bu bayram biraz sönük geçti sayılır. normalde her sene babaannemlerde, dayımlarda ve kendi evimizde olmak üzere üç çeşit yuvalama yer 10 üzerinden puan verirdim. bu sene sadece dayımlarda ve evde yeme fırsatım oldu. eğer ikisini kıyaslamam gerekirse yengem tecrübesini konuşturmuş ve sert, küçük yuvalamalara hayat vermişti. kendisine 10 üzerinden 7 veriyorum. anneminki de çok güzeldi, herhalde bugünkü en güzeli bu dedim ama olmadı. kendisine 10 üzerinden 5 veriyorum. ama annem olmasından kaynaklanan +3 puanı alınca 8 puanla yuvalamanın ve gönüllerin şampiyonu annem oluyor.*
iletişim sorunu olan bir medya grubu.
şöyle ki bu adamlar bu seneki öss den sonra il birincisi diye 2007'nin birincisi olan bir arkadaşın ismini açıkladılar sitelerinde. hatta bu kişinin bulunduğu dersane müdürünün de açıklamarına yer vermişler. şimdi bu dersanenin ve bağlı bulunduğu kuruluşların pek bir sevgili dostu oldukları için böyle bir habere imza attıkları aklıma geldi şahsen. belki de benim içim fesat bilemiyorum. yalnız ben bu adamlara bir mail attım ve haberin içeriğinin 2007 yılına ait olduğunu söyledim. ve bekledim ki maili aldıktan bir kaç saat sonra haber düzelir bir de özür dilerler. ama gelin görün ki ne haberde bir değişiklik ne de benim yazdığım maile bir cevap veren olmadı.
bir de geçen denk geldim. adnan oktar denen adamı çıkartıp bol bol bilgi alıyorlardı. program sunucusu da sürekli "hocam" deyip duruyordu bu adama. hadi anlıyorum bilimsellikten ve araştırmacılıktan uzaksınız ama elinizin altında internette mi yok? bir girin bakın bu adam kimdir nedir diye...
ne diyelim böyle bir grubun gaziantep'in en büyük medya kuruluşu olması da bizim utancımız herhalde...
halfeler arada bir sayfayı yenilesin, mesaj attığımız zaman bir saat beklemeyelim. yok bu mantıksız oldu, şöyle olsun; halfelere mesaj attığımız zaman otomatik refresh olsun ve mesajı görmeleri sağlansın.
sonuna kadar destek vereceğim kampanyadır. yani kampanya olduğunu nerden çıkardın derseniz diğeri* kampanyaydı bu da olur herhalde.
sahur vaktine kadar bilgisayar başında oturan bu nedenle iğrenç davul sesiyle tatlı uykusundan uyanmak zorunda olmayan bir insanım. hatta bazen davulcunun karşısına çıkıp halay çekesim bile geliyor. ama tek başıma çıkarsam deli damgası yiyebilirim o nedenle yapmıyorum şimdilik. neyse efendim bu davul denilen illetin ne olduğunu ramazan'ın ilk günü öğrendim. yani o gün bir hata yapıp uyudum. ta ki beni uyandırmaya yemin etmiş davulcunun kapımızın dibinde sanatını icra etmeye başlamasına kadar. nasıl bir azim nasıl bir inanç varsa adamda "gümbede güm gümbede güm" 15 dk. beni o yataktan kaldırana kadar gitmedi. sonra kalkıp kafasına davul tokmağına benzer bir şey fırlatmak istedim ama gitmişti. ben de tekrar uyuyup bir saat sonra sahur için uyandım. velhasıl, bu davul geleneği eskiden iyiymiş, hoşmuş ama şimdi insanları rahatsız etmekten öteye geçemiyor maalesef.
not : sahurda halay çekme konusunda ciddiyim bu arada. bir ara sahurda halay zirvesi yapmayı planlıyorum. hem birsürü davul da var bedava. karşılarında halay çekip sinirlerini bozarsak davulcuları da sindiririz belki.
edit : eheh. bu gece yaptım dediğimi. tam ekmek almaya çıktım ki karşımda davulcu. tek başına halayın tadı olmuyor yalnız.
keita'nın 8.5 milyon euro
elano'nun 7.5 milyon euro olduğu transfer piyasasında 8 milyon euro'ya beşiktaş'a transfer olarak, gaziantepspor kulübüne büyük katkı sağlamıştır. gelen para nereye gidecek? onu da zaman gösterecek artık.
