delibekir
nicki ve bu nicki edinme hikayesi çok hoşuma giden kaçıncı nesil olduğunu bilmediğim halfe. hoşgelmiş...
yuvalama canavari
(bkz:
#30895)
bir sene çabuk geçmiş ve hacettepe üni. bilgisayar müh. liğine girmiş halfedir.
halfelerin kan grupları
0 rh(+)
okulun biyoloji laboratuvarında kendim buldum bizzat.
*
eşkili ufak sözlük formatı
kuralların içeriklerini ve örnekleri kendimiz yazmış olsak da bu kuralları yıllar içinde oluşturan ekşi sözlük'ün de adını anmadan geçmeyelim
antepte hasta tedavisi
geleneksel yöntemlere dayanmak zorundaymış antep'te hasta tedavisi, bugün öğrendim.
belimdeki ağrı için dün devlet hastanesi'ne gittim. tam iki buçuk saat sıra bekledikten ve sıra yüzünden milletle didiştikten sonra doktorun yanına girdim. şöyle bir süzdü, "şimdi mesai bitiyor, yarın bir film çektir de bakalım" dedi. ne kadar beklediğim saatlere yansam da neyse dedim, bugün gittim. hastanenin otomasyon ihalesini başka bir firma almış. yeni sistem kurulduğu için dün girilen tüm bilgiler silinmiş. ödediğim muayene parasını tekrar istediler. yoksa giriş yapamayacaklarını söylediler. hastane müdürünün yanına çıktım. sen bir daha öde, haftaya sistem gelince gelir geri alırsın dedi. ona da eyvallah dedim. kayıt için bir daha çıktım. "doktor bey şu anda dolu öğleden sonra gelin" dediler. eve döndüm. öğleden sonra tekrar gelip, kayıt yaptırıp sırada beklemeye başladım. muayeneye girdiğim için doğrudan film çektirebilirim sanıyorum. ama nerde? doktorun tekrar film istemesi gerekiyormuş. doktorun yanına tekrar girdim. bu defa biraz ilgilendi sağolsun. al şunu bir film çektir dedi elime bir kağıt tutuşturdu. kağıdı aldım, aşağıya indim film için. bu defa da röntgen cihazı bozuk dediler. bir tanesi çalışıyormuş, onda da yaklaşık yüz kişi bekliyor. istersen bekle akşama kadar, istersen yarın gel dediler. "peki yarın geleyim" deyip çıktım. şimdi nerdeyse sol ayağımın üstüne basamıyorum ve bu halde hastane ile ev arasını beş defa gidip geldim. artık yarın ölmez de sağ kalırsam gidip röntgen çektirmeyi düşünüyorum.
işte böyle, anladım ki antep'te sağlık sistemi çoktan göçmüş de haberimiz yokmuş.
cigerci mustafa
gün boyunca hiçbir şey yemeden gidip tek bir dürümüyle doyduğum ilginç bir yer.
yeah ile yah çekmek arasındaki ilişki
yah çekmenin nereden çıktığı ile ilgili tartışma sürerken aklıma gelen ilişkidir. şimdi biz sevindiğimiz zaman nasıl yah çekiyorsak, elin oğlu da mutlu olduğu zaman bir "yeah" çekiyor. işte bu kavramların birbirine bu kadar yakın olması bende bazı şüpheler uyandırmadı değil. ya onlar bizden aldı bu yah(ya da yeah) kültürünü
ya da biz onlardan gibi bir sonuca ulaştım. gecenin bu saatinde ulaştığım sonuçlar da ne kadar güvenilir tartışılır ama yine de savımı ortaya koymak istedim.
sözlükte argo içeriğin artışı
hissedilir dereceye gelmiştir. insanların, zeka gerektirmeyen argo sözcükler yerine antep zekasının ürünü olan nüktedan sözcükler kullanması daha hoş olacaktır.
yemekteyiz sema
ev sahibi hanımefendiyle arasında geçen diyalog:
+bezelyeleri de haşlayabilirdiniz... (sema)
- ama mevsimi değildi, mevsimi olmadığı için bulamadım, hazır almak zorunda kaldım.
+ bir kaç gün önceden alsaydınız....
ayar vereceğim diye rezil oldu garibim. iki günde mevsim mi değişir lan, nerede yaşıyorsun?
not: valla izlemiyorum şu bir tane adam var ya (anladınız siz) onun yüzünden. ama bu kısmına denk geldim.
