bir tencerede yoğurt, yumurta ve un iyice çırpılır, bu karışıma ayran kıvamı alıncaya kadar su ilave edilir, içine bir gece önceden ıslatılmış dövme ilave edilip ocağa konur ve kaynayıncaya kadar hiç durmadan karıştırılır. (kaynamaya başlayınca karıştırma bırakılır.) diğer tarafta patlıcanlar ve yeşil biberler küçük küçük parmak şeklinde doğranır, nane yaprak yaprak parçalanır ve kaynamakta olan çorbanın içine ilave edilir. dövme ve içindeki sebzesi yumuşayıncaya kadar pişirilir. üzerine isteğe göre yağda kızdırılmış kırmızıbiber veya kuru nane dökülebilir. ilık veya soğuk olarak servis yapılır.
antepli mamet askere gitmiş. eline cam parçası batmış. komutanı sormuş:
-komutan: ne oldu mehmet eline?
-mamet: komutanım süllüme çıkarken elime cıncık battı.
-komutan: süllüm ne demek, cıncık ne demek?
-mamet: baya bildiğin süllüm ve cıncık komutanım. sen cıncığı bilmez misin?
-komutan: biz seninle anlaşamayacağız galiba. oğlum şu ökkeşi çağırın da gelsin aramızda tecümanlık yapsın. (ökkeş gelir)
-ökkeş: komutanım mamedin eline tağadaki kanne kırığı batmış.
-komutan: oğlum ökkeş, kanne kırığı ne derken, bir de tağa çıkardın başımıza?
-ökkeş: baya bildiğin kanne kırığı işte.
-komutan: oğlum başka antepli yok mu, çağırın gelsin, biz bir türlü anlaşamadık.
-antepli hösün: komutanım arkadaşımın eline ölbenin yanındaki cam kırığı batmış analşılan.
-komutan: git ya oğlum sizinle anlaşmak ço zor. sen de ölbe demeye başladın. tercüman bile sizin dilinizden anlamaz. demiş
antepli mamet askere gitmiş. eline cam parçası batmış. komutanı sormuş:
-komutan: ne oldu mehmet eline?
-mamet: komutanım süllüme çıkarken elime cıncık battı.
-komutan: süllüm ne demek, cıncık ne demek?
-mamet: baya bildiğin süllüm ve cıncık komutanım. sen cıncığı bilmez misin?
-komutan: biz seninle anlaşamayacağız galiba. oğlum şu ökkeşi çağırın da gelsin aramızda tecümanlık yapsın. (ökkeş gelir)
-ökkeş: komutanım mamedin eline tağadaki kanne kırığı batmış.
-komutan: oğlum ökkeş, kanne kırığı ne derken, bir de tağa çıkardın başımıza?
-ökkeş: baya bildiğin kanne kırığı işte.
-komutan: oğlum başka antepli yok mu, çağırın gelsin, biz bir türlü anlaşamadık.
-antepli hösün: komutanım arkadaşımın eline ölbenin yanındaki cam kırığı batmış analşılan.
-komutan: git ya oğlum sizinle anlaşmak ço zor. sen de ölbe demeye başladın. tercüman bile sizin dilinizden anlamaz. demiş