ömer asım aksoy (1898-1993), hayatı boyunca, öğretmenlik, avukatlık, savcılık, milletvekilliği gibi pek çok işi yapmış olmasına rağmen, gerek türk dil kurumu'nda görev alması, gerekse yazdığı ve yazılmasına öncülük ettiği kitaplarla daha çok dilbilimci yönüyle tanınmaktadır.
hayatı ve eserleri
ömer asım aksoy, 5 nisan 1898'de gaziantep'te doğdu. 1908'de ilkokulu, 1911'de ortaokulu, 1916'da liseyi gaziantep'te tamamlayarak uzun bir süre memurluk ve öğretmenlik yaptı. 1917'de halep "posta ve telgraf başmüdürlüğü"nde "kâtip" olarak çalıştı. 1919'da gaziantep'e döndü, bir yandan posta telgraf memurluğu, bir yandan da ticaret ıdadisinde türkçe dersi verdi. 1920'de tıp fakültesine başladı; ama anteplilerin fransız işgaline karşı başlattıkları direnişe katılmaya karar vererek okulu bıraktı.
1922-1925 yılları arasında gaziantep lisesi?yle amerikan koleji'nde türkçe, darülhilafe medresesi'nde de matematik öğretmenliği yaptı. bu sırada maarifi ıslamiye cemiyeti'nde yönetim kurulu üyeliği, halk mektebi'nde yöneticilik, muallimler cemiyeti'nde başkanlık, gazisancak ve halk dili gazetelerinin başyazarlık, türkocağı'nda il genel yazmanlığı gibi görevler üstlendi.
1925'te, kendisi gibi gaziantepli olan beşire hanım'la evlendi. aynı yıl ıstanbul üniversitesi hukuk fakültesi'ne kayıt oldu. hukuk fakültesi'ni 1928'de bitirdi. 1928-1931 yılları arasında nizip cumhuriyet savcısı olarak çalıştı, sonra 1931'de gaziantep'e dönüp avukatlık yapmaya başladı. 1935'e dek antep lisesinde türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, halkevi ve cumhuriyet halk partisi ıl başkanlığı gibi birçok görevi aynı anda sürdürdü. bu görevler onu, 1935'te gaziantep milletvekili olarak ankara'ya, tbmm?ye taşıdı.
1941?de atatürk'ün kurduğu türk dil kurumu?nun yönetim kurulu üyesi oldu. dille, özellikle halk ağızlarındaki sözcükler, deyimler ve atasözleriyle ilgilenmesi, ortaokul öğrencisi olduğu günlere uzanıyordu. 1941-1976 arasında türk dil kurumu derleme ve tarama kolu başkanı olarak çalıştı. bu çalışmaların sonucunda türkiye'de halk ağzından söz derleme sözlüğü (12 cilt) ile tarama sözlüğü (8 cilt) ortaya çıktı.
milletvekilliği, 1950'de demokrat partinin seçimi kazanmasıyla sona erdi. bundan sonra tüm zamanını tdk'ye, dil devrimine ve yazmaya ayırdı. bir kez yurtdışına çıktı: türk dil devrimi'ni anlatmak için 1971'de macaristan'a gitti. 1963-1976 yılları arasında, kol başkanlığının yanı sıra, türk dil kurumu'nun genel yazmanı idi. daha sonra tdk'den ayrıldı ve evinde çalışmaya başladı.
aksoy, 1988?de dil derneği?nin, 1992'de de edebiyatçılar derneği?nin onur üyesi olarak ödüllendirildi.
biri kız, üçü erkek dört çocuk babası olan ömer asım aksoy, 30 ekim 1993'te, 95 yaşında yaşamını yitirdi. kimisi pek çok kez basılan 60'a yakın kitap, onlarca makale yazdı. ölümünden sonra kütüphanesi gaziantep üniversitesi'ne bağışlandı. kütüphanesinde mükerrer olan kitaplar da üniversite tarafından şahinbey ilçesindeki ertuğrulgazi ılköğretimokulu'nun kurulmakta olan kütüphanesine bağışlandı(1996).
