piydirmak
bazı oyunlarda özellikle gülle oyunlarında rakibin motivasyonunu ve konsantrasyonunu bozmak amacıyla başının üzerinde temas etmeden elimizi gezdirmek.kebab yeller gibi ama eller kafaya ve yere yatay.
bazen pıydırmak oyunun tekrarına sebeb olur.hatta oyun başında
-pıydırmak yoğ eam , diye kural konulur.
gülle
gülle oyununun çeşitleri:
üçgen:yere bir üçgen çizilir.oyuncu kısıtlaması yoktur.oyuncular üçgen içerisine birer adet veya artık kaçar tane kararlaştırmışlarsa gülle koyarlar.üçgenden bir kaç metre ilerde çizgi vardır.amaç çizgi üzerinde durarak üçgendeki gülleleri , elimizdeki gülle ile (evcil güllemiz) vurup üçgen dışına çıkarmaktır.oyuna birinci başlamak için başlama çizgisine atışma yapılır.oyun üçgendeki gülleler bitene kadar devam eder.
daire:üçgen yerine daire çizilir.kurallar aynıdır.
karış-vuruş:iki oyuncu ile oynanır.rastgele sınırlı olmayan bir alan üzerinde oynanır.her oyuncunun bir evcil güllesi vardır.amaç rakibin güllesini vurmak veya bir karış mesafesi yaklaşmaktır.bu mesafe eller karış yapılarak ölçülür.bu yüzden karışı büyük olanlarla oynamamak gerekir.vuran veya karış getiren oyundan önce bilirlenen sayıda gülleyi rakibe ceza olarak verir.
deerme topuzası
saplamac
saplamaç:(veya mıh)
aynı zamanda çivi ile oynanan bir kış oyunu.
kışın yumuşak toprak zeminin hafif çamur haline geldiği zaman ve yerlerde oynanır.
genelde iki kişi ile oynanır.yere önce 10-15 cm lik bir çizgi çizilir.çizginin her bir ucu oyuncuların başlama noktasıdır.oyuncular ellerindeki büyük beton çivileri yumuşak zemine fırlatarak saplamaya çalışırlar.saplandığı noktadan , oyun başlangıcında çizilen çizgideki kendine ait noktaya ,
eğri çizgilerle veya doğrusal çizgilerle çizgiler çizilir.çizgilerin eğri veya doğru parçaları olmasına oyundan önce karar verilir.amaç:rakibin çizgisini içine alacak genişlikte alanlar oluşturmaktır.oluşan alan darboğaz(darbaaz) denilen çok dar yerler meydana getirerek rakibin çıkış yolu kapatılır.bu oyunda çivinin (veya eski ince bir bıçak da olabilir) daha önce çizilmiş bir çizgiye isabet etmesi ölmenize* ve oyun sırasının rakibe geçmesine neden olur.
ölmek:oyun esnasında kaybetmek.
deerme
deerme nin üstüne renkli keetler yapıştıridık.döndüü bille rengarenk oluydı.
bi de kıymatlı deermelerimizi sert yerlerde çalmazdık.ucundaki
tomzası aşınmasın deyn.
sert yerlerde . misal çimontolu yerlerde çalınıp tomzası bozulan deerme , tartarı olurdu.bi yerde sabit dönmez ha bire dolaşırdı.buna da otuz iki mehelle tartarı denirdi.
ayrıcana , deermenin tüllü tüllü atışıları olurdu.
1-erkek atışı
2-kız atışı , kimi söz misal
cayirgan
beylerbeyi köyünde sulak bir alan.küçük bir derecik kenarında eğimin az olması nedeniyle drenajın zayıf olduğu dere kenarında meydana gelmiş yemyeşil çimle kaplı olurdu.kurbağa sesleri ,kavak ağaçlarının rüzgarda salınması ne hoştu.çocuklar gendi aralarında anlaşıp 'evden hebersiz' sehre yapmiya gederdik.
a:haftiya çayırğana gidicik ,sen de gelicinmi?
b:yog ağm , anamgül bırakmazlar..
a:olum kimseye söölemeden, evden hebersiz gidicik biz de!
b:ey tamam .ben de gelirim.
tek kanallı dönemde anteplinin televizyon izlemesi
cumartesi günleri türk flimleri olurdu, gecenin ilerleyen saatlerinde.ama ondan önce 'bir cumartesi gecesi 'adlı 'pooram' oynardı.adı mustafa olan bir bey ile adını hatırlayamadığım bir bayan sunucu pooramı uzattıkça uzatırlardı.biz çocuklar genelde türk flimini izleyemeden uyuyakalırdık.büyüklerle beraber 'günebahan çekirdee' çıtlatmak ilginçti.