intihar radyosu. evet yeni adı bu. arkadaş bir radyoda hep duygusal şarkılar olur mu ya? ne duygusal ne içli insanlarmışsınız siz dj halfelerim. ne zaman girip dinlesem içim bir tuhaf oluyor, yaşamdan kopasım geliyor. şu anda da dinliyorum ayrıca. ühühü...
güç bela açabildiğim radyo. azmin zaferi demek istiyorum artık. neşe karaböcek'in bir öptüm adlı ilginç parçası çalıyor şu anda. bana da ilk defa neşe karaböcek dinletip kültürüme bir katkı yaptı ayrıca bellirtmeden geçemeyeceğim.
son anda çıkan çok acil bir iş nedeniyle katılamadığım maç. halfeleri arayıp haber vermek istedim ama hiçbirinin telefon numarası yoktu maalesef. sadece tintebaat usta vermişti numarasını onu da kaydetmeyi unutmuşum. haber vermeksizin katılamadığım için özür dilerim. umarım önümüzdeki maçlarda beraber oluruz.
gereksiz bir tepki. bunu diyen insan arabaya da binmesin o zaman karbon salınımı yapıyor. ya da ne bileyim bilgisayar kullanmasın radyasyon yayıyor. bu daha da çoğaltılabilir. üstelik mantıklı bir açıklama getirmeden, buram buram hamaset kokan bir yazıyla bunun reklamını yapmak da pek insaflı gelmedi bana. ideolojilerini öne çıkarmak için daha mantıklı şeyler yapsalar keşke.
bugün yaşanmıştır. evet, bugün sözlüğü açtığımda bir de baktım ki "esnaf sahresi nedeniyle sözlöömüz kapalıdır. sen saa muhat ol bes." yazıyordu. bir an için şaka olduğunu falan sandım ama ciddi ciddi sözlük esnaf sahresindeydi. sözlük yönetimi günübirlik kızkalesi'ne mi getti ola diye aklımdan geçmedi değil bir an.*
ellaam ustabaşıyla birlikte sahanın tozunu attırdığımız maç oldu. efendim kendisi gol atmaktan, asist yapmaktan golleri sayamadığı için onun yerine ben saydım bugün. tam 6 fark attık ayıptır söylemesi.
bu arada maçın ilk dakikalarında sakatlanıp oyundan çıkmak zorunda kalan mitokondri ustaya da geçmiş olsun dileklerimizi sunarız...
orta okulu okuduğum okul. değirmiçem mahallesi'nde buğday ofisi'nin karşısında bulunmaktadır. tam adı "vali muammer güler ilköğretim okulu" dur.
okula adı verilen muammer güler, okulla çok ilgiliydi sağolsun. okulumuza bir bilgisayar laboratuarının açılması için taa istanbul'lardan bilgisayar göndermişti. sürekli de arayıp okulun genel durumu hakkında bilgi alır, müdür bey aracılığıyla da bizlere selam gönderirdi.
yalnız hep aklıma "bir okula böyle hizmetlerin yapılabilmesi için illa önemli bir bürokratın adını taşıması mı gerekir?" sorusunu getirmiştir.
not : liseyi de vehbi dinçerler'de okudum ama dört sene boyunca okula bir hayrının dokunduğuna şahit olmadım.
şu sıralar onarım yapılan yer, geçen sene yapılan yolmuş efendim, bugün yerel bir gazetede okudum. hayır uzun süre dayanmasını geçtim de bari bir seçim dönemi dayansaydı.
düğürcülüğe gittiğiniz kıza takıyorsunuz; ne kadar helal, ne kadar haram süt emmiş gösteriyor. böylece helal süt emmiş kızları kolayca ayırt edebiliyorsunuz.
ayrıca ilk 10 dakika içinde arayan müşterilerimize; hayatının hangi döneminde helal, hangi döneminde haram süt emdiğini gösteren cihaz hediye!!!
gaziantep'in her tarafında gazi şehrimizin altın çocuğuna sahip çıkalım denilerek destek olunması istenilen zat. gerçekten işe yaramış ki zat-ı muhterem yarışmada birinci oldu. her ne kadar belediye'nin star tv nin canlı yayınına bağlanmaktan daha önemli işleri olduğunu düşünsemde bu konuda beni haksız çıkaran belediye başkanlarımıza can-ı gönülden teşekkür ediyorum. demek ki en önemli işleri oymuş.
düğürcülüğe gittiğiniz kıza takıyorsunuz; ne kadar helal, ne kadar haram süt emmiş gösteriyor. böylece helal süt emmiş kızları kolayca ayırt edebiliyorsunuz.
ayrıca ilk 10 dakika içinde arayan müşterilerimize; hayatının hangi döneminde helal, hangi döneminde haram süt emdiğini gösteren cihaz hediye!!!
