bir zamanların yazlarının vazgeçilmez seyyar satıcılarıydı bunlar. hemen hiçbir evde buzdolabı yok, olsa bile gazlı içecek öyle he denilince bulunan bir şey değil, bir de
meyan şerbeti yapmak herkesin harcı değil. seyyar satıcı denilince arabalı falan bir şey anlaşılmasın, bunlar meşrubatı sırtlarında taşırlardı. parlak sarı metalle kaplı büyük bir termostu sırtlarında taşıdıkları. antepçe falan bir adı da vardır belki bunun. ıbrikten satıcının sol kolunun altına doğru bir boru çıkar, borunun ucunda da bir musluk olurdu. hepsinde olmamakla beraber bu musluğun yanında ikinci bir musluk daha olurdu. bu musluk daha küçük ve su dolu depoya bağlı olurdu. bardak çalkalanacak ya. satıcının kemeri galvanizli sacdan yapılmış üç bardak alacak bir fişeklikti. birisi şerbet içeceği zaman bardak buradan alınır suyla çalkalanır, şerbet musluğunun önünde yukarı aşağı hareket ettirilerek köpüklü şerbetin bardağa dolması sağlanırdı. müşteri şerbeti içtikten sonra bardak dibi yere dökülür bir kez daha çalkalanır ve bardaklıktaki yerine konulurdu. hijyen aramayacaktınız.
satıcı bağırırdı : on beş, on beş, iki bardaa yimbeş diye.
çok soğuk olduğundan, gerçekten çok soğuk olduğundan ikinci bardağı içmek her babayiğidin harcı değildi.
bir not ekleyeyim, meyan şerbeti, kolalı içeceklerin de esasıdır. ıçimi biraz ağır olmasına rağmen, hiçbir kolalı içecek meyan şerbetinin sağladığı uzun erimli serinliği vermez.