miyanman

(hakiyenin akıcılığı adına,altına entry yazılmaması rica olunur...ille de yazarım deniliciyse de,can sağolsun bes'dir...hörmetler...)

eklenen bölümler:
[bölüm 1,bölüm 2,bölüm 3,bölüm4,bölüm5]


bütün ışıklar sönmüştü....her yer karanlık....

antep sıradan günlerinden birini yaşıyordu...ramazan'a iki gün kala," la bu sıcakta nasıl oruç tutucuk arhadaş" gibi düşüncelerle insanlar rutin işlerini yapmaya devam edıyorlardı...sıcak olsa da ramazanın heyecanı bir başkaydı...mübarek zor da olsa tutulmalıydı ve bir şekilde yaşanmalıydı..." nerede o eski ramazanlar?" sitemleriyle bir ramazan daha,bereketiyle şehr-i ayıntab-ı cihan üzerine doğmak üzereydi...

-------------------------------------

üniversiteyi yeni bitiren nazif,iş hayatına atılma hevesindeydi fakat bir türlü iş bulamıyordu...çaldığı kapılar gerisingeri yüzüne kapatılıyor ve bundan dolayı gittiktçe ümidi kırılıyordu...ama yine de allah'tan ümit kesilmezdi...bir yerlerden bir kapı açılırdı ve nazif kendini işe yaramaz birisi gibi hissetmekten bir nebze de olsa kurtulabilirdi...bu sıcak günde ramazan'ın gelmesiyle iş aramaya 30 gün ara vermeyi düşünmekteydi...işsiz geçecek olan bir 30 gün daha...hayat ne kadar da sıkıcıydı...sanki herşey onu köşeye sıkıştırmak,hayatından bezdirmek için planlanmıştı birileri tarafından..." gurbanım gendine bes" diyerek yerinden silkindi nazif..." mübarek ramazanda beki bereket gelir üstümüze"," beki civilerimizi dikkate alır da birileri bizi çağırır" diyerek biraz hava almak maksadıyla evden dışarı çıktı...

nazif özünde eyi bir çocuktu...değerlerine bağlı ve değerleri için yaşayan;topluma,insanlara,memleketine faydalı bir birey olmak amacıyla hareket eden bir gençti...

(nazif,bu ramazanın gendine neler getireceenden habersiz " him basmak" adına cebindeki paketten bir cuvara daha çıkarıp yaktı...böön bohunu çıkarmalıydı...eyceni içmeliydi ki yarın cuvara başına vurmasın...aslında bunun gendi gendini gandırmak,nefsini körlemeye çalışmaktan başka bişey olmadııını biliydi...nazif,başına geleceklerden ve bir dizi maceranın içine gireceenden habersiz sıkıcı hayattaki rutin işlerine döndü...)

----------------------------------------

" tırlar anteb'e girdi mi?" dey sert bir şekilde sordu cine5 mamet isimli,siyah takımlı,kirli sakallı,klasik,bilindik kötü karakterli adam...aldığı cevaba sevinmiş olmalı ki gülerek telefonu kapatıp ceketinin cebine koydu..." tamam,bu işi de hallettik"," sıra bunnarı göndermiye geldi" dey laf verdi yanındaki sadık adamı hösüün'e...

cine5 mamet uluslararası bir şebekesinin türkiye'deki ayağının, antep'teki ayağıydı...sanki olması muhtemel olaylar ve malum karakterler amerikan filmlerinden çıkmış gibiydi ama bunu pek de ipleyen yoktu...zaten bu olaylar hep belirli standartlar çevresinde gerçekleşirdi...bu işin de raconu buydu bir nevi...

