ahmet ümit'in patasana
* adlı romanından ilginç bir pasaj.
*
"patlıcan sebzelerin kralıdır. onu küçük görmeyi sana yakıştıramadım. bizde patlıcanın on beş çeşit yemeği yapılır."
murat, aşçıya inanmamıştı.
' "amma attın be halaf! on beş çeşit patlıcan yemeği mi olurmuş."
"niye atayım..." diyerek pilav tenceresini masaya koydu. ellerini beline dayayarak murat'a baktı. ınanmıyorsan, ben adlarını söyleyeyim, sen de say: patlıcan kızartma, karnıyarık, patlıcan kebap, kazan kebabı, patlıcan dolması, patlıcan doğrama, alinazik, baba hannuç, mıcı-rık aşı, türlü, imambayıldı, sakız kebabı, patlıcan turşusu, patlıcan reçeli ve yahudi misafir. on beş etti mi?"
"etti de, şu yahudi misafiri pek anlayamadım."
"anlayamayacak ne var. bir yemek işte."
teoman da inanmamış gözlerle baktı aşçıya.
"darılma halaf ama," dedi. "bu yahudi misafiri bana da pek inandırıcı gelmedi."
"madem inanmıyorsunuz tarifini vereyim," diyerek başladı anlatmaya. "patlıcanları dört köşe doğrar bir tarafta tutarsın. tencerede soğanı kıymayla kavurursun, salçasını da ekledikten sonra içine patlıcanları koyarsın. biraz pişirdikten sonra bulgur ekler pilav gibi pişirirsin. ışte sana yahudi misafir."
murat söyleyecek söz bulamamıştı. ama ağzındaki lokmayı keyifle yutan teoman.
"yahudi misafiri bilmem ama karnıyarık ilk tattığım günden beri vazgeçemediğim yemekler arasında yer almıştır. annem de bir pişirir, parmaklarını yersin."