağam bu masanın boyu beş garış üç barmak geliy.
pirket=binaların çevresini hisap ederken kullanılır.
buralıın eni 15 pirket, boyu 50 pirket yılan dili kimi bişeymiş buralık.
pilaha=odaların iç yüzölçümü hisaplanırhan kullanılır.
banyoon şeylesi 7 pilaha geliy, beylesi de 9 pilaha, epeyde genişmiş banyo anam.
bi adam boyu
allebenin derinnii buralıkda bi adam boyunu buluy.
nur franca
hürriyet caddesinde devlet hastanesinin eski giriş kapısının (doğu tarafta idi) karşısında yanılmıyorsam antebin özel sektöre ait ilk somun fırınıydı. bir ara promosyon olarak her gün bir somunun içine çeyrek altın koymuşlardı. ocaktan çıkan somunlar el değmeden yürüyen merdivene benzer bir düzenekle otomatik olarak tezgaha gelirdi. yolumuz o tarafa düşünce sıcak sıcak çıkan somunlardan alır kahge niyetine çıtır çıtır yirdik.
elden ayriksi
herkesden farklı kendine özgü olma halinin antepçe ifadesi.
-la yoorum bu mangalı arabanın arhasından heç endirmeysin bahıymda.
-ağam antepliyk taman herşeyimiz elden ayrıksa olmalı bizim.
ellik gavuru
2007 senesinde al bayrağın gölgesinde isimli antebin kurtuluş destanını anlatan bir tiyatro oyunu yazmıştım. şehitkamil belediyesi konferans salonunda sahneledik din görevlisi arkadaşlarla. oyunda artin isimli fransızlarla işbirliği yapan bir ermeni vardı. oyunun bir yerinde seyircilerin içerisinden antep müdafasında bulunmuş bir gazi dede ayağa fırladı, elindeki dayağı sahnedeki ermeni artine uzatarak bağırdı. oolum bunnar varya bunnar, ellik gavuru, bunnardan her şey beklenir dedi yerine oturdu. ellik gavurunun ermeninin antepçesi olduğunu o gazi dededen böylece öğrenmiş oldum.
mirrik