bu olayın iki yönü vardır maalesef. olayı sanayiciye yükleyip işin içinden çıkmamak lazım.
fizibilite, ar-ge gibi terimlerden haberi olmayan ve olmamasındada bir sakınca görmeyen sanayicimizin asla kazanamayacağı bir olgudur kurumsallaşma. zaten yöneticilerin çoğu işletme hakkında hiç bir nane bilmeyen damatlarıdır. (ha içlerinde işini layıkıyla yapanlar olabilir sözümüz onlara değil zaten) maalesef bu sanayicimizde çok fazla kendisini geliştiremeden sıradan bir firma olup çıkar. saman alevi gibi parlar, parladığı gibide kalır. kusura bakmayın ama kendisinede haktır. yeni yetme endüstiri, tekstil mezunlarını sırf bu işin okulunu okumuş olduğundan kişisel egosunu tatmin etmek için (kendi ilkokul terktir ya) fabrikasındaki köpekten farklı tutmaz. kendisine fikir sorulmaz fikrini beyan etmek istediğindede aşağılanır, kötülenir, dalga alınır, zaten bir noktada sonra kendiside kayışı kırdığından onlardan bir farkı kalmaz.
birde işçi tarafı var. işçininde kurumsallaşmadan tek anladığı şey "ay bundan sonra akşam 5 te çıkacağız" "ne güzel c.ertesi iş yok artık" olduğu için bu şehrin nimetlerini bir türlü pozitif enerjiye çevirememektedir.
garip. şimdi bakıyorumda kurumsal firmaları düşündüm. hayat çok garip lütfen. bazende samimiyet lazım tabi.
şahsım olarak şölen çikolataya iş başvurusunda bulundum. iş görüşmesinede gittim.
bana neden şölende çalışmak istediğimi sordu.
tek cevap verdim. "c.ertesi oynanan gaziantepspor maçlarına ve rahat deplasman yapmak için" dedim.
bana iş yetişmedi sana c.ertesi gelmeni söyledim . gelmezmisin.
o dakika bittim bende.
bu bizim işimiz yoldan geçen adamı çağıracak halimiz yok ya?
işe alınmadım tabikide. belkide doğru söylediğim için.