şebeke,nükleer bomba yapımında kullanılan şerbetyum isimli elementi amerika'dan israil'e götürmekle görevlendirilmişti...işin en önemli ayağı ise antep'ti...element,antep'e kadar gıda ambalagında getirilmişti...fakat antep'ten sonra başka bir gıda ambalagı içerisine saklanıp yola öyle devam edilicekti...

bu gıda şerbetti...evet... meyan kökünden elde edilen,antep başta olmak üzere doğu ve ortadoğuda bolca kullanılan bir içecek türüydü şerbet...özellikle de ramazan aylarında...oruçlarını açan bölge insanları hazımsızlık sorunu yaşamamak için ramazan aylarında bu içeceği bolca tüketmekte ve bir ramazan ayında bölgede tonlarca meyan kökü tüketilmekteydi...gerçekten şeytanın aklına gelecek bir yoldu bu ve kötü adamlar çok zekice düşünmüşlerdi...

------------------------
antep'e gelen tırlar gatem'de boşaltılıp gamyoncular sitesine park edilmişti...aynı sitede yurtdışından gelen meyan köklerini taşıyan başka tırlar da vardı ve ödemede çıkan bir anlaşmazlıktan dolayı tırlar bir kaç günlüğüne inzivaya çekilmişlerdi...

kötü adamlar boş tırlarını meyan kökleriyle doldururken...

şerbetci halil'in o yıl işleri kötüye gitmişti...ekonomik krizin etkisini ramazan ayında üzerinden atmayı planlıyordu fakat banka ödemelerinde ortaya çıkan sorundan dolayı alışverişi sekteye uğramıştı...yurtdışından sipariş ettiği meyan köklerinin geri dönmesine bin bir rica ile engel olmuş ve bir an önce ödemeyi yapmak için yollar aramaya koyulmuştu...bir kaç gün içinde eş-dosttan gerekli meblayı toplayıp şirketin ödemesini yapmış ve ekonomik krizin etkisini üzerinden atmak için çalışmaya başlamıştı...meyan kökleri öğleden sonra ambara teslim edilicekti ve yarın ramazan'ın ilk gününde,siftahı yapacaktı...

-----------------------

cine5 mamet her ramazan olduğu gibi bu ramazan da oruç tutmayacaktı...zaten gavurdan farkı yoktu döyüsün...ha bi gavur ha gendiydi...fahat antep'te bir gelenek ve olmazsa olmaz olan bir geleneği her yıl olduğu gibi bu yıl da gerçekleştirmek istiyordu...him basmak...him basacaktı basmasına fakat; " la zaten oruç tutmeycim baba"," şimdi elimizdeki işi bırahak ta keyif mi yapak?" diye düşünse de,kendini bunu yapmaktan alıkoyamayacağını biliyordu...bu bir keyif,bir gelenek ve olmazsa olmazdı...belki bu sayede bir an da olsa yoğun işlerinden sıyrılıp,kafasını dinleyecekti...

" işinin garnı argısın baba" diyerek cöbünden telefonu çıkardı ..."alov...hösüünn...la oğlum baa bak...","ben böön gelmeycim işim var az...","o miyan işini halleding...malları yükleng","bak saa güveniym ha,aman diggætli olung","ağzımıza sıçmasınlar sovna" diyerek telefonu gapattı....sonra boşa kaygılandığını düşündü...önemliydi ama basit bir nakliye işini de hallederlerdi heralde...

hösüün,mamet'in sağ goluydu ve en sadık adamıydı...verilen her işi layıkıyla yerine getirir ve problem çıkmasına meydan vermezdi...zaten mamet'in tek işi gonuşmaktı...gerekli bütün işleri her zaman hösüün yapardı ve yine öyle olacaktı...
---------------------------

gatem gamyoncular sitesinde bekleyen tır şoförlerinden birinin telefonu çaldı...telefondaki ses,ödemenin yapıldığını,öğleden sonra malları ellerindeki adrese teslim etmeleri gerektiğini söyledi...şoför telefonu kapattıktan sonra hazırlıklara başladı...verilen saatte malları teslim edip yoluna koyulmalıydı...diğer şoför arkadaşlarını uyararak hazırlıklara başladılar...

