nasıl bir memleket olduk, insanlığımızı ne tarafa koyduk ben anlamıyorum artık, bir insan ne şartlarda yetişiyor, yıllarca okuyor ne zorluklardan geçip kendini böyle zor ve gerçekten çok fazla fedakarlık isteyen bir mesleğe adıyor, ve bir cahil aptalın yüzünden canından oluyor... şahsım adına ben utandım insanlığımdan...
ışıklar... şehirdışından gelen bir müşteriye personelin tarifi
-abi şimdi ordan sağa döneceksin, üçüncü ışıklardan tekrar sola, ordan da 2 ışık sonra kavşaktan tekrar sağ.
+...
müşteri geldikten sonra tarifle ilgili yorumu, yahu siz yoldan geçerken ışıklarımı sayıyorsunuz, hadi saydınız diyelim, hepsini nasıl aklınızda tutuyorsunuz . ***
+ urfalı arkadaşım (kendisi edebiyat öğretmeni okumuş yazmış (!) bir er kişi)
- ben
+ peki sen biliyor musun, aslında fıstık urfanındır
- nasıl yani, antep fıstığı mı
+ evet, urfada daha çok yetişir, ama o dönemde fıstığı işleyecek tesis vs olmadığı için antep'e getirilirmiş, o yüzden adı antep fıstığı olmuş
- hıı evet evet anlıyorum (açılımını aşağıya maddeler halinde yapmayı uygun gördüm)
- arkadaşım, bu fıstık yüzyıllardır antep fıstığı diye geçiyorken hangi tesisten bahsediyorsun?
- kıskançlığın bu kadarına pes!
- velev ki öyle diyelim, işleyeydiniz kardeşim fıstığınızı, sahip çıkaydınız niye bize malolmasına göz yumdunuz.
- demek ki bazı şeyler okumakla olmuyor, biraz mantık da gerekiyormuş, olmayınca da şuursuzluk kaçınılmazmış..
efendim, piyasaların bayramdan sonra çıldırması sonucu, yemek yemeye bile vakit bulamamakla beraber, antep'imin daha da kalkınmasına katkıda bulunmak adına durup dinlenmeden çalışmaktayım. uyumuyoruz, kalbim hep online. **
sözkonusu baba olunca tüm söylenenlerin anlamsız olduğunu tahmin edebiliyorum, ama rabbim amcamıza rahmet eylesin mekanını cennet, kendisini peygamber efendimize (s.a.v.) komşu eylesin. sizlere de sabır ve metanet versin.
çok eğlenceli, çok güzel geçen bir iftar olmuştur, ilk defa tanıştığım küşnemeye aklım gitmiştir * rafık ve suatguzel halfelerin yokluğu içimize sinmemiştir.
gözlerin bir pissiğin çemkirmesi gibi haşin ve nankör
ellerin bir hallik gibi uysal ve beyaz
ve sen yaramaz bir uşak gibi umarsız, ayarsız
ve ben masim bir yuvalama habbesi gibi, kalabalık içinde yapayalıız...
önce, kısa ama bir şiddetli şok, ardından mantıklı ol yoorum deyn daha da dikkatli inceleme, peşinden yüzümdeki gerzek gülümsemeye neden olan şaka şeysi... **
ilk sözlüğü keşfettiğimde açıkçası sadece uzaktan izlemeyi planlıyordum, çok girişken olmadığımdan kaynaklı sanırım. defalarca zirvelere katılmak içimden geçmesine rağmen - hatta bi kere de yanılmıyorsam nostalji kafeydi, oraya kadar gitmeme rağmen, ki o mesele hayli detaylıdır - bir türlü kısmet olmadı. nihayet tudyalı konak'daki zirveye katılabildim, gerçi bunda ciğer kebabının güccücük faktörünü az da olsa mevzu bahis etmem gerekiyor .. herkes sanki olağan görüşmelerimizden birini gerçekleştiriyoruz tadında, çok samimiydi. açıkçası çok çok güzel bir ortamdı. sicef iyi ki ben de sizi tanıdım, canım ciğerimsiniz.. hele de sözlüğün nezdinde şahsın için söylenecek çok şey var, yüzün gibi aydınlık ruhun, o güzelim sesin, dostluğun... çok teşekkür ederim...