farklı
bi vakitler antepte modaydı bazı gençler arasında.motorsikletlere ikinci bir silindir eklenir ve böylece güç,performans ve haliyle ses seviyeleri artırılmış olurdu.bunu yapanlar da alalade genç tamircilerdi.
normalde tek silindir olan o motorsikletler nasıl çift silindirli yapılır diye düşününce bunun ayrıca bir mühendislik yeteneği gerektirdiğini anlıyorum.
tabi sonradan trafikçilerin tavizsiz önlemleri ile o teknolojik deha ürünü araçlar piyasadan silindi.
a:şo motor nası gidiydi la?!
b:o farklıydı oolum..
ceyranli guyu
karşıyıkada eski dülük caddesindedir.şu an muhtar odası olarak kullanılan yere yakınmış.şimdi kuyu falan yok ama eskiden insanların cidden yararlandığı bir kaynakmış.çocukluğumuzda çok ilginç şeyler duyardık ve nedense hep ceyranlı kuyu civarında meydana geldiği söylenirdi.o yüzden benim için hala accicik esrarengiz bir yerdir.
antep oyunları
cücük oyunu:
oyuncu sayısında herhangi bir kısıtlama yoktur.
oyun için ; sert ve yuvarlak, yumurta iriliğinden biraz daha az irilikte ??cücük?? tabir edilen bir taş en önemli araçtır.ayrıca her oyuncunun yastı, elle kolay kavranabilecek bir taşı vardır.
oyundan önce anyalaşılır.(aynalaşmak=ebeyi belirlemek için sayışmak).ebe(ebe=uyuz) oyun sırasında diğer oyuncuları elleyip (ellemek=sobelemek) ebelikten kurtulmaya çalışır.
cücük sert bir zemine konur, birkaç metre ilerisine bir çizgi çekilir.ebe haricindeki oyuncular çizgi üzerinde durarak ellerindeki taşları uygun şekilde fırlatarak , cücüğü yerinden uzaklaştırmaya çalışırlar.cücük yerinden uzaklaşınca ebe hemen cücüğü yerine koyar, diğer oyuncular da attıkları taşlarını tekrar alarak çizgiye dönmeye çalışırlar.ebe cücüğü yerine koyup , çizgiden çıkarak taşını almaya gelen bir oyuncuyu kovalayarak sobelemek ister, bunu yaptığında ?ellen? der.böylece ellenen oyuncu yeni ebe=uyuz olur.
cücüğün atılan taşlarla en uzağa fırlatılması hedeflenir.ve cücüğün yerinden uzaklaşması kritik andır.çizgi üzerinde daha önce taşlarını atanlar koşarak taşlarını almaya gayret ederler.çizgiden çıkıp taşına almaya gelen oyuncunu tekrar çizgiye dönmesi mümkün olmayacaksa- yani ellenme ihtimali yüksekse- o oyuncu çizgi dışındaki taşının üzerine basar ve ?hör? der.taşını hörleyene ebe bir şey yapamaz.bu oyuncu sadece ayaklarını kullanarak taşını havalandırıp havada yakalamaya çalışır.bunu başardığında ?posta? yapmış olur.posta yapan oyuncu serbestçe çizgiye dönme hakkına sahiptir.
ebe bazen kızdırılır hatta ağlatılır. cücük çok uzaklara fırlar .cücüğü almaya giden ebe nin ardından türlü muzip laflar edilir. oyun bu şekilde saatlerce sürebilir.
oyun içinde bazı oyuncular cıllıyabilirler.(cıllımak-cıllıkçı: oyun kurallarına uymamak,oyun bozanlık etmek ,fair play?e aldırış etmemek.)
şakşahı
şakşahı:bir oyuncak türü.sert plastikten yapılıdır.sabit bir tutamak ve mafsal üzerinde iki kane serbest dönebilen parça vardır.bu parçaların uclarında sert yuvarlak kısımlar bulunur.tutamak tutulur ve el yukarı aşağı hareket ettirilerek oyuncaktan seri halde şaş şak sesleri gelir.
cücük
cücük oyunu:
oyuncu sayısında herhangi bir kısıtlama yoktur.
oyun için ; sert ve yuvarlak, yumurta iriliğinden biraz daha az irilikte ??cücük?? tabir edilen bir taş en önemli araçtır.ayrıca her oyuncunun yastı, elle kolay kavranabilecek bir taşı vardır.