gamyoncular sitesinin gapısında siyah renkli,siyah camlı,yaldızlı cantlı bir araç durdu ve içinden izbandut gibi 5 adam ve daha sonra onlara göre sıska olan hösüün indi...ellerindeki metal çanta ile siteye girdiler..."bizim meyan kökleri vardı" dedi hösüün yaşlı görevliye sert bit şekilde...
" aha beyim şoo köşedeee 4 tır...öğleden sovna yola çıhıcıymış haral"..." sen nerden biliyng la?" dermiş kimi bekçinin suratına bahtı hösüün ters bir şekilde..."hadi" anlamında parmağını şıklatarak adamlarla beraber devam etti hösüün...

---------------------

halil usta'nın emanetini teslim edecek şoförler hazırlıklarını tamamlamış ve yola çıkmaya hazır hale gelmişlerdi...evvela yemek yemeleri gerektiğini anlayarak sanayi içindeki,daha önceden methini duydukları " tostcu gadir" usdaya getmeye karar vermişlerdi...yola koyuldular...karınlarını doyurup,işlerini halledeceklerdi...

------------

hösüün ve adamları köşedeki tırların yanına gelmişlerdi..." şoo" dedi hösüüün,en sondaki tırdan bi öncekini işaret ederek..." işte şoona goyucuuuz"
izbandut gibi adamlarından ikisi tırın kapağını açmak için yeltendiler...çok garip...tırın kapağı açıktı...bunun bir işaret olacağını düşündü hösüün..." doğru tır bu ellaam" dey geçirdi içinden...halbuki şoförler,kökler küflenmesin diye havalandırmak maksadıyla kapakları açmışlardı...bütün tırların kapağı açıktı yani...

metal çantadan çıkardığı özel muhafaza içerisindeki şerbetyum'u köklerin içerisine yerleştirdi hösüün...yerini elleriyle berkiterek sağlam olduğuna inandıktan sonra "kapatın" diye emir verdi adamlarına...hösüüün kendisine verilen bir işi daha yerine getirmiş olmanın verdiği rahatlıkla adamlarıyla oradan ayrıldı...

-------------------------

yemekten dönen şoförler,otopark parasını ödeyerek tırlarını çalıştırıp yola koyuldular...birbirini takip eden dört tır...içinde şerbetyum olan tır öndeki ilk iki ve arkadaki bir tırın arasındaydı...şoför aracında taşıdığı tehlikeli maddeden habersiz radyoyu açtı keyifli bir şekilde...biraz türk müziği dinlemişti gelirken...hoşuna gitmişti...fakat antep sınırları içerisine girdiği anda türk müziği adına dinlediği şeylerden eser yoktu...kendisine çok farklı gelen şarkılar çalıyordu radyoda...keyifli olacağını düşünerek rastgele ilk radyo kanalının sesini açtı sonuna kadar...
" nideeeeeeeeyim?","senin için şu canımı vereeeeyim mi?"
" çok garip müzikleri var bu insanların" diye düşünerek seyire devam etmek üzere gözünü yola dikti...

----------------------------

" duuuur...yavaşlaaaaa....yavaşlaaaa...la bohu yiyciiiik" bağırtılarıyla aniden fren yaptı "karşıyaka-yukarıbayır" dolmuşunun şoförü...dakkası geçen şoför ağır halde seyir eden tırı sollamayı düşünerek gaza yüklenmişti...arkadan bakıldığında 4 tane tır olduğu belli olmuyordu...tırlar aynı hizada ve ağır hızda seyrine devam ediyordu...şoför mamıd ilk önündeki tırı sollayıp araya girmeye yeltendiğinde 5 metre mesefeyle ikinci bir tır daha olduğunu farketmişti...ama artık çok geçti...yavaşlasa daha kötü bir kaza olması kaçınılmazdı..."tır zaten yavaş gidiyor" düşüncesiyle anlık bir kararla manevra yaparak iki tır arasına girdi...bu arada zaten arkadaki tır yavaşlamış ve çarpma olasılığı ortadan kalkmıştı...mamıd da tıra abanmayı tercih etmişti ve bu şekilde kazayı en az hasarla atlatabilirdi...

