ayrılık ney biliymin.
ne yolunun ciğercilerden uzağa düşmesi insanın,
ne iftara beş dakka gala meezzine sövmesi,
ne de hallik sürüsü bazarda.
ınsanın metanette yağsız beyran istemesi ayrılık.
o küçük ölüm?
ayrılık,
o samsak tavasının ardından gıdip dişini fırçaladığında başlamıştı.
ben sana daraklığı, boğazaltını gösterirken senin ısveç diyetini araştırmanla keleplenmiş,
?bu geç saatte bunu yemesen olmaz ? lafı boğazımda düğümlenirken
gurbanın ayaklarını, garnını kapıcıya vermenle ,
varacağa yere varmıştı çoktan?
şimdi anladın mı ; gidişinin neden ayrılık olmadığını.
balcanın tohum çıkıp çıkmaması kadar ancak bir anlamı oldugunu,
dana etinden lahmacun kadar bir değer taşıdığını,
sovan kebabına nar bekmezi katmadığını,
meyan olmadığını tommuz sıcağında?..
yaşanmıştır....