oyundan önce anyalaşılır.(aynalaşmak=ebeyi belirlemek için sayışmak).ebe(ebe=uyuz) oyun sırasında diğer oyuncuları elleyip (ellemek=sobelemek) ebelikten kurtulmaya çalışır.
cücük sert bir zemine konur, birkaç metre ilerisine bir çizgi çekilir.ebe haricindeki oyuncular çizgi üzerinde durarak ellerindeki taşları uygun şekilde fırlatarak , cücüğü yerinden uzaklaştırmaya çalışırlar.cücük yerinden uzaklaşınca ebe hemen cücüğü yerine koyar, diğer oyuncular da attıkları taşlarını tekrar alarak çizgiye dönmeye çalışırlar.ebe cücüğü yerine koyup , çizgiden çıkarak taşını almaya gelen bir oyuncuyu kovalayarak sobelemek ister, bunu yaptığında ?ellen? der.böylece ellenen oyuncu yeni ebe=uyuz olur.
cücüğün atılan taşlarla en uzağa fırlatılması hedeflenir.ve cücüğün yerinden uzaklaşması kritik andır.çizgi üzerinde daha önce taşlarını atanlar koşarak taşlarını almaya gayret ederler.çizgiden çıkıp taşına almaya gelen oyuncunu tekrar çizgiye dönmesi mümkün olmayacaksa- yani ellenme ihtimali yüksekse- o oyuncu çizgi dışındaki taşının üzerine basar ve ?hör? der.taşını hörleyene ebe bir şey yapamaz.bu oyuncu sadece ayaklarını kullanarak taşını havalandırıp havada yakalamaya çalışır.bunu başardığında ?posta? yapmış olur.posta yapan oyuncu serbestçe çizgiye dönme hakkına sahiptir.
ebe bazen kızdırılır hatta ağlatılır. cücük çok uzaklara fırlar .cücüğü almaya giden ebe nin ardından türlü muzip laflar edilir. oyun bu şekilde saatlerce sürebilir.
antepte hastane diyaloglari
cücük oyunu:
oyuncu sayısında herhangi bir kısıtlama yoktur.
oyun için ; sert ve yuvarlak, yumurta iriliğinden biraz daha az irilikte ??cücük?? tabir edilen bir taş en önemli araçtır.ayrıca her oyuncunun yastı, elle kolay kavranabilecek bir taşı vardır.
oyundan önce anyalaşılır.(anyalaşmak=ebeyi belirlemek için sayışmak).ebe(ebe=uyuz) oyun sırasında diğer oyuncuları elleyip (ellemek=sobelemek) ebelikten kurtulmaya çalışır.
cücük sert bir zemine konur, birkaç metre ilerisine bir çizgi çekilir.ebe haricindeki oyuncular çizgi üzerinde durarak ellerindeki taşları uygun şekilde fırlatarak , cücüğü yerinden uzaklaştırmaya çalışırlar.cücük yerinden uzaklaşınca ebe hemen cücüğü yerine koyar, diğer oyuncular da attıkları taşlarını tekrar alarak çizgiye dönmeye çalışırlar.ebe cücüğü yerine koyup , çizgiden çıkarak taşını almaya gelen bir oyuncuyu kovalayarak sobelemek ister, bunu yaptığında ?ellen? der.böylece ellenen oyuncu yeni ebe=uyuz olur.
cücüğün atılan taşlarla en uzağa fırlatılması hedeflenir.ve cücüğün yerinden uzaklaşması kritik andır.çizgi üzerinde daha önce taşlarını atanlar koşarak taşlarını almaya gayret ederler.çizgiden çıkıp taşına almaya gelen oyuncunu tekrar çizgiye dönmesi mümkün olmayacaksa- yani ellenme ihtimali yüksekse- o oyuncu çizgi dışındaki taşının üzerine basar ve ?hör? der.taşını hörleyene ebe bir şey yapamaz.bu oyuncu sadece ayaklarını kullanarak taşını havalandırıp havada yakalamaya çalışır.bunu başardığında ?posta? yapmış olur.posta yapan oyuncu serbestçe çizgiye dönme hakkına sahiptir.
ebe bazen kızdırılır hatta ağlatılır. cücük çok uzaklara fırlar .cücüğü almaya giden ebe nin ardından türlü muzip laflar edilir. oyun bu şekilde saatlerce sürebilir.
oyun içinde bazı oyuncular cıllıyabilirler.(cıllımak-cıllıkçı: oyun kurallarına uymamak,oyun bozanlık etmek ,fair play?e aldırış etmemek.)
