sebebining yoluna gele
sıcak sahan deymek
teltay
gavrasmak
kavgada ısınma turları yapmak...
diym
deym şeklinde telaffuzu da gullanılıy...
miyenci
sofor ali
şofür maalli... şofürün yanındaa goltuk...
hussu
taslica
yavuz bülent bakiler
yavuz bülen bakiler'in ağzından ben antepliyim şahinim ağam şiirinin yazılış hikayesi. ''1952 yılında, babamı sivas'tan gaziantep'e tayin ettiler. böylece, ben de lise tahsilimin bir dönemini gaziantep'te okudum. orada, ev sahibimizden, zaman zaman antep savunmasını dinledim. hiç unutmadığım iki milis kahramanından biri şahin bey'di; diğeriyse kara yılan. nazım hikmet, bir şiirinde, kara yılan'ı, 'bir tarla faresi kadar korkak bir adam' olarak tarif ediyor. milyon kere yalan bir yakıştırma. gerek ev sahibimizden, gerekse kara yılan'ı yakından tanıyan gaziantepliler'den dinlediğime göre o, ne öyle tarla faresi kadar korkak bir adammış, ne de tarlası tumpu olmayan fakir fukara bir zavallıymış. aksine, antep'te mal mülk sahibi bir aşiret delikanlısı imiş. antep savunmasında, fransızlar'a kök söktüren, iyi at binen, silahını çok iyi kullanan bir yiğit adammış. gaziantep'te hem ev sahibimizden, hem de başka kimselerden dinlediklerimin üzerinden on yıl geçti. 1962 yılında, ankara'da, cumhurbaşkanlığı muhafız alayı'nda yedeksubaydım. bir akşam, alay sinemasında antep savunmasıyla ilgili bir film gösterildi. bir yandan o filmi seyrediyor bir yandan da gaziantep'te on yıl önce dinlediklerimi hatırlıyordum. film bittiği zaman, heyecandan savruluyordum. doğruca bölük binasındaki yatak odama gittim. karyolama bağdaş kurarak oturdum. orada hüngür hüngür ağlayarak antepli şahin şiirimi yazdım. nasıl yazdımsa o şiiri öylece yayınladım. antepli şahin'i o yıllarda, ankara türk ocağı'nda tanıdığım, fikriyatıyla, cesaretiyle, asaletiyle şahin bey'e benzettiğim ayvaz gökdemir'e ithaf ettim. şiir, birden bire yayıldı ve ezberlendi. sadece gaziantep'te değil, türkiye'nin hemen her şehrinde kendisine çok yakın bir çevre buldu:
ben antep'liyim, şahin'im ağam mavzer omuzuma yük.
ben yumruklarımla dövüşeceğim yumruklarım, memleket kadar büyük.
hey hey! yine de hey hey! kaytan bıyıklarım, delişmen çağım...
düşman kurşunlarına inat, köprü başı'nda memleket türküleri çağıracağım.
bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız namusumuz temiz, bayrağımız hür.
analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız burda erkekçe dövüşür.
şiir, böyle uzayıp gidiyor.
şimdi, gaziantep'te kutlanan milli bayramlarda bu şiir okunuyor. kurtuluş yıldönümlerinde, şahin bey, bu şiirle anlatılıyor. gaziantep halk oyunları bu şiirle başlıyor. yeni yapılan gaziantep vilayet binasının girişinde, tavandan tabana kadar uzayan bir çerçevede bu şiir yer alıyor. şahin bey belediye binası'nda, bu şiir boy veriyor. gaziantep büyükşehir belediye başkanı dr. asım u. güzelbey'e ve belediye meclisi'nin bütün üyelerine bin defa teşekkür ederim. çünkü 24 kasım öğretmenler günü dolayısıyle büyük şehir belediye başkanlığı beni gaziantep'e davet etti. hem kitaplarımdan bin adet satın alarak öğretmenlere dağıttı; hem de bana fahri hemşehrilik beratı lütfetti. büyükşehir belediye başkanı dr. asım u. güzelbey ile gaziantep'in değerli valisi lütfullah bilgin'in birlikte lütfettikleri fahri hemşehrilik beratında şunlar yazılı: - büyükşehir belediyemiz meclisi'nin 24.11.2005 tarih ve 220 sayılı kararıyla, özellikle türk dilimizin en güzel şekilde kullanılması konusunda, gerek yazılı basın, gerekse görüntülü basın aracılığıyla yapmış olduğu çalışmalar, yazmış olduğu güzel şiirler ve kültür bakanlığı'ndaki unutulmaz hizmetleri, araştırmaları ve antepli şahin şiiri sebebiyle, sayın yavuz bülent bakiler'e fahri hemşehrilik beratı verilmesi oy birliğiyle kabul edilmiştir. gaziantep büyükşehir belediye başkanı dr. asım u. güzelbey. bu fahri hemşehrilik beratı, benim için bir istiklal madalyası kadar kıymetlidir. emeği geçen herkese ebediyen minnettar kalacağım.'' yavuz bülent bakiler. gaziantep için vazgeçilmez ve tarih boyunca adınızı anacak güzel şiiriniz için minnettrız üstadım.