"dımbırlooooom,haşşşşşşcıızzzzzzzzzgümpat,pıhiyııııvvv,zom küt" (kaza efekti)
tır şoförü bir sendeleme hissetti...dikiz aynasından baktığında minibüs çoktan çarpmıştı bile...neyseki araç ağır vasıta ve çok hasara meydana gelmeyecekti...durabileceği en kısa mesafede aracı stop ederek aşağı indi...

işbilir antep'liler olay yerine toplanmıştı...mezarlığın kenarında fabrika servisi bekleyen işçilerle birlikte diğer araçlardan inenler ortalığı ana baba gününe çevirmişlerdi...
"noldu la?"
" noluy?"
" nasıl oldu?"
" kim suçlu?"
" la gardaşım!"
" yazık yav,can daşiyng acı yavaş getseneng"

gibi soru ve tepkiler arasında kaza analizleri yapılırken...
şoför çok korkmuştu ve çevredekilerin yardımı ile damağı kaldırılıp bi bardak su içirilmişti...şoför aracına yeltendi " yaralı var mı?" düşüncesiyle...derin bir oh çekti...kimsenin burnu bile kanamamıştı...sonra aracına odaklandı..." allah goruyuk yorum" dedi izleyicilerden kirli sakallı,fırça bıyıklı olanı...ağzının kenarına yerleştirdiği samsun 216 marka cuvarasından bir pafsıdım pafsıtarak...

gerçekten böyle bir kazadan bu kadar az hasarla kurtulduğu için sevinmişti şoför mamıd...kendisi dolmuşta çalışan yevmiyeli bir işçiydi...olacak olmalıydı ama bi yerde araba da gözden çıkarılırdı...yeterki kimseye birşey olmasındı..." mabalı böyük" tü zira...

tır şoförlerinin yabancı olmaları bir yandan avantajlıydı...ortada fazla hasar yoktu ve en önemlisi can kaybı yaşanmamıştı...trafik gelmeden hemen oradan sıvışılmalıydı ve nitekim öyle de oldu...mamıd yolcularına dolmuşa binmelerini söyledikten sonra hemen oradan sıvıştı ve trafiğe yakalanmama umuduyla yoluna devam etti...şoförler yabancı olmanın verdiği dezavantajla,tabiri caizse dımdızlak ortada kalmışlardı...kendi aralarında yaptıkları konuşmadan sonra yollarına devam etmeye karar verdiler...ilk tırın şoförü navigasyon cihazını tekrar açarak aracı çalıştırdı...yüklemiş olduğu adrese az bir mesafe kalmıştı...

----------------------

nazif; can sıkıntısıyla internete giriyor,arada bir tv'ye yöneliyor,zaman zaman kitap okuyor fakat ne yaparsa yapsın sıkıntısını gideremiyordu...boş durmak,üretkenlikten uzak olmak,en önemlisi çevreden yapılan baskı onu canından bezdirmişti...bir de bu sıkıntıyla,bu sıcakta oruç tutacağını aklına getirdi bir an..." püffff..."," orucu gene uyhuya dutturucuk..."," heyilli iş gapıları açsın gurbanım gendine bes"

vakit ikindi vakti...ezan okunuyordu...nazif,namazını eda etmek amacıyla yerinden kalktı ve abdest almaya gitti.....
4 Entry Daha
izmir escort gaziantep escort kayseri escort maltepe escort denizli escort bursa escort gaziantep escort mecidiyeköy escort beylikdüzü escort marmaris escort beylikdüzü escort esenyurt escort beşiktaş escort bodrum escort sakarya escort