bir dil neyin etkisinde kalmış olursa olsun halkın benimseyip kullandığı canlı lisan yani gündelik hayatta sıradanlıkla kullanılan her kelime her deyim artık o lisanın bir parçası olmuştur. yok orijni arapça, yok farsça aman şunun yerine öz türkçe bir karşılık uyduralım zorlamasına girerseniz hem kuşaklar arası bağı ,hem de bölgeler arası bağı koparırsınız. ben bu çabaları gülünç ve de akıntıya kürek çekme olarak değerlendiririm. çünkü su akar ve yolunu bulur. bunu ark yaparak, baraj yaparak teknoloji ile yönlendirmeye, ona hükmetmeye kalkarsanız, bir müddet size itiraz etmese de yeri ve zamanı gelir sizin o teknolojinizi kafanıza geçirir ve gene bildiği yolu bulur.
yıllardır ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynanan oyun budur. demirperde gerisindeki soydaşlarımızın alfabeleri, dilleri zorla değiştirlip irtibatımız yani bir topluluğu millet yapan asli unsurların en önemlisi olan dil birliğimizi bozmuşlardır. dil birliği bozulup birbirimizi anlamaz hale gelince de artık birbirimizden bihaber bir yaşayışla tasada sevinçde bir olma ilkesi kendiliğinden yok oldu. tarih ise yeniden yazılmış ve irtibatı eski kuşakla ve ebeveynleriyle koparılmış yeni yetme nesile uydurma tarih empoze edilerek tarih birliği de bozulmuştur. dış ülkelerdeki soydaşlarımıza bunlar yapılırken ülkedeki hain ya da gafiller boşmu durdu? tabi ki hayır. atatürk'ün millet olma hasletlerini koruması ve en azından dil ve tarih birliğini sağlaması için kurduğu kurumlar zamanla tam aksine tutum içine girerek sözde ari türkçe oluşturma gibi saçma bir amaçla,türkçeye başarıyla monte olarak canlı lisanda yerini almış pek çok kelimeyi fonetik, filolojik ya da antropolojik delillerle elemeye tabi tutmuş ve halkın iyice benimsediği kelimelerin yerine karşılık olarak uydurukça diyebileceğimiz eski kuşağın anlayamayacağı, diğer soydaşlarımızın anlam veremeyeceği abuk subuk kelimeleri işte size öztürkçe dayatmasıyla dış düşmanlarımızın adeta anadolu şubesi gibi çalışmışlardır.
ingilizce kökenli hostes yerine gökgötürü konutsal avrat, arapça şart yerin koşul, lokanta yerine sosyal otlangaç, yumurta yerine tavuksal fırtlangaç hatta daha da soysuzlaşarak sadece arapça kökenli diye istiklal; latin kökenli diye marş kelimelerine karşı çıkmak uğruna milli marşımız olan istiklal marşına bile "ulusal düttürü "diyecek kadar ileri gitmişlerdir. bu konu çok uzun konuşulacak bir konu. lakin kısaca özetlemek gerekirse halkın sesi hakkın sesidir. ona aykırı davranmak ve zorlamak, rüzgara karşı işemekle eşdeğerdir ve bu durumda üzerine necaset bulaşması kaçınılmazdır.
şimdi bu bağlamda "aaaa baksana ammisi maşallah oolum heç antebli kimi gonuşmey aynen oldu bi ıstambullu" demek garabetini gösteren, ne olduğunu bilmeyen,geldiği yerden utanan, ya da unutmaya çalışan bir mirasyedi hoyratlığından sıyrılıp antep aksanımızı korumak, geliştirmek, gelecek kuşaklara aktarmak için burada karşılıksız bir şekilde gayret sarfederken, bu defa da tam tersi bir tutum tehlikesi baş gösteriyor bana göre. o da evden çıkan kızın artık o aileden sayılmaması gibi türkmen lisanından türeyip resmi lisanda kullanılarak tüm halkın anlayacağı biçimde yaygınlaşıp genelleşen bazı kelime ve deyimlerin "resmi aksanda kullanılan ve herkesin anlayabileceği söz ve deyişlerin sadece antep aksanıyla yazılıp konuşulması onları antep lisanı yapmaz"yaklaşımıyla reddedilmesi de bence antep aksanını konuşmaktan imtina edip istanbul aksanıyla konuşmayı bir gelişmişlik, çağdaşlık göstergesi gibi gören zihniyet kadar hatalıdır. uzun lafın kısası antep aksanıyla söylenip anlaşılabilen, temel eğitim bile almamış yaşlılarımızın kullandığı ve kolayca anyabildikleri kelime ve deyişler ve tekerlemelerin sadece; herkes bunu biliyor ve anlıyor, google'a yazınca çıkıyor ,gerekçeleriyle antep aksanı olmamakla damgalanması hatalı bir yaklaşımdır. dil ve kültür zorlamalarla, süzgeçlerle şekillendirilemez. onu bizzat yaratan ve kullanıp yaşatan halk belirler. öyle olmasaydı bu gün ben oğlumla ve kızımla, onlar ise benim anamla ve babamla anlaşamazlardı. suyun önünü set yaparak kesmek ayrı şey, kanal haline getirip kontrollü akışını sağlamak ayrı şeydir....
o nedenle antep aksanını illa da arapçanın, acemcenin vs nin tecavüzüne uğramış ya da bu tecavüzden zar zor kendisini kurtarmış bir bakire gibi görmeyelim. antep lisanı nasıl ki arapça, farsça kelimeleri ses uyumlarıyla bünyesine uydurup tabiri caizse millileştirmiş ise genel anlamlı, tüm kesimlerin ve bölgelerin anlayacağı kelime ve deyişleri de kendi öz telafuzu ile sahibinin bile anlayamayacağı bir vaziyette günlük kullanımına dahil etmiş ve sıradan eğitimsiz insanlar bile rahatlıkla bunu anlıyorsa ve sıradanlıkla kullanabiliyorsa o kelime ve deyiş öz antep lisanına dahil olmuştur. çünkü o söz veya deyimi ben resmi aksanla söylediğimde ,sözcüğü antep aksanıyla bilip kullanan anam, ninem, dedem, babam "o neyki "deyip anlamıyor ve antep aksanıyla söylediğimde ise "ey neen eyle demeyn o zeman" dediklerinde cevap veremiyorsam o zaman yanlışlık yapan benim. çünkü iki şeklini de biliyorum ama onların anlayacakları aksanla değil resmi aksanla söylüyorum.niye?ee bu söz ülkenin her yerinde biliniyor dolayısıyle artık antep lisanı değildir..
şimdi bu söz veya deyimin antep aksanı olmayacağını nasıl söyleyebiliriz. ben onu antep aksanı ile söyleyince antepli olmayanlar anlayamıyor , onun anlayacağı gibi resmi aksanla söylediğimde de bu defa onu anam babam anlamıyorsa buyrun buna bir ortak yol bulun.....ama bulunamaz. her şey kendi zaman ve mekanında yani kendine özgü şartlar altında değerlendirilmelidir. genel deyişlerin antep aksanıyla söylenegelip aksanımıza yerleşmesi sadece aksanımızı zenginleştirir. bu tür kelime ve deyişlere aksanımıza zorla girmiş "piç, nesebsiz ya da yabancı orijinli" muamelesi yapamayız..zenginlikten korkmayalım.kısırlıktan korkalım...