antepde arabaların arkasına yazılan yazılar
star ya rabb... (koru, esirge ya rab)
taşgala böyük...
güngörmedik haci
25 aralik 1921
gaziantep nasil kurtuldu?
cenab-ı allah c.c. ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.. buyurarak insanın sosyal bir varlık olduğuna va hayatiyetini ancak topluluklar halinde yaşayarak sürdürebileceğine işaret buyurmuştur. insanlar sosyal hayatın bir gereği olarak köylerde, kasabalarda ve şehirlerde yaşarlar. bizler de; yuşa a.s. gibi bir peygamberin makamını, peygamber efendimizin s.a. nübüvvet mührünü öpme şerefine nail olmuş, cennetle müjdelenmiş ukkaşe bin mahsen r.a. gibi bir sahabeyi, tarih boyunca yüce dinimiz islama, vatanımıza ve bayrağımıza uzanan elleri kırmak için, kanlarını sebil etmiş binlerce şehidi sinesinde barındıran bir şehirde; gaziantepde yaşıyoruz.
antep, peygamber efendimiz s.a.v.in vefatından sadece dört yıl sonra, hz ömerin r.a. kumandanlarından iyaz bin ganemin fethiyle islamla şereflendi. ondört asır boyunca islamı baş tacı edip küçük buhara denilecek kadar islamla yoğrulan antep için; i. dünya savaşından sonra kara günler başladı. 17 aralık 1918 de ingilizler tarafından işgal edilen antep, 5 kasım 1919 tarihinden itibaren de, fransızlar ve yerli işbirlikçileri ermenilerin işgaline maruz kaldı. gerek fransızlar, gerekse antebin her türlü nimetinden istifade etmesine rağmen, antebe hainlik etmekte beis görmeyen ermeniler antebin şahsında islama olan kinlerinden dolayı büyük bir baskı ve zulüm başlattılar.
onlar masa başında hesaplar yapmışlar, haritalar üzerinde paylaşmışlardı anadolumuzu. fakat unuttukları bir şey vardı. onların hesapları, tuzakları varsa alemlerin rabbının da bir hesabı olduğunu unutmuşlardı
unutmuşlardı; allahın hakimler hakimi olduğunu
.unutmuşlardı; allahın c.c. tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirenlerin en hayırlısı olduğunu
. unutmuşlardı; anteplilerin vatan deyince akan sulara gem vuran, bayrak deyince uçan kuşlarla yarışan, namus denince yediden yetmişe her biri bir şahin olup, düşman üstüne pervaz vuran, ezan denince burnunun direği sızlayan bir milletin mensubu olduklarını.
antepliler; allahım sen bu milleti yolunda kaim eyle! namuslarımızı düşman çizmelerine çiğnetme, kartallar yuvası vatanımızı düşman tasallutundan muhafaza eyle. bize acı, bize merhamet eyle. sen bizim mevlamızsın, kafirler topluluğuna karşı bize yardım eyle diye haykırarak; bülbülzade hacı abdullah efendi başkanlığında cemiyet-i islamiye isimli bir müdafa cemiyeti kurdular. köylere varıncaya kadar teşkilatlanıp, yediden yetmişe, çocuğuyla kadınıyla, yaşlısıyla genciyle, topraklarına mukaddes değerlerine göz diken düşmanın karşısına dikildiler.
yedisinden yetmişine, çoluğuyla çocuğuyla, kızı kızanıyla, codarı sağlamıyla topyekun; hakka amenna diyen, hak yoluna her şeyini feda eden bu şehrin halkını, yüce yaratıcı zalimlere karşı sahipsiz bırakmadı. on bir ay süren antep müdafaası neticesinde; fransızlar ve işbirlikçisi ermeniler geldikleri gibi gitmek zorunda kalmışlardı.
