ömer asım aksoy'dan bahsederken oğlu erdem aksoy'u anmadan geçmek olmaz. en iyisi biz şair cengiz bektaş'ın 2001 yılında onun ölümünün 2. yılında yazdığı yazısıyla bir kez daha analım:
"1950de halkın göz göre göre aldatılması... demokrasi aldatmacası... nankörlüğü sevmeyen, kendini toplumuna borçlu duyanlarnı 1960larda yol ayrımına gelmeleri...
ışte tam bu noktada, türkiye?de ardından almanya?da mimarlık eğitimlerini tamamlayan özgönül?le erdem?in türkiye?ye dönüşleri. ıstanbul teknik üniversitesi?nin onlara açılan kucağını, sunulan olanakları tepip, trabzon?a, karadeniz üniversitesi?ne mimarlık fakültesini kurmağa gidişleri...
(ama ne üniversite... ılkokuldan bozma sanki...)
bundan ötesi gerçek bir destan! kayada, dalgaların altında bir üniversitenin çiçeklenmesi. ben karadeniz üniversitesini bir ?sympozium? nedeniyle tanıdım. her türlü olanaksızlık içinde ?üniversiter? eğitim yapılan bir yerdi... öğrenenle öğreten sarmaş dolaş, yürek yüreğe... halkıyla iç içe... rektörü, erdem aksoy?du çünkü...
sonra 12 eylül...
erdem aksoy?un y.ö.k.ün neden kötü olduğunu anlatan k.t.ü bildirgesini kendi elleriyle çankaya?ya götürüşü...
ya sonra?.. bütün ?akademik ünvan?larının alınışı... sanki alabilirlermiş gibi... o gün bütün cübbeler çıkarılıp çankaya?ya bırakılmalıydı. elbette ardından hukuk savaşı...
savaşı kazanıp, eliyle kurduğu okula-yuva sandığı yere dönüş... yuvasını kirletenlerin, pisletenlerin ona yaptıkları... dostların (?) güllerinden büyük yaralanma... kimseler dayanamaz buna... ne aile, ne yuva... ışte bundan ötürü yazdım bu yazıyı...
bu ne biçim ?aydın?lıktır? hala...
neden hiçbir değerimize ?sahip? çıkamayız? neden bize gereksinimleri olduğunda yalnız bırakırız? korku-ödleklik mi? aptallık mı, aymazlık mı? bilinçsizlik mi?
bugün de sürüyor bütün bunlar...
dostuna dost olmayı, hem de en gerektiğinde bile bilememek...
yok olmanın sularındayken bile...
karşıdakilerin tvleri var alaca bulaca çeşit çeşit günceleri var, radyoları var... biz ne yapıyoruz?
özgönül?ler, erdem?ler kolay mı yetişiyorlar?
birileri yok edilirken sözüm ona demokratlar, sözüm ona halkçılar, sözüm ona şunlar bunlar neredeler?
ne bu?
ınsanlık mı?"