5. anteplander'in dediği gibi yağlık mendil değildir. burun veya ter silinmez. evin erkeği, akşamları eve gelirken getirdiği ıncık cıcığı, mesela ekmeği, yağlığın içine koyar öyle getirirlerdi. ayrıca, düvene giderken de azıklarını yağlığa koyup götürürlerdi. burun silme ve sümük sorunsalına gelince, önce herkesin cebinde bu iş için bir mendil olurdu. ılkokulda her öğrencinin biri silinmek, diğeri sümkürmek için iki mendili olması zorunluydu ve öğretmenler bunun kontrolünü yapardı her sabah. öte yandan, oldukça uzun bir süre antep erkeğinin dışardayken burnunu mendile silme gibi bir zorunluluğu yoktu. sokaklar, balgam ve sümük için mendil vazifesi görürdü. hatta nurullah ataç adlı yazarımız, antep güzel yer de bir de şu yerleri mendil gibi kullanma alışkanlıklarından vazgeçseler diye yazmıştır. (burada şu notu da eklemeden geçmeyeyim ki antepe haksızlık olmasın, ankara da benzer hastalıktan muzdaripti uzun ta ki kağıt mendil ülkemize girinceye kadar)
sümüklü mendilleri yıkama da ayrı bir sorundur, ama kadınlar bunun da çaresini bulmuşlardı. mendiller leğene basılır, leğen çor gibi tuzlu suyla doldurulurdu. bir kaç saat sonra da o suyu boşaltırlar, bir su daha arıtırlar, ondan sonra yıkarlardı. çok sevimli bir iş değil ama hem mecburiyet, hem de bu mendiller, her biri üç dört çocuk sahibi kadınların, boklu bebek bezi (yaa bir zamanlar böyle kağıt bezler yoktu, yıkanmış amerikan bezi kullanılırdı ), boklu göt yıkadıklarını düşünecek olursanız pek de iğrenç kalmıyor.