bu savaşta zulme uğrayan sadece insanlarımız değildi. savaş sırasında düşman saldırılarıyla yerle bir olup, savaş sonrasında şimdiki haliyle yeniden inşa edilen ve şimdi antep şehitlerine ev sahipliği yapan çınarlı camii ne, hz ömerin fetih hediyesi ömeriye camiine, fransız zulmüne başkaldırının karargahı karatarla camiine, kendine özgü minaresiyle başı sarıklı kozluca camiine, asırlar boyunca ecdadımıza hanuman olmuş eski antep evlerine varıncaya kadar dikkatle nazar ettiğimizde; top mermilerinin, şarapnel parçalarının bıraktığı izler, zulmüm sadece insanlarımızı değil, islam simgesini taşıyan bütün değerlerimizi yok etmeye yönelik olduğuna şahitlik eder.
acaba hiç düşündük mü? fransız ve ermenilerin bu hınç, öfke ve gazabı ne içindi?
acaba hiç düşündük mü? ecdadımızın ağaç kabuklarını azık yapma pahasına direnmelerinin sebebi neydi?
fransızların öfkesi; ecdadımızın islama olan bağlılığına, kurana olan sevdasınaydı. diğer bir deyişle onlar, aşıkla maşuku ayırmak istiyorlardı.
ecdadımızın cansiperane direnişinin sebebi de; geçmişten islam olarak teslim aldıkları bu beldeyi, yine islam olarak ebediyete taşımaktı.
içinde yaşadığımız bu şehri, kanları ile satın alarak bize hediye eden şehitlerimizin elbette üzerimizde hakları vardır. ve bu haklarda, sadece onların kahramanlıklarını yad ederek, onlarla kuru kuruya övünerek ödenemez. bu haklar, ancak onların uğruna seve seve canlarını feda ettikleri ve bizlere emanet ettikleri mukaddes değerleri korumak ve yüceltmekle ödenebilir. bu değerleri korumak ve yüceltmek ise; farabinin tabiriyle antepimizi medinetül fazıla; yani içinde yaşayan insanların saadet ve huzuru elde etmek için her alanda yardımlaştıkları bir şehir haline getirmekle olur.
özetle gaziantepimizi
zengini, komşusu açken kendisi tok gezmeyen
esnafı; eksik ölçüp, noksan tartmayan
tüccarı; doğruluktan şaşmayan
çiftçisi; bismillah ile eken, elhamdulillah ile biçen
işvereni; işçisinin hakkını alın teri kurumadan veren
işçisi; aldığı parayı hak ettiren
erkeği; yuvasına sadık ve vakarlı
kadını; iffetli ve hayalı
gençleri; ahlaklı ve imanlı
al bayrağın gölgesinde yaşayan her ferdi; dinini, vatanını, milletini namusunu korumak için her an şehadete hazır bekleyen bir şehir haline getirirsek, şehitlerimiz bize hakkını helal edecek, allah c.c. ve resulu s.a.v bizden razı olacaktır.
şehitlerimizi rahmet , gazilerimizi şükranla yad ederken, yeryüzünde tek gazilik ünvanı taşıyan bu şehre, bir daha böyle kara günler yaşatmamasını cenab-ı allah c.c. den niyaz ediyorum
mehmet karaoğlan
25 aralik 1921
bize antepli derler...
dostluksa eğer gelişin
cömertlikte özdemiriz
antebimde varsa gözün
bize antepli derler
alnında patlar mermimiz
namus bizim sancağımız
biz kamiliz kıskanırız
dokunursa kem nazarın
bize antepli derler
alnında patlar mermimiz
hürriyettir bayrağımız
biz şahiniz indirtmeyiz
uzanırsa ona elin
bize antepli derler
alnında patlar mermimiz
kuran bizim hak yasamız
çiğnetmeyiz bedr ayniyiz
kalkar ise çizmelerin
bize antepli derler
alnında patlar mermimiz
antep bizim can evimiz
korurken karayılanız
basarsa düşman ayağı
bize antepli derler
alnında patlar mermimiz
18.10.1995
mehmet karaoğlan
dingelmek
dikelmek, diklenmek karşı koymak anlamında da kullanılır...
pissik çeşitleri
illini cilliini ogrenmek
iviini diviini gurdalamak...
gazzikci
haneen azı magbul
birini tehdit ederken de, hanee az etmelisin derik...
yeri şurdan