14 subat rafiklar gunu
geçen seneki entry'im, bu senede geçerli. (umarım seneye de geçerli olmaz sıkmaya başladı artık)
(bkz:
#26595)
tudyali konak
çok güzel bir mekan. mağarada müzik setiyle şarkı dinleyip ufoyla ısınmak her kula nasip olmaz, mutlaka görmek lazım. gerçi yanlış taraftan gittiğim için tüm eblehan'ı dolaştım ama değdi.
nerdeseez heerif zirvesi
halfelerimizden buluşup hasret gidereecemiz zirve. ne zamandır görüşemiydik. haggat da nerdeesiz heerif?
osuruucinli
kaçıncı nesil olduğunu bilmediğim
* halfemiz. okulun kütüphanesinden entry girerken eşkiliufaksözlük'ü görüp tanışmama vesile olmuştur. ayrıca okulumuzun
* başlığına girdiği ilk entry'de olumsuz bir şeyden bahsetmemesi de kendisini mezun, yaşlı başlı bir adam sanmama neden olmuştur, belirteyim dedim.
*
18 ekim 2009 gaziantepspor fenerbahce maci
taraftarı stadyumdan uzak tutmaya yönelik geliştiriyorlar sanırım fiyat politikalarını. "beşiktaş'tan aldığınız paralar ne yaptınız?" diye sorarlar adama.
eskiliufaksozluk hali saha maci
tez zamanda başlamasını istediğim unutulmuş aktivite...
antep medyası
elime bugün bir zafer gazetesi geçti. keşke geçmeseydi ne diyeyim. manşetin altında 3 paragraf yazı var, her 3 kelimeden birinde yazım yanlışı yapılmış. hadi iç sayfalarda olsa, belki gözden kaçtı diyeceğim de arkadaş bir gazetenin manşetinde -abartısız söylüyorum- 10 tane yazım hatası olur mu? editörden baskıya kadar hiç mi biriniz gazeteyi eline alıp da acaba ne yazıyor diye bakmadı? eğer bu adamların yaptığı gazetecilikse bizim bildiğimiz başka bir şey, eğer bizim bildiğimiz gazetecilikse bu adamların yaptığı başka bir şey...
gaziantep in egitimde geri kalmasinin nedenleri
güzel şehrimizin en büyük problemi eğitim sanırım. yani kahramanlıklarıyla göz dolduran, yemekleriyle tüm dünyaya ün salmış ve kendine has bir dili bile olan gazi şehrimiz maalesef eğitim konusunda çok gerilerde.
gaziantep'teki öğrencilik hayatımın 13. yılını yaşadığım şu günlerde bu sorunun neden kaynaklandığıyla ilgili bir şeyler geldi aklıma. eminim daha fazla nedeni vardır ama ben kendimce olanları yazayım.
birincisi ve en önemlisi maalesef eğitim bilinci gelişmemiş ve çocuklarına güvenmeyen ebeveynlerin olması. eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen ya da sadece meslek edinmek için bir gereklilik olduğunu düşünen insan çok fazla. ve bu insanlar çocuklarına eğitim konusunda gerekli desteği vermekten çekiniyorlar. kısaca bir güvensizlik söz konusu. yani "sen yaparsın, sen başarırsın, her sonuçta biz senin arkandayız yeter ki eğitimine devam et" yerine "sen zaten yapamayacaksın, bari elinde bir mesleği olsun" mantığıyla çocukların küçük yaşta iş hayatına atılmasını bekliyorlar. zorunluluktan dolayı küçük yaşta iş hayatına atılmak zorunda olanlar da oluyor tabi ki onları ayrı tutuyorum.
ikincisi de sanayisi gelişmiş bir şehir olmamız. aslında bir şehir için avantaj olan bu durum eğitimimiz için bir dezavantaj oluşturuyor. iş olanaklarının nispeten fazla olması ve usta-çırak mantığının oturmuş olması, eğitimden çok usta-çırak ilişkisine dayalı meslek edinmeyi kolaylaştırıyor . bu da öğrencilerin daha çocuk yaşta iş hayatına atılmasına ve eğitim seviyemizin düşmesine neden oluyor.
insanlar eğitim konusunda bilinçlendikçe ve çocuklarına güvendikçe şehrimizin bu konuda kendisine yakışır bir noktada olacağına eminim.
pnar81 e hosgelding diyek zirvesi
çok güzel bir zirve oldu. her zirvede olduğu gibi sürekli güldük. yalnız beni konuşamıyorum zanneden halfeler olmuş. konuşabiliyorum ben, valla...
*
mitokondri
doğum günü kutlu olsun... nice mutlu ve bol kodlu senelere...
baklava ve lahmacun yeme yarismasi
bu sene de yapılacak yarışmadır. sözlükçe katılıp tüm dereceleri alma gibi bir planım da var ayrıca. ayrıntılar birazdan...