başta herşey normaldir. otogara gelir, antebe gidecek otobüsün peronunu ararsınız. ne zaman ki muavin arkadaşa bagaja koyması için valizi verirsiniz, o anda anlarsınız doğru yerde olduğunuzu:
* benim valizi en son mu koysak muavin bey içinde ezilmemesi gereken şeyler var da.
- neen bayan? içine balcan kebabı mı goyuksuz, læhmacun mu goyuksuz ki?
*
* !?! içliköfte koydum dersem valizi en alta mı koyacaksınız beyefendi?
*
- golonya?
* * *
* hayı...
* ben almıycaktım aslında ama neyse...
muavin 2 dk. arayla su ve kulaklık için tekrar uğraz yanınıza, yolcuları görmeden duramaz adeta.
bu arada o akşam televizyonda bi kanalda yaprak dökümü, bi kanalda futbol maçı vardır. muavin diziyi açmıştır, yolcularsa seyretmektedir.
arkadaki bi adam, oturduğu yerden yaklaşık 20 cm. kadar yükselerek öne doğru bağırır:
+ şoo maçı açsaaz yav.
yanındaki birkaç adam da 'he yav' diyerek adamı destekler. muavin maçı açar.
buna tepki olarak önden bi bayan arkaya dönüp sitem eder:
= biz diziyi izleydik acı onu açsaaz geri.
biraz önceki adam tekrar ayaklanır:
+ æam dizining tekrarı verilir o zaman izlersiiz, maçı bi dæa nerde izleyek.
muavin bakar ki olay büyüyecek bir kahraman tavrıyla olaya müdahale eder:
- beyefengdi gabalaşmaan lüffen oturur musuuz yeriize. ayip yav !
ve bu yolculuk sabah kadar böyle sürer gider, ama şu bi gerçektir ki antebe giden hiçbir otobüste yol ne kadar uzun olursa olsun canınız sıkılmaz...
p.s. bu entrydeki olayların ve kişilerin gerçekle hiçbir ilgisi vardır !
*