+şindi höseyin usta, varlıg var mıdır yog mudur aam?
- ney, var mıdır yog mudur?
+varlık deym aam, misal şoo elindeki balcan kebabı, aslında o yog amma saa varmış kimi geliy bence...
-tama bizim avrat yaptı yoorum, aaşama gadek uraştı gadın, sen şindi yok deyn, aha elimde duruy...
+elingdeki balcan kebabının fikri assında... yanı balcan kebabı deel... balcan kebabı dey bişey yog...
-nası balcan kebabı deel? ne deyn yanı bizim avrat balcan kebabı yapamey mı? sening avrad yapınca varoluy bizim avrat yapınca yog mu oluy...
+höseyin usta senden de heç felsefe gonuşulmuy yav...
-yeri aam yeri, daa balcan kebabının fikrini yiycim ben, töbesdafurullah...
güzel şehrimizin en büyük problemi eğitim sanırım. yani kahramanlıklarıyla göz dolduran, yemekleriyle tüm dünyaya ün salmış ve kendine has bir dili bile olan gazi şehrimiz maalesef eğitim konusunda çok gerilerde.
gaziantep'teki öğrencilik hayatımın 13. yılını yaşadığım şu günlerde bu sorunun neden kaynaklandığıyla ilgili bir şeyler geldi aklıma. eminim daha fazla nedeni vardır ama ben kendimce olanları yazayım.
birincisi ve en önemlisi maalesef eğitim bilinci gelişmemiş ve çocuklarına güvenmeyen ebeveynlerin olması. eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen ya da sadece meslek edinmek için bir gereklilik olduğunu düşünen insan çok fazla. ve bu insanlar çocuklarına eğitim konusunda gerekli desteği vermekten çekiniyorlar. kısaca bir güvensizlik söz konusu. yani "sen yaparsın, sen başarırsın, her sonuçta biz senin arkandayız yeter ki eğitimine devam et" yerine "sen zaten yapamayacaksın, bari elinde bir mesleği olsun" mantığıyla çocukların küçük yaşta iş hayatına atılmasını bekliyorlar. zorunluluktan dolayı küçük yaşta iş hayatına atılmak zorunda olanlar da oluyor tabi ki onları ayrı tutuyorum.
ikincisi de sanayisi gelişmiş bir şehir olmamız. aslında bir şehir için avantaj olan bu durum eğitimimiz için bir dezavantaj oluşturuyor. iş olanaklarının nispeten fazla olması ve usta-çırak mantığının oturmuş olması, eğitimden çok usta-çırak ilişkisine dayalı meslek edinmeyi kolaylaştırıyor . bu da öğrencilerin daha çocuk yaşta iş hayatına atılmasına ve eğitim seviyemizin düşmesine neden oluyor.
insanlar eğitim konusunda bilinçlendikçe ve çocuklarına güvendikçe şehrimizin bu konuda kendisine yakışır bir noktada olacağına eminim.
iletişim sorunu olan bir medya grubu.
şöyle ki bu adamlar bu seneki öss den sonra il birincisi diye 2007'nin birincisi olan bir arkadaşın ismini açıkladılar sitelerinde. hatta bu kişinin bulunduğu dersane müdürünün de açıklamarına yer vermişler. şimdi bu dersanenin ve bağlı bulunduğu kuruluşların pek bir sevgili dostu oldukları için böyle bir habere imza attıkları aklıma geldi şahsen. belki de benim içim fesat bilemiyorum. yalnız ben bu adamlara bir mail attım ve haberin içeriğinin 2007 yılına ait olduğunu söyledim. ve bekledim ki maili aldıktan bir kaç saat sonra haber düzelir bir de özür dilerler. ama gelin görün ki ne haberde bir değişiklik ne de benim yazdığım maile bir cevap veren olmadı.
bir de geçen denk geldim. adnan oktar denen adamı çıkartıp bol bol bilgi alıyorlardı. program sunucusu da sürekli "hocam" deyip duruyordu bu adama. hadi anlıyorum bilimsellikten ve araştırmacılıktan uzaksınız ama elinizin altında internette mi yok? bir girin bakın bu adam kimdir nedir diye...
ne diyelim böyle bir grubun gaziantep'in en büyük medya kuruluşu olması da bizim utancımız herhalde...