ömer asım aksoy?un, derleme ve tarama sözlükleri gibi yapıtlarının dışında, atasözleri ve deyimler sözlüğü (tdk baskısı üç cilttir), özleştirme durdurulamaz, dil yanlışları, dil yazıları, dil gerçeği gibi dil devrimini anlatan kaynak yapıtları da mevcuttur.
ömer asım aksoy'dan bahsederken oğlu erdem aksoy'u anmadan geçmek olmaz. en iyisi biz şair cengiz bektaş'ın 2001 yılında onun ölümünün 2. yılında yazdığı yazısıyla bir kez daha analım:
"1950de halkın göz göre göre aldatılması... demokrasi aldatmacası... nankörlüğü sevmeyen, kendini toplumuna borçlu duyanlarnı 1960larda yol ayrımına gelmeleri...
ışte tam bu noktada, türkiye?de ardından almanya?da mimarlık eğitimlerini tamamlayan özgönül?le erdem?in türkiye?ye dönüşleri. ıstanbul teknik üniversitesi?nin onlara açılan kucağını, sunulan olanakları tepip, trabzon?a, karadeniz üniversitesi?ne mimarlık fakültesini kurmağa gidişleri...
(ama ne üniversite... ılkokuldan bozma sanki...)
bundan ötesi gerçek bir destan! kayada, dalgaların altında bir üniversitenin çiçeklenmesi. ben karadeniz üniversitesini bir ?sympozium? nedeniyle tanıdım. her türlü olanaksızlık içinde ?üniversiter? eğitim yapılan bir yerdi... öğrenenle öğreten sarmaş dolaş, yürek yüreğe... halkıyla iç içe... rektörü, erdem aksoy?du çünkü...
sonra 12 eylül...
erdem aksoy?un y.ö.k.ün neden kötü olduğunu anlatan k.t.ü bildirgesini kendi elleriyle çankaya?ya götürüşü...
ya sonra?.. bütün ?akademik ünvan?larının alınışı... sanki alabilirlermiş gibi... o gün bütün cübbeler çıkarılıp çankaya?ya bırakılmalıydı. elbette ardından hukuk savaşı...
savaşı kazanıp, eliyle kurduğu okula-yuva sandığı yere dönüş... yuvasını kirletenlerin, pisletenlerin ona yaptıkları... dostların (?) güllerinden büyük yaralanma... kimseler dayanamaz buna... ne aile, ne yuva... ışte bundan ötürü yazdım bu yazıyı...
bu ne biçim ?aydın?lıktır? hala...
neden hiçbir değerimize ?sahip? çıkamayız? neden bize gereksinimleri olduğunda yalnız bırakırız? korku-ödleklik mi? aptallık mı, aymazlık mı? bilinçsizlik mi?
bugün de sürüyor bütün bunlar...
dostuna dost olmayı, hem de en gerektiğinde bile bilememek...
yok olmanın sularındayken bile...
karşıdakilerin tvleri var alaca bulaca çeşit çeşit günceleri var, radyoları var... biz ne yapıyoruz?
özgönül?ler, erdem?ler kolay mı yetişiyorlar?
birileri yok edilirken sözüm ona demokratlar, sözüm ona halkçılar, sözüm ona şunlar bunlar neredeler?
ne bu?
ınsanlık mı?"
yaşasın antep ağzı...
illa da antep ağzı, daima antep ağzı, her yerde antep ağzı ve ölünceye kadar antep ağzı...
nur içinde yat cenaze törenine katılıp tabutunu sırtladığım ve bir fatiha okuduğum büyük dil bilgini ömer asım aksoy bey...
antepliler olarak sana minnettarız...
sanırım bu sitede değerli antep sevdalısı kardeşlerim birşeyler yazdıkça ruhun şad oluyordur...
şahsen ben tüm öğrendiklerimi kitaplarına ve sana borçluyum...
bu nedenle yazdığım tüm konulardan gelecek rahmet dileklerini ve duaları bizzat sana ve size ithaf ediyorum..
yergi ve sövgü olursa yazdıklarımın arkasında durarak bunları bizzat üstlenmeye hazırım...
ruhun şad, mekanın cennet olsun antep sevdalısı usta...
seni ve 30 ekim'leri unudmıycık işallah.