halil birecikligil'in gaziantep dergisindeki
suburcu'nun renkli simalarından yazısından alıntıdır:
55-60 cm. çapında tahtadan yapılmış bir
ölbe içinde kemik suyunda kaynatılmış duzlucayı ballandıra ballandıra öyle bir satışa sunardı ki; çocukluğumda bu adamın çok önemli bir iş yaptığını düşünürdüm. duzlucacı zengin ağa ufak tefek, zayıf, siyah şalvarlı, yakasız gömleği ve avcı yeleği koyu renk şapkası 70 yaşlarında tipik bir antepliydi. kucağında taşıdığı ölbesiyle, aynı sözcükleri birbiri ardına teklemeden sıralardı: "havla kimi duzluca, bu zanaat saa halal olsun deyler. doksanlık dişi olmıyanlar bile bundan yiyler. yetişen alıy, yetişemiyene galmey. dokdur hamit de yiy bu duzlucadan: gadan gede zengin, nası yapıyn sen duzluceyy dey" diye teraneler değişik söylemlerde devam eder giderdi. hiç erkek çocuğunun olmadığı ve 7 tane kızının olduğu söylenirdi. eski belediye civarı,
gaziler caddesi,
keyvan hamamı yanında,
cumhuriyet ilkokulu yanında ve
nacar çarşısı civarında gezer, yorulunca
karatarla camisi'nin önünde oturarak satışını yapardı. tütünü sarar, ara bir de cebinde taşıdığı küçük bir şişeden de bir şeyler içerdi...