afara
bir ailede dünyaya gelen son çocuk
anne: bizim güççük gız acık birez nazlı, gendi bizim
afaramız
antep nostaljileri
bayakleyn bi mesac aldım
artk bende halfe olmuşum dey
bunun şerefine aha size eski bi antep gelenee hatırlatiym
her mehellenin bi futbol (top) tağımı olurdu.
tağımın toplantı yerleri - gulüpleri vs de o mehelledeki kahve olurdu.
kahvenin duvarlarında o tağımın formaları, kısa tumanları(şort) ve tozlukları asılı olurdu.
bi de kahvenin duvarında siyaha boyanık bi tabela olurdu.söz misal tabelada tebeşirle şeyle yazılar olurdu.
tarih:05.05.1988
saat:13.00
saha:istasyon
rakip:atletik mekik
hakem:genelde boş olurdu.
netice:maçdan soona yazılmak üzere boş bırahılırdı.
özcan çamaşır suyu
bizim oralııa da gelirdi.o eski şehiriçi ni hatırliym.
özcan çamaşır suyu-kasar suyu dey opalloynan çığırırdı.
evdekiler elimize evde o işlere tahsıs edilmiş bi rakı şişesini tutuşturur çamaşır suyu almiya salarlardı.
yaziyi yazdım ya aha şindi baa o çamaşır suyu koğusu geldi sağılam.
hedik
geçmiş gün meselesi.bir arkadaşım bir delip te çalışıyormuş vakti zamanında.delip'in kocaman bir buğday kaynatma kazanı varmış.buğdayı kaynatmak için ise tabii bolca su gerekiyor.su ihtiyacı için delip te bulunan kuyu suyu kullanılıyormuş.su kaynatma kazanına konulduktan sonra bazen birkaç gün beklediği oluyormuş.bir gün su kurtlanmış.buna rağmen usta başı her zaman kazanı temizlemekten ''erindiğinden'', ''bi şey olmaz heerif, gurtlar suyun gendinden'' deyip öylece buğdayı kaynatmış.kaynama işi tamamlandıktan sonra da pişen buğday(hedik) dan bir avuç alıp yemiş.yerken de bizim arkadaşa ''eem et suyunda bişen hediinde dadı başka oleymiş yaw''diyormuş.
keriz
üniversitede okuyordum.arkadaşların kaldığı ev fakültemize yakın tek katlı eski bir evdi.çoğunlukla oraya takılırdık.bir gün sokak tarafında eve ait kanalizasyon tıkanmış ve hoş olayan bir koku eşliyinde hoş olamayan bir görüntü ortaya çıkmıştı.arkadaşlar ev sahibine haber vermişler, ev sahibi olay mahalline gelmiş ve adeta çıldırmıştı.güya misafir olmamıza rağmen bizde herşeye karışıyor,laf yetiştiriyor ve ev sahibi ile tartışıyoruz.-ama allah var haklı biziz yani asıl kiracı olan arkadaşlarımız!-ben tartışma esnasında arkadaşlara dönüp 'keriz patlamış' ,'kerize bak' 'keriz daha önce de böyle miydi?' diye konuşuyorum.ev sahibi daha fazla bir şey diyemeden öfke ile çekip gitti.adam meğer benim ona keriz=bön,salak vs dediğimi zannediyormuş. bunu arkadaşlar sonradan söylediler bana.hatta ev sahibi ertesi gün arkadaşlara madem ben kerizim, kendinize başka ev bulun demiş.işin gülünç tarafı arkadaşlar da (ki hiç biri antepli değildi) benim ev sahibine keriz dediğimi sanmışlar...tabii antep de keriz in anlamını falan anlattım ama iş işten geçmişti...
sofor ali
garşıyağanın enden uzun caeddesidir.şehit mamut söylemez ilkokulundang (dürümcü irecepden tünelin oralık) başlar, garşıyağa camisi civarında gorutürk caeddesini 90 derecelik bi açiynan dimdik keser, oradan yuğarı, taa ismet paşa lisesinin oraya gader gelir, soona rampadan devam eder, eng sonunda cinderesinin beri yamacındakı ilkoğulun ö üzde biter.yen bi güzel caeddemizdir.caedde boyunca her türlü eşiyaazı alabileceeniz dükgan ve esnaf mevcuddur.
antepli severse
oğlan 103 motornan sevdei gız gülün evlerining öngünden durmamaya geçer
gız dışarı çıktıında da arh sıra tahip eder.
gız; beeh , bu ney beyle? beni niyen irahatsız ediyn? diyinci,
oğlan; seviyk tama yoorum ! deyn, oralıkdan boynunu ergildip gider.