eskiden şıhcan caminin karşı köşesinde sadece pazar günleri küçük bir seyyar tezgahta gazete satan bi adam vardı. gaziydi. göğsünde madalyası olurdu her zaman.
dönemin ekonomik şartlarına göre şekillenen bireysel ev kadınları örgütlenmesi.
bi dönem para toplanırdı. sonra eve eşya alma modası çıktı. sonra altın günü oldu. bi ara galiba ekonomi çok kötüydü çünkü bi pasta bi böreğe tavdı ev sahibi :))
ağalar kesatlık olur. engelleyemen sen onu. oooo varya önce bi millet noluy noluy olur. bi süre sonra o doygunluğa ulaşır. eyle oldu heral. az sabredek hele.
bi deeee ben deymki herkeş mesene sine yazsa linkimizi. nası datlı olur biliymisiz. vörüs kimin yayılırık vallaha...
şıhcanda nenemin evinin karşısındaki sokakta oturan nene. koca bi evde tek kendisi ve bir kaplumbağa yaşardı. o yüzden ona "tosbağası gari" derdi herkes.
neneme yalvarırdık bizi tosbağıyı sevmeye elet diye. kendimiz gidemezdik. korkardık kadıncağızdan nedense. allah rahmet eylesin.
eyle her işe gelemez (ihtiyatlıdır)
eyle her lafı çekemez (merttir)
eyle her yemee yimez (ağzının tadını bilir)
eyle her gömlee giymez (moda takipçisidir)
eyle her lafa gülmez (espri anlayışı vardır)
eyle her söylenene inanmaz (akıllıdır)
her işe burnunu sokar (meraklıdır)
her işe koşmaz (tembel ruhludur)
her lafa cevabı vardır (hazır cevaptır)
babam eski harfiyatçılardandır. o bile işinin başında eli götünde yorum yapardı. en şanslı antepli odur heralde. elinin altında sürekli yorum yapacak bi harfiyet olurdu :)))
yanlız nedense yorumlarında müteahit hiç hatalı çıkmazdı. şimdi aklım eriyoken düşünüyorum. acaba müteahit kendisi olduğundanmıydı? :))